Ezan Duası Ve Önemi

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Kim ezanı işittiği zaman şu duayı okursa, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur."


(Buhârî, Ezân 8, Tefsîru sûre(17), 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 37; Tirmizî, Mevâkît 43; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)

"Allahumme rabbe hâzihî'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh. İnneke la tuhliful mîâd.


Bu duânın meâli şöyledir:

"Allâh'ım! Ey bu tam dâvetin, yâni mübârek ezânın ve kılınmak üzere bulunan namazın mukaddes Rabbi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e vesîleyi ve fazîleti ihsan et ve O'nu, kendisine va'd buyurmuş olduğun Makâm-ı Muhmûd'a eriştir. Şüphe yok ki, sen va'dinden dönmezsin."


******

Sa'd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim müezzini işittiği zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah'tan, resûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır." (Müslim, Salât 13. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 42; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)

Her iki hadiste geçen "ezanı işittiği zaman" sözüyle anlatılmak istenen, ezanın tamamını işittikten sonra demektir. Çünkü ezanı işiten kimsenin müezzinin söylediklerini aynen tekrar etmesi gerektiğini ve bunun Resûl-i Ekrem tarafından emredildiğini önceki hadiste açıklamıştık. Ezan bittikten sonra ise, Peygamber Efendimiz'e salâtü selâm getirilir; sonra da ezan duası okunur. Yaygın olarak bilinen ve okunan ilk hadiste geçen dua ise de, bundan başkasının da okunabileceğine bu ikinci hadis delil teşkil eder. Hatta bunlar dışında me'sûr olan yani Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen ve hadis kitaplarında yer alan dualardan herhangi biri de yapılabilir.

Beyhakî'nin rivayetinde ilk duanın sonunda bir de: "İnneke lâ tühlifü'l-mîâd = Şüphesiz ki sen vaadinden caymazsın" ilâvesi vardır ki, biz de dualarımıza bunu ilâve ederiz. Yaygın olan bu duanın çok kısa tahlilini yapacak olursak: Buradaki "davet" ezanın lâfızlarıdır. Daha önce izah edildiği gibi, bu tevhîde davettir. "Tam" olmasının anlamı ezanda kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdetin bulunmasıdır. Tam ve kâmil olmanın bir yönü de değişikliğe ve bozulmaya uğramadan kıyamete kadar hem lâfzının hem muhtevasının korunacak olması ve itikad esaslarının hiçbir zaman değişmeyeceğidir. "Vesîle"nin buradaki anlamı önceki hadiste de işaret edildiği gibi cennetteki çok yüce bir makamdır. "Fazilet" de üstün bir makamın adı olup, diğer mahlûkattan yüce bir mertebedir. "Makâm-ı mahmûd", her lisanın övgü ve yüceltmesine lâyık makam demektir. O makamda olanı ilk yaratılan insandan son yaratılacak olana kadar herkes över ve yüceltir. Makâm-ı mahmûd, şefaat makamıdır ki, Resûlullah Efendimiz'e ihsân olunmuştur.

Kur'an'ın: "Rabbin seni makâm-ı mahmûda ulaştırır" dediği makamdır [İsrâ sûresi (17), 79>. İbni Abbâs'ın açıklamasına göre: "Öyle bir makam ki, orada öncekiler ve sonrakiler sana hamd ve senâ eder ve mertebece bütün yaratılmışların önünde olursun. Şefaat edersin de şefaatin makbul olur. Senin sancağın altında olmadık kimse bulunmayacaktır" diye tarif edilir (Alî el-Kârî, el-Mirkât, II, 353). Peygamberimiz çeşitli hadislerinde bu makamdan bahsetmiş ve onun vasıflarını anlatmıştır.

