"Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Huseyni

Müdavim
[BILGI]Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bâkıyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.

Sekizinci Söz[/BILGI]


Vecize derslerimiz devam ediyor...Anladıklarımızı paylaşarak, anlamadıklarımızı sorarak katılımlarınızı bekliyoruz. Selam ve dua ile.


SORULAR

  • Zahiren cennet ve mânen cehennem ifadelerinden ne anlıyoruz ?
  • Bu cümledeki müteveccih yani bir şeye yönelme sözünden ne anlıyoruz ?
  • Bakiye müteveccih olmak ne demektir ?
  • Hayat-ı bakiyeye ciddi manada yönelmek nasıl olur ? Neler yapmamız gerekir bunun için ?
  • Ya da bu konuda ciddiyetsizlik nasıl olur ?
  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?
  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?
  • Verilen misale göre; öğretmenin istediği öğrencinin sınavı kazanması mıdır, yoksa öğrencinin, sınavın sonucu her ne olursa olsun onu kaybetmemek için çalışıyor olması mıdır ?
  • Yani diğer bir ifadeyle, amacımız cenneti kazanmak mı olmalı, yoksa cenneti dahi gaye edinmeden emir ve yasakları uygulamak mı olmalı ?
  • Kısacası sınavın şartları nelerdir ?
  • İmtihan nasıl kazanılır ?
  • İbadetleri yerine getirmek ve günahlardan kaçmak yeterli midir ?


Diğer vecize derslerimizden bazılarına aşağıdaki linklerden
ulaşabilirsiniz...



"Halbuki namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir rahatı vardır."

"Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç..."

Âkıl odur ki, “Huz mâ safâ, da’ mâ keder” kaidesiyle...

"Zira o meyveler, nümunelerdir: Tatmaya izin var, ta asıllarına talip..."

"Demek, ey nefsim, hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan..."

"Elhasıl, âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah’a asker..."

"Malûmdur ki, zararsız yol, zararlı yola velev on ihtimalden bir ihtimal.."
 

LamElif1

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

" Zahiren cennet ve mânen cehennem ifadelerinden ne anlıyoruz ? "

Kişi dünyalık sıkıntı ve musibetlere maruz olmayarak belki madden ferah ve rahatsa da ruhu ve kalbi sonsuz elemler içindedir. Çünkü onlar gıdasını alamıyor fıtratı gereği ubudiyetle beslenemeyince de manevi hastalıklara düçar oluyor..


 

akna

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Her kim, illaki sonu gelecek olan şu fani dünya hayatını esas maksat yapsa kendine, görünüşte mutlu, mesud olsa da, manen sıkıntıdadır. Çünkü asıl vatanı olan ahiret için çalışmayan insan hem kalben tatmin olamaz, hem de ruhen çok büyük sıkıntılar yaşar. Yaratıcısını unutan, ölümü unutan, dünya hayatına sanki ebediymiş gibi sarılan insanların ibret dolu öyküleri çok fazladır. Çok zengin, sağlığı sıhhati yerinde, etrafı dost görünen yalancı sevgililerle dolu insanlara baktığımızda muhakkak bunalımda olduklarını görürüz. Bir çok kişiye göre cennet hayatı yaşıyor gibi görünseler de, manevi yaralarından dolayı, uyuşturucuya intihara sürüklendiklerini duyarız.

Ya da çok uç noktalara gitmeye gerek yok, kendimizi düşünelim. Gün geliyor ki çok ağır musibetleri Allah’a dayanarak, teslimiyet göstererek kolayca atlatabilirken, basit bir sıkıntıyı manen zayıf olduğumuz, belki dünyaya gereğinden fazla kapıldığımız zamanlarda kolay kolay atlatamayız.

Her kim baki hayatına ciddi yönelirse, bu dünyayı tarla hükmünde görüp, bilip ahreti için ekip biçmek için çabalar, bunu hayatına esas maksat yaparsa, Zahiren sıkıntıda olan dünyasını, hakiki vatanına, ebedi saadete ulaşmak için bir bekleme salonu olarak görür. İMAN ettiği için, TEVHİD inancı gereği, TESLİM olur ve TEVEKKÜL eder, ve elhamdülillah ki iki cihan saadetini elde eder.

