Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler

Huseyni

Müdavim
Bismihi Sübhanehu
Ve bihi nesteıynü


Hayat içinde sık karşılaştığımız, hikmetini bilemediğimiz veya sonradan anladığımız, görünüşte çirkin ve şer olan, aslı ise güzellikten ve hayırdan ibaret olan herşeyi; bu dersimiz vesilesiyle mütalaa edip anlamaya çalışalım birlikte.

Selam ve dua ile.


[BILGI]İkinci Nokta:[/BILGI]
[BILGI]

“O herşeyi en güzel şekilde yarattı” (Secde Sûresi: 7.) âyetinin bir sırrını izah eder. Şöyle ki:

Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır.
Evet, kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir;
veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir.
Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin, müşevveştir.
Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.
Ezcümle:


Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında,
nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış.

Ve güz mevsiminin haşin tahribâtı,
hazin firâk perdeleri arkasında,
tecelliyât-ı Celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış hâdiselerinin tazyikinden
ve tâzibinden muhâfaza etmek için,
nazdar çiçeklerin dostları olan nâzenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber,
o kış perdesi altında nâzenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar etmektir.
Fırtına, zelzele, vebâ gibi hâdiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır.


Tohumlar gibi neşv ü nemâsız kalan birçok istidad çekirdekleri,
zâhiri çirkin görünen hâdiseler yüzünden sünbüllenip güzelleşir.

Güyâ umum inkılâblar ve küllî tahavvüller birer mânevî yağmurdur.

Fakat insan, hem zâhirperest, hem hodgâm olduğundan, zâhire bakıp çirkinlikle hükmeder.
Hodgâmlık cihetiyle, yalnız kendine bakan netice ile muhâkeme ederek şer olduğuna hükmeder.
Halbuki, eşyanın insana âit gàyesi bir ise, Sâniinin esmâsına âit binlerdir.

Meselâ, kudret-i Fâtıranın büyük mu’cizelerinden olan dikenli otları ve ağaçları muzır, mânâsız telâkkî eder.
Halbuki onlar, otların ve ağaçların mücehhez kahramanlarıdırlar.

Meselâ, atmaca kuşu serçelere tasliti, zâhiren rahmete uygun gelmez.
Halbuki serçe kuşunun istidadı, o taslit ile inkişaf eder.


Meselâ, “kar”ı pek bâridâne ve tatsız telâkkî ederler.
Halbuki, o bârid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gàyeler
ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez.


Hem insan, hodgâmlık ve zâhirperestliğiyle beraber,
herşeyi kendine bakan yüzüyle muhâkeme ettiğinden,
pek çok mahz-ı edebî olan şeyleri, hilâf-ı edeb zanneder.

Meselâ, âlet-i tenâsül-i insan, insan nazarında bahsi hacâletâverdir.
Fakat şu perde-i hacâlet, insana bakan yüzdedir.
Yoksa, hilkate, san’ata ve gàyât-ı fıtrata bakan yüzler öyle perdelerdir ki,
hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edebdir, hacâlet ona hiç temas etmez.


İşte, menba-ı edeb olan Kur’ân-ı Hakîmin bâzı tâbirâtı bu yüzler ve perdelere göredir.
Nasıl ki bize görünen çirkin mahlûkların ve hâdiselerin zâhirî yüzleri altında
gayet güzel ve hikmetli san’at ve hilkatine bakan güzel yüzler var ki, Sâniine bakar;
ve çok güzel perdeler var ki, hikmetleri saklar;
ve pek çok zâhirî intizamsızlıklar ve karışıklıklar var ki, pek muntazam bir kitâbet-i kudsiyedir.

On Sekizinci Söz

[/BILGI]


[NOT]Bilmediğimiz kelimelerin üzerine çift tıklayarak anlamlarını öğrenebiliriz.[/NOT]
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

"İkinci Nokta:

“O herşeyi en güzel şekilde yarattı” (Secde Sûresi: 7.) âyetinin bir sırrını izah eder. Şöyle ki:

Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır.
Evet, kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir;
veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir.
Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin, müşevveştir.
Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var."


