Meleklerle İmanın Öğretilmesi

Müekked

Well-known member
M. Ali KAYA
Meleklere inanmak Allah’ın yaratıcı olmasının, yaratıcılığına sınır konmamasının gereğidir. Allah topraktan insanı, insanın tüm yiyeceklerini, bitkilerin binler türlerini yaratmaktadır. Aynı şekilde sudan balıkları ve suda yaşayan binlerce tür varlıkları yaratmaktadır. Su ve toprak karışımından karada, havada ve yer altında yaşayan binlerce tür hayvanları yaratmaktadır. Aynı şekilde ateşten cinleri ve nurdan melekleri de yaratabilir. Öğrenciye var olanları göstererek görmediğimiz varlıkların da bunlar gibi yaratılmış olacağı anlatılır.
Örnek-1
Dünyamız güneşe ve diğer yıldızlara göre çok küçük olduğu halde üzerinde milyonlarca tür bitkileri, hayvanları ve suda yaşayan canlılarla doludur. Her yerde hayat kaynamaktadır. Hatta yapılan araştırmalarda bir damla suda ve bir santimetre toprakta ve havanın her yerinde yaşayan bizim gözümüzle görmediğimiz binlerce canlı vardır. Biz onları mikroskopla görebiliyoruz.


Dünyamızda suda, toprakta ve havada yaşayan milyonlarca tür canlılar vardır. Dünyamızdan milyonlarca defa büyük milyarlarca yıldızların boş olması ve içinde hiçbir canlının yaşamaması aklımıza sığmıyor. Elbette orada oranın hayat şartlarına uygun, ruhtan, nurdan, ısıdan yaratılan varlıklar vardır. Bu varlıklara Kur’an-ı Kerim ve dinimiz “Melekler ve Cinler” adını vermektedir.

Örnek-2
Gece karanlığında İstanbul gibi bir büyük kente yüksek bir tepeden bakıldığı zaman sadece elektrik ışıkları görülür. İş merkezleri, büyük binalar, apartmanlar, sokaklar, caddeler ve parklar görünmez. Aynı şekilde gece gökyüzüne baktığımız zaman milyarlarca elektrik lambaları gibi ışık veren yıldızları görürüz. Bu yıldızların aydınlattığı dünyaları ve gezegenleri göremeyiz. Elbette güneş gibi ışık veren yıldızların da dünyamız gibi aydınlattığı gezegenleri vardır ve orada yaşayan “melekler ve cinler” bulunmaktadır.

Köyde yaşayanların varlığını kabul edip, şehirde, apartmanlarda ve saraylarda yaşayanların olmaması akla uygun gelmemektedir.

Örnek-3
İnsanın amellerini yazan ve muhafaza eden meleklere “Kirâmen Kâtibin” yani “Yazıcı Melekler” denir. Bu melekler insanların konuşmalarını yazdıkları gibi, yaptıklarını da kameraya alarak kaydederler ve muhafaza ederler.

Devlet resmî evrakları ikişer, üçer suret alıp memurları aracılığı ile alıp kaydettiği gibi melekler de insanların yaptıklarını yazarak üç şekilde kaydederler. Birini insana verirler. İkincisini kendi yanlarında muhafaza ederler. Üçüncüsünü de Allah katındaki “Levh-i mahfuza” gönderirler. Meleklerin yazıp belgeleyerek size verdiği suret nedir? Sizlere melekler böyle bir kayıt vermediler mi? Diye sorulur. Tabii ki öğrenciler melekler tarafından kendilerine bir şey verilmediğini söyleyeceklerdir. O zaman öğretmen şunu soracaktır: “Sizin bütün yaptıklarınız ve konuştuklarınız, hiç kimsenin şahit olmadığı amelleriniz ve işleriniz kamera kaydı gibi hafızanıza yazılmaktadır. Öyle değil mi?

Peki, sizin istemediğiniz şeyleri buraya yazan kimdir? İşte “Kirâmen Kâtibin” melekleri sizin hafızanıza yazdığı gibi bir nüshasını kendi yanlarında muhafaza ediyorlar ve bir kopyasını da Allah katındaki “Levh-i mahfuz” denen her şeyin kaydedildiği deftere yazmaktadırlar. Buna göre ahirette yaptıkları delillendirilerek hesaba çekilecektir. Bunun Kur’andaki delili de “Kim zerre kadar bir hayır işlemişse onu görür. Kim de zerre kadar bir şer işlemişse onu görür” ayetidir.

