Açıklamalı 21. Söz Dersleri - Usanç veren Namaz mi ? - 6.Bolum

Zuhr

Talebe
Bismillâhirrahmânirrahîm,



[Dördüncü ikaz]

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir? ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir âdem sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kuvvet ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer’de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü’nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir? veyahut ücreti az mıdır?



Nefs-i emmarenin bir özelliğidir ki; hazır lezzeti ister, ilerideki lezzeti istemez. Ve hazır elemden kaçar ama ilerideki elemden cezadan kaçmaz. İleriyi görmez, görmek istemez veya menfi ihtimallerle ilgisiz davranır. Hz. Üstad, namazın hem hazırdaki lezzetini, hem bir adım sonraki kabirdeki menfaaatini hem, sonraki mahşerdeki beratını ve cennetteki guzelliğini nazara vererek, birden bire ileriyi değil, nefsin hazırda yaşadığı hakikati göstererek tasdik ettirir. Ve sonraki adımları da, adım adım göstererek aynı tasdiki devam ettiriyor.


Namazın, hazır zamandaki âciz ve fakir kalbimize, kuvvet ve gına olmasını nazarımıza verdiği gibi, mevhum-u muhalifiylede, “eğer namaz olmazsa, senin âcizliğe lazım olan kuvvet gelmeyecek, âcizlik içinde perişan ve rezil ve zelil olmaya devam edeceksin. Ve zaten sende mevcut olan fakirliğine bir çare olan gına, eğer namaz olmazsa gelmez ve sen fakirlik için aklen ve kalben bir dilenci gibi sefil ve rizil olursun. Şimdi istersen namazı kıl bu perişanlıklardan kurtul, istersen beynamaz kal bu halde kal. İhtiyardaki intihab sendedir.”

Bir âdem sana yüz liralık bir hediye va’detse, yüz gün seni çalıştırır. Hulf-ul va’d edebilir o âdeme itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulf-ul va’d hakkında muhal olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle onu va’dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te’dibe ve dehşetli bir tazibe müstehak olacağını düşünmüyor musun?



Demek namazı kılmamak, sadece bir namazı terk demek değildir; namazı kılmamak veya isteksiz ya kılayımda kurtulayım, 10 rekatlık bir namazı 3-4 dakikada kılıp çıkmak, Allahı vadinde ittiham etmek manasına gelir. ve Allah’ın hediyesini beğenmemek hafif görmek manasına gelir. Allah va’d edemedi, ucret teklif edemedi manasına gelir ki, Allah’ı haşa ilimsizlikle, haşa hikmetsizlikle, haşa cimrilikle ittiham etmek manasına gelir. Feveylüllil musallin (yazıklar olsun o namaz kılanlar) diyerek namazını tavuğun yemi yemesi gibi namazdan habersiz bir şekilde kılarlar. Burada bu şiddetli ikaz varsa, acaba namazı hiç olmayanlara ikaz daha ağır olmaz mı?


Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu???




سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

el Fatiha











 
Üst