Allah'ın cc. yarattığı herşey güzeldir.
Kainatta güzellikler ile çirkinlikler, şerler ve hayırlar içiçe bulunur.
Allah'ın cc. bunu böyle murad etmesinde sayısız hikmetler vardır.
Güzelliklerin arasına girmiş olan çirkinliklerin ve hayırların arasına girmiş şerlerin hepsi,
netice itibariyle hayra ve güzelliğe hizmet ediyor.
Asıl murad edilen hayır ve güzelliktir.

Mesela gül bizzat güzeldir.
Çiçeklerin en sevilenidir.
Gül hüs-ü bizzattır, dikeni hüsn-ü bilgayrdır.
Yani gülün dikeni, gülün güzelliğine hizmet ediyor, görünüşte çirkin olsa da.

Yine bir çiçek hüsn-ü bizzattır, bizzat sevilir ve bizzat güzeldir.
Dibine atılan toprak, gübre gibi karmaşık maddeler ise hüsn-ü bilgayrdır.
Görünüşü çirkinse de çiçeği güzelleştiren sebep olarak Allah onları tercih etmiştir.
Dolayısıyla toprakta güzeldir, gübre de.

Üzüm hüsn-ü bizzattır, bizzat güzeldir.
Çöpü ise hüsn-ü bilgayrdır, netice itibariyle güzeldir.
Çünkü Allah cc. o güzel üzüme o kuru çöpü vesile kılmıştır.

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)


"Ezcümle:

Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında,
nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış."


Bahar mevsimi öncesindeki fırtınalar, toprağın çamurlaşmış halleri zahire göre, kendine bakan neticeye göre hükmeden insana hoş gelmez. İnsanın hoşlanmadığı o fırtına, bulutların oluşumuna ve yağmurun yağmasına bir vesile olduğu gibi, bitki türlerinin ve gözümüzle bakmaya doyamadığımız çiçeklerin döllenmesine de vesile oluyor. Allah cc. hiçbirşeyi hikmetsiz yaratmamış. O fırtınalar olmasa idi yahut yerler çamur olmasaydı, yılboyu toprak kuru olarak kalsaydı; baharın çiçeklerle tezyin edilmiş o doyumsuz güzelliklerini göremeyecek ve birçok bitki türünün gözlerimizi şenlendirmesinden ve insana ve diğer canlılara hizmet eden sayısız faidelerinden mahrum kalacaktık.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

"Ve güz mevsiminin haşin tahribâtı,
hazin firâk perdeleri arkasında,
tecelliyât-ı Celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış hâdiselerinin tazyikinden
ve tâzibinden muhâfaza etmek için,
nazdar çiçeklerin dostları olan nâzenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber,
o kış perdesi altında nâzenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar etmektir.
Fırtına, zelzele, vebâ gibi hâdiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır."


Sonbaharda gözümüz önündeki sayısız hayvan ve bitki türlerinin kaybolması insanı derinden derin hüzünlendiriyor. Nasıl ki bahar mevsimi geldiğinde insanlar daha neşeli oluyor. Baharın güzelliği simalarda aksediyor; sonbahar (güz) mevsimi de firaklarla dolu olması hasebiyle insana derinden derine hüzün veriyor. Dünyamızı şenlendiren bitki ve hayvan türlerinin çoğu bize elveda diyor. Kulağımıza, gözümüze hitap eden birçok kuş türü, göçüp başka diyarlara gidiyor. Yine herşeyin kendimize bakan neticesiyle hükmeden biz insanlar, bu hazin manzara karşısında esefleniyoruz, hayıflanıyoruz. Halbuki Allah cc. o hazin güz perdesi arkasında, taptaze ve yepyeni bir bahara zemin hazırlıyor. Gelecek kışın şiddetinden muhafaza etmek ve onlara o kış mevsiminin şiddetini çektirmemek için, daha öncesinden birçok bitki va hayvan türünü hayattan terhis ediyor.

