Bölüm yöneticilerinizden ademyakup(vedat abi..) 'un ardından....

nakkaþ

Active member
Başka sitelerde beraberdik ademyakup'la....
risale-i nura karşı iştiyakı ve istifadesi güzeldi..
son zamanlarda sanal ortamda risale-i nur hizmetini ihmal ettiğim için sürekli bana kızıyor....
burayı tavsiye ediyordu..
nur talebesi için her ortamın neşr-i envar-ı kuraniye için kullanılması gerektiğini söylüyor.....
ve bu hizmette ihmalkarlık yapıldığında mesul olacağımızı söylüyordu..
bu hizmeti bizler ihmal ettik o yılmadı usanmadı her platformda , iman hakikatlerin,n neşrine devam etti...
nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz hakikatinin mazhariyeti ile....
Abdest almış..
evden çıkmış...
camiye giderken bir araba kazası ile ebedi aleme gitmek üzere ayrılmıştır....
o ebedi aleme gitti..
inşaallah imzasındaki iman insanı , insan eder mazhariyeti ile imanla kabre girdiğine inanıyorum...
vedat abi günah ciheti ile gitti.
sevap ciheti ile aramızda inşaallah..
risaleforum.net ailesi ademyakup abiye sevap ciheti ile nasıl hediye gönderir
risaleforum.net ailesinin taktiridir..:)

Evet, sırr-ı ihlâs ile samimî tesanüd
ve ittihad, hadsiz menfaate medar olduğu gibi,
korkulara, hattâ ölüme karşı en mühim bir siper,
bir nokta-i istinaddır.
Çünkü ölüm gelse, bir ruhu alır.
Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile,
rıza-yı İlâhî yolunda,
âhirete müteallik işlerde kardeşleri adedince ruhları olduğundan,
biri ölse, "Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar.
Zira o ruhlar her vakit sevapları
bana kazandırmakla mânevî bir hayatı idame ettiklerinden,
ben ölmüyorum" diyerek, ölümü gülerek karşılar.
Ve "O ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum,
yalnız günah cihetinde ölüyorum" der, rahatla yatar.
lemalar
 

nakkaþ

Active member
ademyakup abinin risaleforum.netteki SON mesajı.....inşaallah şefaatcı olur....

29-07-2011 09:51
El-Mucib

“Dua ve isteklere cevap veren.”
“Rabbiniz buyurdu: Bana dua edin. Size cevap vereyim.”(Mü’min, 40/60)
Dua, ‘istemek, talep etmek’ demektir. Dua denilince, aklımıza, öncelikle, el açıp yalvarmak gelir. Bu, duanın sadece bir şeklidir ve ‘kavlî dua’ olarak adlandırılır.
Nur Külliyatında, “istidad lisanıyla bütün tohumlar tarafından ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ı ızdırarî ile bütün muztarlar tarafından edilen duaların makbuliyeti”nden söz edilir.
Bu ifadeden, duanın diğer üç çeşidini de öğrenmiş bulunuyoruz: ‘İstidat lisanıyla dua’, ‘fıtrî ihtiyaç lisanıyla dua’ ve ‘ızdırar lisanıyla dua.’
Bütün çekirdekler, tohumlar, yumurtalar, nutfeler istidat lisanıyla dua ederek, bu istidatlarının kuvveden fiile çıkmasını talep ederler. Yeryüzünde sergilenen bütün hayvan ve bitki türleri, bu dualara cevap verildiğini ilan eder ve Mucîb isminden birer tecelli taşırlar.
Fıtrî ihtiyaçlarla yapılan dualara iki misal:

Göz, görme fıtratındadır, yani yaratılışında görme vardır ve görmek için de ışığa muhtaçtır. Keza mide, hazmetme fıtratındadır ve rızka ihtiyacı vardır. İşte bu dualara da cevap verilmiş ve güneş bir ışık kaynağı yapılırken, yeryüzü de rızıklarla doldurulmuştur.
Izdırar lisanıyla yapılan dua ise çaresizlik içinde kıvranan, tutunacak hiçbir dalı kalmayan ruhların halis bir iltica ile Allah’tan medet dilemeleridir. Bunun en çarpıcı misali, Yunus aleyhisselâmın balığın karnında yaptığı duadır ve bu dua hemen kabul edilmiştir.
İşte bütün bu dualara, Allah cevap verir. Hakiki Mucîb ancak O’dur.
Dil, kalbin tercümanıdır. Kalpteki bir istek, henüz kelimelere dökülmeden, bir arzu, bir iştiyak yahut bir ızdırap halinde iken Allah’ın malûmudur.
Nur Külliyatı'nda duaya cevap vermekle, duanın kabulünün farklı şeyler olduğu enfes bir misalle şöyle açıklanır:
“Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenâb-ı Hakk’ın hikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: ‘Ya Hekim! Bana bak.’ Hekim: ‘Lebbeyk’ der.. ‘Ne istersin?’ cevab verir. Çocuk: ‘Şu ilâcı ver bana’ der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hâzır, nâzır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.” (Sözler)
Bu isimden kulun alacağı ders, herşey için ve daima Allah’a muhtaç olduğunu hatırdan çıkarmayarak, ihtiyaçları için ancak O’nun kapısını çalmak, O’ndan medet dilemektir.
Ayrıca, “Veren el, alan elden hayırlıdır” hadis-i şerifini de düşünüp, kendisinden isteyenlere vermeye çalışmaktır. (Prof.Dr.Alaaddin Başar)

 
Üst