Zamanında Gavs-ı Azam Hz’ne (yanlış hatırlıyorsam düzeltin lütfen), bir müşrik gelir ve sorar: “Siz diyormuşsunuz ki, bu dünya mü’min için cehennem, kafir için cennet gibidir, bunu bana ispatlayın”
Gavs-ı Azam Hz’i Allah’ın izni ile önce sağ kolunu açıp adama gösterir, sonra sol kolunu açıp gösterir. Adam gördükleri karşısında bayılır. Kendine gelince sorarlar “Ne gördün?”
Der ki: Sağ kolunda cennetteki mü’minleri gördüm, öyle ki onlar bu dünyada gerçekten cehennemde gibiler. Sol kolunda ise kendimi cehennem ateşlerinin arasında gördüm, bu dünya gerçekten benim için cennet gibiymiş, der ve iman eder.
 

LEVLAK

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Zahiren cennet ve mânen cehennem ifadelerinden ne anlıyoruz ?

Kişi eğer ikinci ve ebedi olan hayatını hiç düşünmeyerek, onun için çalışmadan yaşıyor ise bu dünyada en rahat ve kaliteli bir şekilde yaşasa dahi elemler içerisindedir. Çünkü insan ebed için yaratılmıştır ve ancak ebed için çalışarak huzur bulabilir.Aksi takdirde o kulaklarını tıkasa dahi ruhu ebed ebed diye haykırıp inleyecektir. Belki iptal-i his ile bir müddet ruhun çığlıklarını duymayabilir. Fakat ruh daima azab içinde olacaktır. Bu dünyadaki en büyük fani bile en küçük cihazat-ı insaniyeyi doyuramadığı halde insanın ahiret hayatını düşünmeden, orası için çalışmadan mutlu bir ömür geçirmesi mümkün değildir. O yüzden zahiren cennet gibi bir hayatı olsa dahi daha dünyada iken cehennem azabını yaşayacaktır. Zaten insan saadet-i hayat cihetinde serçe kuşundan yirmi derece aşağıdadır. Çünkü zi-akıldır. Bir lezzet alsa, geçmişten gelen elemler, gelecekten gelen korkularla on elem duyar. Bunun içindirki tam lezzet alabileceği ahiret hayatına çalışması gerekiyor. Fakat kişinin gayreti ahiret hayatını kazanmak yönünde ise; hem ondan gelen manevi bir huzur ile donanacak, hemde bu dünyayı ebedi saadete ereceği ahiret aleminin tarlası olarak gördüğünden burada karşılaşmış olduğu küçük sıkıntılara ve zorluklara ehemmiyet vermeyecektir.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."




"Ve her kim hayat-ı bâkıyeye
ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır."


  • Bu cümledeki müteveccih yani bir şeye yönelme sözünden ne anlıyoruz ?

  • Bakiye müteveccih olmak ne demektir ?

  • Hayat-ı bakiyeye ciddi manada yönelmek nasıl olur ? Neler yapmamız gerekir bunun için ?

  • Ya da bu konuda ciddiyetsizlik nasıl olur ?

  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?

  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?
 

Zuhr

Talebe
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

"Ve her kim hayat-ı bâkıyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır."



  • Bu cümledeki müteveccih yani bir şeye yönelme sözünden ne anlıyoruz ?
  • Bakiye müteveccih olmak ne demektir ?
  • Hayat-ı bakiyeye ciddi manada yönelmek nasıl olur ? Neler yapmamız gerekir bunun için ?
  • Ya da bu konuda ciddiyetsizlik nasıl olur ?
müteveccih; bir yöneliş, bir yola çıkışı ifade ediyor, bir hedef koyup, o hedefe doğru yüz çevirmeyi.
ciddiyet ise; sadakattir, samimiyettir, devamlılıktır.

insan herhangi bir hedefe ciddi müteveccih olması; elindekileri hedefe varmak için kullanmasıyla, orası için hazırlık yapmasıyla, o sırada önüne çıkan engellere takılmamasıyla, duraklarda oyalanmamasıyla olabilir

"bir sınavı kazanmak" hedefine ciddi müteveccih olan bir öğrenci; o sınav için çalışır, çalışma süresinde diğer oyalayıcı işlerden kendisini alıkoyar, sınavda alacağı yüksek puanı düşünerek, o an nefsinin isteyebileceği ama kendisini çalışmaktan alıkoyacak işlerden vazgeçer. bu hedefe varmak için katlandığı sıkıntılara yakınmaz, isyan etmez. alacağı puanı, kazanacağı dereceyi düşünerek bu sıkıntılara göğüs gerebilir.


sonsuz bir hayata müteveccih olabilmek, yönünü ahirete çevirebilmek, orası için yaşayabilmek ve bu konuda ciddiyet gösterebilmek;
fani dünya hayatında kendisine verilen tüm cihazları ahiret için sarf etmekle, oraya hazırlık yapmakla
ve bu sırada karşılaşılacak tüm zahiri olumsuzluklarda sıkıntılarda kendisini kaybetmeden ahiretteki huzurunu düşünerek göğüs gerebilmekle olabilir.