Hayatımızda da nice firaklar yaşıyoruz. Nice sevdiklerimiz aynen güz mevsiminde bizden ayrılan o güzellikler gibi çekip gidiyorlar. İşte bu nevi ayrılıkların, böylesi musibetlerin altında öyle kavuşmaklar var ki, firaktan doğan elemleri güzelleştiriyor. Zahiri çirkin de olsa ahiri, neticesi güzel oluyor. Allah cc. firakı, visal için yaratmış. Murad ettiği şey visaldir, güzeldir. Zahirdeki firaka (ayrılıklara) bakıp çirkin telakki etmek, insanın kendine ait bir kusurdur.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

"Tohumlar gibi neşv ü nemâsız kalan birçok istidad çekirdekleri,
zâhiri çirkin görünen hâdiseler yüzünden sünbüllenip güzelleşir.

Güyâ umum inkılâblar ve küllî tahavvüller birer mânevî yağmurdur."

Bir tohumun toprak altına atılması çirkin görünüyor.
O tohumun toprak altında parçalanması da öyle.
Tohumun sünbüllenebilmesi ve güzelleşebilmesi bu işleme tabi tutulmasını gerektiriyor.
Bu çirkin görünen hadisenin ardından güzellikler geliyor.
Tohumu, o hadiseye tabi tutmasak nasıl bir güzellik bekleyebiliriz ondan ?

Bunun gibi insanda da muhtelif istidadlar var.
Bu istidatlar, kabiliyetler çekirdek gibi, tohum gibi.
Görünüşte çirkin olan türlü hadiselere, musibetlere, hastalıklara maruz kalmalı ki o istidatlar gelişsin.
Bu istidadlar Allah'ın isimlerine ayine olmamızdan ileri geliyor.
Ayine vazifesini hakkıyla görebilmemiz için güya Allah bizi bir model hükmünde yaratmış.
Bir terzi ücretini verdiği bir modelin üstünde nasıl bir elbiseyi keser, biçer, kısaltır, uzaltırsa;
Allahta insanları değişik olaylara, hastalıklara, musibetlere tabi tutarak üzerimizde isimlerini tecelli ettiriyor.
Yoksa o isimlerin tecellilerini gösteren bir ayine olmazdık.

Hiç hasta olmayan biri Allah'ın Şafii ismine iltica eder mi ?
Hastalık bize aczimizi ve fakrımızı izhar ediyor.
O halette ancak aczimizi tam anlayabiliyoruz.
Şafi olan Allah'ımıza halis bir kullukta bulunuyoruz.
Samimi bir şekilde isteme, yalvarma istidadımız sünbülleniyor.
Yoksa o istidat sünbüllenmeyip gizli kalacaktı.
Belki de hiç o kadar samimi isteyemeyecektik.
Yine acz ve fakrımızı bu derece hissetmesek, belki de benliğimiz sümbüllenecekti.

Allah bizim üzerimizde hangi ismini tecelli ettiriyor ise,
o ismin yansıması olan istidadımız sünbülleşiyor, neşvü nema buluyor.
Manen insanın ömrünün neşvü nema bulması, en çok musibetler ve hastalıklar vasıtasıyla oluyor.
Hayat musibetlerle tasaffi ediyor,
kemal buluyor,
terakki ediyor,
hayatın vazifesini yerine getiriyor.

Nasıl toprak, yağmur vasıtasıyla çiçeklerin açmasına vesile oluyor ise,
musibetler de insanın hayatını bereketlenlendiren manevi yağmurlar oluyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

Fakat insan, hem zâhirperest, hem hodgâm olduğundan, zâhire bakıp çirkinlikle hükmeder.
Hodgâmlık cihetiyle, yalnız kendine bakan netice ile muhâkeme ederek şer olduğuna hükmeder.
Halbuki, eşyanın insana âit gàyesi bir ise,
Sâniinin esmâsına âit binlerdir.

Cenab-ı Hakkın tasarrufatı içerisinde, o tasarufta bulunduğu şeyin bize temas eden sadece bir yönü vardır.
Gaye ise tek bize isabet eden yönü değildir.
Biz Hakîm olan Allah'ımızın gözetmiş olduğu gayeler içinde binlerce gayeden tek bir gayeyiz.

Yağmurda ıslandığımzıda yağmura çirkin gözüyle bakabiliyor insanlar.
Allah sırf o insan ıslanmasın diye,
yağmurun binlerce neticesini terketse, asıl çirkinlik bu değil midir ?

