Said Nursi onun için taziye mektubu yazmıştı

harp

Well-known member
Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan, bugün vefat yıldönümü olan, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebesi Hafız Mehmed Gül'le ilgili yazıyı, RisaleHaber okurları için kaleme aldı



Hâfız Mehmed Gül (RH), Risale-i Nur’da adı çok geçen bir nur hadimidir. Isparta’nın Sav Kasabasındandır. 1890 doğumlu olup 31 Mart 1944’de üzerine bir ağaç devrilerek vefat etmiştir.



Sav’a Risale-i Nur’u ilk defa getiren Merkez Camii İmamı Hacı Hafız Mehmed Avşar’dır. Risale-i Nur’da Hacı Hafız şeklinde ismi geçer. İsim benzerliğinden dolayı Hafız Mehmed Gül ile ikisi karıştırılmamalıdır. Hafız Mehmed, aynı zamanda merhum Mustafa Gül’ün ağabeyidir.



Merhum Hafız Mehmed Gül hakkındaki bilgileri “Ağabeyler Anlatıyor” kitaplarım için, oğlu merhum Tevfik Gül ve kızı tarafından torunu olan Abdülkadir Zeybek ve Savlı merhum Hasan Kurt ağabeyden aldım. Hepsi de ittifak ettiler… Hatıraların tamamı ilgili kitaptan okunabilir…



Hâfız Mehmed Gül ağabeyimizin sadece bir tek bir fotoğrafına ulaşabildim. Onu da bizi hiç kırmayan rahmetli oğlu Tevfik Gül ağabey, babasının kimliğinden çıkartarak vermiştir. Fotoğraf silik, fakat şahsiyet parlak olduğundan tarihi değeri çok yüksek…

Merhum Hafız Mehmed’in Nur’lara çok hizmetleri var, bizlerde çok hakkı var… Vefatından sonra 65 sene gibi uzun bir zaman geçen bu Sav kahramanı ağabeyimizi unutmayalım, unutturmayalım diye Risale Haber okuyucularına hakkında hazırladığım çalışmalarımdan kısa bir bölümünü takdim ediyorum. (ÖMER ÖZCAN)

***

Sav Kasabasının Güller ailesi bütünüyle hizmetin içindeydi



Hâfız Mehmed Gül, Mustafa Gül, Ali Gül; yaş sırasına göre üç kardeş, üçü de ayrı meziyetlerde Sav kahramanları. Bir de, küçükleri, dördüncü kardeş Ahmed Gül vardır. Ahmed Gül hizmete muhalif değil, fakat çok ilgilenmiyor... Bir de amcaoğulları İbrahim Gül ve İsmail Gül vardır. Hepsi de o en korkulu günlerde matbaa gibi Nurları yazıp çoğaltmışlardır. Hepsinin de adları Risale-i Nur’da muhtelif vesilelerle sitayişle bahsedilmektedir.



Hafız Mehmed, Çanakkale gazisidir topallayarak yürürdü



Hafız Mehmed, Çanakkale Zaferinden Gazidir. Cephede yerde sürünerek ilerleme yaparlarken üzerine bir şarapnel isabet ediyor. Bacağında büyük bir yara açılıyor. Hastaneye kaldırıyorlar. Doktorlar bacağını kesip kesmeme müzakereleri yaparlarken; bir tanesi: “Bu askerin eti sıkı, bu yarayı kavuşturur” diyerek bacağın tedavisine bakıyorlar. Ve tedavi oluyor. Lâkin Mehmed Gül topallayarak yürümeye başlıyor.



Kendisi ve ailesi defalarca takibata ve baskınlara maruz kalmıştır



Hâfız Mehmed Gül, ilk defa 1938’de Fihrist Risalesini yazarak hizmete başlamıştır. Bu kitabı ve son yazdığı kitabı 60 sene saklamış olan oğlu Tevfik Gül, bize hediye etmiştir. Aradaki yazı kalitesi hemen fark edilmektedir. Bir zaman sonra münzevi bir hayata geçen Mehmed Gül, evini dersane-i nuriye olarak kullanmış, matbaa gibi kalemiyle, Risalelerin yazılıp çoğaltılmasına hizmet etmiştir. Çok da talebe yetiştirmiştir. O devirde bütün bunlar kolay yapılmamış, kendisi ve ailesi defalarca takibata ve baskınlara maruz kalmıştır.