dünya hayatının geçici bir "ekim" süreci olduğunun bilincinde olabilen insan, kendisine verilen ömür sermayesinin her bir anına, ahirette kendisine hayırlı meyve verebilecek tohumlar atmaya çalışır.

dünyadaki vazifesinin ne olduğunu öğrenmeye, o vazifeyi hakkıyla yerine getirebilmek için neler yapabileceğini öğrenmek ve öğrendiklerini uygulamaya çalışmakla, anları ile sonsuzluğu alabilir.

ciddiyet, bu çabayı ömre yayabilmektir, az da olsa her gün, az da olsa her an bu fikriyatı, bu fiili muhafaza edebilmektir.

karşılaştığı her olayı kendisine bir araç olarak görebilmek, kendisine Cenab-ı Hakkın rızasını kazandırabilecek bir ticaret, bir fırsat olarak görebilmek, ve bu şuuru tüm hayatımızda, her anda muhafaza etmeye çalışmak, teveccühümüzdeki ciddiyeti ifade eder.


bize farz olan ibadetlerimizi yaptıktan sonra kalan yaşamımızı da, en ala muallim olan Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın yaşamına uydurmaya çalışmakta gösterdiğimiz azim, sebat, kararlılık, isteklilik bizim bu konudaki, teveccühümüzdeki ciddiyetimizi gösterir.

farzları aksatmadan yerine getirmek, hatta farzın bir adım ötesine geçmeye çalışmak ve bunu bir süreliğine değil, her zaman yapmaya çalışmak, ciddiyeti;
yapamadığı, yenilmiş olduğu, dertlere düçar olduğu, gücünün tükendiği, sıkıldığı, gaflette kaybolup kendini bulamadığı .... vs gibi vesveselere kapılıp vazgeçmekse bizim ciddiyetsizliğimizi gösterir..



Cenab-ı Hak ciddiyetimizi artırsın, her anınımızı razı geleceği amellerle doldurmayı nasib etsin ..
Razı olmadığı amellerle dolan anlarımızı, pişmanlığa ve tevbeye ve göz yaşına vesile kılsın, vesile olan yapan gibidir sırrınca o anlarımızı da ibadete, hayra tebdil etsin inşallah ..

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Bir öğrencinin girdiği sınavdan örnek verdik, Allah razı olsun.

Konuyla direkt olarak çok alakası yok belki ama şu hususları da merak ediyoruz.


  • Verilen misale göre; öğretmenin istediği öğrencinin sınavı kazanması mıdır, yoksa öğrencinin, sınavın sonucu her ne olursa olsun onu kaybetmemek için çalışıyor olması mıdır ?

  • Yani diğer bir ifadeyle, amacımız cenneti kazanmak mı olmalı, yoksa cenneti dahi gaye edinmeden emir ve yasakları uygulamak mı olmalı ?

  • Kısacası sınavın şartları nelerdir ?

  • İmtihan nasıl kazanılır ?

  • İbadetleri yerine getirmek ve günahlardan kaçmak yeterli midir ?
 

Zuhr

Talebe
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Cenab-ı Hak kitabında, sırat-ı mustakimdekileri hallerini anlatırken, insanın yaradılış gayesini anlatırken, cenneti sonda bir hediye olarak zikretmiş hep.
insanın yaradılış gayesi ubudiyet ile Rabbini tanımak, kulluk etmek
ama yaradılış gayesi cennete girmek değil

öğretmen öğrencisinin çabaladığını görmek ister (normal şartlarda). başarmak için, öğrenmek için çabaladığını görmek ister. bu çalışmanın sonucunda sınav kağıdına yazdığı cevaplar tam doğru olmasa da, kanaat notu ile öğretmen öğrencisini bir üst sınıfa geçirebilir.

insan cennete girmeyi kendisine hedef koyarsa; bu öyle bir ademin hali gibi olur ki;
cebinde 5 kuruşu yok, uçan kuşa borcu var, üstüne üstlük çalışamayacak derece hasta ama kendisine son model bir ferrariyi, dünyanın en ala saraylarını ve hatta karayip adalarını almayı hedef koymuş.
hangi parayla bu almak istediklerinin ücretini ödeyebilir?
hangi çalışmayla bu istediklerini kazanabilir?

insan daha doğmadan, koca bir kainat kendisi için hazırlanmış. mükemmel bir vucudla bu kainata getiriliyor. doğduğu andan son nefesine dek başını secdeden kaldırmasa, şükretse zikretse namaz kılsa bir gözünün ücretini ödeyemez. nerede kaldı cenneti kazanmak..

madem hal böyle, hedef Rıza-i İlahi olmalı. bu da çabalamakla, O nun cc. istediği gibi yaşayabilmekle olabilir. ki en güzel örneği bize göndermiş, Rasulüne her halde nasıl olunması gerektiğini göstermiş.

