Ramazan'a önce başlayan ülkeler bizi neden şaşırtmamalıdır?

mihrimah

Well-known member
Soru: Çoğunlukla Ramazan başlarında, oruca başlama günlerinde tereddütler yaşanır, ihtilaflar çıkarılır.
Bir de bakarsınız ki, bazıları geceden haberler duymuşlar, falan ülkede Ramazan'ın başladığı ilan edilmiş, öyle ise bizim de onlara uyarak oruca başlamamız gerekir, diyerek bir gün öncesinden oruca başlama tartışmasını da başlatmış olurlar. Böylesine mübarek günün başında Ramazan'a başlama tartışması uygun düşüyor mu? Bunun sebebi nedir, böyle bir karışıklığı önlemenin çaresi yok mudur?
***
Cevap: Elbette Ramazan'ın başında birlik beraberliği bozucu bir tartışmanın yaşanması uygun düşmüyor. Nitekim geçmişte böyle tartışma yapanlar bugün artık başka ülkelere değil, kendi ülkelerindeki rüyeti esas alan takvime göre hareket ediyor, ihtilafa sebep olmaktan uzak kaldıkları da görülüyor. Bu bakımdan, ihtilaflar gittikçe azalarak ittifaka doğru gelişmeler söz konusu oluyor, diye düşünmek mümkündür.
Bununla beraber, ülkeler arasında azalarak da olsa devam eden bu ihtilafın temelinde (içtihadî) bir hesap meselesinin varlığı da inkar edilemez. Şöyle ki:
- Oruca başlamak için ayın güneşle içtimaına mı bakılacak, yoksa içtimadan sonraki gündeki rüyete mi itibar edilecek? Ramazan, hangisine göre başlatılacak?
İşte cevabında ittifak edilemeyen soru budur.
- Bizden bir gün önce oruca başlayanlar, ayın güneşle aynı hizaya geldiği kavuşumu esas alıyorlar, biz ise kavuşumdan sonraki rüyeti esas alıyoruz! Böylece bir gün fark doğmuş oluyor. Diyanet'in bu seneki Ramazan'a ait rüyet tespitini şöyle özetlemek mümkündür.
Deniyor ki: "Önümüzdeki 30 Ağustos Cumartesi günü akşamı (Greenwich saatiyle) 19.59'da içtima, bir gün sonraki pazar günü 10.31'de de rüyet gerçekleşecektir! Bu sebeple içtima ile rüyet arasında bir gün fark oluştuğundan, içtimaı esas alan ülkeler, pazar günü başlayacaklar, rüyeti esas alan bizler de pazartesi günü başlayacağız!.."
İşte konunun özeti budur. İleride birleşeceğine inandığımız bu içtihad farkını bugün büyütüp de birliğimizi bozucu bir ihtilaf haline getirmeye hiç gerek yoktur. Gittikçe gelişen ilmin gereği gerçekleşecek, geç de olsa hadis-i şerifin emri olan rüyet esas alınarak birlik sağlanacaktır.
Ayrıca oruca başlama gününde telaşa gerek de yoktur. Fıkıh kitaplarında başlangıç konusunda şüpheci olanlara çareler de gösterilmiştir. Şöyle ki:
Ramazan'dan bir gün öncesine şek günü denilmektedir. Bu şek gününde niyetini bilenler, isterlerse oruç tutabilirler. İşte bu oruç, Ramazan'a başlama ihtilafını önleyen bir oruçtur. Çünkü bir gün önce tuttuğu nafile orucu, (şayet o gün Ramazan ise) Ramazan orucu yerine geçer, bir mahzur olmaz. Ramazan değilse, zaten nafile niyetiyle tutmuştur. Ramazan'ın başlama gününe şüphe düşürmez. Yeter ki niyetini doğru yapsınlar.
İmam-ı Ebu Yusuf, Bağdat'ta Ramazan'dan bir gün önce, 'Ramazan ise farza, değilse nafileye' diyerek oruca niyet edenlere mani olmuştur. O sırada kendisine 'Sen bugün oruçlu değil misin?' diye soran adamın kulağına eğilerek, "Ben bugün oruçluyum, ama niyetini biliyorum. Nafileye niyet ettim. Bunlar niyetini bilmiyor, Ramazan ise Ramazan'a, değilse nafileye..." diyerek Ramazan'ın başlama gününe şüphe düşürüyorlar, fitneye sebep oluyorlar şeklinde verdiği cevap, Tenvir'den naklen Nimet'ül-İslam'da ifade edilmektedir.
Anlaşılan odur ki; Ramazan'dan bir gün önce Ramazan mı, değil mi tartışması başlatarak ileride düzeleceğini ümit ettiğimiz içtihadî bir konuyu birliğimizi bozucu ihtilafa çevirmeye hiç gerek yoktur. Çünkü takvimdeki rüyeti esas alan başlama gününe güvenmeyenler, bir gün önce nafile oruca niyet edebilirler. Böylece o gün gerçekten Ramazan ise orucu tutmuş olurlar. Değilse nafile oruç tuttuğundan Ramazan'ın başlangıcına şüphe de düşürmemiş sayılırlar. Şayet takvime itimat etmeme titizliği, dinî hassasiyetten kaynaklanıyor da, bu vesile ile bir yerlere tepki gösterme maksadı taşınmıyorsa tabii.

Ahmet ŞAHİN [ZAMAN (Gerçekler Ancak Zaman'la Anlaşılır)]
 
Üst