Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade...

LamElif1

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Konusunun tam açılması açısından geçtiği paragrafı komple vermek gerekir sanırım;

"İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider."
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Duran ve hareket etmeyen bir araç, yol kat edemez. Yol kat etmeyince, hedefine varamaz. İnsan da duran bir araç gibi, hayatı tek düze ve hareketsiz olursa, mânevi hedeflere varamaz. Hedefe varamayınca da, hayatı manasız ve gayesiz olur.

Hareket eden araç, her gittiği yerde başka bir manzara ve güzellik ile karşılaşır ve çok lezzetler alır. Bu da tam bir hayır olur. Ama hareket etmeyen araç, ileride olan manzara ve güzelliklerden mahrum kalır. Bu da tam bir şer olur.

Onun için Allah, insan hayatını hareket ettirmek için sürekli bela ve musibetler ile terbiye ve tezkiye ediyor. Atıl bırakmıyor. İnsanın terakki etmek ve manevi yolları alabilmesi için, hayatı mücahede ve mücadele ile hareket etmesi gerekir. Üstad bu manaya işaret ediyor. Durağanlık ve hareketsizlik, âdem hükmündedir. Mücâdele ve hareket ise, vücut hükmündedir.

Alıntı

Sorularla Risaleden
 

LamElif1

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Eyvallah kardeş.. evet oraya bakmıştım okudum bu açıklamayı ama sanki daha farklı bir anlam çıkarılması gerekiyor gibime geliyor tam aklıma yatmadı yani yetmedi daha doğrusu o açıklama.. özellikle bu cümle "hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider" ??
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

insan sürekli rahat içinde yaşıyor başına hiç musibet veya bela gelmiyorsa o insan zamanla gaflete dalar.
mesela sağlıklı bir insanla hasta bir insanın acizliği ve fakirliğini hissetme noktasında büyük fark vardır. İnsan hasta olunca ne kadar zayıf olduğunu anlar ve bu mukayeseyle Cenab-ı Hakka daha fazla yakınlaşır. O'nun Şafii ismini daha iyi tanır ve anlar. gafletten uyanır.
Fakat sağlıklı bi insan bu sağlığında bir nimet olduğunu zamanla unutur.
şimdi düşündüğümüzde bu iki insanın sağlık nimetini farketme ve şükretme noktasındaki yaklaşımları aynı olmaz. biri için 1 dk belki bir saat ibadet hükmünde olabilecekken diğeri için sadece normal 1 dk dır. biri için hayır iken diğeri için belkide ademe atılmış öylesine geçirilmiş bir zamandır.
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Eyvallah kardeş.. evet oraya bakmıştım okudum bu açıklamayı ama sanki daha farklı bir anlam çıkarılması gerekiyor gibime geliyor tam aklıma yatmadı yani yetmedi daha doğrusu o açıklama.. özellikle bu cümle "hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider" ??

aynı durumdayız kardeşim..bende bu tür meseleleri yorumlarken sanki bi şey eksik diyorum..
hatta bu yorum sadece o manaya giren bir kapı veya sadece anahtarı hükmünde..
bu anahtarla o kapı açılacak ve içeri gireceğiz ondan sonra hakikati manayı gerçek manası ile okumaya anlamaya başlayacağız..
bu anlama nereye kadar devam edecek..?

belki sonsuza kadar..
 

Zuhr

Talebe
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Konusunun tam açılması açısından geçtiği paragrafı komple vermek gerekir sanırım;

"İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider."


şerr-i mahz demek içinde hiç bir tane bile hayr olmayan şer demektir. şerin içinde hayır olur mu ki diyebiliriz, evet, mesela birinin annesi ölebilir bu zahirde görünüşte bir şerdir ama hem ölene hem yaşayana hayırlara vesile olabilir. içki içmek bir şerdir, ama onu içeni görenler içki içmemenin ne kadar guzel bir nimet olduğunu daha iyi idrak edebilirler, her şerde doğrudan yada genellikle dolaylı hayırlar görülebilir.
ama âdem de hiç bir tane bile hayr yokdur, mahza şerdir. yokluktur. hiçliktir. icad yoktur, üretmek vesile olmak yoktur, ve âdem şerr-i mahzdır.
yeknesak istirahat döşeğinde yatan insan, hiçbirşey yapmaması, üretmemesi ciheti ile bu duruma yakındır.