Rıza-i İlahi kazanılabilse zaten Cenab-ı Hak cennetinin kapılarını ardına kadar açmış, rızasına karşılık o ödülü veriyor.


anlatımda hata olmasın ama mealen bir hadis şöyle;
bir gün bir adem Rasulü Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın yanına gelip sorar
ey Allah ın Rasulü, ben müslüman oldum ne yapmam gerekir? der ki Rasul; "kelime-i şehadet gertir ve farzları eksiksiz yap"
adem der ki, "tamam, ama bunlardan da başkasını yapmam bilesiniz." ve döner gider.
adem giderken Efendimiz a.s.m yanındakilere döner "cennetlik bir adem görmek isteyen bu giden kişiye baksın" der.

farzları yerine getirmekle iş bitiyor mu? evet aslında iş bitiyor. eğer farzları gerçekten yerine getirebilirsek .. gerçekten namaz kılabilir, gerçekten oruç tutabilir gerçekten kelime-i şehadet getirebilirsek sınavın kazanılacağına dair müjde var. elhamdulillah.

ama farzların hakkını verebilmek için de kalan zamanda da birşeyler yapmak gerekiyor. ki dışarıdan gelen kirler tozlar, o farz ibadetin makbuliyetini zedelemesin, namazı kirletmesin, huşusunu bozmasın ve hakeza..

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Bahsettiğiniz hadis bu olsa gerek. Aşağıdaki diğer soruları da güncelleyelim bu vesileyle.


Talha Ibnu Ubeydillah haber veriyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e Necid ahalisinden bir adam geldi. Saclari karisikti. Kulagimiza sesinin miriltisi geliyordu, ancak ne dedigini anlayamiyorduk. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e iyice yaklasinca gorduk ki, Islam'dan soruyormus.

Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Gece ve gunduzde bes vakit namaz" demisti ki adam tekrar sordu:
"Bu bes disinda bir borcum var mi?"
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ramazan orucu da var" deyince adam: Bunun disinda oruc var mi? diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir!" Ancak dilersen nafile tutarsin" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona zekati hatirlatti. Adam: "Zekat disinda borcum var mi?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir, ama nafile verirsen o baska!" dedi.
Adam geri dondu ve gider ayak: "Bunlara ilave yapmayacagim gibi noksan da tutmayacagim" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) da: "Sozunde durursa kurtulusa ermistir" buyurdu. Veya "Sozunde durursa cennetliktir" buyurdu.
Ebu Davud'da "Kasem olsun kurtulusa erer, yeter ki sozunde dursun" seklinde te'kidli olarak gelmistir.
Buhari, Iman 34; Muslim, Iman 8, (11); Nesai, Siyam, 1, (4, 120); Ebu Davud, Salat 1, (391); Muvatta, Kasru's-Salat fi's-Sefer 94, (1, 175).
  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?

  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Bahsettiğiniz hadis bu olsa gerek. Aşağıdaki diğer soruları da güncelleyelim bu vesileyle.


Talha Ibnu Ubeydillah haber veriyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e Necid ahalisinden bir adam geldi. Saclari karisikti. Kulagimiza sesinin miriltisi geliyordu, ancak ne dedigini anlayamiyorduk. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e iyice yaklasinca gorduk ki, Islam'dan soruyormus.

Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Gece ve gunduzde bes vakit namaz" demisti ki adam tekrar sordu:
"Bu bes disinda bir borcum var mi?"
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ramazan orucu da var" deyince adam: Bunun disinda oruc var mi? diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir!" Ancak dilersen nafile tutarsin" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona zekati hatirlatti. Adam: "Zekat disinda borcum var mi?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir, ama nafile verirsen o baska!" dedi.
Adam geri dondu ve gider ayak: "Bunlara ilave yapmayacagim gibi noksan da tutmayacagim" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) da: "Sozunde durursa kurtulusa ermistir" buyurdu. Veya "Sozunde durursa cennetliktir" buyurdu.
Ebu Davud'da "Kasem olsun kurtulusa erer, yeter ki sozunde dursun" seklinde te'kidli olarak gelmistir.
Buhari, Iman 34; Muslim, Iman 8, (11); Nesai, Siyam, 1, (4, 120); Ebu Davud, Salat 1, (391); Muvatta, Kasru's-Salat fi's-Sefer 94, (1, 175).
  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?