Böylece öğrenci “Meleklere İmanın” hayali ve kendisinden uzak bir öğreti değil, kendi hayatının bir parçası ve yaşanan bir iman olduğunu anlar ve kavrar. Bundan sonra her yaptığının hafızasına yazılmasından “Kiramen Kâtibîn” melekleri ile bir irtibatı ve alakası olduğunu düşünür.

Azrail ile ölüm ve ruhun korunması gerçeğinin, İsrafil ile canlıların hayata gelmesi ve ölüm ilanının verilmesini, Cebrail ile de vahyin alt mertebeleri olan “İlham ve arı gibi hayvanların görevleri ve işleri arasında irtibat kurabilir. Bunun delili de Kur’ânda “Biz arıya vahyettik” ayetidir.

Örnek-4
Levh-i mahfuzun bir örneği hafıza olduğu gibi diğer bir örneği de “İnternet” hafızasıdır. Nasıl ki Bilgisayara yüklenen bilgiler bilgisayar hafızasında ve “İnternet” hafızalarında korunduğu gibi, insanların ve hatta tüm canlıların fiilleri ve amelleri de “Levh-i mahfuz” denen büyük hafızalarda korunmaktadır.

Öğretmen bunu daha detaylı anlatabilir ve öğrenci kullandığı bilgisayar ve İnternet ile kendi hafızası, İnternet ve “Levh-i Mahfuz” arasında irtibat kurar. Böylece meleklere iman yaşanan bir iman olur. Öğrenci de imanı yaparak ve yaşayarak öğrenmiş olur.

Örnek-5
Kabir hayatı ve kabirde sual soran “Münker-Nekir” meleklerinin sualleri öğrencilere şöyle anlatılabilir.

Kabir hayatı bedensel bir hayat değildir. Nasıl ki “Anne karnı” ruhun dünyaya gelmesi ve ruha uygun bir bedenin teşekkülü için geçici bir mekândır. Anne karnında dünyaya gelecek ruhun bedeni hazır hale getirilir. O ruhun dünyadan istifade etmesi için el, ayak, göz ve kulak takılır. Mide, kalp ve ciğer gibi iç organlar yerleştirilir. Bunlardan biri eksik olsa ruh dünyada ondan faydalanamaz. Kulağı eksik olsa duyamaz ve konuşamaz.

Kabir de dünyada ruhun elbisesi olan bedenin ahiret âlemine hazır hale gelmesi için geçirdiği bir evredir. Nasıl ki, tırtıl kozaya girer ve bir ay sonra kozayı delerek kelebek olarak çıkar ve havada uçmaya başlar.

İnsanın da ruhu ölümle bedeninden ayrılır ve bedeni toprağa girer. Veya bedeni yanar kül olur veya canavarlar tarafından parçalanarak yenebilir. Ama ruhu Azrail (as) tarafından alınır ve korunur. Sonra ahiret âleminde kendisine layık bir makama çıkarılması için ruh dünyada yaptıkları ve öğrendiklerinden imtihan edilir. Nasıl ki İlköğretimden Ortaöğretime ve Lise’ye geçen veya Lise’den Üniversiteye geçmek isteyen öğrenci sınava tabi tutulur. Daha önceki dönemde öğrendiği ve kazandığı bilgi seviyesine göre bir okula yerleştirmesi için bu şarttır. Aynen bunun gibi insan da dünyada yaratılış amacına uygun yaşayıp yaşamadığı, öğrendiği ve kazandığı ilim, kültür ve beceri seviyesine göre ahirette cennette veya cehennemde bir makama ve mertebeye sahip olacaktır. Bu da sınavla belirlenecektir. Bu sınavı yapan meleklere “Münker-Nekir” yani “Sual Melekleri” denir.

Sual melekleri sorularını ruhsuz bedene değil, doğrudan ruha soracaktır. Çünkü insanın kazanımı bedene değil, ruha katkı sağlar. Ruhun gelişimini sağlar. Aklın, hafızanın, bilginin yeri beden değil ruhtur. Ruh ise Allah ölümsüz yaratmıştır. Bu nedenle “Kabir Suali” bedene değil ruha olacaktır.

Ruhun sorguya çekilmesi ve kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur olması şöyle anlatılır.

Her insan rüya görür. Rüya bedenin istirahata çekilip hareketsiz hale gelmesinden sonradır. İnsan rüyayı gözü açıkken değil, gözü kapalı iken görür. İki arkadaş beraber aynı odada uyurken biri çok güzel bir rüya görürken, diğeri çok müthiş korkulu bir rüya görebilir. Biri diğerini rahatsız etmediği gibi, birbirlerinden haberleri dahi olmaz. İşte kabir suali de böyledir.

