Tevrat'ta Hz. Muhammed ( s.a.v)

ASHAB-I BEDR

Well-known member
72554_162745373756603_134568496574291_366606_1490196_n.jpg


Bütün milletlerin Himada'sı

Kur'an, Yahudilerin kitapları olan Tevrat'ın kelimelerinin yerlerini ve anlamlarını değiştirmek suretiyle dinlerinde tahrifat yaptıklarını söylemektedir.

Bu yüzden Peygamberimiz'le ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekilmek ve değiştirilmek istenmiştir.

Kelimelerin anlamını çarpıtarak var olan anlamı bozan ehl-i kitap, böylece Peygamberimiz'e işaret eden izahların anlaşılmasını zorlaştırmışlardır.

Bu konuya işaret eden Kur'an ayetleri şöyledir:

[NOT]" Yahudilerin bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler ve dillerini eğip bükerek işittik ve karşı geldik derler."(Nisa Suresi 46)

"Onlar yerlerine konulmuş kelimeleri değiştirirler ve "Size bu verilirse alın, verilmezse sakının." derler."(Maide Suresi 41)
[/NOT]

Şimdi Tevrat'ta Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e işaret eden ifadelere geçiyoruz:

(Eski Ahit Haggay 2, ayet 6-7 arası):

Her şeye egemen Efendiniz diyor ki:

[BILGI] "Bir kere daha, vakit azdır ve Ben göklerle yeri, denizle karayı sarsacağım.Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Himada'sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım."[/BILGI]

Geleceği müjdelenen ve Tevrat'ın bu bölümünün orijinal metninde geçen "Himada"kelimesi, Arapça'da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden ve Ahmed isminin harfleri olan "Ha, Mim ve Dal"harflerinden oluşmaktadır ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır.

Böylece Hz. Muhammed'in ismi veya isminin anlamını veren kelime, ayetin ifadesinde, gelecekte oluşacak görkemli bir olay ile beraber anılmaktadır.

Acaba Eski Ahit'ten sonra gelen ve Allah'ın varlığını milyarlara yayan Hz. Muhammed'in (s.a.v.)'in gelişinden daha görkemli ne olabilir!

Demek, Tevrat'ın bu ayeti Peygamberimiz'den ve onun ile meydana gelecek müthiş ve görkemli hadise olan İslam'ın bütün devletleri sarsarak dünyaya galip gelmesinden haber vermektedir.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
33582_162637727100701_134568496574291_365895_2922161_n.jpg


Eski Ahit, İşaya bölümü 42, âdeta Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i anlatmakta ve onun geleceğinden haber vermektedir…

İlk önce Eski Ahit’in bu bölümünü okuyalım ve daha sonra Tevrat’ta geçen bu ifadeleri tahlil edelim:

[NOT]“İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu, seçtiğim kulum. Ruhumu (yani Cebrail’i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır…


Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek…


Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak…


Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları onun kanunlarını bekler…


Gökleri yaratıp onları yayan, yeryüzünü ve ürününü seren, Dünya’daki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Efendiniz Allah diyor ki:


Ben Efendin, seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım…

Öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın…


Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım…

Bakın, önceden bildirdiklerim gerçekleşti. Şimdi de yenilerini bildiriyorum, bunlar ortaya çıkmadan önce size duyuruyorum…


Ey denizlere açılanlar ve denizlerdeki her şey, kıyılar ve kıyı halkları! Efendiniz’e yeni bir ilahi söyleyin. Dünya’nın dört bucağından onu ezgilerle övün…


Çöl ve onun şehirleri, Kedar’ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar…[/NOT]


Eski Ahit İşaya bölümü 42′de geçen gelecek ile ilgili bu anlatımlar Peygamberimiz’le büyük bir uyum göstermektedir.


Hem bu hadiselerin ileride olacağının söylenmesi de çok önemlidir. Demek ki, bu müjde Hz. Musa zamanında ve daha önce açığa çıkmamıştır. Gelecekte vaki olacaktır…


Şimdi bu müjdenin Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğunu, bu ifadeleri birer birer inceleyerek görelim:


1-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 1:

[BILGI]“İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu, seçtiğim kulum. Ruhumu (Cebrail’i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır.”
[/BILGI]


Tevrat’ta geçen bu cümle, her kelimesiyle Peygamberimiz’e işaret etmektedir. Zira Allah ona destek olmuş, ondan razı olmuş ve insanlar üzerine onu seçmiştir.