  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?

sorular güzel..Ama bir şey sorabilirmiyim acaba;

şimdi bu soruluaru bizde yorumlayabilirmiyiz..yoksa siz konu yu seri halinde ekleyip cevaplandıracakmısınız...

yarım mı kalmış devammı edeceksiniz sorulardan itibaren..anlayamadım da..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

sorular güzel..Ama bir şey sorabilirmiyim acaba;

şimdi bu soruluaru bizde yorumlayabilirmiyiz..yoksa siz konu yu seri halinde ekleyip cevaplandıracakmısınız...

yarım mı kalmış devammı edeceksiniz sorulardan itibaren..anlayamadım da..


Tüm üyelerimizin derslere katılıp kendi istifadelerini sunması bizleri memnun eder...

Bizler dersleri önceden belirliyoruz tabiki. Ama gidişat tamamen dersin seyrine göre belirleniyor.

Sizlerin de katılımlarınızı bekleriz.

Allah razı olsun.
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Tüm üyelerimizin derslere katılıp kendi istifadelerini sunması bizleri memnun eder...

Bizler dersleri önceden belirliyoruz tabiki. Ama gidişat tamamen dersin seyrine göre belirleniyor.

Sizlerin de katılımlarınızı bekleriz.

Allah razı olsun.
ecma'in Rabbim sizlerdende razı olsun..biraz sonra geri geleceğim..namaz vakti..;

bu konu hakkında düşündüklerimi yazmak isterim müsadenizle..inşl ben gelinceye kadar foruma düşmez kardeşim..çünkü güzel bir konu tebrik ediyorum sizi kardeşim..Rabbim hizmetinizi kabul eylesin inşl..
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?
Evet bu soru yu okuyunca şöyle bir durup insanın nefis muhasabesi yapası geliyor..Derin derin düşünmekten alamıyor insan kendini ;Acaba benim mana alemimdeki denge sağlam mı değil mi diye ?

Yıllar önce okuduğum bir kitapta (Envarul Aşık'ın ) Efendimiz'in (sav) miraca çıkarken Cibril'i Emin ile yaptığı bir sohbeti okuduğumda çok etkilenmiştim..Efendimiz semanın her bir katına geldiği sırada Cenabı hakkın izniyle kendisine gösterilen mucizeleri anlamını Namusu ekbere sorarak öğreniyordu;

bu nurlu yolculuk esnasında Efendimizin (sav) karşısına süslü bir bayan çıkar Ve Efendimizi oyalamaya çalışır..Efendimiz hiç itibar etmez yüzünü ters çevirir..Sorar nurlu meleğe ;Bu neydi böyle ?Cibrili emin cevap verir..o süslü kadın şeklinde gördüğünüz şey DÜNYA HAYATIDIR..;

Evet dışı süslü ama içi boş baki olmayan ,fani bir varlık.Ne yazıkki insanlık alemide bu çamura battıkça batmakta heva ve hefeslerinin kölesi durumunda;..

İlahi denge aramak istediğinde en güzel cevabı yine KUR'AN'I KERİM verir hiç kuşkusuz..;

bismillah;
Size verilen herhangi bir şey dünya hayatının bir geçimliliği ve süsüdürAllah katında olan daha.iyi ve daha kalıcıdır.Aklınızı kullanmazmısınız..sure_i kassas.3.

""Dünya hayatı bir oyun ve oyalanma yeridir..Eğer inanır ve Allah 'a saygılı olursanız o size karşılığını verir..Muhammed suresi 36.ayeti celile""";

daha bir çok ayet gösterilebilinir bu konuda....

fakat şunuda belirtmekte fayda var..islam asla şunu istemez..Tamamen elini ayağını dünyadan çek ahirete yönelinde denilmiyor;Böyle bir şey yüce Allah'ın (c.c.)kanunlarınada aykırı;

Ademoğlunun dünyaya gönderiliş sebebi imtihansa şayet; ve dünya ahiretin tarlası deniyorsa hadisi şeriflerde DüNYA HAYATINIDA yaşamamız lazım ..ama nasıl?

ben gene yüzümü kuranı kerime dönmek isterim ve cevabı bulduğum ayeti celileri sizlerlede paylaşmak isterim müsadenizle;
bismillah;

""Allah'ın sana verdiği maldan harcayıp ahiret yurdunu arayın..Dünyadan nasibinide unutma.Allah'ın sana ihsanda bulunduğu gibi sende ona ihsanda bulun..Yeryüzünde fesat arama..çünkü Allah festçıları sevmez..kassas.

ne kadarda üzerinde düşünüp etüt edilmesi gereken mubarek bir ayet öyle değil mi?

