Ölüm için hazır mısın?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Yakınlarımdan bir tanesini vefatından sonra rüyada görüyorlar. Yine abdest alma tavrı gibi hoş bir hali var. Diyorlar ki; "Sen ölmedin mi? Nasılsın?" "Vallahi ahiret çok kötü değil, hatta dünyadan daha iyi." diyor.

"Peki sen cennetlik misin cehennemlik mi? diye sorulunca, "İşte ona gelince onu bilemiyorum." diyor. Bu hususu biz de bilmiyoruz; bildiğimiz bir şey varsa akıbetimizden endişe etmemiz gerektiği ve ona hazırlık yapmamızın lüzumu.


Aslında, cennetlik mi cehennemlik mi olduğumuzu merak etmek değil de, o mevzuyu çok iyi bilmiş olmanın gerekleri neler, onları yerine getirmek önemlidir. Mesela, bilseydin ki iki alternatif var. Hayattan sonra ölüm var; daha sonra hayatın hesabını vermek, ebedi saadeti kazanmak ya da kaybetmek var. İşte bir haşr u neşrin, cennet ve cehennemin varlığını bildikten sonra ne yapmak lazımsa onu yapmak önemlidir.

Hz. Ali'nin Dehriyyuna dediği gibi: "Siz diyorsunuz ki cennet yok, öbür âlem yok, ebedi saadet yok; ben de diyorum ki bu inkar ettiklerinizin hepsi var. Şimdi iş benim dediğim gibi ise, siz ne kaybettiğinizin farkında mısınız? Farz edelim ki; sizin dediğiniz doğru olsun. Ben ne kaybederim ki. Sadece hayatımı disiplin içinde geçirmiş olurum." İşte, basit bir ifade içinde yüksek bir mantığın seslendirilmesi..

Ölüm... Bir anlık bir mesele. Hiç gaflete tahammülü yok. Kalpte bir iğbirar, bir kendini beğenme, kibir, amelde başka mülahazalara girme.. ya o gaflet anında bastırırsa ne yaparsın. O kopukluk içinde gelir çullanırsa ne edersin. Daha kötüsü de vardır; içki içip sarhoşken denize uçanlar, alkolden ölenler, birbirini bıçaklayanlar, fuhşiyât içinde gidenler, bunlar meclisten dışarı şeyler.. Hep dışarı kalsın, evlad u ıyalinizden de arz ve sema uzaklığında uzak kalsın.

Bir düzen kurulmuş; bu düzen tamamen ebedi âlem için işliyor, çarklar hep onun için dönüyor. O âleme ait ürünler hâsıl ediyor. Bu düzene uymayanlar düzensiz yaşıyorlar. Onlar da enerji sarf etseler bile anarşist enerji sarf ediyor, aritmik yaşıyorlar. Ahiret buutlu yaşamayanların hayatlarında çok huzurlu oldukları da söylenemez. İyi inansa, insanın hiç kaybı olmaz. Ve inancın gereğini yaşamak -Üstad'ın namaz için dediği gibi- çok ağır bir şey de değildir.

Büyük bir talihsizlik; Allah'ı tanımama, ahireti bilmeme. Ne liyakatımız vardı ki?.. O bize lütfetmiş. Azıcığını bile olsa.. numunesini vermiş; "bakın, tadın" demiş.
 
Üst