Mesela deprem bizim kendimize bakan yönüyle çirkindir.
Malını, sağlığını ya da sevdiklerini kaybetmek insana son derece şerli bir olay gibi görünebiliyor.
Bu sadece musibetin insana temas eden yönü.

Ancak bu depremin ardında öyle hayırlar, hikmetler ve güzellikler vardır ki;
Mesela bu depremle depremzedelere bir ikaz olduğu gibi, umum insanlara da bir ikazdır.
Yerin iplerinin kendinde olduğunu Allah cc. insanlara ihtar ediyor.
İnsana layemut olmadığını ihtar ediyor.
Malının mülkünün bir anda yok olabileceğini ihtar ediyor.
Haddini aşanları, Rabbi Rahimini unutanları ihtar ediyor.

Depremde o musibetli ölüme maruz kalan mü'minlerin günahlarına keffaret oluyor ölümleri.
Kaybettikleri malları sadaka hükmüne geçiyor vs.

Meselenin bize bakan bir yönü var şerli görünen.
O da kendi bozuk bakış açımızdan kaynaklanıyor.
Allah cc. ise bu tür olaylarla isimlerini tecelli ettiriyor her zamanki gibi.
Hem de bunu yaparken sayısız hikmetleri gözetiyor.
Şer gibi görünen olaylar, netice itibariyle hayır oluyor, güzel oluyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

"Meselâ, kudret-i Fâtıranın (HER ŞEYİ BENZERSİZ SURETTE, YOKTAN YARATAN ALLAH'IN KUDRETİNİN) büyük mu’cizelerinden olan dikenli otları ve ağaçları muzır(ZARARLI), mânâsız telâkkî eder (ANLAR). Halbuki onlar, otların ve ağaçların mücehhez (CİHAZLANDIRILMIŞ, DONATILMIŞ) kahramanlarıdırlar."

"Meselâ, atmaca kuşu serçelere tasliti (MUSALLAT OLMASI), zâhiren rahmete uygun gelmez.
Halbuki serçe kuşunun istidadı
(KABİLİYETLERİ), o taslit ile inkişaf eder (GELİŞİR)."


İnsanda musibetlere ve hastalıklara maruz kalarak olgunlaşır, kemale erer.
Şeytanın musallat olmasıyla ve ondan kaçmasıyla manen terakki eder.
Nefsinin azgın isteklerini bastırarak manevi kemalata mazhar olur.



"Meselâ, “kar”ı pek bâridâne (SOĞUKÇA) ve tatsız telâkkî ederler (ANLARLAR).
Halbuki, o bârid (SOĞUK), tatsız perdesi altında o kadar hararetli gàyeler
(AMAÇLAR)
ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez."


Kar toprağı, tekrar, yepyeni bir bahara hazırlıyor.
Onu işliyor.
Üzerindeki mikropları, zararlı maddeleri öldürüyor.
Ardından bize taptaze bir baharı temaşa etmek kalıyor.



"Hem insan, hodgâmlık
(YALNIZCA KENDİNİ DERT EDİNEREK) ve zâhirperestliğiyle (DIŞ GÖRÜNÜŞE EHEMMİYET VERMESİYLE) beraber, herşeyi kendine bakan yüzüyle muhâkeme ettiğinden (TARTTIĞINDAN), pek çok mahz-ı edebî (MUTLAK EDEB) olan şeyleri, hilâf-ı edeb (EDEBE AYKIRI) zanneder.

Meselâ, âlet-i tenâsül-i insan
(İNSANIN ÜREME ORGANI), insan nazarında bahsi hacâletâverdir (UTANÇ VERİCİDİR). Fakat şu perde-i hacâlet (UTANÇ PERDESİ), insana bakan yüzdedir. Yoksa, hilkate (YARATILIŞA), san’ata ve gàyât-ı fıtrata (YARATILIŞ GAYELERİNE) bakan yüzler öyle perdelerdir ki, hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edebdir (EDEBİN TA KENDİSİDİR), hacâlet (UTANÇ) ona hiç temas etmez

İşte, menba-ı edeb
(EDEBİN KAYNAĞI) olan Kur’ân-ı Hakîmin bâzı tâbirâtı (TABİRLERİ) bu yüzler ve perdelere göredir."