Ayrıca Cebrail’i ona göndermiş ve milletler içinde adaleti onunla meydana çıkartmıştır. Demek, bu ifadede geleceği müjdelenen zatın 5 sıfatı da Efendimiz (s.a.v.)’de mevcuttur. Öyleyse Tevrat’ın bu cümlesi, her kelimesi ile Efendimiz (s.a.v.)’i müjdelemektedir.


2-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 2 ve 3:

[BILGI]“Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracaktır…”[/BILGI]

Tevrat’ta geçen bu ifadelerde Efendimiz’in güzel ahlakından haber vermektedir. Kur’an ayetleri Efendimiz’in bu vasfını,“ Muhakkak ki sen üstün bir ahlaka sahipsin.”ifadesiyle beyan buyururken, Tevrat’ta da bu şekilde haber verilmektedir.



Demek, geleceği müjdelenen zat üstün bir ahlakın sahibi olacaktır. Efendimiz (s.a.v.) ise dost ve düşmanın tasdikiyle böyle üstün bir ahlaka sahiptir.


3-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 4:

[BILGI]“Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları onun kanunlarını bekler…”
[/BILGI]

Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz’den haber vermektedir. Zira Efendimiz daha sağken yeryüzüne hâkim olmuş ve adaleti sağlamıştır.



Ve asla cesaretini kaybetmemiştir. Hatta “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” ayet-i kerimesi indiğinde, çadırının önünde nöbet bekleyen sahabeleri dahi göndermiş ve onlara: “Artık beni Allah koruyacak, sizin beklemenize gerek yok.” demiştir.


Ve yeryüzünde, zulüm ile âdeta işkence gören insanlar ve milletler, adaleti sağlayacak bu zatı beklemişlerdir.

Demek, bu ifade Efendimiz’in cesaretinden, adaleti sağlayacağından ve kıyı halklarının onun kanunlarını beklemelerinden haber vermekle, Efendimiz’e işaret etmiş. Hatta Efendimiz (s.a.v.)’i tarif etmiştir.


4-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 6:
[BILGI]
“Ben Efendin, seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım…”[/BILGI]



Tevrat’ta, geleceği müjdelenen o zatın Allah tarafından korunacağından bahsedilmiş ki, Allah’ın Efendimiz’i en zor zamanlarda hatta kurtulmanın imkânsız olduğu en zor durumlarda koruduğu ve onu selamete çıkardığı tarihçe malumdur.



Hatta hicrette; saklandığı mağarada müşrikler tarafından yakalanması an meselesi iken ve yanındaki sadık dostu Hz. Ebubekir onun için gözyaşı dökerken, o metanetle sadık dostuna:


“Korkma! Allah bizim ile beraberdir.”
diyerek bu ilahî korumanın varlığını bildirmiştir.

Efendimiz’in hayatının her safhasında bu ilahî koruma görülmektedir. Siyer-i nebevi’yi iyi bilenler bu sözümüze şahit olacaklardır.


Ayrıca Efendimiz halka antlaşma olmuştur. Onun ile kan davaları son bulmuş, düşmanlar kardeş olmuştur…



Ve yine Efendimiz ile uluslar yollarını bulmuş, âdeta onlara ışık olmuştur.


Demek, Tevrat’ta geleceği müjdelenen zatın üç vasfı ki: Allah’ın onu koruyacağı, halka antlaşma ve uluslara ışık olacağı Efendimiz’in herkesçe malum olan sıfatlarıdır.




5-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 7:

[BILGI]“Öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın…”[/BILGI]


Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz’den haber vermektedir. Zira onunla körelmiş gönül gözleri görmüş ve hasta gönüller iyileşmiştir. Onunla nefsin tutsakları özgür kalmış ve şirkin karanlığında yaşayanlar tevhid ışığına kavuşmuştur.


6-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 8:

[BILGI]“Ben Efendin’im. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım..”[/BILGI]


Tevrat’ta geçen bu ifade çok manidardır. Çünkü Allah-u Teâlâ bu ayetiyle, göndereceğini müjdelediği zatın, putperestliği yok edeceğini haber vermektedir. Peygamberimiz’in de en büyük mücadelesi putperestler ile olmuş ve Mekke’yi fethettiğinde ilk iş olarak Kâbe’deki putları kırmıştır.


