Cevşenü’l-kebîr

Kýrýk Testi

Well-known member
Cevşenü’l-Kebîr, rivayete göre Uhud Savaşında, Hz. Peygamber (a.s.m.) muharebenin kızıştığı ve üzerindeki zırhın kendisini fazlasıyla sıktığı bir sırada, ellerini açarak Allah’a dua etti. Bunun üzerine Cebrail (a.s.) gelerek “Ya Resulullah, Rabbin sana selâm ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duayı okumanı istiyor. Bu dua hem sana, hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacaktır” dedi.

Musa el-Kazım, Cafer es-Sadık, Muhammed el-Bakır, Zeynelâbidin, Hz. Hüseyin (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) yoluyla Hz. Peygambere (a.s.m.) isnad edilir. Şiî kaynaklarında, onun faziletine ve faydalarına dair pek çok şey anlatılır.

Cevşenü’l-Kebîr, özellikle Şiî dünyasında oldukça rağbet gördü. Bunda Ehl-i Beyt yoluyla rivayet edilmesinin yanı sıra, faziletleriyle ilgili haberlerin de büyük etkisi oldu.

Ehl-i Sünnet Müslümanları arasında Cevşenü’l-Kebîr’i ilk defa Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî, tarikatının vird kitabı olan Mecmuatu’l-Ahzab adlı eserinde nakletti.

Türkiye’de Cevşenü’l-Kebîrin yaygın olarak tanınması ise Üstad Bediüzzaman ile başlamıştır. Üstad—kendi tabiriyle—İmam-ı Rabbanî (r.a.) ve Zeynelâbidin’den (r.a.) bu duanın dersini aldığını ve Cevşenü’l-Kebîrin, Kur’ân’ın hakikî ve tam bir çeşit münâcâtı ve Kur’ân’dan çıkan bir çeşit özet mahiyetinde olduğunu söylemiştir.

Ayrıca Üstad Bediüzzaman, Kur’ân-ı Kerimden süzülen ve Resûl-i Ekreme (a.s.m.) vahiyle gelen bu duanın, eşsiz olduğunu ve târifine erişilemeyeceğini de söyler. Üçüncü Şua olarak adlandırdığı Münâcât Risalesine “Cevşenü’l-Kebîr’den aldığım bir derstir” der. Ve bu eserde, bu duanın eşsiz ve Allah’ın (c.c) târif ve vasıflarının tavsifinde erişilmez olduğunu ifade eder. Aynı zamanda Risale-i Nur’un da hem Kur’ân’dan, hem de bir yönle Cevşenü’l-Kebîr’den feyiz alarak ortaya çıktığını belirtir.

Üstad Bediüzzaman, Cevşenü’l-Kebîr duası hakkında şüpheye düşen bir talebesine, bu duanın faziletleri ve Hz. Peygambere (a.s.m.) nispeti konusunda ders veren ve aynı zamanda, günümüzde var olan birçok şüpheyi de ortadan kaldıracak bir mektup yazmıştır.

Bu duayı her günün başında bir veya bazan üç defa tamamını okuyan Üstad Bediüzzaman, talebelerine de okumalarını tavsiye eder, kendisi de belâ, sıkıntı ve musibet zamanlarında okuyarak sıkıntılarını hafiflettiğini söylerdi. Hattâ münafık düşmanlarının maddî ve mânevî zehirlerine karşı “Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar” diye ifade eder ve Cevşenü’l-Kebîr için de yine “Bu duanın feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum” derdi.

Bu dua, her biri Allah’ın isim ve sıfatlarından 10 tanesini içeren 100 bölümden oluşur. Allah’ın (c.c.) kâinat üzerinde tecelli eden 1001 ismiyle Zâtına dua edilir. Bu eşsiz peygamber duasında “Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. El-aman, el-aman! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et, kurtar ve bize necât ver” şeklinde 100 defa tekrar edilir. Son bölümde de Resulullaha (a.s.m.) salât ve selâm getirilerek cinlerin ve insanların şerrinden, afetlerden, hastalıklardan Allah’a sığınılarak, bütün mümin ve Müslümanların kurtuluşu için duada bulunulur.
 
Üst