Kuranın muhtevası

kasif1

Well-known member
Soru: Kur’an nelerden bahsediyor?


Kur’an’ın bütününe baktığımızda onun bütün sure ve ayetlerine kadar nüfuz eden dört ana gayesi bulunduğunu görürüz. Kur’an bahsettiği her şeyi bu dört gayeyi kuvvetlendirmek için ifade eder.


Bunlardan birincisi zatında, sıfatlarında, fiillerinde, eserlerinde ve mülkünde hiçbir ortağı, benzeri, dengi bulunmayan Allahu Teala’ya iman etmek manasına gelen tevhid esasıdır.


İkincisi, Alemlerin rabbinin emirlerini bize ulaştıran, peygamberlik müessesesini ifade eden nübüvvettir.


Üçüncüsü haşir, yani öldükten sonra yeniden diriltilerek ebedi bir hayata kavuşmaktır.


Dördüncü esas ise adalettir. Kur’an’da insanların dünyada huzurlu bir hayat yaşamları için gerekli olan adalet emredilir. İnsanların hayatlarına bu prensipler çerçevesinde bir düzen vermek hedeflenir. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın adaletinin bütün kâinatı kuşattığı, haşirde de tam olarak tecelli ederek herkese iyilik ve kötülüğünün karşılığını vereceği bildirilir.


Kur’an’ın ifade ettiği ilmî gerçeklerden bir kesit


Kur’an’ın asıl gayesi, insana, kulluk dairesindeki vazife ve sorumluluklarını öğretmek, ferdî ve içtimaî hayatını düzenlemek ve ebedî saadeti kazanmasına vesile olmaktır. Daha özlü bir ifadeyle Kur’an’ın en birinci vazifesi, insan hayatın Yaratıcısının irade ve rızası istikametinde şekillendirmektir.


Bunun dışında kalan hususlara Kur’an, mahiyeti, önemi ve kıymetine göre yer verir. Kur’an, böyle olmayıp da, sözgelimi, çağın tabusu hâline gelmiş bir kısım medeniyet harikalarından ve ilmî gelişmelerden açıkça ve detaylarıyla bahsetseydi, o zaman pek ehemmiyetli maksatların söz konusu edilme hakkı ortadan kalkacak ve de dünyanın en mükerrem varlığı olan insan ihmal edilmiş olacaktı.


Bu itibarla Kur’an, birçok ilmî ve teknik bahse ana maksatlar çerçevesinde özlü ve i’cazlı bir biçimde yer vermiştir. Bu cümleden olarak Kur’an’ın, Yüce Yaratıcı’nın kudret, azamet ve hikmetlerinin bilinmesi namına varlıkta cereyan eden birçok olaya bazen açıkça bazen de işaretler ve ipuçları hâlinde teması söz konusudur ki, bunların birkaçını şöyle sıralayabiliriz:


1. “Aşılayıcı olarak rüzgârlar gönderdik. Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Halbuki o suyu hazinelerde depolayan da sizler değilsiniz.”(1)


Bu âyet de, henüz yirminci yüzyılda anlaşılan ilmî bir gerçeğin Kur’an tarafından asırlar önce ifade edildiğinin bir göstergesidir. Rüzgârlar su buharından meydana gelen bulutları birbirine çarpıştırır. Bu çarpışmada bulutlarda pozitif-negatif elektron geçişmesi olur, şimşek meydana gelir. Rüzgârlar bulutları sıkıştırarak yere yağmuru aşılar. Aynı zamanda rüzgârlar, bitkiler üzerinden eserken, erkek tohumları dişi tohumlar üzerine kondurmak suretiyle onları aşılar. Böylece bitkilerde döllenmeye yardım eder. Yine bu âyet gökten inen yağmur sularının yerin dibinde depo edildiğini ve böylece oradan çeşmeler ve kuyular açmak suretiyle canlıların sulanabileceğini anlatmaktadır.


2. “Her şeyi çift yarattık.”(2); “Münezzehtir o Allah, her noksandan münezzeh! Yerin bitirdiği her şeyi ve kendilerini ve daha nice bilmedikleri şeyleri çift yaratan, münezzehtir, Yücedir!.”(3)


İlim adamlarının kısa bir zaman önce keşfettiği bir hususu Kur’an asırlar öncesinden haber vermiştir. Bugün çok iyi bilinmektedir ki, insanlar nasıl çiftse, diğer canlılar da öyle çifttir. Hatta her şeyin asıl maddesi olan atomlar da çifttir. Onların bir kısmı artı bir kısmı eksi yüklüdür. Ayrıca her şeyde cazibe (çekme) ve dafia (itme) olmak yönüyle bu ikilik değişik bir şekilde kendini göstermektedir. İkinci âyette ise, o günün insanının müşahedesine arz edilen tablonun dışında, o devre göre bilinmeyen bir kısım şeylerden de bahsedilerek “Daha sizin bilmediğiniz şeyleri de çift yarattı.” deniyor.


3. “Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik, onu genişleten Biziz. Çünkü Biz geniş kudret ve hakimiyet sahibiyiz.”(4)


Bu âyette, ilim mahfillerinde ağırlığını devam ettiren mekân genişlemesi bin dört yüz küsur sene evvel Kur’an’da söz konusu edilmektedir.


4. “Güneş de bir delildir onlara, akar gider yörüngesinde.”(5)


Kur’an asırlar önce, eski kozmolojiye rağmen, Güneşin sabit olmadığını ve kendi ekseninde hareket ettiğini bildirmiştir.


5. “Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın; Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler.”(6)


Yine Kur’an-ı Kerim, dünyaya ait parçalar olan dağlara dikkat çekmek suretiyle arzın hareket ettiğine işaret etmiştir.


Görüldüğü gibi, kâinat kitabının bir tercümesi olan Kur’an’da -en mükerrem bir varlık olarak kâinata gerçek değerini kazandıran- insanla alâkalı ilmî meseleler ve gerçekler de ihmal edilmeyip, önem ve mahiyetlerine göre yerini almıştır.


DİPNOTLAR


1-Hicr, 15/22.


2-Zariyat, 51/49


3-Yasin, 36/36.


4-Zariyat, 51/47.


5-Yasin, 36/38.
6-Neml, 27/88.
 
Üst