vucud ise, hayr-ı mahz dır. yani içinde hiç şer olmayan bir hayır. vucud, yani birşeyin var olması, sadece ve sadece Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecelli etmeleri ile, O na olan bağlantı ile gerçekleşebilir. vucud bulan herşey hayırdır ve hayırlıdır. mesela namaz kılmak bir vucuddur, ortam, şartlar ezan saati, kainatın hali durumu Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellileri ile var edilir, vakit girer, ve ilahi olan "namaz kılınız" emrini yerine getiren insan, namazın var olmasına vesile olur ve namaz var olur.
keza tüm ibadetler bu şekilde düşünülebilir. hayırda ve icadda, ne insanın ne de başka bir yaratılmışın bir etkisi olamaz, etki sahibi yalnız Cenab-ı Hakdır ve icad olan, var olan, vucuda gelen herşey, hayırdır.

burada, misal içki içmek te bir durumdur, bir eylemdir o zaman vucuda gelmiştir ama biliriz ki bu durum bir hayr-ı mahz, yani tamamen hayır değildir diye bir soru gelebilir
evet içki içme eyleminde bir zahiri bir vucud vardır ama kaynağı itibari ile bu âdemi bir eylemdir. içki içme durumunu fısıldayan şeytan ve ona uyanda nefsi emmaredir. kaynak Cenab-ı Hakkın emirlerinden, gerçek hayat sahibinden vucud sahibinden gelmediği için, kaynağı itibari ile de bu ve bu gibi haram ve yasakların vucuda gelmesi yine âdemidir. ve kaynaklarının ilahi hak emirler olmaması hasebiyle içlerinde şer bulunur.
konuyu daha fazla dağıtmadan, verilen pasajdaki duruma dönersek, durmayan ve hareket halinde olan, ibadet halinde olan, ilahi emirler doğrultusunda hareketler ile geçen bir hayat, "vucud"a, yani var olmaya, birşeylerin var olmasına vesile olmasıyla hayıra yakındır.
 

Garib

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

.Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider."
mesala bir tarla diyelim..islenmio..olece duruyor faydasız...bombos..ama tarlayı mesala naparız tarlayı once traktrle iiyce ezeriz sureriz,yeni urun almak icin hazrlarz ,sonra tohum atılır,sulanır yani brsuru isler ustunde ypılır o tarlnın,ama aslnda tarlaya bu birsuru isi yprken amacmz trlaya eziyet etmek deil ,urun alcazya hazırlamak ..iste brdaki olay bu yani rahat ole bos bi hayat vucut bulmaz..yok bos insanlr mesala devamlı sıkılır ..calısanın hlbuki bos vkti yoktur gbi ...bu kadar anladım :gül:
 

Müekked

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

"İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider."


Hayat hastalıklarla saflaşır, olgunlaşır, güçlenir, yükselir ve sonuçta meyve verir, bu olgunlaşmak ile hayat vazifesiniz yapar.

Bir çekirdek başında bir ağacı taşır. ancak çekirdek kabuğunu kırmak zorundadır. kabuğunu kırmayan toprak altında kabuğuyla çürür. ağaç olamaz.

Devamı:

Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider..


İstirahat döşeğindeki.Yani mücadeleden kaçan ve belalardan müsibetlerden titreyip gaflette geçen, gafletin muvakkat aldatmacasında kalan, bir hayat ise görünüşte hayra yönelik ve rahat görülmesinden ziyade, birçok yön ile kötülük ihtiva eder. çürüyen çekirdek gibi yokluğa yakındır ve ona gider.

bilinr ki güzellikler cennete akar. kötülük ve Esma-i ilahiyede bulunmayan. ve bulunan güzelliklerin bilinmesi için zıdları bulunan eskiklik ve haramlar ise ademe akar ve ona yakındır. görnüşü her ne kadar rahat bile olsa olgunlaşmadan ve dini ve manevi bir olgunluk serüvenine çıkmadan çürüyen ruh-u innsan. ancak çürüyen çekirdek gibidir. varlığı yokluğa akar. yaradılış mücadelesinden kaçar. zahiren hayr göründüğü halde bilmediğimz şer ve yolkuklara akar.

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

"İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider."


Yeknesak: Monoton, sıradan, hep aynı şekilde devam eden gibi anlamları var.

Hayrı mahz olan vücud: Mutlak hayır olan varlık (İman ve ibadetler misal verilebilir.)

