Yedi harf (el-ahrufu’s-seb’a)-2. Bölüm-

kasif1

Well-known member

Kur'ân'ın Yedi Harf Üzere Nazil Olması



“Arabların, fıtratından kaynaklanan, harflerinde, ses ve seda­larında birbirinden ayrı lehçeleri vardı ki, edebiyat kitapları bun­ları açıklamaya ve birbiriyle karşılaştırmaya girişmiştir. Her kabile­nin birçok kelimede, diğerlerinde olmayan telaffuz ve i'rab farkı (lahni) vardı. Ancak Araplar arasında Kureyş'e mahsus olan; Beytullah'a komşuluk, hacılara su temini, Mescid-i Haram'ın imarı, ti­carete öncülük etme gibi âmiller, Kureyş lügatini, Arapça'nın diğer kolları arasında başa geçirmiş olup bütün Araplar, Kureyş lehçesini kendi lehçelerinden üstün tutmuşlardır…


Arapların, bir mânâ hakkındaki lehçeleri, farklılık vecihlerinden bir vecihle farklı olunca, Allah'ın, Resulü Muhammed'e vahyettiği Kur'ân için i'câz mânâsı, harflerinin ve kıraat vecihlerinin halis olanını kendinde toplamış olunca, kemale eriyordu. Bu ise onlara, okumayı, ezberlemeyi ve anlamayı kolaylaştıran şeylerden­di.


Kur'ân'ın yedi harf üzere inişiyle ilgili hadis­lerle bize mütevatiren gelmiştir.


İbni Abbas (r.anha)'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: Kur'ân'ı Cebrail (aleyhisselâm) bana bir harf üzere okutmuştu. Ben, kendisine müracaat ederek daha çok harf üzere okutmasını istedim, o artırdı, ben tekrar artırmasını istedim, o da artırdı, böylece yedide karar kıldık. "(1)


İbni Mesud, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "ilk (ilâhî) kitab, bir babdan ve bir harf üzere iniyordu. Kur'ân ise yedi babdan, yedi harf üzere inmiştir. Bunlar: Zecr, emir, helâl, haram, muhkem, müteşabih ve emsaldir."


"Rabbim bana, Kur'an'ı bir harf üzere okumam (emrin)i gönderdi. Ben, ümmetime kolaylaştırması için geri çevirdim. Sonunda bana yedi harf üzere okumam (emrin)i gönderdi, "


Resulullah (s.a.v.)'in "Hepsi de safîdir, kâfidir" sözü, Yüce Allah'ın, Kur'ân'ın sıfatı hakkındaki şu sözü gibidir:


"Ey insanlar! işte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet (olan Kur'ân) geldi," (Yûnus, 57)


Yüce Allah, Kur'ân'ı mü'minler için bir şifa kılmıştır. Onun öğütleriyle mü'minler, gönüllerine bulaşan hastalıklardan, şeyta­nın vesvese ve çarpmalarından şifa bulurlar. Âyetlerinin beyanı ile Kur'ân onlara kâfî gelip, diğer bütün öğütlerden kendilerini müstağni kılar.”(2)


İbn-i Cezerî demiştir ki: Sabit olduğu gibi Kur'ân yedi kapıdan yedi harf üzere inmiştir. Kur'ân'dan önceki kitap (lar) ise bir kapıdan bir harf üzere inmiştir. Bunun sebebi diğer peygam­berler kendi kavimlerine gönderilmişlerdi. Resulullah (s.a.v.) ise beyaz, siyah, Arap ve Arap olmayan bütün milletlere gönderilmişti. Kur'ân kendi dilleriyle gönderilen Arapların lügatları değişik ve dil­leri arasında farklılık vardı. Onlardan birine kendi lügatından diğerinin lügatına veya kendi lehçesinden diğerinin lehçesine geç­mesi zor idi, hatta onlardan bir kısmının buna gücü yetmez ve öğ­renemezdi. Nitekim hadisi şeriflerde işaret edildiği gibi onların arasında kitap okumasını bilmeyen ihtiyar erkekler ve kadınlar bulunuyordu. Eğer onlardan dillerini bırakmaları ve başka lisana geçmeleri istenseydi bu, altından kalkılmaz bir yük olacaktı ve kendilerinden tabiatlarının kabul etmediği şey istenmiş olacaktı.”(3)


Kur'an'ın Yedi Harf Üzere İnmesinin Hikmeti



Kur'ân'ın yedi harf üzere inmesinin hikmeti şu şekilde özetlenebilir:


1- Ümmî bir kavme, okuma ve hıfzetmede kolaylaştırma: Araplardan her kabilenin bir lisanı (yani lehçesi) vardı. Şeriatları hıfzetme, onların alıştıkları şeylerden olması şöyle dursun, bu konuda hiç bilgi ve tecrübeleri yoktu. Bu hikmeti, hadisler apaçık ifadelerle belirt­miştir.


