Açıklamalı - 11. Lem'a- Beşinci Nükte - Sünnet-i Seniyye'ye İttiba

Ukbaa

Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,

Beşinci Nükte :

b528.gif


mealinde ki; "Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, bana ittiba ediniz Allah da sizi sevsin" bu ayet bize bir ölçü veriyor. Peygamber efendimiz asv.ı esas ve merkez gösteriyor ve onun sünnetine ittiba ettiğiniz derecede kullarını seveceğini ifade ediyor.


Evet biz zaten Allah'ı seviyoruz, asıl olan Allah bizi seviviyor mu sorusunun cevabıdır. Bu ayet bize diyor ki; ne kadar sunnete teslimiyet o kadar Allah sevgisi. Elbette sünnetin tamamını yaşamaya muktedir olamayız ama itikad edebilir isteyebilir teslim olabiliriz.


b528.gif
âyet-i azîmesi, ittibâ'-ı sünnet ne kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat'î bir sûrette i'lân ediyor. Evet şu âyet-i kerîme, kıyâsât-ı mantıkiye içinde, kıyâs-ı istisnâî kısmının en kuvvetli ve kat'î bir kıyâsıdır.



Mantık ilminde kıyasın nevleri vardır. En keskin ve istisnai kısmını bu ayet göstermektedir bize, şöyle ki;

Nasıl mantıkça kıyâs-ı istisnâî misâli olarak deniliyor: “Eğer güneş çıksa, gündüz olacak.” Müsbet netice için denilir: “Güneş çıktı, öyle ise netice veriyor ki, şimdi gündüzdür.” Menfî netice için deniliyor: “Gündüz değil, öyle ise netice veriyor ki, güneş çıkmamış.” Mantıkça, bu müsbet ve menfî iki netice kat'îdirler. Aynen öyle de; şu âyet-i kerîme der ki: “Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa,

Evet, bu soruyu kalbimize soralım..

“Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habîbullâh'a ittibâ' edilecek. Eğer ittibâ' edilmezse, netice veriyor ki; Allah'a muhabbetiniz yoktur.”

Yaşantısında sünnete ehemmiyet vermeyenleri kulakları çınlasın.

Eğer muhabbetullâh varsa, netice verir ki: Habîbullâh'ın sünnet-i seniyesine ittibâı intâc eder. Evet Cenâb-ı Hakk'a îmân eden, elbette ona itâat edecek. Ve itâat yolları içinde en makbûlü ve en müstakîmi ve en kısası, bilâ-şübhe Habîbullâh'ın gösterdiği ve ta'kîb ettiği yoldur.

Elbette imanı olan Allah'ı sever ama bu sevginin bir istikameti olmalı, amacına uygun istimal edlilmeli. Madem bizde iman var elbette Allah'ı seviyoruz sevmemek olamaz. Madem Allah'ı seviyoruz elbette ona itaat edeceğiz; ona itaat ona sevgimizin isbatıdır. Ama bu itaat nasıl olmalı hangi şekillerde olmalı hangi tavır ve usullerde olmalı, bunu biz kendimiz bilemeyiz ve tayin edemeyiz ve tesbit edemeyiz. Bütün ümmeti bu itaatte disipline eden bir birlik içine koyan ve ummeti ummet eden peygamber efendimizin sunnetidir. Sünnet-i Seniyye bize Allah'a nasıl itaat edeceğimizin pusulasıdır en kısa ve selametli ve müstakim yoludur.

Allah'u teala bizim imandan gelen muhabbetimizi sunnet-i seniyye bağlayarak bizi disipline ediyor ve zaten levlake sırrına mazhar olan efendimize olan eşsiz muhabbetinide bu ayetle bize gösteriyor. Adeta diyor ki; ben habibimin her hal ve hareket ve tavır ve tarz ve ima ve işaret herne sudur etti ise ben onu sevdim, sizde onun yaptığı gibi yapınki ona benzeyesiniz ona benzediğiniz surece ben sizide seveceğim.

