Manevi hicret UMRE..

teblið

Vefasýz
24838_1239835446925_1560460633_30654920_2876638_n.jpg

Ve ömre bedel bir umre yolculuğu için bir kefen misali ihramlar ellerimizde. Havaalanında “ölmeden önce ölünüz” prensibinin şiarı olarak kefenlerimize bürünüp; uçağın havalanması ile kabre giren mümin ruhların ulvi alemlere yükseldiği gibi yukarılara doğru yükseliyoruz.

Vefatından sonra huzurullaha çıkan mümin bir ruh misali Allahın rızasını aramak için temiz ruhların temsili ihramlarımızla birlikte yukarılara doğru yükseliyoruz. Alemlerin Rabbinin huzuruna gelen mümin ve temiz ruhu Allah kıyamet kopuncaya kadar bekleyeceği cennet bahçesi olmuş makarrına yani kabrine yolluyor. Ve kutsal yolculuğun bulutlar üstü seyri cennetin anahtarı mukaddes mekâna doğru inişi başlıyor.

Bütün diller de lebbeyk. “ Ey Allah’ım senin emrine geldim, şeytanın tasallutundan bıktım, şehevatın azdırmasından, şeytanlaşmış insanların alıkoymasından yüz çevirerek senin emrine geldim”. Ve o muhteşem an.Kabe yaşlı gözlerde buğulu bir şekilde görünür.

Gönüllerde ve dillerde aynı niyaz; “Allah’ım beytini bu dünya gözü ile bize gösterdiğin gibi cemalini de bize seyrettir” Her bir damlası cehennem ateşini söndürecek kıymete haiz gözyaşları içerisinde tek hedef tavafın başlangıcı Hacerul-esved.

Hakikati cennet yakutu olan nuru doğu ile batıyı aydınlatacak kadar aydınlık olan ama cahiliyet şirki ile kararmış nurlu siyah taş. Eller Hacerül esved-i selam da, gönüller sanki şöyle der “ Doğu ile batıyı aydınlatacak kadar nurun sahibi Ey Hacerül esved sen kardan daha beyazken Mümin kullar siyah günahlarını sana bırakıp arınıp tertemiz gittiler.

Sen vefakarsın bugün sadece şahit olur kıyamet gününde de Uhud dağı gibi görkemli iki dudağın bir dilinle gördüklerine şahitlik edersin. İşte bir günahkar kul daha günahıyla seni selamlıyor. Hacerül esved ve kabe-i muazzamanın kapısı arası mültezem. Göğüslerin yapıştırılıp gözün göğe dikildiği ellerin örtüye sarıldığı gözyaşları ile dua edildiği makam. Ey mültezem göğsümü sana yapıştırmak bir temsildir, hakikati ise Allah’ım nasıl ki göğsümü şuan mültezem’e yapıştırdım sen de benim gönlümü sana kulluğa ubudiyete yapıştır

. Benimle sana kulluk arasında ki bütün perdeleri kaldır. Kabenin kapısı; ey Kabeye açılan kapı. Seni benim için açmazlar ama Rabbıma giden yolda hiç kapanmayan o kadar çok kapılar var ki Rabbimden dileğim o kapıların rahmet ve merhametle bu günahkar kul için devamlı açık kalmasıdır. Ve Makam-ı İbrahim Vefanın şiarı, tevhidin nişanı olarak yanımızda. Hemen Rasul-i Kibriya’nın miraç yolculuğuna başladığı mekanın yanından yürüyoruz. Ulvi alemlere varışın başlangıç noktasındayız. İşte sufliyattan ulvi alemlere kanat açmış günahkar bir kul olarak niyazımız manevi Buraklarla seyrü seferdir