Önce de ifade ettiğimiz gibi, ezan İslam'ın temel prensiplerini kendinde toplayan bir dînî tebliğ, bir davettir. Bunu duyup dinleyen ve kalben inanarak tekrar eden bir mü'min, istikamet üzere olduğu, sahih bir iman ve sâlih bir amele sahip bulunduğu için Allah'a her ezandan sonra dua eder. Bu duanın mahiyet ve muhtevasını da böylece özet olarak bile olsa görüp anlayan bir müslüman artık bu fazileti işlemekten kendini müstağni göremez. Bütün bunları pekiştirmek üzere, ezandan ayrı olarak her farz namazdan önce bir de kamet getirilir.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Ezanı, müezzinin söylediklerini tekrar ederek sonuna kadar dinlemek, bitince de dua etmek faziletli sünnetlerdendir.
2. Ezan vakitleri duaların reddedilmediği vakitler olup, her ezandan sonra dua etmek bu sebeple faziletli kabul edilmiştir.
3. Ezandan sonra duaya devam etmek hayırlara ulaşmanın sebebi olduğu gibi, kıyamet gününde Peygamberimizin şefaatine nâil olabilmenin de vesilesidir.
4. Ezan bittikten sonra Peygamber Efendimiz'in öğrettiği dualardan biri ezan duası olarak okunmalıdır.
5. Vesîle, fazîlet ve makâm-ı mahmûd kıyamet gününde sadece Peygamber Efendimiz'e has üstün mertebe ve makamlardır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

memluk

Hatim Sorumlusu
Ezanın Önemi ve Ezanla İlgili Bazı Faziletler


Meşruluğu Kitab ve Sünnetle sabit olan ezan iman ve İslâm alâmetlerinden olduğu için, Peygamberimiz Aleyhisselam ezan sesi işitilen yere baskın yapmazdı.[

Gönderdiği askerî birliklere de:

"Birmescid gördüğünüz veya müezzinin ezanını işittiğiniz zaman, oradan hiç kimseyi öldürmeyiniz!" buyururdu.

Hadis-i şeriflerde açıklandığı gibi:

1. Namaz için nida edildiği (ezan okunduğu) zaman, şeytan, ezanı işitmemek için yüzgeri edip kaçar!

Ezan bitince gelir, namaz için kamet getirilince yine yüzgeri edip kaçar. Kamet bitirilince, gelir insan ile insanın nefsi arasına sokulup:

'Filan şeyi hatırla! Filan şeyi hatırla! diyerek namazdan önce hiç de aklında olmayan şeyleri hatır*latır durur, kaç rekat kıldığını bilmez oluncaya kadar insanı meşgul eder."

2. "Müezzinin sesinin yetiştiği yere kadar, insan cin... hiçbir şey yoktur ki, ezanı işitsin de, Kıyamet gününde müezzin lehinde şehadette bulunmuş olmasın!"

Müezzin, sesinin yetiştiği yer nisbetinde af ve mağfiret olunur, yaş kuru herşey onun lehinde şehadette bulunur.

3. Müezzinin davet ettiği cemaat namazına hazır olana da yirmibeş namaz (sevabı) yazılır ve onun
iki namaz arasındaki (küçük) günahları da, bağışlanır.

4. Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevirilmez.

5. Sabah ezanında, ezana:"Essalâtu hayrun minennevm! Essalâtu hayrun minennevm!" eklenir.

Beş vakit namazın kametleri getirilirken de:

"Kad kametissalah!

Kad kametissalah!" denilir.

6. Namaz ezanı, abdestli olunduğu halde okunur.

7. Müezzin:

"Allâhu ekber! Allâhu ekber!" dediği zaman

"Allâhu ekber! Allâhu ekber!" diyen,

Müezzin:

"Eşhedü en lâ ilahe illallah!" dediği zaman

"Eşhedü en lâ ilahe illallah!" diyen,

Müezzin:

"Eşhedü enne Muhammederresûlullah!" dediği zaman

"Eşhedü enne Muhammederresûlullah!" diyen,

Müezzin:

"Hayye alessalâh!" dediği zaman

"Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh!" diyen,

Müezzin:

"Allâhu ekber! Allâhu ekber!" dediği zaman

"Allâhu ekber! Allâhu ekber!" diyen,

Müezzin:

"Lâ ilahe illallah!" dediği zaman

Bütün kalbiyle "Lâ ilahe illallah" diyen kimse, Cennete girer.

8. Her kim, müezzinin şehadet getirdiğini işitince:"Ben de Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, O'nun bir ve şeriksiz olduğuna, Muhammed Aleyhisselamın da O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim.

Allah'ı Rabb, Muhammed Aleyhisselamı resûl, İslâmiyet] de din olarak kabul ettim" derse, günahları bağışlanır.

