Ebû bekir (r.a.)

Kýrýk Testi

Well-known member
Tam ismi, Abdullah bin Osman bin Âmir’dir. Künyesi Ebu Kuhafe, lâkâbı ise azaptan azad edilmiş anlamında “Atîk”tir.

Peygamber Efendimizden iki yaş küçük olan Hz. Ebû Bekir (r.a.) varlıklı bir Sahabî olup, elbise ve kumaş ticareti yapardı. Müslüman olduktan sonra, İslâmiyet için her şeyini feda eden Hz. Ebû Bekir (r.a.), Mekke döneminde müşriklerin işkencelerine maruz kalan Müslüman köleleri, efendilerine büyük meblağlar ödeyerek satın alıp âzat etmişti. Bu Sahabîlerden birisi de Bilâl-i Habeşî’dir (r.a.).

Mekke döneminde İslâmiyetin yayılmasında onun Kureyşin ileri gelenlerinden birisi olmasının büyük etkisi olmuştur.

En meşhur lâkabı “Sıddîk”tır. “Çok samimi, çok sâdık” anlamına gelen bu sıfat, miraç hadisesi kendisine sorulduğunda “O söylüyorsa doğrudur” demesi üzerine, imanındaki sadakatini ifade için bizzat Resul-i Ekrem (a.s.m.) tarafından verilmiştir.

Müslümanlar Medîne’ye hicret etmeye başlayınca Hz. Ebû Bekir de (r.a.), hicret için Resulullahtan (a.s.m.) izin istemişti. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ona acele etmemesini, Allah’ın kendisine bir arkadaş bulacağını söyleyince, Resulullah (a.s.m.) ile hicret etme şerefine nâil olacağını anladı ve hazırlıklara başladı. Bu konuşmadan dört ay sonra Efendimiz (a.s.m.) ile Hz. Ebû Bekir (r.a.) birlikte Medîne’ye doğru yola çıktılar. Sevr Mağarasında iken müşriklerin kendilerine yaklaştıklarını farkeden Hz. Ebû Bekir (r.a.) ziyâdesiyle korkuya kapılınca Peygamber Efendimiz (a.s.m.) onu “Üzülme, Allah bizimledir” âyetiyle tesellî etmiştir. Hz. Ebû Bekir (r.a.), Resulullah (a.s.m.) ile mağarada bulunmasından dolayı “Yâr-ı Gâr” (Mağara Dostu) ifadesiyle anılmıştır.

Hemen hemen bütün savaşlara katılan Hz. Ebû Bekir (r.a.), Uhud’da savaş Müslümanların aleyhine gelişince, vücudunu Resulullaha siper eden ve yanından hiç ayrılmayan birkaç Sahabîden birisi oldu.

Sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları imân eden yegâne Sahabî olmuştur. Tebük Savaşında Resulullahın sancağını taşıdı. Ayrıca İslâm ordusunun bu savaşa hazırlanması için bütün servetini fedâ etti.

Hicretin on birinci yılında namaza çıkamayacak derece rahatsızlanan Resul-i Ekrem (a.s.m.), namazı Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) kıldırmasını istedi. O da Peygamberimizin (a.s.m.) vefatına kadar namazları kıldırmıştı. Resulullahın (a.s.m.) vefatı üzerine başta Hz. Ömer (r.a.) olmak üzere şaşkınlık içinde bulunan ve onun vefatına inanmak istemeyen Sahabîleri etkili bir konuşma yaparak iknâ ve teselli etti.

Ensârın Sakîfe avlusunda toplanarak halîfe seçimini görüştüklerinde Hz. Ebû Bekir (r.a.), aday olarak Hz. Ömer’le (r.a.) Ebû Ubeyde bin Cerrah’ı (r.a.) gösterdi. Fakat Sahabîler hilâfet için en uygun kişinin Hz. Ebû Bekir (r.a.) olduğunu söyleyerek kendisine biat ettiler. Böylece Hz. Ebû Bekir (r.a.) ilk halîfe oldu.

Hz. Ebû Bekir (r.a.), hilâfeti sırasında İslâm kuvvetini tek bir merkezde birleştirdi. Bir çok fetihler gerçekleştirdi ve Kur’ân-ı Kerimi mushaf hâlinde toplattırdı. 634 yılında vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı
 
Üst