Übeyy şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v.), Cibril ile Ahcâru'l-Mirâ'da buluşup:


— Ey Cibril, ben ümmî bir kavme gönderildim. Bunların arasında oğlanlar, küçük kızlar (köle ve cariyeler), yaşlı ve zayıf erkekler, kocak­arılar, ömründe kitap okumamış adamlar var, dedi.


Cibril de:


— Kur'ân'ı yedi harf üzere okusunlar, dedi. "


"Allah bana Kur'ân'ı bir harf üzere okumamı emretti. Ben: Rabbim, ümmetime (onu kolaylaştırıp) hafiflet, dedim."


"(Cibril): Allah sana, Kur'ân'ı ümmetine bir harf üzere okutmanı emrediyor, dedi. Resulullah da: Allah'tan afiyet ve mağfiretini dilerim. Ümmetim buna güç yetiremez, dedi."


2- Kur'ân'ın, Araplardaki lügavî fıtratı âciz bırakması. (4)


Prof. Dr. M. Hamidullah, “Kur'ân-ı Kerîm Tarihi” isimli eserinde, bu konu ile ilgili şu malûmatı veriyor:


“Diller daima lehçe ve şive bölümleri gösterirler. Ba­zı bölgeler, aynı dilin başka lehçesini konuşan diğer bölgelerin dilini anlamazlar. Hz. Muhammed (s.a.v.), dinin kolay olmasını, en mütevazı insanların vüs'atinde olmasını isti­yordu. Bu sebeble Kur'ân-ı Kerîm'in metni için bile, de­ğişik lehçelere müsâade ediyordu, zira esas, kelime değil manâsı, ezber değil, tatbik ve benimsenmesi idi. O seve­rek şöyle diyordu: “Cebrail bana, Kur'ân-ı Kerim'i Yedi türlü kıraati için izin verdi”. Kendisi ve hemşehrileri tek bir kırâata bağlı kalmakla beraber, muhtelif kabilelerin mensuplarına bazı kelimelerin yerlerine, onlarca daha iyi bilinen, muâdillerini kullanmalarına müsâade ediyordu. Müteakip nesilde Mekke lehçesi üstünlük sağlayınca, Ha­life Hz. Osman (r.a.), bundan sonra, Hz. Peygamber tara­fından müsâade edilmiş olan farkların terkedilmesini em­retmeyi uygun buldu. Zira diyor et-Taberî: “Bunlar mec­buri değil, sadece müsaade edilmişti”. Vilâyetlerde tanzim edilmiş ve onların nesilleri tarafından muhafaza edilmiş bu nüshalarda, sonraki asırlarda âlimler, bir takım kelimeler topladılar ki, bunlar resmî baskıdaki karşılıklarıyla ta­mamen aynı anlamdadır. (5)


“Buhârî ile Müslim: ibn Şihâb (ez zührî) dedi ki:


“Bana ulaştığına göre, bu yedi harf ile okumak, helal ve haramda değişmeye neden olmayan ve aynı mânâya delalet eden farklı lafızlar(ı söyleyebilmeye müsaade etmek)le ilgilidir.”(6)
Kur'ân'ın Yedi Lehçe üzere okunması ne demektir? Bu durum Kur'ân'ın değiştirildiği anlamına mı gelir?



“Kur’an yedi harf üzere indirildi.” mealindeki hadis-i şerif, farklı değişik “yediler” olarak yorumlanmıştır ki, lehçeler de bunlardan biridir. Yani, lehçe farklılığı yüzde yüz kesin değildir. Tabii ki yorumlarda önemli bir yere sahiptir. Yedi Harf Müslümanlara Kur’ân-ı Kerimi iyice okuyup anlamaları için verilmiş bir ruhsattır. Nitekim konu ile ilgili hadislerde; bu durum açıkça vurgulanmaktadır. Bu ruhsatla Kur'ân'ın süratle yayılması ve Müslümanların dini kolayca anlayıp benimsemeleri hedeflenmiş olmalıdır.
Yedi Harf ruhsatı uyarınca, çeşitli şekillerde okunmasına izin verilen kelimeler, Kur'ân'ın az bir kısmını teşkil eder. Kur'ân'ın büyük bir kısmında böyle okuyuş vecihleri yoktur. Yedi Harf’ten vecihler çelişki ve tezatla ifade edilemez. Kolaylık ve rahmet olarak değerlendirilmelidir.

