Yolcu Yolunda Gerek

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Yolcu Yolunda Gerek


Tasavvuf, bir yolculuktur. Kötü halden iyi bir hale, günahtan sevaba, güzel işlerden daha güzel işlere yolculuktur. Bu yolculuğun mekânı kalp, aracı zikir ve tefekkürdür.

Allah’ı zikretmenin ve tefekkürün faydaları anlatılmakla bitmez. Zikreden şahıs takva kapısını açar, şeytanın vesvesesinden kurtulur. Takva, Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına itibar etmek, yaşayışı ile O’nun hükümlerine bağlanmaktır.

Yaşayışı Allah’ın hükümlerine bağlı olup rızkının temini, ihtiyaçlarının karşılaması için gayret gösterenin hayatı güzel olur. Aile hayatı da, diğer insanlarla irtibatı da huzur içinde yaşanır. Bunun aksi durum ise şerre, huzursuzluğa yol açar.

Alimlerin açıklamasına göre her insana cennete girebilecek kabiliyet verilmiştir. Şerden kurtulmak insanın elindedir. Bu da takva ile, tevbe ile olur. Kimse “Bahtım kötüymüş, kötü bir surette yaratılmışım, kaderim beni iyiliklerden uzak kılmış.” diyemez.

Bir insan kâfir olsa, münafık olsa, günahları dağlar kadar olsa, halis ve samimi bir tevbe ile doğru yolu bulabilir. Hatta velî, kâmil bir insan olabilir. “Ey insan! Seni yaratıp düzgün ve dengeli kılan, ölçülü bir biçimde istediği gibi bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar, 6-8) ayet-i kerimesindeki düzgün ve dengeli kılmanın manası budur.

Dengenin başında nefs ve ruh arasındaki denge gelir. Ruh, Allah’ın nuraniyetinden yaratıldığı için muhabbet-i ilâhiye ve itaatle mükelleftir.

Nefs ve ruh, kötülük ve takvaya çağıran iki varlıktır. Bu ikisi sayesinde iki güç meydana çıkar ki birisi akıl diğeri hevadır. Akıl, Allah’ın cevheri ile, heva ise nefsin silahlarıyla donatılmıştır. Bu iki güce bütün insanlar tabidir.

Tercihini akıldan, ruhtan yana kullananlara Allah’ın yardımı gelir. O kul için Allah’a kulluk etmek mutluluk vericidir, ilâhi muhabbete, ilim ve güçlü bir inanca sahip olur.

Tercih hevadan, şeytandan yana olursa Allah’a itaat yerine isyan meydana gelir ve bu kimse dalalete düşer. Kalp, şeytanın aldatmacalarının mekânı olur. İlmin yerini kibirli bir cehalet alır.

Allah Tealâ yollarını göstermiş, seçme hakkını da insana vermiştir. Seyr ü sülûk insanın işini kolaylaştıracak, onun yolunu aydınlatacaktır. İnsan hayatın gaile ve sıkıntılarından kurtulup bir nebze nefes almak istiyorsa Allah’ın zikrinden daha fazla insanı huzura götürecek bir şey yoktur.

Zikir ve fikir, müminin kalbini işletir. En ücra köşelerde, en kavgacı, en şerli insanlar arasında bulunanlar bile, zikir ve fikirle, “Ben yalnız değilim. İslâm ve imanın nuruyla şu dağ gibi çirkinlikler arasında, kalbime teveccüh eden, dualarımı duyan, günahlarımı affeden bir Rabbim var.” diyerek kimsesizliğini, her türlü sıkıntısını unutur. “Zikrettiğim Yaratıcı’nın sayısız kulları, her tarafta salih ve kâmilleri bulunur. Benim gibi Allah’ı zikredenlerin derdinin dermanı çoktur.” diyerek yalnızlığını unutur. Allah’ın nuraniyet ve azametine yönelerek O’na sığınır ve şükreder.

Kalbin böyle korkularından kurtulup huzura ermesi için Allah Tealâ’ya, O’nun dostlarına dost olmak gerekir. Dost olmak ise, kalbi arındırıp, nefsi temizleyip takva yolunu seçen, zikir ve fikirle Allah Tealâ’ya itaat eden her insan için mümkündür.



Mehmet ILDIRAR
 
Üst