. Makam-ı İbrahim ve Hicri İsmail arası yetmiş peygamber makamı yani her bir adım bir peygamberin ahlakını talep etme sahası. Rüknü Şam-i yani Şam’a bakan Kabe köşesi. Rüknü Irak-i’de ilim sırrına nail olan kişinin ilminin gereği amel işleyip hal ehli olmayı kişiye haber verir. İlim ve amel hikmet meyvesi verir. İşte Rüknü Yeman-i fıkhın ve hikmetin köşesi bu manaları içerdiği için kendisi selamlanacak ve elle dokunulacak bir köşedir. Hacerül Esved’den başlayan ve Rüknü Yeman-i’ye kadar gelen zahirdeki kısa mesafede o kadar çok mana derc olunmuştur ki; Rüknü Yeman-i’deki manevi yolculuğuna devam eden kişi, Rasulallah Efendimiz’den gelen “Rabbena” duasını okumaya başlar.

İşte bir şavt (tur) bu şekli ile algılanıp gönüllere sirayet edecek ince bir düşünce üzere bütün şavtlar yapılırsa kişinin bir tavaftan istifadesi ömre bedel olacaktır. Tavafın ilk üç şavtının hızlı yapılması ve kalan şavtların yavaş ve sukunet ile yapılması şu manayı ifade ediyor. Üç şavt dolu dolu manasını idrak ederek geçilince artık o kişi manaya doyan manevi hazzı bulan hakikat deryasına dalan bir okyanus misali sekinete ulaşır

. Bir ırmak gibi hızlı akan sonra deryaya denize kavuşan bir su sukuneti ile üç şavttan sonrasını sekinet ile tamamlar. Beyti mamurda tavaf eden Meleklerle beraber tavaf ettiğini düşünerek tavafını bitiren kişi tavaf namazının kılınacağı en efdal mekan olan Makam-ı İbrahim arkasında kılar. Makam-ı İbrahim arkasında kıyama duran kişi “Ya rab! vefanın ve tevhidin temsili şu Kabe ve Makam-ı İbrahim arkasında namaza durduğum gibi hayatım boyunca Kalu beladaki verdiğim sözün de arkasında duracağım.”

Kılınana tavaf namazında okunması en evla olan birinci rekatta Kafirun, ikinci rekatta İhlas suresidir. Yani her ikisi de tevhidi anlatan surelerdir. Tavaf sonrası say etmek için Safa ile Merve’ye “Safa ve Merve Allah’ın şiarlarındandır” ayeti okunarak gidilir.

Hazreti Hacer’in oğlu İsmail için yapmış olduğu şerefli gidiş gelişler temsili olarak canlandırılır. Tıraşla birlikte ihramdan çıkan kişi kefenden soyutlanıp tekrar dirilen diriliş halinin bir nişanıdır. Umre ile birlikte arınan mümin yeniden doğmuş gibi ağırlıklardan kurtulmuş olur.

Umrenin rükun ve gereklerinden olmasa bile Mekke-i Mükerreme ziyaret yerleri önemli bir yer teşkil eder. Arafatta ziyaretçi için adına uygun olarak tanışmayı, tanımayı ifade etmesi bakımından marifetullahı talep için dua edilmelidir. Cebeli Rahmet’te Adem(a.s)’ın duasının kabulüne sahne olduğu için bütün günahlardan arınmak, dünya ve ahiret saadetinin teminini istemek için Rahman ve Rahim olan Allah’tan rahmet dağında dareyn saadeti istenir.

Arafatta biran yüz yirmi dört bin sahabeyle birlikte Rasulullahtan Veda hutbesini dinlercesine o kıymetli hutbeye kulak verilir.
Arafat meydanının başlangıç ve bitiş levhaları kişi için ibret levhası olmalıdır. Şöyle ki Hac mevsiminde arefe günü bu levhaların bir adım bile dışında kalan kişi hacı olamaz. İşte Kuran ve sünnetin çizmiş olduğu hassas çizgilerin velev ki bir adım bile dışında kalınacak olsa kişi mümin olamaz. Bir diğer ifade ile rızayı Bariye ulaşmak için belki de atmamız gereken sadece bir adım vardır diye düşünüp ibadete, davete, tebliğe bir adım daha atma sözünü vermemiz için bu levhalar bir ibret levhası olabilir.

