Vecize Analizi 6 : Bela ve Musibetler

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Değerli dostlarımız bu dersimizde günümüzde yaşanılan gerek terör gerek ise deprem gibi meseleler ile alakalı Ustad Bediüzzaman r.a. hazretlerinin meseleye yaklaşımında bizlere önemli ipuçları verdiği bu ayetin sırrını beraber anlamaya çalışacağız.

[NOT]Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar. (Enfal Süresi 25)

Sözler - Ondördüncü Sözün Zeyli[/NOT]
 

uður1

Well-known member
Cevap: Vecize Analizi 5 : Bela ve Musibetler

yakar yaktığı zamanda tabikide kül eder.........hocam........yakmakla kalmaz sadece........
 

uður1

Well-known member
Cevap: Vecize Analizi 5 : Bela ve Musibetler

Madem bu zelzele musibeti, hataların neticesi ve keffaret-üz zünubdur. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Adaletullah nasıl müsaade eder?
Yine manevi canibden elcevab: Bu mes'ele sırr-ı kadere taalluk ettiği için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi: (1)
Yani: "Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar."
Şu ayetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif iktiza ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler a'la-yı illiyyine çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safiline girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile manevi terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.

Lügatler
A’lâ-yı illiyyîn :yücelerin en yücesi
Âdaletullah :Allah’ın adaleti
Âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi, işaret, kimsenin inkâr edemeyeceği açık delil
Aynen :aslı, kendisi
Bela :âfet, sıkıntı, musibet, imtihan
Cânib :taraf, yön
Dar-ı teklif ve mücahede:sorumluluk ve mücadele yeri
Ebû Cehil :cehaletin babası
Elcevab :cevap şu ki
Esfel-i safilin :Allah katında aşağıların en aşağısı
Hakikat: gerçek, doğru, bir şeyin gerçek mahiyeti
Havale :ısmarlama, işi veya şeyi başkasına bırakma
İktiza: gerektirme
İmtihan :denemek, tecrübe etmek, sınamak
Keffaret-üz zünûb :günahların keffareti, telafisi
Mahsus :hususi, ayrılmış, tayin edilmiş, özel
Manevî :manaya ait, ruhani
Masum :suçu olmayan, suçsuz

Meydan-ı tecrübe ve imtihan:deneme ve imtihan meydanı
Musibet :bela, felaket, afet, dert
Mücahede :nefisle mücadele, cihat
Müsaade :izin, elverişli bulunma
Müsabaka :yarışma
Netice :sonuç, son, gaye, semere, hülâsa, özet
Risale-i Kader :Kader Risalesi=26. Söz
Sır :herkesin bilmediği gizli hakikat
Sırr-ı kader :kader sırrı
Sırr-ı teklif : kulluk sırrı, insanların Allah tarafından görevlendirilerek dünyaya gönderilmesinin anlamı
Taalluk :bağlılık, münasebet, alakalı olmak
Teklif :görev yükleme
Terakki :ilerlemek, yükselmek,artmak
Teslim :kabul etmek, doğru ve haklı bulmak, bir emaneti vermek, hükmü altına girmek
Vakit :zaman, saat, çağ, mevsim
Zâlim :zulmeden, haksızlık eden
Zelzele :deprem

 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Analizi 5 : Bela ve Musibetler

Bunun cevabı, bu dünyanın tecrübe ve imtihan yeri olması sırrında yatmaktadır. Yani eğer musibet geldiği vakit sadece zalimler ve günahkarlara isabet etse, masumlar ve günahsızlar bu musibetlerden korunsalar o zaman imtihan sırrına zıt bir durum ortaya çıkardı.
 

uður1

Well-known member
Cevap: Vecize Analizi 5 : Bela ve Musibetler

Adil ve Rahim, Kadir ve Hakim, neden hususi hatalara hususi ceza vermeyip, koca bir unsuru musallat eder. Bu hal cemal-i rahmetine ve şümul-ü kudretine nasıl muvafık düşer?
Elcevab: Kadir-i Zülcelâl, her bir unsura çok vazifeler vermiş ve her bir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun bir tek vazifesinde, bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur, o vazifeden men edilse; o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir ve lüzumlu bir hayrı yapmamak, şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır. Ta bir tek şer gelmesin gibi; gayet çirkin ve hilaf-ı hikmet ve hilaf-ı hakikat bir kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat kusurdan münezzehtirler.
Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette o cinayetin fevkalade çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, külli vazifesi içinde "Onları terbiye et" diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.