Vefat ettiğinde, Denizli Hapishanesinde bulunan Bediüzzaman Hazretleri bir tâziye mektubu neşretmiştir



Hafız Mehmed, 1944’de üzerine bir ağacın devrilmesiyle Sav’da şehid olmuştur. Hem de, 17 Mart 1944’de Denizli Hapishanesinde iken hastanede vefat eden İslamköylü Hâfız Ali Efendiden tam onbeş gün sonra.

Hâfız Mehmed’in, Hâfız Ali’den onbeş gün sonra vefat etmesiyle Üstad Bediüzzaman Hazretleri Denizli Hapishanesinden bir tâziye mektubu neşretmiştir. Üstad, mektubunda bu çok kıymetli talebesini aktaplar arasına kattığını ifade etmektedir. Şöyle diyor Bediüzzaman:



“Hakikaten Hâfız Ali, Hâfız Mehmed, ve Mehmed Zühtü’nün vefatları; değil yalnız bize ve Isparta’ya, belki bu memlekete ve Âlem-i İslâm’a büyük bir zâiyattır... ...Benim tarafımdan o Hâfız Mehmed’in akrabasını ve mübarek köyünü tâziye ediniz. Ben de onu Hâfız Ali ve Hâfız Zühtü’ye arkadaş edip, üstadlarımın aktap kısmının isimleri içinde o üçünün isimlerini dâhil edip, Hâfız Akif’i dahi Asım ve Lütfi’ye arkadaş ettim.” (Şuâlar 338)



Üstad: Babanın makamını biliyor musun?



Babasının vefatından sonra Hz. Üstad’a giden oğul Tevfik gül şöyle anlatmıştı:

Üstad, Sav’dan geldiğimizi öğrenince, oturun bakalım deyip oturttu bizi.

“Babanın makamını biliyor musun?” diye bana sordu.

“Ben ne bileyim Üstadım” dedim.

“Hacı Hâfız, baban Hâfız Muhammed, Savalı Hâfız Ahmed, onları ismen ecdadımla beraber duamın içine alıyorum. Siz de onlar gibi olmalısınız, onlar az zamanda çok vazife yaptılar, o merâtibe yetiştiler, siz de onlar gibi olmalısınız. Baban aktapların içindedir. Hâfız Ali ve Mehmed Zühtü ile beraber Aktap ve Kutuplarla bir çizgide geçiyorlar” diyerek gökyüzünde eliyle şöyle bir yay çizdi.

Sonra Üstad: “Kardeşlerim! Bütün Âlem-i İslâm Türkiye’ye bağlıdır; Türkiye Isparta’ya bağlıdır; Isparta SAV’a bağlıdır; Sav Risale-i Nur’a bağlıdır; Risale-i Nur Kur’an-ı Azîmüşşân’a bağlıdır; Kur’an-ı Azîmüşşân da Arş-ı Âlâya bağlıdır.” Diyerek bin kalemle yazan Sav’a verdiği ehemmiyeti belirtti.



Sava Karyesini Câmi-ül Ezher olarak kabül ediyorum



Sonra Üstad: “Bu gelişimde Sav’a gelecektim, fakat SAV köy olması dolayısı ile ziyarete gelecekler, kabül etsem tahammülüm yok, kabül etmesem gücenecekler, hem nazar-ı dikkati celp edecek. Onun için benim gelemediğimi ve selâmımı söylersiniz. Ben Sav’a Karyesini küçük-büyük, avam-havas, taşına-toprağına dua ediyorum. Ben Sava Karyesini Câmi-ül Ezher olarak kabül ediyorum” dedi.


Risale Haber
 
Üst