Müzdelife de aynı şekilde toplanma manasında olduğu için darmadağın olmuş Ümmet-i Muhammed’in birlik içerisinde bir halife etrafında toplanılması gerektiğini kişi gönlünden geçirir.Bu uğurda üzerine ne gibi vazifeler düştüğünü tefekkür eder.

Minada taşlanan şeytanların günlük hayatımızda her an kulu azdırmaya çalışan şeytanların Salih ameller ile taşlanması şuuru oluşur. Şeytanın hergün kendisine binlerce günah taşı atmak istediğini unutmadan ibret nazarıyla şeytan temsilleri izlenir. Mina yakınında bir mescit gözlerden kaçmaz evet Akabe biatının yapıldığı Akabe mescidi.Her halükarda Rasulullahı koruma sözleriyle biten bir biat makamı.Allahım biz de Rasulullahın uğruna her şeyini bu dini ve mukaddesatı koruyacağımıza söz veriyoruz duyguları birden yeşeriverir sıcak gönüllerde.

Sevr’de hicretin mana dolu mesajları alınır. Şöyle ki batıldan hakka ,cehaletten ilme ,zulümden adalete ve her türlü mezmum ahlaktan ahlaki hamideye hicret mesajları alınır. Hz. Ali Efendimiz’den Hz. Ebubekir Efendimiz’e ve muhacirinin her birisinin fedakarlığı hicret yolunda bir bir ibretle ve gıptayla izlenebilir.

Ve vahye memba olmuş Hıra mağarası gönüllerde ilahi duyguların tekrar canlanıp alemi aydınlatacak vahy bereketinin tekrar yeşermesine gece gündüz demeden azimle çalışma mukavelesi yapmak için bir vesile olabilir.

Ve mescidler her birisi kabeye bağlı mescidler. Gönüllerin mescidlere bağlı olması tazarru ve niyaz edilir.


Mekke-i Mükerremede umre vazifeleri ve tavaflar sonrası Hicret ve iman yurdu,iman kalesi,Haremi Rasul, temiz şehir,temizleyen şehir,sevilen şehir,sevdiren şehir namlarına haiz Medine-i Münevvere’ye çıkacak ziyaret kervanı hicret duygusu ve hicreti anlama mihengi ile yola çıkar.

Ve iştiyakla Rasulullah’ı ziyarete varılır. İki yetimin arazisi olan Mescid-i Nebevi’nin zahiri ihtişamının temelinin atıldığı ilk manevi ihtişamı ile mescidin içerisine girilir. “Kim ki beni vefat ettikten sonra ziyaret ederse hayatımda ziyaret etmiş gibidir, Kim ki beni vefat ettikten sonra ziyaret ederse benim şefaatim ona vacip olur müjdelerine nail olmak duygu ve heyecanı ile Rasul-ü Kibriya’ya ve kıymetli vezirlerine selam edilir.

Her selam Rasulallah’ın huzurunda bulunmanın mutluluğu ama ona layıkı ile ümmet olamama mahzuniyeti ile birliktedir. Ona layıkıyla ümmet olmamanın mahzuniyeti “ Ey Allah’ın Rasulü sen emaneti eda ettin, risaleti tebliğ ettin, iyiliği emrettin, kötülüğü nehyettin, ümmete nasihat ettin, Allah yolunda hakkıyla cihad ettin şirki yıktın dini mübini ayakta tuttun ben, veda hutbesinde ashabına “tebliğ ettim mi?” dediğin zaman “evet tebliğ ettin ey Allah’ın Rasulü” diyen sahabe gibi bunlara şahitlik edenlerdenim. Senin için şahitlik ettiğim tebliğ ve davet unsurlarının bir memuru olma noktasında bende sana söz veriyorum. Hayatım boyunca senin mücadele ettiğin uğurda mücadele edeceğime söz veriyorum.