Evet bu kâinâtı bu derece in'âmât ile dolduran Zât-ı Kerîm-i Zülcemâl, zîşuûrlardan o ni'metlere karşı şükür istemesi, zarûrî ve bedîhîdir.


Arkadaşlar askerin komutanına nisbeti ne ise emir ve itaat noktasında kulun Allah ile munasebeti böyledir yani Allah bizlere nimetleri her gun her an her hafta her sene gönderiyor, fakat biz hayvan gibi tuketelim diye göndermiyor elbette bize şuur vererek işaret ediyorki; "hayvanlarada rızık veriyorum ama onlardan şükür istemiyorum, ama size şuur verdim; sizden şükür istiyorum. Benim istediğimi yapın, hayvanlara bakıp onları yaptığını yapmayın." Bu mana kainata bakılsa bize gelen nimetlere bakılsa bedihidi, açıktır görunür.

Hem bu kâinâtı bu kadar mu'cizât-ı san'atıyla tezyîn eden o Zât-ı Kerîm-i Zülcelâl, elbette ve bilbedâhe zîşuûrlar içinde en mümtâz birisini kendine muhâtab ve tercüman; ve ibâdına mübelliğ ve imam yapacaktır.

Ve yapmışta; peygamber efendimiz bize Kur'an-ı Kerim'in elçisi olduğu gibi; Kur'an-ı Kebir-i kainatında elçisidir. Peygamber Efendimiz asv. bize Kur'an-ı Kerim tebliğcisi ve muallimi olduğu gibi; Kur'an-ı kebir-i kainatında tebliğcisi ve muallimidir. Peygaber efendimiz asv. bize Kur'an-ı Kerim'le gelen emirlere nasıl itaat edeceğimizin imamı olduğu gibi; Kur'an-ı kebir-i kainatta dahi cari olan adetullah kanunlarına nasıl itaat edeceğimizin imamıdır.

Elhamdülillah o ne güzel bir imam ne güzel bir rehber ne güzel rasuldür.

Hem bu kâinâtı had ve hesaba gelmez tecelliyât-ı cemâl ve kemâlâtına mazhar eden o Zât-ı Cemîl-i Zülkemâl, elbette ve bilbedâhe sevdiği ve izhârını istediği cemâl ve kemâl ve esmâ ve san'atının en câmi' ve en mükemmel mikyâs ve medârı olan bir zâta, herhalde en ekmel bir vaz'iyet-i ubûdiyeti verecek; ve onun vaz'iyetini sâirlerine numûne-i imtisâl edip, herkesi onun ittibâına sevkedecek.

Tâ ki o güzel vaz'iyeti, başkalarında da görünsün.

Elbette bu bir rehber-i ekmel, bize kainat halıkının istediği bir yaşantıda ekmel bir rehberdir ve tüm asırlara bir modeldir. Tüm insanların insan gibi yaşamasının ölçüdür. İnsan gibi yaşamak isteyen nasıl yaşayacağını ondan görecek, öğrenecek ve hayvan olmakdan kurtulacak.


Allah rasulünün yaşantısını yaşantısına yansıtmayanlardan istikamette olan var mıdır? Onun sunnetinden başka istikamet mi olur? Ondan başka imam ondan başka rehber ondan başka muallim mi olur?Evet tüm alimlerimiz o Rasul-i Zişan'ın talebeleridir.

Elhâsıl: Muhabbetullâh, sünnet-i seniyenin ittibâını istilzâm edip, intâc eder. Ne mutlu o kimseye ki; sünnet-i seniyeye ittibâından hissesi ziyâde ola! Veyl o kimseye ki; sünnet-i seniyeyi takdîr etmeyip, bid'alara girmiş ola!

Hem bid'alara giriftar ol hem Allah'ı seviyorum diye dava et .. ne kadar garib ..



b457.gif


el Fatiha

 
Üst