Ayrıca Allah-u Teâlâ bu ayette, “putlara övgüleri bırakmayacağını” bildirmiştir.



Efendimiz bu vazifeyi de yapmış ve “Elhamdülillah” fermanıyla, bütün övgülerin Allah’a mahsus olduğunu bildirmiştir. O hâlde geleceği bildirilen o zat Efendimiz (s.a.v.)’dir.

Zira Peygamber Efendimiz, müjdelenen zatın vazifesini hakkıyla eda etmiştir.


7-)Eski Ahit İşaya 42, Ayet 11:


[BILGI]“Çöl ve onun şehirleri, Kedar’ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar.”[/BILGI]


Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz’den haber vermektedir. Zira Efendimiz; Hz. İbrahim’in oğlu, İsmail’in oğlu Kedar’ın soyundan olan bir toplumun üyesiydi.



Demek, bu ifade Efendimiz’in soyuna işaret etmektedir.


[NOT]Sözün özü:

Eski Ahit’in bu bölümleri Efendimiz ile tam bir uygunluk içindedir.

Ayrıca Tevrat’ın bu bölümünün devamında 17. ayette, putperestlerin utandırılmasından bahsedilmesi de ilginçtir.

Zira bu utandırma hadisesi de Efendimiz ile gerçekleşmiştir.
[/NOT]


Evet, dikkatli bir incelemeyle Eski Ahit’te daha birçok işaretler bulunabilir.


Demek, Kur’an’ın söylediklerini embriyolojiden astronomiye, jeolojiden arkeolojiye birçok bilim dalı onayladığı gibi, Eski Ahit’in işaretleri de desteklemektedir.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
148306_162646060433201_134568496574291_365960_5046715_n.jpg


Hz. Musa (a.s.)’ın Haber Verdiği Peygamber Kim?

[BILGI]Kitab-ı Mukaddes, Tesniye Bâb 18, Ayet 18:“Onlar için kardeşleri arasından, senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım.”[/BILGI]


[NOT]Yeni ahit Resullerin İşleri, Bâb: 3, Ayet 22:“Gerçek, Musa demiştir: “Rab size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak, her ne söylerse onu dinleyeceksiniz.

Ve bütün peygamberler, İsmail ve sıra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilan ettiler.”[/NOT]



Şimdi Kitab-ı Mukaddes’ten alınan bu iki cümleyi tahlil edelim:


1-)Hz. Musa’nın, Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak’ın soyundan gelen İsrailoğulları’na;



“kardeşleriniz” şeklindeki hitabı, Hz. İshak’ın kardeşi Hz. İsmail’in soyuna yani İsmailoğulları’na işarettir.

İsmailoğulları’ndan gelecek olan peygamber ise ancak Hz. Muhammed (s.a.v.) olabilir;

çünkü İsmail soyundan yalnızca Efendimiz (s.a.v.) gelmiştir. Hz. Yuşa ve Hz. İsa; Hz. İsmail’den değil, İsrailoğulları’ndandır.


2-)Hz. Musa, “benim gibi” sözüyle Peygamberimiz’i kastetmektedir. Çünkü cihad, getirdiği kanun ve hükümler, koyduğu cezalar, cemaati arasında sözünün dinlenir olması.. gibi yirmi kadar hususta Hz. Musa’ya benzeyen, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Hz. Yuşa ve Hz. İsa değildir.


3-)Ayette geçen, “Sözlerimi ağzına koyacağım.” ifadesi, Efendimiz’in ümmi olup okuma yazmayı bilmediği hâlde Allah’ın kelamını kolayca hıfzedip insanlara okuyacağına işarettir. Ve bu haber, verildiği gibi aynen gerçekleşmiştir.


Ayrıca Tesniye 18 ve 19. ayetlerdeki bir ifadeye özellikle dikkat çekmek istiyoruz:

Bu cümlelerde, “gelecek peygamberin, Allah'ın ismiyle sözler söyleyeceği” vurgulanmaktadır.


Peygamberimiz’e gelen Kur’an’ın en ilginç ve diğer kitaplarda görünmeyen özelliklerinden birisi de, Kur’an’ın 114 surenin 113′ünün Besmele ile yani “Bismillahirrahmanirrahim” (Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle) diye başlamasıdır.


Hatta Peygamberimiz sadece Kur’an ayetlerini okumaya değil, her işine besmele ile başlardı ve bunu ümmetine tavsiye ederdi.

