Dörde kadar evlilik ne zaman gerekir?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
İslâm öncesi Arap Yarımadasında erkekler istedikleri sayıda kadınla evlenebiliyordu. Bazı kimselerin 10, bazılarının 15 karısı vardı.
Fakat Kur’ân bu yanlış uygulamayı birden bire kesip atmadı, belli bir sınırlama getirdi. 10’dan, 15’ten dörde indirdi. İndirdi, ama hemen peşinden de “Eğer hanımlarınız arasında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sadece bir tane ile yetinin” kuralını getirdi.1

Böylece Kur’ân çok evliliği birden dörde çıkarmadı, sınırsız sayıdaki evliliğe bir ölçü koydu.
Meselâ, Giylan ismindeki bir sahabi, Müslüman olduğu zaman on hanımla evliydi. Müslüman olunca, Peygamberimizin tensibiyle dörtten fazlasını boşadı.
Kur’ân’ın getirdiği bu sınırlamanın ruhsatının haklı ve makul sebepleri vardı.

Arap Yarımadasında baskınlar ve savaşlar sebebiyle birçok kadın dul, çok sayıda da kız çocuğu yetim kalıyordu. Bu yetimlerin sokağın insafına terk edilmemesi için bir erkeğin himayesine sığınmaları gerekiyordu.

Böylece bir erkek, çok az miktarda bir mehir ödeyerek himayesine aldığı yetim kızların haklarını korumuş oluyordu.
İşte İslâmiyet, konulan esaslara uymak şartıyla erkeklerin birden fazla kadınla evlenebileceğini açıkladı. Fakat bu olmazsa olmaz bir şartı vardı, o da eşler arasında adalet ve eşit davranmak…
Fakat bunun yanında İslâm dini her ne kadar birden fazla kadınla evlenmeye izin verse de, bir tek kadınla evlenmeyi esas olarak kabul eder.

Birden fazla kadınla evli olanlar için adaleti şart koşarken, psikolojik eğilimlerde eşit davranmanın pek mümkün olmadığına dikkat çeker:
“Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında adaletli davranmaya güç yetiremezsiniz” prensibini hatırlatır.2
Bu durum birden fazla kadınla zaruret olmadan evlenme müsaadesinin imkânsız derecede dar tutulduğuna işaret içindir. Zaten birden fazla evlilikte bireysel ve toplumsal bir zaruret ve ihtiyaç söz konusu olunca izin verilmiştir.
Tarihin her döneminde milletler arasında ortaya çıkan kanlı savaşların acımasız etkisiyle erkek nüfusu azalıp kadın nüfusu birkaç misli artar.

Böyle bir durumda bir erkeğin birkaç kadını koruması zaruret halini alır. Türkiye böyle bir zaruretle Birinci Dünya Savaşı sonrası, Almanya da İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda karşı karşıya kaldı.

Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kadınların sayısı erkeklerin üç katıydı. Alman toplumu sosyal bir dengesizlikle yüz yüzeydi.
Hükümet, bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine imkân tanımak zorunda kaldı. Bir Alman Profesör, Alman kadının kurtarılması için İslâmın bu ruhsatını kabul etmekten başka çare olmadığını ısrarla belirtiyordu.
Aynı durum, 1980’li yıllarda İran-Irak Savaşında, 1990’lı yıllarda Bosna-Hersek Savaşı sonrasında, 2003’te de Irak’ın işgalini takip eden yıllarda yaşandı.

İslâmın dörde kadar kadınla evlenmeyi bir ruhsat olarak gösterme­­­sinin insan fıtratına, akla ve hikmete uygun olduğunu açıklayan Be­­di­üzzaman, Kur’ân’ın bu hükmüne şöyle bir açıklama getirir:


1. Dörde kadar evlilik insan tabiatına, akla, hikmete uygun olmakla beraber, İslamiyet bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekizden dörde indirmiştir.


2. İslamiyet, özellikle birden fazla evliliğe öyle şartlar koy­muştur ki, ona riayet edildiği takdirde, kimse bir zarara uğramaz.


3. Böyle bir evlilik bazı noktada şer olsa da ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise izafi bir adalettir. Heyhat! Âlemin her halinde mutlak hayır olamaz.3


1. Nisa Sûresi, 3.
2. Nisa Sûresi, 129.
3. Münazarat, s. 69.

Mehmed Paksu
 
Üst