Hani bir hadisi şerifte vardırya..Ne buyurdu Fahri kainat(sav);
""".hayırlınız dünyası için ahiretini,ahireti içinde dünyasını terk etmeyip;her ikisini birlikte yürütenizdir.zira dünya ahirete ulaştıran bir vasıtadır...sakın insanlara yük olmayın;

evet hadisde buyrulduğu gibi;dünya vasıta insan o vasıtanın dünyadaki kaptanı veya şöforudür dersek;direksiyona iyi hakim olmak gerek vesselam..direksiyon sağlam tutulaca ki araba yoldan çıkmasın ..yol daima SIRATEL MÜSTAKİM olsun..;

Efendimize üç sahabe gelir bir gün;biri ben her gün oruç tutarım bir diğeri ben geceleri uyumam namaz kılarım sonuncu sahabi bende nefisme yenik düşmem kadınlardan uzak dururum.;

Efendimiz bu söylemleri beğenmedi;hayır dedi;ben oruçta tutarım namazda kılarım uykum geldiğinde uyurum..ve kadınlarlada evlenirim..kimki benim sünnetime yüz çevirirse bizden değildir.;

işte ince bir cevap.ince nüans..hem dünya hayatını hemde ahiret hayatının gerekli,liğini savunan ve yaşayan bu dinin vahiy peygamberi cevaplıyor..anlayana kardeş işte cevap bu hadisdede yeterince var..

çokda uzatmak istemiyorum ama;çok bilinen bir hadisle bitirmek isterim yorumumu;

Hiç ölmeyecek miş gibi bu dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmalı insan.
.;
Cenabı hakk hem dünyamızı hem ahiretimizi iyi etsin salihlerle haşreylesin cümlemizi..

evet Hüseyni bey kardeşim;yüreğimizden geçenler bunlar oldu inşl faydalı oluruz bir nebze..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

  • Verilen misale göre; öğretmenin istediği öğrencinin sınavı kazanması mıdır, yoksa öğrencinin, sınavın sonucu her ne olursa olsun onu kaybetmemek için çalışıyor olması mıdır ?

  • Yani diğer bir ifadeyle, amacımız cenneti kazanmak mı olmalı, yoksa cenneti dahi gaye edinmeden emir ve yasakları uygulamak mı olmalı ?

  • Kısacası sınavın şartları nelerdir ?

  • İmtihan nasıl kazanılır ?

  • İbadetleri yerine getirmek ve günahlardan kaçmak yeterli midir ?

  • Dünya - ahiret dengesini hayatımıza nasıl tatbik etmeliyiz ?

Allah razı olsun tebliğ kardeş. İstifade ediyoruz...ve katılımlarınızın devamını bekliyoruz...

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisi şeriflerinde: "Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!" (Buharî, 3:72.) buyuruyor. Yine bir başka hadisi şerifte: "Amellerin Allah' a en sevimli olanı; az da olsa devamlı olanıdır." (Müslim, Salatü'l müsafirin, 218) buyuruyor.

Bu iki hadis-i şerife bir de şu hadisi eklersek: “İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” (bk. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:415; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 3:414.) cevaplarda beraberinde gelicektir.


Dünyayı ahirete bir basamak yapmak,
haddinden fazla ona dalmamak,
amaç değil, araç olarak dünyadan istifade etmek.
Mesela bir farz namazını işi veya başka bir mazereti yüzünden terkedip kazaya bırakmamak ki;
namaz dünyanın en önemli işinden daha önemlidir.
Geçim mevzusunu farz namazlarına mazeret yapmamak.
Bunun yanında ahirete hazırlanıyorum derken ailesini, işini, çoluğunu, çocuğunu ihmal etmemek.
Bu konuda da biçok hadisler mevcuttur yine.
Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatı da örnektir.

Ve en önemlisi az da olsa devamlı yaptığımız ibadetleri ihlas içinde sırf Allah rızası için yapmak.
İhlasla yapılan küçük bir amel, ihlassız yapılan binlerce amelden daha efdaldir.
Bu yüzden de yukarıdaki hadisi şerif şiddetli ikaz ediyor.
Alimlerin bile helak oluşundan bahsediyor.
Demek ki çok amelden ziyade ihlaslı amel istiyor bizden Rabbimiz.
Huzurundayken başkalarına bakmamızı, başkalarından medet ummamızı istemiyor.
Kainatın sahibinin, Alemlerin Rabbinin karşısına çıkıyoruz,
ama düşünün o anda bir başkasının bizi tebrik etmesini bekliyoruz.
Rabbül Alemin bizden razı olmadıktan sonra tüm insanlar bir araya gelip alkışlasalar ne ifade eder ?