9. Her kim, ezanı dinleyince; "Ey şu tam davetin ve kılınmak üzere olan namazın Rabbi olan Allah'ım! Muhammed Aleyhisselama vesileyi ve fazileti ihsan et! Kendisini, va'd buyurduğun Makam-ı Mahmud'a eriştiri Şüphe yok ki, Sen va'd'inden dönmezsin!" derse, Kıyamet gününde ona şefaat vacip olur.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: Resûllullah (s.a.s.) buyurdular ki: “Müezzine, sesinin gittiği yer boyunca mağfiret edilir. Yaş ve kuru herşey onun lehinde şehadet eder. Namaza katılan kimseye yirmibeş kat namaz sevabı yazılır. Ve iki namaz arası günahları affedilir.”17 Sesinin gittiği yere kadar müezzinin affedilmesi; Allah’ın mağrifetinin genişleğini ve çokluğunu ifade eder. Veya müezzinin sesini işitip de namaza iştirak eden herkesin bağışlanacağını müjdeler. Bu hadis-i şerifde hem müezzinliğe hem de ezanın ve içindeki hakikatlerin mümkün olduğu kadar geniş topluluklara duyurulmasına teşvik vardır. Ezanın ifade ettiği hakikatlerin güneşin doğup-battığı her yere ulaştırılmasına ve o yüce hakikatlerin hakkıyla temsiline işaret vardır.

İşte ezan burada önümüze yeni bir kapı açıyor. Hem müezzine, hem dinleyene.. Günahları af kapısı.. Cemaatle namaza icabet eyleyene, saflar arasında şevkle ibadet edene, yirmi beş kat sevap kapısı. Acaba ezanın, açılmasına vesile olduğu bu kapıdan daha güzel bir kapı, ezanın bizi davet ettiği bu yapıdan daha sağlam bir yapı var mı?
Evet müezzini, sesinin ulaştığı herşey duyar. Tekbirlerine icabet eder ve uyar. Müezzinin ne dediğini anlar, onu tanır ve tehlillerle canlanır. Doğruluğuna kendi diliyle gürül gürül şehadet eder. Tek doğruya ve en büyük hakikate davet eden, bu davetçiyi, takdir eder . Onun faziletini kabul eder. Tanıyıp faziletini kabul ettiği gibi; okunan ezanı tekrar edip, o yüce davete icabet edeni de tanır ve tebcil eder. Zira müezzin yüce olduğu kadar, ezanı huşû ve huzur içinde dinleyen ve tekrar eden; dinleyip namaza iştirak edenler de yücedir. Amr b. el-As (r.a) anlatıyor: “Bir adam Allah Resûlüne gelerek Yâ Resûlâllah! Müezzinler sevapça bizden üstünler. Onlara yetişmemiz mümkün mü? diye sordu. Yüce Nebi cevaben; ‘onların dediklerini sende tekrar et. Bitirip sona erince de dilediğini iste. Sana da aynı sevap verilecektir.’ dedi.”18 İşte külfeti az, sevabı çok, güzel bir ibadet. İşte çok kolay elde edilebilecek geniş bir af ve mağrifet.

Peki ezan nasıl dinlenir? Ezana saygı nasıl gösterilir? Bunu da dinimiz adına her şeyi kendisinden öğrendiğimiz, Rehber-i Ekmel Yüce Peygamberimizden öğreniyoruz. Zira Hakk ve hakikate ondan daha derin bir saygı duyan yoktur. O, bu manâda da bir Rehber-i Ekberdir. İşte Efendimiz buyuruyor ki: “Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediğini deyin.”20 Resûlü Ekremin bu konudaki uygulamasını, Ümmü Habîbe validemiz şu şekilde anlatmaktadır: “Peygamber (s.a.s.), benim yanımda bulunduğu zaman, müezzinin ezan okuduğunu duydum. Müezzin sustuğu anda, onun söylediğini tekrar ederd

Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de bunun karşılığında cennet vaad edilmektedir:

