Peygamber Efendimiz Ziyaretinize Gelse.... "Bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretimize gelse, yalnız

harp

Well-known member
Peygamber Efendimiz Ziyaretinize Gelse.... "Bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretimize gelse, yalnız

[FONT=verdana,sans-serif]Peygamber Efendimiz Ziyaretinize Gelse....[/FONT]
"Bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretimize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne çalsa kapımızı, merak ediyorum neler yapacağımızı..."
Böyle bir ziyaret vaki olursa, imanı tam veya zayıf nasıl biri olursak olalım hafiften sarsılıyoruz.
Gerçekten de ne yaparız Kainatın Efendisi Peygamberimiz kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden düşürmeyen ama bir yandan da hayatın harala gürelesi içine "düşen"ler nasıl bir telaşa kapılırlar acaba?

Bu metni yazan aslında neler yapacağımızdan emin. Diyor ki...


"Biliyorum. Böylesine şerefli bir misafire en güzel odanızı açacağınızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı... Fakat söyleyin bana, evinize doğru gelirken gördüğümüzde, O'nu hemen kapıda mı karşılayacağız? Yoksa içeri almadan önce, aceleyle, bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp yerine Kur'an'ı mı koyacağız? "

Diyor ki...

"Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mıyız?
Ve bunun yerine ortalığa, kitaplığınızın raflarında tozlanmış, Hadis kitapları mı çıkaracağız? Hemence içeriye girmesine izin verecek miyiz? Yoksa telaşla ne yapalım diyerek, Sağa sola mı koşturacağız?"

Diyor ki...

"Tanıştırmaktan şeref duyacak mıyız en yakın arkadaşımızı onunla? Yoksa Peygamberin ziyareti bitene kadar birbirleriyle hiç karşılaşmamalarını mı umarız? Şimdi söyleyelim açık yüreklilikle, bizimle beraber Onun kalmasını ister miyiz?


Sonsuza dek, hep birlikte... Yoksa rahat bir nefes mi alacağız, Ziyareti bitip gittiğinde?"

Kabul edelim ki çok etkileyici bir sorgulama bu! Müminlerin ve Ona inananların kendilerini hep eksik, hep kusurlu görme (ama alttan alta da kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma) eğilimini destekleyici mahiyette bir etkisi var.


Bazılarının sandığının aksine Asrı Saadette, aynı bugünkü gibi insani ve toplumsal eksiklikler, hatalar,kusurlar, hınç, kin,nefret, düşmanlık, ayrılık, açgözlülük ve yalancı münafıklar da vardı...
O çağı "saadetli" kılan O'nun yani Peygamberimizin hayatta oluşu ve varlığıydı. O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı zamanı ve atmosferi paylaşmak ve solumaktı saadet dediğimiz mefhum...

"Peygamberimiz ziyaretimize gelse ne yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan önce bunu bilmek gerekir. O, içerisinde hangi rüzgarlar esiyor olursa olsun, ziyaretinin değerini bilen her evin değerini vermişti!
O'nu yakından tanıyanların deyişiyle "umanı umutsuzluğa düşürmeyen, güleryüzlü, yumuşak huylu, asla bağırıp çağırmayan"
Peygamber'in ziyaret ettiği bir eve "bakalım bu evim içinde hangi kusurlar ne sapkınlıklar göreceğim" fikri ve duygusuyla gireceğini hayal etmek ve ettirmek yanlıştır.

Ziyaret edilenler açısından da asıl olan O'na gönüllerini açmalarıdır. Yoksa yalancıktan çeki düzen verilmiş evlerini değil...Korkuya, telaşa ne gerek var? Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var? Gelen Peygamber...

"Bir an önce gitmesini isteme" konusuna gelince... Kimsenin bu konuda başkası yerine konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir sorgulama haline getirme hakkı yok.

Çünkü...

Gelen "sevgili" ise eğer, kim ister gitmesini ?



 

elubkam

New member
Cevap: Peygamber Efendimiz Ziyaretinize Gelse.... "Bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretimize gelse,

güzel bir paylaşım. Allah razı olsun.keşke rüyamıza gelse onada razıyımmmmmm inaşAllah.
 
Üst