Tembellik zindanına düşüşümüzün sebepleri

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Suâl: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?

Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı "Ümidinizi kesmeyin" (Zümer Sûresi, 39:53) kılıncını istimal ediniz.

Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylü't-tefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz "Allah için olunuz" hakikatini o düşmana gönderiniz.

Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, "Sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın" (Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.) âyetini siper ediniz.

Sonra da, medenî-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır" (Keşfü'l-Hafâ, 2:463) olan mücahid-i âlî-himmeti mübarezesine çıkarınız.

Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, "Tevekkül etmek isteyenler Allah'a güvensinler (başkalarına değil)" (İbrahim Sûresi, 14:12) olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.

Sonra da acz ve nefsin îtimatsızlığından neş'et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, "Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez" (Mâide Sûresi, 5:105) olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.

Sonra, Allah'ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, "Emrolunduğun gibi dos doğru ol" (Hûd Sûresi, 112) "Efendine âmirlik taslama" olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.

Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü'r-rahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" (Necm Sûresi, 53:39) olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz.

Evet, size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa'y ve cidaldedir.

İlgili Risale : Münazarat | 136
 

ARİF

Well-known member
Sevgili Peygamberimizin şu hadisi şerifleri bu konuda bizlere ne güzel fikir vermektedir:

“Sizin hayırlınız, ne dünyasını ahiretine, ne de ahiretini dünyasına tercih edendir. Her ikisi için de çalışandır.”
"Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı lokma yemiş olmaz."

"İki gününü birbirine eşit geçiren aldanmıştır."

"Amellerin en üstünü, helal kazanç sağlamak için çalışmaktır."

"Rızkını araştıran, bunun için çalışan kimse Allah yolunda cihat yapan gibidir.”

"Başkalarına muhtaç olmamak, çoluk ve çocuğunun mutluluğu ve komşularına yardım niyeti ile dünya için çalışan ve helalinden para kazanmak isteyenler, yüzleri parlak olarak Allah'a ulaşacaklardır."

"Helalinden çalışarak, yorgun bir vaziyette yatağa giren insanın günahları effedilecektir."
 

ARİF

Well-known member
Allah razi olsun arif kardesim...


sizdende sayın ahsen RABBİM razı ve hoşnut olsun inş.

İslam, madde ile mana, ruh ile beden, dünya ile ahiret arasında sarsılmaz bir denge kurmuştur. Bu itidal ölçülerine uyarak çalışanlar dünya ve ahiret saadetini elde etmiş olurlar. Bu gibi fertlerden meydana gelen toplumlar ise, yükselmenin, huzur ve saadetin zirvesine erişirler. Dinimiz, dünya ve ahiret mutluluğu için çalışmayı farz kılmış ve bütün Müslümanlardan bu farizayı yerine getirmelerini istemiştir. Şu halde Allah Teala'nın hoşnutluğunu kazanmak ve dünyaya geliş gayemizi gerçekleştirmek için çalışmayı en kutsal görevlerimiz arasında telakki etmeliyiz.

İnsan, gerek bu dünyada, gerekse öteki dünyada, ancak kendi çalışmalarının karşılığını görecektir. İnsan ne ekerse onu biçer, ekmeden biçmek olmaz. Bu husus, Allah'ın Kur'an lisanıyla biz kullarına bildirdiği ilahi bir kanundur.

Kur'an-ı Kerim'de: "Doğrusu insanın eline geçecek olan kendi çalışmasından başkası değildir."[1] buyurulmaktadır
 

mihrimah

Well-known member
Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?

Suâl: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?
Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı “Ümidinizi kesmeyin” (Zümer Sûresi, 39:53) kılıncını istimal ediniz.
Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylü’t-tefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz “Allah için olunuz” hakikatini o düşmana gönderiniz.
Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, “Sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.) âyetini siper ediniz.

Sonra da, medenî-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır” (Keşfü’l-Hafâ, 2:463) olan mücahid-i âlî-himmeti mübarezesine çıkarınız.
Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, “Tevekkül etmek isteyenler Allah’a güvensinler (başkalarına değil)” (İbrahim Sûresi, 14:12) olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.
Sonra da acz ve nefsin îtimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, “Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez” (Mâide Sûresi, 5:105) olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.
Sonra, Allah’ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, “Emrolunduğun gibi dos doğru ol” (Hûd Sûresi, 112) “Efendine âmirlik taslama” olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.
Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r-rahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm Sûresi, 53:39) olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz.
Evet, size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa’y ve cidaldedir.
 

akna

Well-known member
Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?

Suâl: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?
Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı "Ümidinizi kesmeyin" (Zümer Sûresi, 39:53) kılıncını istimal ediniz.
Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylü't-tefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz "Allah için olunuz" hakikatini o düşmana gönderiniz.
Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, "Sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın" (Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.) âyetini siper ediniz.
Sonra da, medenî-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır" (Keşfü'l-Hafâ, 2:463) olan mücahid-i âlî-himmeti mübarezesine çıkarınız.
Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, "Tevekkül etmek isteyenler Allah'a güvensinler (başkalarına değil)" (İbrahim Sûresi, 14:12) olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.
Sonra da acz ve nefsin îtimatsızlığından neş'et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, "Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez" (Mâide Sûresi, 5:105) olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.
Sonra, Allah'ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, "Emrolunduğun gibi dos doğru ol" (Hûd Sûresi, 112) "Efendine âmirlik taslama" olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.
Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü'r-rahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" (Necm Sûresi, 53:39) olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz.
Evet, size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa'y ve cidaldedir.
 
Üst