“Resûlüllah (s.a.s.) buyurdular ki: Müezzin, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince sizden kim samimiyetle, ‘Allahu ekber, Allahu ekber’ derse, sonra müezzin: ‘Eşhedu en lâ ilâhe illâllah’ deyince, ‘Eşhedu en lâ ilâhe illâllah’ derse; sonra müezzin: ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah’ deyince, ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’s-salâh’ deyince ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’l-felâh’ deyince, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin: ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ derse; sonra müezzin: ‘Lailâhe illâllah’ deyince ‘Lâilahe illâllah’ derse cennete girer.”22

Evet; bu ulvî hakikat, bu yüce sesler ve tekbirler karşısında Fahr-i Kâinat, adeta hazır ola geçmemizi istemiştir. Bu yönüyle ezan, adeta bir dikkat komutu gibidir. Ezanın ilk kelimesi olan “Allah…” lafzı duyulur duyulmaz, herkes kendini toparlayacaktır. Uygunsuz tutum, durum ve davranışlardan uzak duracaktır. Huzur ve huşu içinde sadece ezanı dinleyecektir. Konuşan Hak ve hakikattir, Hakk’a kulak verilecektir. Her şey susacak, ezan konuşacak, ezanla konuşulacaktır. Ezanlaşılacaktır.. Ezandan irfan ve iz’an alınacaktır. Bu manâda ezan bize, malâyâniyattan uzaklaşma uyarısı, bir temkin ve bir zikr-i daimî dersidir.

İşte Peygamberimiz (s.a.s.), ezanı duyar duymaz, kulak vermiş, gönlünü vermiş, duyduklarını tekrarla duâya durmuştur. Davete icabet ederek kulluğunu eda etmiştir. Sadece dilde kalmamış, dudaklarından eksik olmayan duâlarını, davet edilen yere icabetle de pekiştirmiştir. Gerçek manâda ezana saygı ve davete icabet de ancak budur.

Evet; ezan okunurken, kainatta en büyük hakikat konuşurken, herkes susmalı, her şey durmalı, herkes ve her şey tekbir ve şehadetlerle dolmalıdır. Bütün hamdler senalar sadece O’nadır, Tek “Bir”le beraber olmalıdır. Kur’ân okuyan bile okumasını kesip ezanı dinlemelidir. Selam veren selamı vermemeli, namaza durmak isteyen dahi, namaza kalkmamalıdır. Zira ezan, selamdır. Ezan duâdır. Ezan duâ ânıdır. Mü’min buna katılmalıdır. Ezan dikkattir, dikkat ânıdır. Herkes dikkatle onu takip etmelidir. Zira ezan, duâlara mutlaka cevap verildiği ganimet zamanıdır. Af için fırsat ânıdır. Mümin dikkat eder, takib ederse, sükût murakabesine dalar, gönlünün diliyle yalvarırsa kazanır.

İşte bu dikkat ve diriliş ânını kaçırmış olan çok şey kaçırmış olabilir. Resûlüllah (s.a.s.) buyuruyor ki: “Şu beş şey için semanın kapıları açılır; Kur’ân okunduğu an, düşmanla karşılaşıldığı an, yağmur yağdığı an, mazlum duâ ettiği an ve ezan okunduğu an.”23

Kamet getirildiği zaman dilimi de böyle bir lutuf ânıdır. “Ezan okunduğu an, semanın kapıları açılır ve duâlara icabet edilir. Kamet getirildiği anda ise hiçbir duâ reddolunmaz.”24

Namaz için kamet getirildiği ânın değeri bir başka hadisde şöyle ifade edilmektedir: “Şu dört yerde semanın kapıları açılır ve duâlara icabet edilir. Allah yolunda düşmanla karşılaşıldığında, yağmur yağdığı zamanda, namaz için kamet getirildiğinde ve Kâbe görüldüğünde.”25

Yine bir başka hadisde Allah Resûlü (s.a.s.), ezanla kamet arasındaki vaktin değerine de dikkatlerimizi çekmektedir: “Dikkatli olun! Ezanla kamet arasında yapılan duâ red olunmaz. Onun için o vakitlerde duâ edin.”26 Hadisin başka bir rivayetinde şu ilave de vardır: “Bunun üzerine sahabe-i kiram; ‘Ya Resûlallah! O an duâlarımızda Allah’tan ne isteyelim?” diye sordular. Resûlüllah (s.a.s.): “Dünya ve ahirette af ve afiyet isteyin”27 buyurdular. Bunun hikmeti ise “ilahî rahmetin inmesi ve her tarafı kaplaması; duâ edenin de tam bir teslimiyet arz ederek ilahî rahmeti hak edecek bir konumda durmasıdır.”28 Bunun için ezan ve kamet esnasında asla konuşulmaz. Selam verilmez. Aksırana “yerhamukellah” bile denilmez. Hatta bu duâyı o anda içinden bile söyleyemez. Bazı kaynaklarda öksürmenin de konuşmak olarak kabul edildiği belirtilmektedir.29

