Hafız'ın Günlüğü

kasif1

Well-known member
Hafız'ın Günlüğü


Pazartesi;
Bir güne daha veda ediyoruz hep beraber, yani ben ve yaratılmış her şey, iyi anlaşıyoruz kainatla, bazen aynı lisanı konuşuyoruz, bazen aynı ibadete birlikte niyet ediyoruz. Ne kötü! Hafızlığa başlamadan önce bunları hissetmezdim. Yok muydu peki tüm kainat? Elbette vardı, ama nasıl görememişim ben bunları. Neyse, şu an önemli benim için...
Bugün 1. cüzü okudum, hocam dedi ki:"Hafız Allah'ın sırdaşıdır." Öyle ürperdim ki ilk duyduğumda "Acaba layık mıyız? diye düşündüm. Sonra aldım elime Mushaf'ı başladım okumaya, edeple, hayayla, �sırdaş� olduğumun bilincine vararak. Okudukça daldım, daldıkça kendimden geçtim kısacası günlük başıma hangi hal geldi ben bile anlamadım. Bildiğim bir şey vardı ki sonsuz mutluluğu yaşadım Rahman'ın sırdaşı olarak...
Günlerim neye gebedir bilinmez ama benim her gün sabırsızla bir sonraki günü beklediğim kesin...


******
Salı;

Mucizelerle uyandım bugün yine, mesela güneş doğudan gülümsedi bize, ya batıdan yükseldiği gün olsaydı, ya rüzgar nazlı nazlı esmeseydi bir daha, akan dere secdesine son verseydi. Şükürler olsun ki bir gün daha mucizelerle
Rabbim! Daha hafızlığımı bitirmedim. Müsaade et bana hıfzımı tamamlayayım. Bu çok kutlu bir vazife farkındayım ama birileri hep moralimi bozuyor. Bugün yine hafızlığını bırakmak isteyen biriyle karşılaştım, zormuş, kolay ezberleyemiyormuş, yaptığı sayfaları da unutuyormuş... O kadar olumsuz şeyler sıraladı ki o an kulaklarımın hiç duymamış olmasını dilerdim.
"Kardeşim,"dedim ona; "Kolay olsa herkes yapardı, belki de kıymeti zorluğunda saklıdır. Kolay mı Allah'a sırdaş olmak.."
"Allah'ım kelamını ezberleyen dillere kuvvet ihsan et." (Amin)
Sevgili Günlük; Bugün çok etkilendiğin bir ayeti paylaşmak istiyorum seninle. Sure-i Bakara'nın 8.ve 9.ayetleri:
"İnsanlar içinde; 'Allah'a ve ahiret gününe iman ettik' diyenler vardır. Oysa onlar mümin değillerdir. Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar, halbuki sadece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar."
Müthiş bir ayet değil mi? Bunu duyduktan sonra her müslümanın imanını yoklaması gerektiğini düşünüyorum. Ne kadar doğru yolda olduğumuzu zannetsek de bir gün ayaklarımızın kayabilme ihtimalini de hesaba katmalıyız. Hz. Ömer bile Peygamberimiz ( s.a.v. )'in sırdaşı olarak bildiğimiz Huzeyfe ibn Yeman'a "Ya Huzeyfe! o listede ben de var mıyım?" diye soruyorsa biz kim oluyoruz da cenneti garantilemiş gibi davranıyoruz. Nitekim Peygamberimiz ( s.a.v. ) Huzeyfe'ye münafıkların listesini açıklamıştı...
İşte böyle içim doldu doldu taştı bugün, neyse ki arkadaşımız bu fikrinden vazgeçti. Çok şükür!... Ne demiş Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi:

Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyr eyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler...


*****
Çarşamba ;

Hava soğuk dışarıda yağmur yağıyor, ya ruhum sanki sıtmaya tutulmuş titriyor. Ruh kabım daraldıkça daraldı, sanki yokluğa gidiyor gibiyim, karanlıklar içindeyim, belki de yolumu kaybettim ama dışarıda yağmur yağıyor bu havada dışarı çıkılmaz zamin kaygan, ya birden ayaklarım kayarsa hak yoldan. Üşüyor muyum ne?... İşte bu duygular esir almışken beni bir gök gürültüsüyle kurtuldum esaretimden...
Bir anda karanlıkta bitti yağmurda kesildi. Huzur sardı tüm benliğimi ve Rahmani bir sesle irkildim birden. Hitap sanki sadece banaydı...
"O, size korku ve ümit içinde şimşek gönderendir. O, yağmur yüklü bulutları yaratır. Gök gürültüsü, Onu hamd ile anarak tesbih eder. Meleklerde korkularından tesbih eder. Yıldırımlar gönderir, onunla dilediğine çarpar. Onlarsa Onun hakkında tartışıp duruyorlar. O, azabı çok şiddetli olandır." (Ra'd/12-13)
Amennâ billah...Semi'nâ ve eda'nâ...