Lügatler
Adalet :zulüm etmemek, hak sahibine hakkını vermek, haksızları terbiye etmek
Aded :sayı, tane, miktar
Âdil : adaletle iş gören, sonsuz adalet sahibi Allah
Arz : yeryüzü,dünya
Ayn-ı hikmet :hikmetin ta kendisi
Ayn-ı rahmet :adaletin ta kendisi
Cemal-i rahmet : Allah’ın rahmetinin güzelliği
Cinayet :birisine dokunan ve cezayı icap ettirecek suç işlemek
Elbette :kat’i, kesin, muhakkak
Elcevap :cevap şu ki
Emir :iş, husus, şey, hadise, madde, buyruk, talimat, kural
Fevkalade : adetin üstünde, yüksek bir şekilde
Gayet :çok, pek çok
Hakikat: gerçek, doğru, bir şeyin gerçek mahiyeti
Hakîm :iş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan(Allah)
Hal :durum, vaziyet
Hayır :iyilik, güzellik
Haysiyet : itibar, değer, kıymet
Hiddet :öfke, kızgınlık, hışım
Hikmet :Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye, her şeyin belirli gayelere yönelik olarak, manalı, faydalı ve tam yerli yerinde olması ve yaratılması
Hilâf-ı hakikat :gerçeğe aykırı
Hilâf-ı hikmet : yaratılıştaki hikmete, İlâhî gayeye zıt
Hukuk :haklar, kurallar, esaslar
Hususi :özel, bir şeye ait olan
Hükmüne :eek:nun yerine, onun gibi olarak
İsyan : İtaatsizlik. Emre karşı gelmek. Ayaklanmak.

Kadîr : her şeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi(Allah)
Kadîr-i Zülcelâl :her türlü eksiklikten yüce, kuvvet ve kudreti herşeyi kuşatan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
Kısım :parça, bölüm
Kudret : güç, kuvvet, iktidar
Kusur :noksanlık, eksiklik, acizlik, tedbirsizlik
Küllî :bütüne ait, tamamen, geniş, kapsamlı
Lüzum :gereklilik, lazım olmak
Mahlûkat :yaratılmışlar, yaratıklar
Mazlum :zulüm görmüş, sakin, sessiz
Men edilmek :engellenmek, yasak edilmek, durdurulmak
Musallat :rahatsız eden, sataşan
Musibet :bela, felaket, afet, dert
Muvafık :uygun,yerinde, denk
Münezzeh :pak, kusur ve noksanlıklardan uzak
Netice :sonuç, son, gaye, semere, hülâsa, özet
Rahîm :rahmet edici, merhamet eden, rahmeti herşeyi kuşatan sonsuz merhamet sahibi(Allah)
Sair :diğeri, başkası, gerisi, kalanı
Şer :kötü,kötülük, fenalık, Allah’a isyan
Şümul : kapsama, kuşatma
Şümûl-ü kudret :kudretin her şeyi kapsaması
Tahkir :hakir görme, küçümseme, alçaltma
Tecavüz :haddini aşmak, zorlamak, söz veya hareketle ileri gitmek
Terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
Terk :bırakmak, salıvermek, vazgeçmek
Unsur :madde, parça, tam olan şeyin parçaları
Vakit :zaman, saat, çağ, mevsim
Vazife :bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş, görev
Vücud: beden, varlık, var olmak



 

faris

Well-known member
Cevap: Vecize Analizi 5 : Bela ve Musibetler

Bunun cevabı, bu dünyanın tecrübe ve imtihan yeri olması sırrında yatmaktadır. Yani eğer musibet geldiği vakit sadece zalimler ve günahkarlara isabet etse, masumlar ve günahsızlar bu musibetlerden korunsalar o zaman imtihan sırrına zıt bir durum ortaya çıkardı.

Bu meseleyi çok iyi analiz etmek gerekiyor. Ve şuurumuza mabeynimize tabiri caiz ise kazımalıyız. Burada temelde iki başlık var;

Birincisi bela ve musibetler ceza değil birer uyarı olduğudur.

İkincisi ise bela ve musibetlerin günah işlenildiği için verilmediğidir.

Birincisinde eğer ceza olsa bu azim hata böyle ufak bir ceza ile adalet edilemeyeceğidir, öyle ise birer ceza değil birer uyarıdır. Allahu teala sonsuz şefkat ve merhameti ile kuluna bir uyarı veriyor: içinde bulunduğunuz hatadan ve günahda ısrardan vazgeçiniz ve bana itaate dönünüz denilebilinir.

İkincisinde ise eğer günahlar işlenildiği için olsaydı, bütün insanlık bu bela ve musibetlerden nasiplenecekti. Diğer kavimlerin helakları dahi günah işlenildiği için değildi. Bu bela ve musibetler günahda ısrar edildiği için gelmekte denilebilinir. Çünkü insan kusurludur ve nefsi hasebiyle günaha meyillidir. Ama tevbe istiğfar ile bu günahın affını ister..

Günümüzde meydana gelen Van Depremini düşünecek olursak; bu insanımız neden bu afete tücar olduğunu bu bakış ile yeniden tahlil etmeliyiz.

Hem Vanlı hem kürt hem de hatırı sayılır bir ticarette bulunana birinin şu sözleri çok manidar: Van da şehirde bulunanların yüzde ellisi terörü içinde ya da uzaktan desteklemekte ve meşru görmekte itirafında bulunuyor. Ve öyle bir hal var ki o bölgede devletten söz etmek namümkün.. İslamdan ve imandan uzaklaşmış bir millet ve vatanına böyle vahşiane bir tavır alan bir halk elbette Allahın gazabını celbedecek bir hal içinde olduğunu düşündürmüyor mu?

Çözüm Allahı tanımada ve Allaha itaattedir.

Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz'î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir. Lemalar | Yirmi Beşinci Lem´a
 
Üst