Ezan okunurken müezzine icabette, tekbirler ve kelime-i şehadetler yukarıda hadis-i şerifte de geçtiği üzere aynen tekrar edilir.30 “Hayye ale’s Salâh” ve “Hayye ale’l Felâh” cümlesinde “lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” denilir. Yani; Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur. Yoksa müezzinin bu emirlerini aynen bizim de tekrar etmemizin bir anlamı olmayacağı gibi bu doğru da olmazdı. Çünkü bir emri aynıyla tekrar etmek eğlence ve alay sayılır. Onun için müezzinin “Namaza koşun, kurtuluşa koşun, yönelin” emirleri karşısında bize, bu tesbihi söyleme tavsiye edilmiştir. Burada söylenen bu cümlenin manâsını ezandaki bu emirle şöyle irtibatlandırabiliriz: “Allah’a isyandan ancak Allah’ın kuvveti ile, onun muhafazası ile korunulur. Allah’a hakkıyla itaate de yine Allah’ın yardımı ve kuvveti ile ancak muvaffak olunur.”31 Çünkü “Bu büyük ibadetle en büyük murada ermek en üstün hayır ve en büyük bahtiyarlıktır. Fakat bizden engelleri kaldırıp itaat ve ibadetlere kuvvet verecek olan şanı yüce Rabbimizdir. Binaenaleyh bu konuda da kendisinden yardım dileriz.”32
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Mekkede Hatice adında bir kadın çok zenginmiş.ayrıca çok iyi biriymiş.

bu kadın çöllerin yeşermesi için ALLAH'ın rızasını kazanmak ve cennete girmek amacıyla mekkeden medineye ağaç diktirmiş.

birçok kimsenin hayır dualarını almış.bu kadın öldüğünde mekkenin evliyalarından bir zaat onun cennete mi cehenneme mi gireceğini görmek istemiş.

cennette büyük bir derece kazanmış olduğunu görünce bunun sebebinin ALLAH rızası için mekkeden medineye ağaç diktirmesinden mi olduğunu sormuş.

Hatice ona hayır ben ağaç diktirdiğimde herkesin dilinde idim ve kendimce çok övündüm.

ALLAH bana zerre kadar sevap vermedi ,

bunun üzerine evliya neden bu kadar derecesinin yüksek olduğunu sorunca Hatice ben ezan okunduğunda bütün işimi bırakır,sadece ezan dinlerdim bu ezana saygımdan dolayı büyük derece sahibi oldum ...