Kabirde neler sorulacaktır?
Öğrenci Üniversite sınavına girdiği zaman ona ne sorulmaktadır? Elbette eğitimin amacı ve devletin kendisine kazandırmak istediği bilgi ve becerilerden sorulacaktır. Bu da Türkçe, Matematik, Fizik, Kimya ve Tarih gibi bilgilerde kazanımı ve becerisi bu sınavda aldığı puanlara göre belirlenecektir. Allah’ın insandan istediği Allah’ı tanıma, Peygamberi tanıma ve ahlakını örnek alma, dinini öğrenme ve yaşaması ile ilgili bilgi ve becerileri sorulacaktır. Bunun için “Rabbin kimdir?” “Peygamberin kimdir?” ve “Dinin nedir?” soruları sorulacaktır.

Bu sorulara verdiği cevaplara göre de kendisine cennetten veya cehennemden pencereler açılacak ve ruhu orayı seyrederek kıyamet ve haşir sabahını bekleyecektir.

Bunun Kur’ânda delili “Kabirde bileceksiniz. Sonra tekrar bileceksiniz. Kabirde “aynel-yakîn” gözünüzle göreceksiniz, sonra ahirette gördüğünüzü bizzat tadarak hakkal-yakîn yaşayarak bileceksiniz. Sonra dünyadaki bütün nimetlerden hesaba çekileceksiniz” ayetleridir. Peygamberimiz (sav) “Kabir Cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” hadisi ile bunu açıklamıştır.

Öğrenci basit bir sınavda dahi strese girmekte ve şaşırmaktadır. Meleklerin bu dehşetli suallerine şaşırmadan nasıl cevap verecektir?

İnsan kabirde melekleri gördüğü zaman mü’min değilse dehşetinden korkacak ve hatta dili tutulacak ve elbette cevap veremeyecektir. Mü’min ve Salih amel sahibi ile melekler kendisine en sevdiği arkadaşları ve anne-babası suretinde görünecek ve korku duymayacaktır. Ayrıca yaptıkları amelleri güzel bir surette kendi yanında yerlerini alacaktır. Bu konuda peygamberimiz (sav) “İnsanın dünyada yaptıkları amellerinin ve ibadetlerinin kabirde en iyi arkadaşları ve yakınları şeklinde gelerek meleklere cevap vereceklerini” haber vermiştir.

İnsanın dünyada yaptıkları semboller şeklinde rüyada göründüğü gibi, kabirde ve “Berzahta” bulunan ruhuna da görünmesi mümkündür.

Bu şekilde anlatım öğrenciyi rüya âlemi ile gerçek âlem, ahiret âlemi ile kabir âlemi arasında ilgi kurmasına ve konuyu kavramasına yardımcı olacaktır.

Uygulanacak Yöntem ve Teknikler:
1. Yaparak ve Yaşayarak Öğrenme: Örnekler öğrencinin kendi üzerinden verildiği için öğrenci yaptıklarının ve yaşadıklarının meleklerle ilgisi anlatılır.

2. Vak’a Analizi Metodu: Başımızdan geçen olayların, rızkımızın, tabiat olaylarının meleklerle olan ilgisi olayları analiz ederek ortaya konabilir.

3. Hikâye Anlatma Metodu: Kur’ân-ı Kerimde geçen ve peygamberimizin (sav) anlattığı meseleler hikâye olarak anlatılarak meleklere iman anlatılır. Örnek olarak “Cibril Hadisi” verilebilir.

4. Düşündürme Metodu: Meleklerin görevleri ile ilgili olaylar ve durumlar anlatılarak öğrenci düşündürmeye yönlendirilir?

5. Soru Cevap Metodu: Mesela, “Azrail ruhumuzu almasaydı ne olurdu? Ruhumuzu kaybedersek ne yapardık?” gibi sorular sorulabilir.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Sual melekleri sorularını ruhsuz bedene değil, doğrudan ruha soracaktır. Çünkü insanın kazanımı bedene değil, ruha katkı sağlar. Ruhun gelişimini sağlar. Aklın, hafızanın, bilginin yeri beden değil ruhtur. Ruh ise Allah ölümsüz yaratmıştır. Bu nedenle “Kabir Suali” bedene değil ruha olacaktır.




Aklın, hafızanın, bilginin yeri beden değil ruhtur...
 
Üst