Şerri mahz olan adem: Mutlak kötü olan yokluk (Küfür ve dalalette buna en güzel örnektir.)



Hayatımızda hiç bir problemimizin, sıkıntının olmadığını düşünelim. Herşeyimiz dört dörtlük, evimiz, barkımız, işimiz, sağlığımız vs. mevcut. Muhtaç olduğumuz birşey yok. Ömrümüzün bu şekilde devam ettiğini düşünürsek, Allaha olan yakınlığımız ne derece olurdu ? Tabi bu kesinlik ifade eden bi örnek değil. Herkesi bağlamaz. Elbetteki zengin, varlıklı ve Allahını dinini iyi bilen insanlar vardır. Lakin genele baktığımızda zenginlik, herşeyin sıradanlaşmış olması, herhangi bir sıkıntıya maruz kalmadan geçirilen hayatların Allahı unutmaya yüz tuttuğu da bir gerçektir. Çünkü herşey zıddı ile bilinir kaidesince insan muhtaç olmadığı bir şeyi isteme gereğini duymaz. Fakirliğe düşmezse, Allahın Ganiyy ismine iltica edip el açmaz. Sağlığını kaybetmezse, Allahın Şafi ismine sığınmaz. Allahın tüm isimleri insanda tecelli etmesi bakımından insan Onun isimlerine bir merkezdir. İnsanın halden hale yuvarlanması gerekir ki o isimler o insanda tecelli edebilsin. Yani insan düştüğü her durumda Onun isimlerine sığınacak bir halde olsun. Bu da durağanlıktan, monotonluktan ziyade hareketi, değişikliği, musibetleri, hastalıkları ve insanın kendi acizliğini ve fakirliğini anlıyacabileceği halleri ister. Mesela hiç çaresi olmayan, bulunmayan bir hastalığa hangi doktor, hangi en yakın dost ve hangi mal, mülk, şöhret şifa bulabilir ? İşte insanın bu dereceye geldikten sonra ister istemez sığınacağı tek yer herşeye gücü yeten Allahtır.

Monoton hayat insanı gaflete düşürür, Allahı unutturur. Haliylede Allahı unutturan herşey karanlığa, imansızlığa ve yokluğa, ademe gider. Bu da şerri mahzdır. Musibetler ve hastalıklar ise insanın acziyetini ve fakrını anlamasına en büyük vesilelerdendir ki Allaha yakınlaştırır, kemale gider, günahlarından arındırır, olgunlaştırır. Musibetler bir nevi insana acizliğini, fakirliğini, sandığı kadar güçlü ve iradeli olmadığını hatırlatmaya ve Allahı hatırlamasına bir ihtar niteliğindedir. Bu da hayrı mahzdır. Zahiren dünyası mahvolsa da ahireti gül gülistan olacağından hayrın ta kendisidir. Hatta dünyada dahi elemleri içinde Allaha dayanmanın verdiği güvenle manen huzur bulur.



 

LamElif1

Well-known member
Cevap: Arkadaşlar izah edebilir misiniz?

Nur-u hakikatten bu güzel mütalalarınızdan dersimizi, hissemizi aldıysak inş. velinin veliye duası derler ya "Allah dertlerimizi artırsın" o zaman... :) S.A
 

teblið

Vefasýz
Allah .(c.c) razı olsun Hüseyni kardeşimiz güzel bir açıklama yapmış;

evet konuya şu açıdanda bakacak olursak;

ADEMOĞLU bu dünyada imtihanda..bu dünya ahiretin tarlası..bunda hem fikiriz;
,
insanoğlu doğumundan ölümüne kadar bir yolculuk içersinde Cenabı hakk'ın tayin ettiği kader çizgisinde;

bir yolcu ademoğlu;dertler kederler sevinçler ,zorluklar ,darlıklar ve uzar gider bu imtihan hayatı ;

inişli çıkışlı bir yaşam;

Allah, insan hayatını hareket ettirmek için sürekli bela ve musibetler ile terbiye ve tezkiye ediyor

manevi yolları alabilmesi için, hayatı mücahede ve mücadele ile hareket etmesi gerekir. Üstad bu manaya işaret ediyor. Durağanlık ve hareketsizlik, âdem hükmündedir. Mücâdele ve hareket ise, vücut hükmündedir.

en kısa ve öz anlatımla böyle diyebiliriz...
 
Üst