Ezanı ilk okuyan O’ydu son okuyan da O​

Bilal, iki cihan sultanının dâr—ı bekaya göçünden sonra, O’nsuz bir dünyada ezan okumayı kendine haram kılmıştıMekke ve Medine de ona dar gelmiş, uzaklara, çok uzaklara gitmiştiYokluğun ateşinden kaçıyordu, fakat boşunaydıKaçtığı ateş yüreğindeydi
Ve birgün Peygamber (sav)’in köyüne geri döndü Daha fazla dayanamamıştı Mescid—i Nebevi’nin miski, amberi kıskandıran kokusu burnunda tütüyordu Mescidin hasırlarını gözyaşları ile bir kere daha sularken onu görenler etrafını sardı Peygamber’in müezzini gelmişti Hazreti Hasan ve Hüseyin boynuna dolandı “Ne olur ya Bilal, ne olur bir kere daha oku ezanı Efendimiz’in ‘Bilal, ezan oku da içimize bir su serp’ buyurduğu gibi, ne olur gönlümüze bir kere daha inşirah sal” dediler Evet, Bilal’e haramdı ezan, fakat isteyen de O’nun torunlarıydı Kıramadı
Yıllar sonra bir kere daha mescidin duvarına çıktıTitreyen elini kulağına götürdü ve tarihin son kez şahit olacağı ezanını okumaya başlad Ilk “Allahu ekber” dediğinde mesciddekilerin dizinin bağı çoktan çözülmüştüBütün Medine ahalisi akın akın Mescid—i Nebevi’ye koşmaya başladı Bilal’in sesini duyanlar Peygamber Efendimiz’in geri döndüğünü zannettiler Gelenler inkisarla boyun büküyor ve gözyaşlarına boğuluyordu
Sıra “Eşhedü enne Muhammeden Rasullah”a gelince Bilal bunu ancak bir kez söyleyebildi Ikincisine takati kalmamıştı:029: Diğer Peygamber aşıklarının kucağına yıkıldı
Bu hazin tabloya, O’nu görüp O’nu duyup da O’ndan ayrı kalmaya, kan ağlasa da ancak sahabe yüreği dayanabilirdi Ve o sahabeler Efendilerine kavuşabilmenin heyecanı ile cepheden cepheye koştular, Mekke’de, Medine’de, hele yatakta ölme korkusu ile tüyleri diken dikendi​
 

dc02

Yeni Üye
Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Kim ezanı işittiği zaman şu duayı okursa, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur."


(Buhârî, Ezân 8, Tefsîru sûre(17), 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 37; Tirmizî, Mevâkît 43; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)



"Allahumme Rabbe hazihi'd - da'veti't - tâmmeh. Vessalâtil kâimeh. Âti Muhammedeni’l vesîlete ve’l fadîlete ve'dderacete’r rafî’ah. Veb’ashu makamen Mahmûdenillezî va’adteh. inneke lâ tuhliful mîâd”

Bu duânın meâli şöyledir:

"Allâh'ım! Ey bu tam dâvetin, yâni mübârek ezânın ve kılınmak üzere bulunan namazın mukaddes Rabbi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e vesîleyi ve fazîleti ihsan et ve O'nu, kendisine va'd buyurmuş olduğun Makâm-ı Muhmûd'a eriştir. Şüphe yok ki, sen va'dinden dönmezsin."


******

Sa'd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim müezzini işittiği zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah'tan, resûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır." (Müslim, Salât 13. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 42; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)

Her iki hadiste geçen "ezanı işittiği zaman" sözüyle anlatılmak istenen, ezanın tamamını işittikten sonra demektir. Çünkü ezanı işiten kimsenin müezzinin söylediklerini aynen tekrar etmesi gerektiğini ve bunun Resûl-i Ekrem tarafından emredildiğini önceki hadiste açıklamıştık. Ezan bittikten sonra ise, Peygamber Efendimiz'e salâtü selâm getirilir; sonra da ezan duası okunur. Yaygın olarak bilinen ve okunan ilk hadiste geçen dua ise de, bundan başkasının da okunabileceğine bu ikinci hadis delil teşkil eder. Hatta bunlar dışında me'sûr olan yani Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen ve hadis kitaplarında yer alan dualardan herhangi biri de yapılabilir.

Beyhakî'nin rivayetinde ilk duanın sonunda bir de: "İnneke lâ tühlifü'l-mîâd = Şüphesiz ki sen vaadinden caymazsın" ilâvesi vardır ki, biz de dualarımıza bunu ilâve ederiz. Yaygın olan bu duanın çok kısa tahlilini yapacak olursak: Buradaki "davet" ezanın lâfızlarıdır. Daha önce izah edildiği gibi, bu tevhîde davettir. "Tam" olmasının anlamı ezanda kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdetin bulunmasıdır. Tam ve kâmil olmanın bir yönü de değişikliğe ve bozulmaya uğramadan kıyamete kadar hem lâfzının hem muhtevasının korunacak olması ve itikad esaslarının hiçbir zaman değişmeyeceğidir. "Vesîle"nin buradaki anlamı önceki hadiste de işaret edildiği gibi cennetteki çok yüce bir makamdır. "Fazilet" de üstün bir makamın adı olup, diğer mahlûkattan yüce bir mertebedir. "Makâm-ı mahmûd", her lisanın övgü ve yüceltmesine lâyık makam demektir. O makamda olanı ilk yaratılan insandan son yaratılacak olana kadar herkes över ve yüceltir. Makâm-ı mahmûd, şefaat makamıdır ki, Resûlullah Efendimiz'e ihsân olunmuştur.

