Yirmi Altıncı Söz
Kader Risalesi
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ اِلاَّ بِقَدَرٍ مَعْلوُمٍ
1
وَكُلَّ شَىْءٍ اَحْصَيْنَاهُ فِى اِمَامٍ مُبِينٍ
2
Kader Risalesi
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ اِلاَّ بِقَدَرٍ مَعْلوُمٍ
وَكُلَّ شَىْءٍ اَحْصَيْنَاهُ فِى اِمَامٍ مُبِينٍ
KADER ile cüz-ü ihtiyarî, iki mesele-i mühimmedir. Ona dair Dört Mebhas içinde birkaç sırlarını açmaya çalışacağız.
BİRİNCİ MEBHAS
Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani, mü’min, herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mes’uliyetten kurtulmamak için, cüz-ü ihtiyarî önüne çıkıyor; ona “Mes’ul ve mükellefsin” der. Sonra, ondan sudur eden iyilikler ve kemâlâtla mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: “Haddini bil, yapan sen değilsin.”
Evet, kader, cüz-ü ihtiyarî, iman ve İslâmiyetin nihayet merâtibinde; kader, nefsi gururdan; ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mes’uliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler. Yoksa, mütemerrid nüfus-u emmârenin işledikleri seyyiâtının mes’uliyetinden kendilerini kurtarmak için kadere yapışmak; ve onlara in’âm olunan mehâsinle iftihar etmek, gururlanmak, cüz-ü ihtiyarîye istinad
[NOT]Dipnot-1 “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz.” Hicr Sûresi, 15:21.
Dipnot-2 “Biz herşeyi İmam-ı Mübînde tek tek sayıp yazdık.” Yâsin Sûresi, 36:12.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td>adem-i mes’uliyet: sorumsuzluk</td></tr><tr><td>cüz: kısım, parça (bk. c-z-e)</td><td>cüz-ü ihtiyarî: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td>had: sınır</td><td>hudud: sınır, uç</td></tr><tr><td>hâlî: hâl ile ilgili, vicdanî</td><td>iftihar: övünme</td></tr><tr><td>ilmî: ilimle ilgili (bk. a-l-m)</td><td>iman: inanmak (bk. e-m-n)</td></tr><tr><td>in’am olunan: nimet olarak verilen (bk. n-a-m)</td><td>istinad: dayanma (bk. s-n-d)</td></tr><tr><td>kader: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması (bk. ḳ-d-r)</td><td>kemâlât: iyilikler, mükemmellikler, üstün özellikler (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td>mağrur olmak: gururlanmak</td><td>mebhas: konu, bölüm</td></tr><tr><td>mehâsin: güzellikler, iyilikler (bk. ḥ-s-n)</td><td>merâtib: mertebeler, dereceler</td></tr><tr><td>mesele-i mühimme: önemli mesele</td><td>mesâil-i imaniye: imana dair meseleler (bk. e-m-n)</td></tr><tr><td>mes’ul: sorumlu</td><td>mes’uliyet: sorumluluk</td></tr><tr><td>mükellef: yükümlü</td><td>mütemerrid: inatçı, dik kafalı</td></tr><tr><td>mü’min: imanlı, Allah’a inanan (bk. e-m-n)</td><td>nazarî: teorik (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td>nefs: kişinin kendisi; can, hayat (bk. n-f-s)</td><td>nihayet: son</td></tr><tr><td>nüfus-u emmâre: insana daima kötülüğü emreden, yasak zevk ve isteklere teşvik eden nefisler (bk. n-f-s)</td><td>risâle: küçük kitap (bk. r-s-l)</td></tr><tr><td>seyyiât: günahlar</td><td>sudur eden: çıkan</td></tr><tr><td>sır: gizli gerçek, gizem</td><td>teklif: yükümlülük</td></tr><tr><td>vicdanî: vicdanla ilgili</td></tr></tbody></table>