Temsilde hata olmasın;
Bir baba veya anne olduğunuzu düşünün.
Çocuğunuzun çok muhtaç olduğu birşey var elinizde.
Sizden onu istiyor ve o şey için ne isterseniz yapmaya hazır.
Verdiğinizde ise size olan tavırları anında değişiyor.
Size yalvarmıyor, istediklerinizi yapmıyor, saygı göstermiyor.
Böyle bir durumda çocuğa karşı tavrımız ne olurdu ?
İşte kulun hali de benzer bir durum arzeder.
Allahın vaad ettiği şeyler teşvik edici olmalı elbette, lakin asıl gaye onlar olmamalı.
Onları vermese de Onun sevgisini kazanmaya çalışmalı insan.

Rıza-i İlahiyi bütün gayelerden üstün tutanlardan eylesin Rabbim bizleri,
İnşaallah rızasına nail olanlardan oluruz. Amin...
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?
Evet, niyet öyle bir hâsiyete mâliktir ki, âdetleri, hareketleri ibadete çeviren pek acip bir iksir ve bir mayedir.
Ve keza, niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur.
Ve keza, niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı hasenata ve hasenatı seyyiata tahvil eder.

Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır.Öyleyse, necat, halâs, ancak ihlâsladır.
İşte bu hâsiyete binaendir ki, az bir zamanda çok ameller husule gelir.
Buna binaendir ki, az bir ömürde Cennet, bütün lezaiz ve mehâsiniyle kazanılır. Ve niyetle insan daimî bir şâkir olur, şükür sevabını kazanır. (Mesnevi Nuriye)

Amellerin ruhu bizim niyetimizde saklı. Zahiri olarak çok güzel bir amel işliyor görünsekte eğer niyetimizde bozukluk varsa o amel zayi olur. Uhud savaşında en önlerde kahramanca savaşan adamı gören sahabi yanına gider ve Allah ve Rasulü yolunda kılıç salladın ne mutlu sana, eğer ölürsen cennetliksin der. Fakat o adam sahabiye ben ne Allah için ne de Rasulü için savaştım. Ben buraya Medine hurmalıklarını savunmak için geldiğini söyler. Ameller niyete göredir. Öncelikle niyetimizi halis tutmamız gerekir. niyet adi bir hareketimizi ibadete çevirir ve rızayı ilahi için olmayan gösteriş için yapılan ameli de günaha kalbeder.
 

akna

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Allah cc razı olsun hepinizden
dualarınıza gönülden amiin diyorum

birde müsaadenizle ufak bir ekleme yapmak isterimki
dünya ve ahiret arasındaki dengede
havf ve reca
ifrat ve tefrit çizgilerine de azami dikkat etmek gerek
Rabbim cc haddi aşmayan, her daim kendisine yönelen hayırlı kullarından eylesin cümlemizi amin
 

akna

Well-known member
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Bismillahirrahmanirrahim
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.
Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sû: 2/32)


Ya Mevlam, derse iştirak eden kardeşlerimden ebeden razı ol
Onları;
Her türlü kötü hal ve tehlike için "La ilahe illallah" (Allah'tan başka ilah yoktur),
Her türlü bolluk ve bereket için "Elhamdülillah" (Hamd Allah'a mahsustur),
Her türlü genişlik için "Eşşükrü lillah" (Şükür Allah'a mahsustur),
Her türlü hayret verici şey için "Sübhanallah" (Allah,kusur,eksik ve aczden münezzehtir),
Her türlü darlık için "Hasbiyallah" (Allah bana yeter),
Her günah için "Estağfirullah" (Allah'ım affını isterim),
Her üzüntü için "Maşaallah" (Allah böyle diledi),
Her ilahi taktir için "Tevekkeltü alellah" (Allah'a tevekkül ettim),
Her musibet için "İnna lillah" (biz Allah'ın kuluyuz),
Her ibadet ve günah için "La havle ve la kuvvete illa billah" (ibadetleri yapmak ve günahlardan kaçınmak ancak Allah'ın kudretiyle yardım etmesiyle mümkündür)
Her türlü keder içinde "İsteantü billah" (Allah'tan yardım isterim.)
diyen hâlis kullarından eyle
amin amin amin
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Yani diğer bir ifadeyle, amacımız cenneti kazanmak mı olmalı, yoksa cenneti dahi gaye edinmeden emir ve yasakları uygulamak mı olmalı ?