Kur'an'ın: "Rabbin seni makâm-ı mahmûda ulaştırır" dediği makamdır [İsrâ sûresi (17), 79>. İbni Abbâs'ın açıklamasına göre: "Öyle bir makam ki, orada öncekiler ve sonrakiler sana hamd ve senâ eder ve mertebece bütün yaratılmışların önünde olursun. Şefaat edersin de şefaatin makbul olur. Senin sancağın altında olmadık kimse bulunmayacaktır" diye tarif edilir (Alî el-Kârî, el-Mirkât, II, 353). Peygamberimiz çeşitli hadislerinde bu makamdan bahsetmiş ve onun vasıflarını anlatmıştır.

Önce de ifade ettiğimiz gibi, ezan İslam'ın temel prensiplerini kendinde toplayan bir dînî tebliğ, bir davettir. Bunu duyup dinleyen ve kalben inanarak tekrar eden bir mü'min, istikamet üzere olduğu, sahih bir iman ve sâlih bir amele sahip bulunduğu için Allah'a her ezandan sonra dua eder. Bu duanın mahiyet ve muhtevasını da böylece özet olarak bile olsa görüp anlayan bir müslüman artık bu fazileti işlemekten kendini müstağni göremez. Bütün bunları pekiştirmek üzere, ezandan ayrı olarak her farz namazdan önce bir de kamet getirilir.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Ezanı, müezzinin söylediklerini tekrar ederek sonuna kadar dinlemek, bitince de dua etmek faziletli sünnetlerdendir.
2. Ezan vakitleri duaların reddedilmediği vakitler olup, her ezandan sonra dua etmek bu sebeple faziletli kabul edilmiştir.
3. Ezandan sonra duaya devam etmek hayırlara ulaşmanın sebebi olduğu gibi, kıyamet gününde Peygamberimizin şefaatine nâil olabilmenin de vesilesidir.
4. Ezan bittikten sonra Peygamber Efendimiz'in öğrettiği dualardan biri ezan duası olarak okunmalıdır.
5. Vesîle, fazîlet ve makâm-ı mahmûd kıyamet gününde sadece Peygamber Efendimiz'e has üstün mertebe ve makamlardır.
Selamunaleyküm hocam. Ezan duasıyla ilgili hadiste "vedderecetel rafiatel aliyeh" kısmı olmadığı halde bunu eklemek caiz midir? Neden Türkiyede bu eklenmiş . Bir kaynağı var mı ? Ben orjinal hadislerde "vedderecetel rafiatel aliyeh" kısmını göremedim. Bir bakıp sorumu cevaplayabilir misiniz. Allah razı olsun.
Benim baktığım hadiste böyleydi :
Ezan Duâsı
Câbir bin Abdullah -radıyallahu anh-dan rivâyet olunmuşdur ki, Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır;
Kim ezanı işittiği zaman:
105_1.gif
"Ey şu tam da'vetin ve vakti gelen namazın sahibi olan Rabbim! Muhammed aleyhisselâma şefâat vesîlesini ve üstünlüğünü ver. Ve onu kendisine va'detdiğin makam-ı mahmûd'a ulaşdır" derse kıyamet gününde şefâatim ona lâyık olur." (1)


(1) Buharî, Ezan, 8; Ebû Dâvud. Salât, 37; Tirmizi, Salât, 43.
 
Son düzenleme:

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Allah razı olsun kardeş.

Kaynak alınan yerde de düzeltme yapılmış olmalıki sizin belirttiğiniz arapça metin ile aynı..

Bazı hadis-i şerifler ravilerinden farklı rivayet edildiğini biliyoruz. Ve resulu zişan a.s.v. efendimizin bazen dua ederken farklı hususlar eklediğini görüyoruz. Ama sizin dikkatini çektiğiniz husustaki ve'dderacete’r rafî’ah duasının kaynağını biraz baktım bulamadım kaynağını bulduğumda paylaşırım..

Duanın okunuşu :

"Allahumme rabbe hâzihî'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh. İnneke la tuhliful mîâd.