İşte Rasulallahın bu sözleri vererek huzurundan ayrılan bir ümmet görmesi elbette Rasulallah’ı da mesrur edecektir.


Tozu,toprağı,sıcağı ,hurması şifa şehir gerçekten senden ayrılması ne kadar da zor.
En güzeli bağrında barındıran güzel şehir selam sana. Ülkeme Rasulullahın hayatını,Ebu Bekrin(ra) sadakatini,Hz.Ömer(ra)in adaletini,Hz Osmanın(ra)Hayasını,Hz.Alinin(ra) ilim ve şecaatini ve sahabe-i güzinin Muhabbetini hediye olarak götürüyorum.
Rabbim ibadetlerimizi kabul eylesin.Kusurlarımızı Affeylesin.
 

Müstefid

Member
Umre bir imar işlemidir, ömrün imârıdır.. gezi değil;
hele turistik gezi değil.. hele de bazı hocalarımızın sürekli dua boca
etmesi gibi bir tür kurtuluş beratı alma yeri değil...

Umre’nin iki odağı var; birincisi Kâbe; Kâbenin önemi ise namazdır; namazlarını mümkün olduğunca Kâbe’de kıl... namaza gitmenin ne tatlı bir zevk olduğunu
hissetmeye çalış.. ilk günkü acemiliğin gittikten sonra, Kâbede tavafını,
namazını yalnız olarak kıl.. sürekli grubu bekleme... yalnız kal; diğer
hiç tanımadığın ama kardeşin olan müminlerin arasında yalnız kal..
ezberlenmiş dualar yerine, kendini hesaba çekecek, ömrünü yeni baştan inşa
edecek itiraflarda bulun, istiğfar eyle... türkiye telefonunu kapat;
oradan bir numara al ve ihtiyaç duyduklarına bildirmekle kal.. fotoğraf
çekme, çektirme telaşına düşme... hele de alışveriş düşkünleri ile
gezme... tek alışverişin var; kendini Allah’a satmak, nefsini satman,
kazandıklarını teslim etmen... elinde Kur’an olsun ama okumak için
okuma... mutlaka, anlamak için oku; çok okumak zorunda değilsin, derin
oku... az oku...

Medine ise ikinci odak.. orada sünnetçe yaşamanın egzersizini yap... ziyaret yerlerini ziyaret ettikten sonra fazla magazine dalma.. mescid’e otelin yakın olacak beş vakti orada kılmak için fırsat kolla.. hatta teheccüdler kıl.. unutmaki orada yapabileceğin en anlamlı, en kârlı iş secdedir, namazdır...

Kendini değiştirmiş olarak dön Umreden... sende olan ama senin beğenmediğin huylarını seç, alışkanlıklarını belirle.. onlar için karar ver, istiğfar et.. döndüğünde
yapmayacağın, terk edeceğin şeyler olsun...

Bütün bunlar için elinde cep telefonu, boynunda fotoğraf makinesi, gözlerinin içinde insanların namaza giden yollarda hazır ettiği parıltılı vitrinlerde OLMAMASI GEREK..

Sadeleştir kendini...

Selam ve dualarımla..

Senai DEMİRCİ
 

teblið

Vefasýz
Müstefid kardeşim o kadar önemli noktalara dikkat çekmişsiniz ki teşekkür ediyorum;

Heleki şu alışveriş merakı sanırım en çok bizim ülkemizden gidenlerde daha fazla izlenimlerime göre;Yazık o harcanan zamana..Her bir anı bire bin olan o eşsiz dakikalar incik boncuk seçmekle geçmesi büyük bir nasipsizlik;

Rabbim cümle müslüman kardeşlerimizin ihlas içersinde ve o mubarek toprakların kıymet ve şuurunu bilerek geçirmeyi nasip eylesin inşl..
 
Üst