******
Perşembe ;

Şafak söktü, gün ağardı... Lâkin içimde bir sıkıntı tüm bedenimi sardı. Sonbahar hüznü de beraberinde getirdi anlaşılan. O severek seyre daldığım ruhumu okşayan yemyeşil ağaçlar yapraklarını birer birer toprağa veriyor. Toprak cömerttir ya, onları da incitmeden bağrına basıyor.
Bir an kurumuş bir yaprak olduğumu düşündüm... Ağaçta asılıyım ama zayıflamış, yorgun ve çaresiz... Arkadaşlarımın gözümün önünden teker teker gidişine şahitlik ediyorum. Engel olamıyorum... Nihayetinde ben de kurumuş bir yaprağım, kaçınılmaz son beni de aynı girdabın içine sürüklüyor. Birden sert bir rüzgar esiyor, haykırmak istiyorum...
-Esme rüzgar! Dayanamam ben, eski canlılığım yok artık, senin esişin benim sonum olur.
Neden birden korkuyorum ve dalımdan ayrılıyorum, sonsuz bir boşlukta savruluyorum ama hiçlik değil... Her şey üstüme üstüme geliyor en son ben de ölümün kucağına düşüyorum yani toprağa dönüyorum...
Ve dilimde tekrarladığım beni can evimden vuran o ayet gizliden fısıldıyor:
"KÜLLÜ NEFSİN ZÂ İGATÜL MEVT" ( Her canlı ölümü tadacaktır.")

(Al-i İmran/185 � Enbiya/35 � Ankebut/57 )

******
Cuma;

Zamanın gözlerine esirim, teslim oldum bilerek, söyleyecek sözüm yok aslında. Kalbimi de kendi ellerimle prangaya vurdum, her şey kontrolüm altında... Artık daha düzenli, daha seviyeli, daha özverili her şey...
Zamana karşı yarışıyorum, ya da zamanın karşısında kendimle yarışıyorum. Hani derler ya iklimler birbirini kovalamakta ama ben hep içimde baharı yaşıyorum. Beni üzecek, canımı sıkacak ne varsa;
- Sen duur! Burada sana yer yok demeyi de beceriyorum artık. Dalsam da zaman zaman derine, vurgun korkusundan geri çekiliyorum.
Birden yan tarafımdan isyana bürünmüş bir ses yankılanıyor: "Hayat ne kısa!" diyor. "Daha bir hafta önce saçlarımı okşamıştı pamuk elleriyle, şefkat dolu gözleriyle daha bir hafta önce 'kızım yoruldun yat artık' demişti. Bu kadar mıydı her şey, bu kadarcık mıydı? Şimdi neden yok?..."
Belki de hayatın ilk sillesiydi bu onun için annesini kaybetmek fena yakmıştı içini ama elden ne gelirdi ki hayat işte kaldığı yerden devam ediyordu. Zaman neler getirir ilerde bilinmez ama rahlemin üzerinde ki şu kutsal mucize olmasa bu acıya yürek dayanmazdı...
"Biz Kuran'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını artırır." (İsra/82)
Bela ve musibetler birer Allaha yaklaşma vesilesi olduğunda değer kazanır. Hani Sahabenin başlarına bir sıkıntı gelmeyince kendilerini kötü hissedermiş ya; Allah kendilerini terk etmiş unutmuş gibi. Çünkü sıkıntı beraberinde Allah'ı da hatırlatmalı onlara göre... Sanki Rabb'leri onlara ismini zikretmesin diye dert ve musibet vermemiş gibi... O zaman dertler ve tüm bu darlıklar bir rahatlama müjdeleyicisi gibi gelir insana, bu yürek darlığında da ancak böyle bir düşünce rahata erdirebilir bizi... Nitekim bela ve musibet Allah hatırlandığında hoş gelir...
Ben de bir hoş oldum bugün ve bir kez daha şükrettim Rabbime hala dertler benimle ve hala zikri dilimde diye..
 
Üst