Yedi Harf, Kur’ân kıraatinde çeşitliliği ifade eder. Tenakuz ve zıtlığı ifade etmez.
Yedi harf terkibinde geçen “es-Seb’a”dan maksat yedi sayısı değildir. Kesretten kinayedir. Çünkü yedi, yetmiş, yedi yüz gibi yedili sayılar bütün dillerde olduğu gibi Sami dillerinde de kesretten kinaye olarak kullanılır.
Kur’ân-ı Kerim’in Yedi Harf üzere indirilmiş olması, yazılış konusunda değil, kıraat konusunda kolaylıktır. O günün şartlarında yazı üslubunun gelişmediği, yazı malzemesinin fazla bulunmadığı, daha da önemlisi şifahi kültüre dayalı olan yani okuma - yazmanın yaygın olmadığı bir toplumda Kur’ân’ı ezberleyebildikleri ve okuyabildikleri kadarıyla okuyan ve bu arada şive, üslub v.s. farklılıkları nedeniyle değişik okuyan insanların okuyuşlarından kaynaklanan bir meseledir. Çünkü özellikle okuma yazma bilmeyen bazı Arapların şifahi olarak Kur’ân okumaları hayli zor ve meşakkatli oluyordu. Yedi Harf meselesi bu konuda verilmiş bir ruhsattır. Ve bu ruhsat yazı ve imla konusundaki farklılıkları değil, okuyuştaki vecihleri içermiş olsa da, aynı manayı ifade eden farklı kelimelerle de okunduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Kur’ân-ı Kerimin yazılması, Mekke döneminde Kureyşli kâtipler tarafından, Medine döneminde ise bir grup Ensar tarafından icra edilmekte idi. Ve bu iş Hz. Peygamberin hayatında tamamlanmıştır. Hz. Ebu Bekir zamanında kitap haline getirme ameliyesi ile Hz. Osman döneminde ise istinsah işlemleri tamamlanmış ve Müslümanların egemenliğinde bulunan bazı beldelere gönderilmiştir.
Bu günün şartlarında yazımı, harekesi, imlası tamamlanmış bir metni (Kur’ân’ı) farklı şekillerde farklı kelimelerle okumak mümkün değildir. Çünkü ortada insanların okuyabilmeleri için bütün ameliyesi tamamlanmış bir Mushaf (Kur’ân) bulunmaktadır.(7)



Ebû Talhâ'nın bildirdiğine göre yine Hz. Ömer'le bir şahıs arasında kırâatla ilgili bi ihtilaf ortaya çıkmış; Bunun üzerine Hz. peygamber her ikisinin okuyuşunu da beğenerek: "Ey Ömer! Rahmet âyetini azab, azab âyetini de rahmet kılmadıkça, Kur'ân'ın (bu okuma tarzlarının) hepsi de doğrudur" demiştir.


Değerlendirme


“Görüldüğü gibi yedi harfle ilgili olarak yapılan tanımlarda ileri sürülen misallerin önemli bir kısmı, mütevâtir kırâatlarla alakalıdır. Bunlar istisna edildiği zaman geriye kalan vecihler, yedi harf hakkında yapılan, "Eşanlamlı kelimeleri birbirinin yerine koyarak okuma" şeklindeki tanımı destekler niteliktedir. Böylece denilebilir ki, söz konusu tanımlar içerisinde en dikkate değer olanı, büyük müfessir et-Taberî'nin ileri sürmüş olduğu "Yedi harften maksat, aynı manaya gelen lafızların birbirlerinin yerine konularak okunması" şeklindeki tanımlamadır. Tabii ki burada yer alan husus da Kur'ân'ın tamamı için değil, belirli âyetler için söz konusudur. Ayrıca şunu da ifade etmek lâzım ki, kolaylık maksadıyla öngörülen bu ruhsat, Hz. Osman'ın Mushafları çoğaltmasıyla bir harfe indirilmiştir. Bundan dolayı yedi harfin muhafazası müslümanlar üzerine terettüp eden bir vecîbe değildir. Bu da gösteriyor ki, yedi harf meselesi bugün için tamamen tarihsel bir olgu niteliğindedir.”(8)


“Yaşadıkları bir dönemde Kur'ân-ı Kerim'in yedi harf üzere aralarına indiği Sahabe-i Kirama gelince o zaman onların çoğu okuma-yazma bilmezdi. Yedi harften maksadın sınırlarını çizme imkânları yoktu. Onlar biliyorlardı ki, Kur'ân'ın tüm kelimelerinde farklı vecihler yediden fazla değildir. Pratikte ise, Resulüllah'ın kendilerinden kabul ettiği farklı kıraatlerinde de bu yedi vecih mevcuttur. Biz ise, ancak inceleme ve araştırma farklılıkları ard arda sıralama neticesinde Kur'ân'ın yedi harfinin ne olduğu sonucuna varıyoruz.”(9)





DİPNOTLAR:


1- Menna Halil el–Kattan, Ulumul Kur’an,Timaş Yayınları.


2- el–Kattan, a.g.e.


3- Muhammed Ali Sâbûnî, Kur'ân İlimleri, Çev. Zeynel Abidin Tatlılıoğlu, İnsan Yayınları, İstanbul, 1996.


4- el–Kattan, a.g.e.


5- İsmail Karaçam, Kur’an-ı Kerîm’in Nüzûlü ve Kıraati, İfav Yayınları.


6- er-Rûdânî, Büyük Hadis Külliyatı Cem'u'l-fevâid, trc. Naim Erdoğan, İz Yayıncılık, İstanbul, 2009.


7- http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=10424


8- Muhsin Demirci, M.Ü. İlahiyat Fak. Vakfı Yayınları.


9- Subhi es-Salih, Kur’an İlimleri, Hibaş Yayınları.
 
Üst