Başka yerlerde şu şekilde de gördüm ama kaynağını bulamadım.


"Allahumme Rabbe hazihi'd - da'veti't - tâmmeh. Vessalâtil kâimeh. Âti Muhammedeni’l vesîlete ve’l fadîlete ve'dderacete’r rafî’ah. Veb’ashu makamen Mahmûdenillezî va’adteh. inneke lâ tuhliful mîâd”

 

Ekli dosyalar

  • ezanduasc4b12.png
    ezanduasc4b12.png
    208.9 KB · Görüntüleme: 1
Son düzenleme:

dc02

Yeni Üye
Allah razı olsun kardeş.

Kaynak alınan yerde de düzeltme yapılmış olmalıki sizin belirttiğiniz arapça metin ile aynı..

Bazı hadis-i şerifler ravilerinden farklı rivayet edildiğini biliyoruz. Ve resulu zişan a.s.v. efendimizin bazen dua ederken farklı hususlar eklediğini görüyoruz. Ama sizin dikkatini çektiğiniz husustaki ve'dderacete’r rafî’ah duasının kaynağını biraz baktım bulamadım kaynağını bulduğumda paylaşırım..

Duanın okunuşu :

"Allahumme rabbe hâzihî'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh. İnneke la tuhliful mîâd.

Başka yerlerde şu şekilde de gördüm ama kaynağını bulamadım.


"Allahumme Rabbe hazihi'd - da'veti't - tâmmeh. Vessalâtil kâimeh. Âti Muhammedeni’l vesîlete ve’l fadîlete ve'dderacete’r rafî’ah. Veb’ashu makamen Mahmûdenillezî va’adteh. inneke lâ tuhliful mîâd”

Allah razı olsun , cevabınız için teşekkür ederim kardeşim. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi hadisin orjinalinde "vedderecete rafietil aliyeh" yok. Bu sonradan eklenmiş. İmam Rabbani hazretleri mektubatında "her bidat bir sünneti iptal eder " buyurmuş.
Bediizzaman hazretleri :
BEŞİNCİ NÜKTE

"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin." (Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.) âyet-i azîmesi, ittibâ-ı sünnet ne kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat'î bir surette ilân ediyor. Evet, şu âyet-i kerime, kıyâsât-ı mantıkıye içinde, kıyas-ı istisnâî kısmının en kuvvetli ve kat'î bir kıyasıdır. Şöyle ki:

Nasıl mantıkça kıyas-ı istisnâî misali olarak deniliyor: "Eğer güneş çıksa gündüz olacak." Müsbet netice için denilir: "Güneş çıktı. Öyleyse netice veriyor ki, şimdi gündüzdür." Menfi netice için deniliyor: "Gündüz yok. Öyleyse netice veriyor ki, güneş çıkmamış." Mantıkça, bu müsbet ve menfi iki netice kat'îdirler.

Aynen böyle de, şu âyet-i kerime der ki: Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ edilmezse, netice veriyor ki, Allah'a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibâı intaç eder.

Evet, Cenâb-ı Hakka iman eden, elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, bilâşüphe, Habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur.

Elhasıl: Muhabbetullah, Sünnet-i Seniyyenin ittibâını istilzam edip intaç ediyor. Ne mutlu o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeye ittibâından hissesi ziyade ola. Veyl o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeyi takdir etmeyip bid'alara giriyor.

Araştırdığınızda hadisin orjinalinin şöyle olduğunu göreceksiniz:
Ezan Duası (arapça-türkçe)

dualar71.gif


Hz. Cabir'den nakledilen bir hadiste Peygamberimiz "Kim ezanı duyunca şu duayı okursa ona şefaatim kıyamet gününde vacip olur."
peygamerimizin söylediği dua:

"Allahumme Rebbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kaimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh."

Türkçesi: Allah'ım! Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabbi, Muhammed (sav)'ye vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ver. Onu kendisine vaadettiğin Makam-ı Mahmud'a ulaştır."

Bu konu neden bukadar önemli ?
Hz. Ali (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2


Allah'u Teala cümlemizi Resulullah'ın gösterdiği yolda yürümeyi nasib ve müyesser eylesin. Amin velhamdülillahiRabbilalemin.
 
Son düzenleme:
Üst