Peygamberimize Salavat Getirmek Üzerine

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Bilindiği üzere Efendimiz (sas) Hazretleri’nin adı anıldığında duyan her Müslüman’ın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur.
O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.
İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah’a da (sas) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.
Nitekim Ahzab Suresi ayet 56’da Rabbimiz de salavat getirmeyi emretmektedir:
–Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na tam bir teslimiyetle salat ve selam edin!.
Bu ayetin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler. Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (sas) Cennet’teki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler. Demek ki, Efendimizin (sas) adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (sas) de, adını duyduğu halde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.
Salavatın çeşidi sayılamayacak kadar çoktur. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile “Sallallahü aleyhi vesellem” salavatlarıdır. Manaları şöyle özetlenebilir:
–Rabbimizin rahmeti, meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız Efendimiz Hazreti Muhammed ve ailesi üzerine olsun.
Bu gibi salavatlar Efendimize has bir dua olduğundan O’na mahsus duayı Rabbimiz reddetmez.
Bu niyetle bizler de özel dualarımıza redde uğramayan salavatla başlar, salavatla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz.
Okuma ve yazmalarda ise Efendimizin (sas) adı geçince açıkça:
–“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek en güzeli olduğu gibi, yazanların salavatın baş harfleriyle (asm) yahut da (sas) şeklinde işaretlemeleri de salavatı hatırlatmak demektir. Ancak yazıda bu gibi salavat getirme işaretleri çoğalınca okuyanlar bazen zorlanmakta ve maksadının aksine, hürmet için konan işaretler bazen hürmet zedelenmesine de sebep olmaktadır. Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa işaretleri azaltıp okuyanın irfanına bırakmakta isabet olsa gerektir.
Efendimize getirilen salavat, günahının affına sebep denemez. Çünkü O’nun böyle bir durumu söz konusu değildir. Makamının yükselmesine vesiledir. O yüzden Efendimizin makamını kimse tahmin ve tespit edememektedir. Çünkü her saniye, iyiliğine sebep olduğu ümmetinden nehirler gibi salavat duaları akmakta, böylece yükselmenin hiç durmayıp kıyamete kadar da devam edeceği anlaşılmaktadır.
Tarihi bir saygı örneği:
Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği halde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:
–Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!
Mübarek ismi duyduğu halde gönlü kıpırdamayan salavat tembellerine ithaf olunur


AHMED SAHİN
 
1- Kim bana bir salat getirirse, Allah ona on salat (rahmet) eder, on günahı silinir, on derece de yükseltilir." Müsnedi Ahmed.
2- "Kim bana sabahladığı zaman on ve akşamladığı zaman on salat getirirse kıyamet gününde şefaatim ona ulaşır." Taberani
3- "Allahın yeryüzünde seyahat eden melekleri vardır, onlar ümmetimin selamlarını bana ulaştırır" Nesei .
4- "Allah kabrime bir melek görevlendirdi ve ona bütün mahlukatın sesini işitme kabiliyyetini verdi. Kıyamete kadar kim bana salat(ü selam) getirirse, onun ve babasının ismini de söyleyerek, falan oğlu falan sana salat ediyor diye bana bildirir." Bezzar.
5- "Her kim bana (salatü) selam ederse benim ona (salatü ) selamını iade etmem (vermem) için Allah bana ruhumu iade eder, bende ona selam veririm." Ebu Davud.
6- "Sizden biri dua edeceği zaman, noksan sıfatlardan münezzeh olan Rabbine hamdü sena ile başlasın. Sonra nebiye (asv) salat etsin, sonra dilediği duayı etsin."Ebu Davud, Tirmizi.
7- "Peygambere (asv) salat getirinceye kadar her dua sema ile arz arasında durdurulur. Salat getirilince (Allaha) yükselir". Tirmizi, Deylemi.
8- Übey b. Kabdan : Peygamberimize "Ya resulallah! Ben senin üzerine çok salat getiriyorum. Duamın ne kadarını size tahsis edeyim?" dedim. O da "dilediğin kadarını" buyurdu. Bende "dörtte biri" dedim. O da "dilediğin kadar. Artırırsan daha iyi olur" dedi. Ben "yarısı" dedim. Oda " dilediğin kadar. Artırırsan daha iyi olur."dedi. ben de "dörtte üçü" dedim. Oda " dilediğin kadar. Artırırsan daha iyi olur."dedi. ben de "duamın hepsini (salata tahsis ederek) yapacağım" dedim. Oda o zaman isteğine kifayet eder ve günahların da afvedilir" buyurdu. Müsnedi Ahmed, Taberani.
 
Üst