Demek, Tevrat’ta geleceği müjdelenen ve Allah'ın ismiyle sözler söyleyeceği bildirilen zat, Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
71715_123506351041068_123016827756687_137500_2819382_n.jpg


“Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı.”


[BILGI]Tesniye, Bâb 33, Ayet: 2:“Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”[/BILGI]


1-)Tevratın bu ifadesinde: “Sina’dan gelme”: Hz. Musa’ya ve Sina Dağı’nda ilahî hükümlerin ona verilmesine, “Sâir’den doğma” ise:



Hz. İsa’ya ve ona İncil’in verilmesine, “Paran dağlarında parlama” ise: Efendimiz’in Mekke’de çıkacağına işarettir. Zira Paran, Arapça okunuşuyla Faran’dır. Faran ise Mekke’nin eski bir ismidir.

Ayrıca Paran’ın Mekke olduğuna, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki, Hz. İsmail’in Paran çölünde oturduğunu anlatan cümleler de delildir.


Zira Hz. İsmail Mekke’de oturmakta idi. Demek, Kitab-ı Mukaddes’in işaretiyle de Faran, Mekke’dir.


Tevrat’ın ifadesiyle, Allah “Faran dağlarından parladığını” beyan buyurmuştur. Bu parlama, Hz. Muhammed’den başka kim olabilir?


2-)“Mukaddeslerin on binleri içinden geldi.”cümlesiyle belirtilen mukaddesler ise Peygamberimiz’in âli, Ehl-i Beyti ve ashabıdır. Kısa bir zamanda bu mukaddes cemaat on binlere hatta yüz binlere ulaşmıştır.


3-)“Sağda ateşli ferman”ifadesi ise cihada ve gelecek peygamberin cihad ile memur olacağına işarettir.

Efendimiz ve ümmetinin cihad ile vazifeli olması, bu cümlede işaret edilen zatın Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğunu ispat etmektedir.…


Demek, Tevrat’ın bu cümlesi, üç işareti ile Efendimiz (s.a.v.)’den haber vermektedir.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
184629_153971824661187_123016827756687_306820_4593378_n.jpg


[BILGI]Tevrat yaradılış bölümü (Yaratılış 21, 12-21 arası):“Ancak Allah İbrahim’e: “Oğlunla cariyen için üzülme.” dedi. Sana ne derse onu yap. [/BILGI]


Çünkü senin soyun İshak’la sürecektir. Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım; çünkü o da senin soyun.



İbrahim sabah erkenden kalktı;
biraz yiyecek, bir tulumda su hazırlayıp Hacer’in omzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü’ne gitti, orada bir süre dolaştı.


Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp



“Oğlumun ölümünü görmeyeyim.” diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı. Allah çocuğun sesini duydu.


Tanrı’nın meleği göklerden Hacer’e: “Neyin var, Hacer?” diye seslendi.

“Korkma! Çünkü Allah çocuğun sesini duydu. Kalk, oğlunu kaldır, elini tut.

Onu büyük bir ulus yapacağım.” Sonra Allah Hacer’in gözlerini açtı; Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi. Çocuk büyürken Allah onunlaydı.



Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu.Paran Çölü’nde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.


Tevrat’ın bu kısmında, Hz.Hacer’den doğacak çocuktan bir ulus yaratılacağı bildirilmiştir.

İşte bu ulus, Hz. Peygamber ve İslam ümmetidir.

Zira Hz. İsmail’in neslinden Efendimiz’den başka Peygamber gelmemiştir.


[NOT]Eski Ahit, Tekvin, 17. Bâb: “Hz. İsmail’in validesi olan Hacer, evlat sahibi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli umumun üstünde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.[/NOT]


Tevrat’ın bu ifadeleri de Efendimiz’den haber vermektedir. Zira daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Hacer’in oğlu olan Hz. İsmail’in soyundan Efendimiz’den başka bir peygamber gelmemiştir.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
197497_199807136707924_196498990372072_599732_6330057_n.jpg


Eski Ahit, İşaya, Bâb 42: “Musa dedi:

[DIKKAT]Rabb’im, ben Tevrat’ta öyle bir topluluk görüyorum ki, onlar insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve Allah’a iman ederler. Onları benim ümmetim kıl.”[/DIKKAT]

Allah şöyle dedi:


[NOT]
“O Muhammed’in Ümmetidir.”…[/NOT]



Muhammed ismi semavi kitaplarda: Müşeffeh, Münhamennâ ve Himyâtâ gibi Süryani isimler suretinde “Muhammed” manasındaki İbrani isimleriyle gelmiştir. Yoksa açık “Muhammed” ismi az vardı.



