Sana en yakışanı bulmak için düştüm yollara !....

memluk

Hatim Sorumlusu
Sana en yakışanı bulmak için düştüm yollara bu kez, seni ifade edebileceğim bütün kelimeleri gönlümün kütüphanesinden indirip, en kıymetlisini aradım, yorulmadım. Hangisinin manası tamamıyla seni ifade etmeye yeter ki…

Sordum umuda sende midir diye,


Umut; “bende bir garip umut yolunu gözlemekteyim” dedi,

Sordum hasrete sende mi diye,

Hasret; “sence ben neden hazanla birlikte anılıyorum sanıyorsun” dedi.

Sevdanın kapısına gittim, ey sevda yoksa sende mi gizlidir dedim,

Sevda buğulu bir sesle “bende olsa böyle düştüğüm yüreği yakar mıyım” dedi.

Kışa sordum, “o olsa böyle üşür müyüm” dedi,

Baharın gözlerine baktım, “ellerimde çiçeklerle neden bekliyorum zannediyorsun” dedi.

Güne sor asım geldi, “oda özlemin büyük olmasa geceye sarılır mıyım böylesine” dedi.

Geceyi yakalamaya kalktım, “yıldızlarım semadan neden ayrılıyor fark etmedin mi” dedi.

Güle sordum, “ben yıllardır kokusuyla yetinmekteyim” dedi.

Bülbülse “sence yanık namelerim kimedir” dedi.

Adına yaratılan kâinata sordum boynum bükük,

“O (s.a.v), ebedi vuslattır” dedi.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Sana en yakışan zamanı bulmak istedim, olurda koylarında kendimi unutup, senden başkasını aramam diye, seninle var olup, seninle kaybolurum diye zamanın uçsuz bucaksız ummanlarına saldım kendimi…

Düne sordum seni,

“Bende misafirdi” dedi.

Bugüne sordum,

“Sen istediğin müddetçe yanımızda kalır” dedi.

Yarına sordum,

“Gelir mi, kalır mı bilinmez” dedi.

Haftaya sordum,

“Sence neden yedi güne bölündüm zannediyorsun…

Ben umudu, sevgiyi, özlemi, ayrılığı, hasreti, hüznü, vuslatı boşuna mı yüreğime saldım” dedi.

Aylara sormadan daha on iki karanfil birden boynunu büküverdi.

Yıllar” üç yüz atmış beş gün onu aramaya yetmiyor” dedi.

Asırların kapısına varınca…

“Bizim en şanslımız on dört asır evveldi” dedi.

Galiba dün, bugün, yarın belirsiz kalıyor,

Saat, dakika, saniye, salise, an çok yalın kalıyor,

Hafta, ay, yıl, asır bir ihtimalde…

Sana en çok sonsuzluk yakışıyor.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Sana en yakışan çiçeği bulmaya kalktım, suretinin nurundan nurlanmış, sana dair üzerinde bir şeyler kalmışları aradım. Tabiatı dolandın durdum bir iz bulurum diye…

Papatya ya sordum,


“Naifliğime ve aydınlığıma aldanma, bende onu bulmak için bitkin düştüm ve bembeyaz kesildim” dedi

Menekşeye sordum,

“Her taşın bağrından neden çıkıyorum sanıyorsun” dedi.

Kardelene sordum

“Dostlar baharda bulamayınca bende kışa bakayım” dedi.

Akasyaya sordum

“Yükseklerden hala gelir diye yolunu gözlüyorum” dedi.

Zambağa sordum

“Issız vadilere kendimi neden saldım” dedi

Çiğdeme, yasemine sordum

“O yeter ki gelsin de biz solalım” dedi.

Güle sormadan daha

“Kokusundan nasiplenmek için her mevsimde…

Hazanda, baharda durmaksızın açıyorum” dedi.

“Her bir çeşidimle ashabını temsil ediyorum” dedi.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Sana en yakışanı aradım işte acizliğimle, önüme ne çıktıysa sordum hesapsızca, seni bulmalıydım en ihtiyaç duyduğum bu devirde ve yine sordum belli belirsizce…

Sordum ummana sen belki gördün diye


“Beni ben yapan bağrımdaki hasret gözyaşlarımdır” dedi.

Sordum dağa belki sana uğramıştır diye

“Sence neden böyle arşa uzanmaktayım” dedi.

Çöllere sordum,

“Hasretinden yandım yandım küle döndüm” dedi.

Rüzgârların önüne dikildim,

“Bulsaydık böyle bir öteye bir beriye savrulur muyduk” dedi.

Yağmura sordum,

“Ben daha bulutları teselli edemiyorum” dedi.

Güneşe sordum,

“İçimi bir şeyler yakıyor” dedi.

Önüme çıkan seyyaha sordum

“Yüreğine sor bir bakalım” dedi

Yüreğime sorunca…

“Şimdiye kadar nerdeydin” dedi.

“O ne mekândadır, nede zamanda

Buyuruyor ki; KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR…

Yani kişi sevdiğiyledir” dedi…

“Sana en çok ümmetinin başında olmak yakışıyor”
iktibas
 
Üst