Evet yukardaki soru bir kaç soruyu içinde barındıryor sanırım ..özetle bende bu soru üzerinde teffekkür edip fikirlerimi yazmak istedim nacizane;

ve şu soru okurken aklıma Hakk aşığı yunus emrenin şu dizleri geliverdi;
cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri,
isteyene ver sen onu,
bana Seni gerek Seni....


Evet esasen teslim olmuş bir müslümanın aradığı mükafat ne cennettir .nede başka bir murad..;
Gaye ve şiar kanımca İlahi rıza ya talip olup bu uğurda kulluğun sınavını ihlas içinde verebilme çabasıdır..

Ta en başa dönersek insanoğlu gal'u Bela'da verdiği söze sadık kalmalı ve dünya hayatındada menzili sadıkların yolunda bir yolcu olmalı edeb ve liyakata uygun bir yolcu olmaının yollarını arayıp bulmaktır..!!!!

her ayağı taşa takıldığında şu söz kulaklarına küpe olup çınlamalı;

EY İNSANOĞLU SEN NİÇİN YARATILDIN;

Ve aklı selim bir müslüman şunu çok iyi bilir ve kavrar..Allah kalplerin içini en iyi bilendir..ona olan sevginizin samimiyetini ve ölçüsünü en iyi bilende odur..Unutmamalıdır ki kul ne yi isterse cenabı Hakk onu veriri kuluna..;

yüce Allahın rızasını talip olan müslümanlar öyle ihlasla bağlanırlarki, hiçi bir dünyalık musibet bu sevgi bağını zedeleyemez.;

Nitekim ayeti celileye bakarsak;

bismillah;

:Allah'ın rızasını talep ederek (isteyerek) ve kendi nefslerinde (bunu) sabit kılarak (sebat ederek) mallarını infâk edenlerin (verenlerin) durumu, münbit bir tepe üzerinde bulunan bahçeye benzer ki, ona kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece ürününü iki kat verir. Hatta kuvvetli bir yağmur ona isabet etmese, çiselese bile. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir.
evet nasıl mı olur ,ilahi rızaya giden yolun hakikatleri;

Tabiki nefsi iyi terbiye etmekten geçer..ve yine bu konuyla ilgili şu ayete bakıp inceleyelim;

bismillah;

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. bakara207..

yine çok bilinen bir hadisle toparlamk istiyorum;

hz resul (sav)

bir gece rabbine yönelmek ister ya aişe izin verirmisin..Aişe izni verir gece ibadeti için eşine;ama şaşkındır ey resul senki geçmiş ve gelecek günahlardan arındırıldın neden hala ibadet ediyorsun bu kadar;

efendimizin (sav) sözü çok manidardır;

Ya aişe şükreden bir kul olmayayım mmı;

evet temelde İLAHİ RIZAYI ARAMA VE YARADANA TESLİMİYET VARDI..;

Rabbim rızası doğrultusunda bir hayat nasip etsin cümlemize..;

Benim yüreğimden bunlar geçti ..buyrun efendim...
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Hüseyni kardeşim aklımızın kıtlığına veriniz lütfen şu soru

  • Niyetlerle mi yoksa amellerle mi yönelmek gerekir ? Biri birisiz olabilir mi ?
Ameller niyete göredir..ben böyle anladım..doğrumudur acaba?
şayet öyle ise bir şeyler yazmak ister bu aciz..;

bu ilim kokan güzel sahifede takıldık kaldık..Huzur verdi bize ilim bahçesi..Allah razı olsun kardeş..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Vecize Dersimiz: "Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren..."

Estağfurullah. Aslında çok gerekli bir soru da değil bu... Biraz da konunun dışında. Burda şunu söylemek istedim: Her iki dünyanın saadeti ebedi hayata ciddi yönelmek ise; bu yönelmede amel etmek yeterli midir ? Yani amellerin zayi olma ihtimali de var sonuçta daha önceki cevaplarda dile getirmiştik. Niyetin ameldeki rolü nedir bir de buydu soru. Her iki konuda da bazı cevaplar verilmiş. Allah ilmimizi artırsın, sorular cevaplandı bitti diye birşey zaten olamaz. Her öğrendiğimizden konulara katkıda bulunabiliriz. Devam inşallah. Bu arada yeni dersimizin linkini de verelim.

Lahika Analizi : Hüsnü Zanna Mükellefiz Ama...
 
Üst