Bu azı da Yahudiler tahrif etmişlerdir. Ayrıca burada, Hz. Musa’nın Tevrat’ta gördüğü topluluğu vasfederken kullandığı cümlelerde çok ilginçtir.


Hz. Musa o topluluğu anlatırken: “Onlar insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve Allaha iman ederler.”buyurmuştur.


Bu ifadelerin aynısı Kur’an’da, Al-i İmran suresi 110. ayette şöyle geçer:


[NOT]“Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyeder ve Allah’a iman edersiniz.”[/NOT]

Görüldüğü gibi, Tevrat’taki Hz. Musa’nın ifadeleriyle, Kur’an’daki ayet arasında tam bir uyum vardır.

Bu uyum ispat eder ki, Hz. Musa’nın gördüğü ümmet, ümmet-i Muhammeddir.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
196711_196499090372062_196498990372072_580140_7189345_n.jpg


Eski Ahit, Miha, Bâb 4, ayet 1-2-5:

“Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup orada hakka ibadet etmek üzere mübarek bir dağı seçerler.

Ve her iklimden orada birçok halk orada toplanıp bir Rabb’e ibadet ederler, ona şirk koşmazlar.”…


İşte Tevrat’ın şu cümlesi açık bir surette Dünya’nın en mübarek dağı olan Arafat Dağı’nı ve oraya her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve ümmet-i merhume namıyla şöhret bulan ümmet-i Muhammedi tarif ediyor.

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
180615_10150106373729672_696779671_6065721_7198550_n.jpg


[NOT]Tevrat Hz. Danyal’ın kitabı Bâb 2: Bu bölümde Asur devletini yıkıp Babil şehrini merkez yapmış ve 43 yıl saltanat sürmüş bir hükümdar olan Buht-u Nasr’ın görmüş olduğu rüya ve onu izah eden Hz. Danyal anlatılır.[/NOT]


Bu kıssanın özeti şöyledir:


“Zalim Buht-u Nasr’ın hapishanesinde bulunan Hz. Danyal, hükümdar daha kendisine rüyasını anlatmadan önce, hükümdara rüyasında ne gördüğünü anlatır. Hükümdar şaşkınlık içinde aynen tasdik ederek,

“Evet gördüğüm rüya gerçekten bundan ibarettir. Şimdi de tabirini söyleyiver.“der.

Hz. Danyal der ki:

“O heykel dünya saltanatıdır. Sen onun başı durumundasın. Senden sonra başka bir hükümet gelecektir ki, senin hükümetine nispetle küçük olduğu için gümüşle temsil edilmiştir.

Ondan sonra iki hükümet daha gelip çok genişleyecek ve demirden meydana gelen başka bir saltanat da onu yok edecektir.

Daha sonra o da yıkılıp yerine kimi kuvvetli kimi zayıf pek çok hükümet geçecektir ki, bunlar demirle toprağın birleşemediği gibi, bunlarda birbirlerine yaklaşıp da birleşemeyeceklerdir.


Bundan sonra Allah, kısa zamanda bu hükümetleri ortadan kaldıracak gerçek bir saltanat sahibi gönderecektir ki, onun saltanatı kıyamete kadar ayakta kalacak, mübarek zatı da dünya ve ahiret saadetine sebep olacaktır.

İşte rüyanda, havadan düşüp de o gördüğün putu kırarak yok eden taşın büyümesi bu gerçeğe işarettir.”

İşte Hz. Danyal’ın tabir ettiği rüyanın anlatıldığı Tevrat’ın bu cümleleri!

Putları kıracak ve getirdiği din ile kıyamete kadar ayakta kalacak mübarek bir zatı haber veriyor.


Elbette bildirilen bu zatın Efendimiz olmasında şüphe yoktur.


Zira Peygamber Efendimiz putları kırmış, maddi saltanatı ile âlemi ve manevi saltanatı ile gönülleri fethetmiştir.



Kaynak: İlme Davet-Feyyaz Bilişim ve Yayıncılık Hizmetleri
 
Üst