Kur'an-ı Kerim'de edebe aykırı zannedilen ifadeler var.
Allah o hilaf-ı edeb zannedilen tenasülle ilgili
veyahut diğer benzer tabiratlarında asıl gaye, onların ardındaki hikmetleri göstermek içindir.
Zahire göre hükmeden insanın anladığı manada değildir.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

"Nasıl ki bize görünen çirkin mahlûkların ve hâdiselerin zâhirî yüzleri altında
gayet güzel ve hikmetli san’at ve hilkatine bakan güzel yüzler var ki, Sâniine bakar;
ve çok güzel perdeler var ki, hikmetleri saklar;
ve pek çok zâhirî intizamsızlıklar ve karışıklıklar var ki, pek muntazam bir kitâbet-i kudsiyedir.
"


Allah'ın her yarattığında sayısız hikmetler ve manalar vardır.
Zahiri çirkin nice hadiselerin perde arkasında,
Allahın san'atına ve hikmetine bakan güzellikler vardır.

Ölümün yüzü çirkindir.
Neticesi ise güzelliklerle doludur.
Bizden önce gelmiş ve yaşamış tüm insanların bugün hayatta olduklarını düşünsek,
ölümün ne büyük nimet olduğunu anlayabiliriz.
Ölüm hayat vazifesinden terhistir.
Hizmetin bitişidir.
Ücreti almak için bir mekan değişimidir.
Hayatın sıkıcılıklarından kurtulmaktır.
Geçici bir firak olsa da, ebedi bir visalin mukaddemesidir.

Şeytan ve nefis çirkindir zahirde.
Bu ikisi olmasaydı insanların makamları sabit kalırdı.
Ebu Bekir radıyallahu anh. gibi elmas ruhlular ile Ebu Cehil gibi kömür ruhlular bir seviyede kalırdı.
İnsandan asıl murad edilen manevi kemalat olmazdı.

Cehennem görünüşte çirkindir.
Fakat cehennem olmasa dünyada kısa bir ömrü zulümler altında geçiren insanlar,
onlara zulmedenlerle aynı akıbete uğramış olurlardı.
Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalmış olurdu.
Bir ismi Adl (Mutlak adalet sahibi) olan Allah cc. zalimden mazlumun hakkını almak için cehennemi yaratmış.
Hem cehennem, fasıkları, günahları sevabından ağır gelen mü'minleri
cennete layık bir hale getirmek için onları günah kirlerinden temizliyor.
Yine cehennem kafirlerin azgınlıklarının bedelini ödeyecekleri yer.

Mevsimler hiç değişmeseydi, hep bahar kalsaydı, baharın güzellikleri bu kadar anlaşılmazdı.
Birşeyin güzelliği ihtiyaç nisbetinde anlaşılır.
Sürekli aynı olan, hiç değişmeyen tablolar insana zevk vermez.
Bu yüzdendir ki Allah değişim kanununu işlettiriyor dünyamızda.
Yaz güze, güz kışa, kış bahara, gece gündüze bu yüzden değişiyor.
Hiçbirşey olduğu gibi kalmıyor.
Gidenlerin yerini yenileriyle dolduruyor.
Sürekli bir tazelenme, değişim, yenilenme var.
Gidenler her ne kadar firak acısı verse de yeniler o acıları hafifleştiriyor.
Sürekli bir yenileyeni ihtar ediyor.
Madem o bakidir, firakla bize elveda diyenler de bakaya mazhardır.
Çirkin görülen ayrılıklar Baki olan Rabbimize inancımızla visale dönüşüyor.

Allah'ı cc. bilen Onun abes iş yapmayacağını da bilir.
Yaptıklarını güzel görür.

“Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.”
Mektubat


سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

El Fatiha
 

uður1

Well-known member
Cevap: Zahirî Çirkinliklerin Altındaki Güzellikler (Açıklamalı Risale Dersleri)

Allah razı olsun inş. Hocam çok yararlı faydalı paylaşımlardan istifade edebilmek ümidiyle......
 
Üst