Hasbi ve Diğergam bir üstad!...

memluk

Hatim Sorumlusu

Hz.Bediüzzaman; “Hizmet bir şirket-i maneviyedir herkes ondan fedakarlığı nispetinde hissedardır”.buyurmaktalar.
Ne kadar hakikatli bir söz olduğunu anlamak ta fedakarlık yapmayı gerektirir.
İnsan tatmadığını yaşamadığını ancak bir yere kadar anlayabilir.Birbirini tamamlayan,insanı kamil mertebeye ulaştıran,ruh olgunluğuna erdiren hasletler vardır.
Fedakarlık’ta bunların en önde gelenidir.
Fedakarlık:Kâr’ını feda etmektir.
İnsanın vazgeçilmez unsurlarını,kıymetli metalarını,inandığı değerler uğruna seve seve terk etmesidir.

Edebiyatımızın üstadlarından Arif Nihat Asya:

“Bu dünya düşmanlarını da gemisine alabilecek bir Nuh ister” demekle fedakarlığı ifade etmiştir.

Nur Müellifi Hz.Bediüzzaman(ra) insanların fedakarlığı unuttukları,tamamıyla dünyevileştikleri bir zamanda,kurumuş bir kütükten taze filizlerin neşv-ü nema bulması gibi bu duyguyu yeniden diriltmiştir.

“Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım”.derken fedakarlığın en son noktasını göstermiştir.

Bir gönül dostu: “Dünyada bütün insanlar müslüman olsa bir tanesi olmazsa sevinemem”.diyordu.Bu ufku ancak fedakar ruhlar görebilir.

Fedakarlığın asıl menba-ı asrı saadettir.

Doğarken “ümmeti ümmeti” demedi mi?
Muhbir-i sadık(sav).Dünyada ona(sav)çektirmedikleri ızdırap kaldı mı acaba?O nurdan çehresine deve işkembesi mi bırakmadılar,davasını anlattığı için taşla sopayla mı vurmadılar, o drahşan çehresine savurulan tükürüklerle(canım çıksın,keşke benim yüzüm perde olsaydı da tükürükler yüzüme gelseydi) belki bir cami cemaati abdest alırdı.Hakaretler,küfürler,işkenceler,tecritler,ta hakkümler ve daha niceleri kendisine yapılıyordu ama O(sav) “Yarabbi bunlar beni bilmiyorlar,bilselerdi böyle yapmazlardı” derken fedakarlık abidesi olduğunu gösteriyordu.

İçim eziliyor,yüreğim çiziliyor,ciğerlerim pare pare,kalbim yanıyor senin çektiğin bu çileler aklıma gelince ya Resulallah(sav).

Onun sadakatli yareni Hz.Ebubekir(ra):”Yarabbi vucudumu o kadar büyüt ki cehennemi ben doldurayım başkasına yer kalmasın” dememiş miydi?
Yasir ailesi diken yutar gibi son nefeslerinde ruhlarını teslim ederken Ebu cehilin yüzüne tükürmemişler miydi?

davalarından dönmemek için.
Ammar Bin Yasir’in(ra)sırtında ateşler söndürülmemiş miydi?
Zübeyir Bin Avam(ra)Hasırlara sarılıp yakılmamış mıydı?

Hz.Mus’ab bin umeyr(ra) bütün dünyayı elinin tersiyle itip yarım kefen le ahirete gitmemiş miydi?

Ebu ubeyde bin cerrah(ra) Bedirde babası ile farklı cephelerde değil miydi? Babasının bağrına mızrağı saplamak zorunda kalmamış mıydı?

Hz.Hubeyb(ra) canı pahasına, Resulullahın(sav) ayağına bir diken batmasın dememiş miydi?

Hz.Nesibe validemiz (r.anhte) Çocuklarını resulullahın(sav) yanında cepheye gönderirken,gidin resulullahın(sav) önünde kavga verin,Ona(sav) bir şey olursa sakın eve dönmeyin dememiş miydi? Ve daha niceleri…

Asrımızın çilekeşleride asrı saadetin izdüşümüdür.

Bizim paylaştığımız ekmek te:Vefa,hasbilik ve diğergamlık tarlalarından derlenen başakların sabır ambarında harmanlanarak,Fedakarlık değirmeninde öğütülüp ve sadakat teknesinde gözyaşlarıyla yoğrulup, gönül fırınında pişirilmesiyle hazırlanmış olmalı?Böyle görmedik mi ?Resulullah(sav) ve onun ashabından ve asrımızın sahabelerinden ve yol göstericilerinden.

Diğergamlık:Diğerinin gamını çekmektir.

Hasbilik:Karşılık beklemeden iyilik yapmaktır.

Heyhat dünyanın unuttuğu bu hasletleri ondokuzuncu yüzyılda bir garip, sahib-i zaman Hazreti Bediüzzaman diriltici soluklarıyla yeniden canlandırmış ve dönün bakın asr-ı saadetteki fedakarlık böyle yaşanır dedirtmiştir.

Müslümanların refah ve saadeti için, bütün ömür dakikalarını sırf İmân hizmetine vakf ve hasretmek ve ihlâsa tam muvaffak olmak için, kendini dünyadan tecrid ederek, mücerred kalmıştır.

Evet, Bediüzzaman İmân ve İslamiyet hizmeti için herşeyden bu derece fedakarlık yapan, fakat bütün bunlarla beraber ubudiyet, zühd ve takvada da bir istisna teşkil eden tarihi bir İslâm fedâisi ve Kur'an-ı Hakimin muhlis bir hadimi payesine yükselmiştir.(sözler konferans).

Üstadımızın talebeleride kendisi gibi fedakarene din-i mübin-i islama hizmet etmişler ve üstadımız Emirdağ lahikasında: Kanaat-i kat iyem geldi ki, Hasan Feyzi, aynen şehid Hafız Ali (rahmetullahi aleyh) gibi, benim musibetimin kısm-ı azamını kendine alıp manevi bir fedakarlık eylemiş.

Hafız Ali, benim bedelime birkaç emare ile berzaha gittiği gibi, bu Hasan Feyzi de aynı hastalığım zamanında, aynı vakitte, aynı müddette, aynı tarzda, aynı sıkıntılı dışarıya çıkmamakta tevafuku kuvvetli bir emaredir ki, bana çok acıyan ve şefkat eden o kardeşimiz, manen hastalığımı kısmen kendine aldı buyurmaktalar.

Bir insan kendi rızası ile kendini feda etse o fedakarlık bir şehadettir(Emirdağ lahikası)
Hem, madem Nur Şakirtlerinden çokları hem malını, hem istirahatini, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar; sen ey nefsim, neden fedakarlıkta en geri kalmak istersin?

Hem, katiyen bil ki, çok bîçarelerin hayat-ı bakiyelerini Nurlarla kurtarmak hizmetinde, fani ve zahmetli ihtiyarlık hayatını memnuniyetle bırakmaya lüzum olsa veya vakti gelse, râzı olmak gayet lezzetli bir şereftir(Hizmet rehberi)

Abdullah Demir
 
Üst