Ramazan Risalesi Dokuzuncu Nükte

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
rnk.jpg



[08:54] bismillahirrahmanirrahim
[08:55] dokuzuncu nükte
[08:55] dokuz nüktenin belkiden en harika bir nüktesidir
[08:55] Ramazan-ı Şerifin orucu, doğrudan doğruya nefsin mevhum Rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
[08:56] yani rabbini tanımak istemeyen bir nefs

[08:56] zamanlar adeta kendini rab gibi zannetmeye başlar
[08:57] rab yada rububiyet
[08:57] terbiye edicilk herşeye enguzel maddi ve manevi şekli verme
[08:57] manasınada gelir
[08:57] rabbini tanımayan bir nefs dahi
[08:58] kendi gibi kendine yakın olanların hakiki sahibi yada maliki yada terbiye edicisi zannındadır
[08:58] bu vehmidir
[08:59] bu hastalıkdan kurtulamsında ramazandaki orucun bir katkısını göreceğiz inşallah
[08:59] Nefis Rabbisini tanımak istemiyor,
[08:59] bunu nasıl anlarız
[08:59] çok yolları vardır
[09:00] ama en yaygın olanı
[09:00] rabbini hatırına getirmek istmemesi onu pek hatırlamamasıdır
[09:00] firavunane kendi Rububiyet istiyor
[09:01] keyfi yaşamak ve kenki kendinin sahibi olmak istiyor
[09:01] bir zaman birinden şu ifadeyi işittim
[09:01] bunu söyleyen o zaman 25 yaşlarındaydı
[09:01] demiştiki
[09:01] hep genç kalsam
[09:01] hiç ölmesem
[09:02] her zevki her zaman alsam
[09:02] bunu diyen
[09:02] haramlara mübtela biriydi
[09:03] zaten bunu dünyaya aşık haramlara meftun olanlar söylerler
[09:04] diyorya ustad
[09:04] firavnane kendi rububiyet istiyor
[09:04] yani rabbinin terbiyesini istemiyor
[09:04] onun emrine girmek istemiyor
[09:04] emir iki nev dir arkadaşlar
[09:04] biri kur’anidir
[09:04] biri ekvanidir
[09:05] yani kainatta cari adetulllah dediğimiz emirlerdir
[09:05] rabbini tanımak istemeyen bir nefs
[09:05] rabbinden gelen iman ve islami emirlere girmek istemediği gibi
[09:06] onun ekvani dediğimiz kainattadaki emirlerinede girmek istemiyor
[09:06] yani haya gelmek bir emir olduğu gibi
[09:06] hayattan gitmekde yani ölmekde bir emirdir
[09:06] yukarıdaki hadisede adam ölmek istemiyor hep genç kalmak istiyor demiştik
[09:06] bu durum nefsin
[09:07] adetullaha tabi olmak istememsini gösteriyor
[09:08] yani kendi rububiyet istiyor
[09:08] zavallı nefs
[09:08] ne hallere düşüyor haberi yok
[09:08] Ne kadar azablar çektirilse, o damar onda kalır.
[09:08] Fakat açlıkla o damarı kırılır
[09:08] demekki nefsin bu damarını kırmanın tek yolu ona açlık vermektir
[09:09] İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar
[09:09] Aczini, za’fını, fakrını gösterir. Abd olduğunu bildirir.
[09:09] Hadîsin rivayetlerinde vardır ki: Cenab-ı Hak nefse demiş ki
[09:09] “Ben neyim, sen nesin?”
[09:09] Nefis demiş: “Ben benim, sen sensin!”
[09:10] yani sen rab sen bende rabbim
[09:10] senin hakimiyetini tanımıyorum
[09:10] Azab vermiş, Cehennem’e atmış, yine sormuş.
[09:10] Yine demiş: “Ene ene, ente ente.” Hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten
[09:11] ene ene= ben benim
[09:11] ente ente=sen sensin
[09:11] vazgeçmemiş.
[09:11] ne kadar ilginç
[09:11] cehennem azabına atılıyor rabbini kabul etmiyor
[09:12] burada bir ayetin mealindan bir mana geldi
[09:12] k.kerimde allahu teal
[09:12] cehenneme giden kafirler
[09:12] derlerki
[09:12] rabbim bizi dunyaya gönder
[09:12] iyi ameller işleyelim
[09:13] ayetin devamında derki
[09:13] hayır onlar yalan söylüyorlar
[09:13] tekrar dunyaya gelseler tekrar kafir olurlar
[09:13] hatırlıyormusunuz bu meale yakın bir meal
[09:14] demek nefs cehennemde yansada
[09:14] kafir bir nefs rabbine iman etmiyor
[09:14] dünyada şuanda mevcut kafirler
[09:14] iman etme fırsatları henuz ellerinde vardır
[09:15] bu kredileri tukenmeden iman etmeleri mümkündür
[09:15] ama kredileri bittikden sonra zaten Allah onları dunyadan almış demektir
[09:15] artık geri dönüşü yoktur
[09:15] geri dönselerde iman etmeye kabiliyetleri yoktur
[09:15] zira o kabiliyetlerini dunyada tukettiler
[09:15] bitirdiler
[09:16] evt devam edelim
[09:16] Sonra açlık ile azab vermiş, yani aç bırakmış
[09:16] Yine sormuş: “Men ene vema ente?”
[09:16] men ene= ben kimim
[09:16] vema ente= sen kimsin
[09:16] Nefis demiş: ?????? ?????? ?????????? ??????? ???????? ??????????
[09:17] ente rabbirrahim ve ene abdukelaciz
[09:17] yani
[09:18] Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, ben senin âciz bir abdinim.”
[09:18] arkadaşlar
[09:18] madem nefsin itaatinin sırrı oruçtur
[09:18] orucu senede bir ayın gündüz vaktine munhasır yapmamak lazımdır
[09:19] hem bir sünnet olan hem amellerin allaha takdim edildiği
[09:19] p.tesi ve perşembe gunleri senenin her haftası
[09:19] nefsimize oruç tutturmamız lazım ve elzemdir
[09:20] taki aczini ve zaafını ve fakrını unutmasın
[09:20] abd olduğunu her daim bilsin
[09:20] çalışanlar için biraz yorucu oluyor ama
[09:20] amac da nefse
[09:20] bu şekilde aczini bildirmek değilmi
[09:21] hak teale firavnane bir nefsden cumlemizi muhafa eylesin
[09:21] sünnet i seniye ile terbiye etmek bizlere nasib eylesin
[09:21] amin
[09:21] el fatiha
 

memluk

Hatim Sorumlusu
İKİNCİ NÜKTE

Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği hâlde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in'âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü'minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.
 

yansýma

Member
İşte Ona teşekkür etmek,
o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek,
o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve
o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.

subhanellah ...
bir nefes aldın ya veremezsen
bir nefes verdin ya alamazsan ..
iki nefes arasındayken iki an arasında varlık yokluk arasına sıkışmışken
subhanellah .. hamd olsun her an için ki bizi yoktan var ediyor ve envai çeşit nimetleri ile kuşatıyor
hangi birini sayıp hangi birine ihtiyacı tam hissedebilir yada hangi birinin şükrünü tam eda edebiliriz bilmiyorum ..
"sonsuz acz ve fakr" belki hep bu şuurda olabilmek lazım ..
orucu tüm latifelerle tutabilmek lazım ..
merhametiyle nasib eder inşallah ..
 
Üst