Bir defâsında Mevlânâ hazretleri Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin dergâhına gitmişti. Karşılıklı durmuşlar, hiç konuşmuyorlardı. Bu sırada Sadreddîn Konevî´nin hizmetini gören dervişlerden olan Hacı Mâruf Kâşifî içeri girdi. Bu hizmetçi defâlarca yaya olarak hacca gitmişti. Pekçok velînin sohbetinde bulunmuştu.
İçeri ...girince, Mevlânâ hazretlerine; "Fakr nedir " diye bir suâl sordu. Fakat hiç cevap vermedi. Bunun üzerine tekrar; "Fakr nedir " diye sordu. Yine cevap vermedi. Tekrar tekrar sorunca, Mevlânâ hazretleri kalkıp gitti.
Bunun üzerine Sadreddîn-i Konevî huzursuz olup; "Ey pîr-i ham! Neden vakitsiz suâl sorarsın. Sordun cevap verdiler. Tekrar neden sordun " deyince, derviş; "Ne cevap verdiler " dedi. "Fakrın târifini yaptı. O; "Allahü teâlâyı tanıyınca, dil tutulur." Hadîs-i şerîfi gereğince cevab verdi.
İçeri ...girince, Mevlânâ hazretlerine; "Fakr nedir " diye bir suâl sordu. Fakat hiç cevap vermedi. Bunun üzerine tekrar; "Fakr nedir " diye sordu. Yine cevap vermedi. Tekrar tekrar sorunca, Mevlânâ hazretleri kalkıp gitti.
Bunun üzerine Sadreddîn-i Konevî huzursuz olup; "Ey pîr-i ham! Neden vakitsiz suâl sorarsın. Sordun cevap verdiler. Tekrar neden sordun " deyince, derviş; "Ne cevap verdiler " dedi. "Fakrın târifini yaptı. O; "Allahü teâlâyı tanıyınca, dil tutulur." Hadîs-i şerîfi gereğince cevab verdi.