Dünya-ahiret Dengesi

ARİF

Well-known member
İnsanlar bir türlü aşırılıklardan kurtulamıyor­lar. Hatta, Halife Harun Reşid'in kardeşi oldu­ğu söylenen Behlül Dana'dan şöyle nakleder­ler: Behlül, bir gün sarayın avlusunda uzun ve kalın bir kalasın bir ucuna gitmiş tutup kaldır­mış. Sonra öbür ucuna gitmiş yine tutup kaldır­mış. Sonra tam ortasından kavrayıp kaldırmak istemiş; ama bir türlü başarılı olamamış. Bütün gayretleri boşa gitmiş. Pencereden olayı seyre­den Harun Reşid, Behlül'ü huzuruna çağırmış ve "Sen saatlerce orada ne uğraşıp duruyor­dun? O koca kalası kaldıramayacağın belli. Ne diye vaktini boş yere harcadın?" diye sormuş. Behlül, "Bu kalasın bir ucu dünya, öbür ucu ahiret olsa, ben teker teker uçlarından kaldıra­bilir miyim? diye düşündüm. Sonra bakalım, hem dünyayı hem ahireti beraber kaldırabilir miyim, dedim; ama ne yaptımsa hakkından ge­lemedim." demiş.
Harun Reşid dersini almış ve "Aslında sen beni kastediyorsun, beni irşad ediyorsun. Bilirim sen zaten boş bir şey yapmazsın." demiş. Doğru olmasına doğru; ama insan sahabeler gibi manen çok güçlü olsa her hâlde kaldırır gi­bi geliyor bana... Birilerinin "Çiroz Abdurrahman, senin böyle bir şeye nereden gücün yete­cek?" dediklerini işitiyor gibiyim. Fakat, Gön­lün Yar'da (yani gerçek sevgili olan Allah'ta), elin kârda (ticarette, dünya için çalışmada) diye bir dengeden bahsedenler ve "Dünyayı kesben değil, kalben terk etmek lâzımdır." Yani elin dünyada çalışırken, gönlün dünyaya değil Al­lah'a bağlı olmalıdır. Ben çiroz olsam da bunu gerçekleştirebilecek, yaman pehlivanlar çıkabi­lir. Neden olmasın?

Abdullah Aymaz “Çitlembik” s:60
 
Üst