Ahmed hamdi akseki

faris

Well-known member
Ahmet Hamdi Akseki, 1887 yılında Akseki’ye bağlı Güzelsu (Sülles) nahiyesinde (Bucak) doğdu. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerimi okumaya ve nahiyede bulunan medresede eğitim görmeye başladı. On dört yaşına gelince babası tarafından Ödemiş’e götürüldü ve burada bulunan Karamanlı Süleyman Efendi Medresesinde Arapça, Farsça, akaid, tefsir, fıkıh ve hadis gibi temel İslâmî ilimlerin derslerini almaya başladı.

Ahmed Hamdi Akseki, 1905 yılında İstanbul’a geldi. 1914 yılında Bayındırlı Mehmed Şükrü Efendiden icâzet aldı. İstiklâl şairimiz Mehmed Akif’ten de özellikle “Muallaka-i Seb’a” olmak üzere Arap Edebiyatı ile alâkalı dersler aldı. Bu sırada Darü’l-Hilâfeti’l-Âliye Medresesinden mezun oldu. Ardından Medresetü’l-Mütehassisîn’e girerek felsefe, kelâm, hikmet-i İlâhiye bölümünden birincilikle mezun oldu. Girdiği imtihanı da kazanarak “Dersiâm” (camilerde ders veren eğitim uzmanı) unvanını aldı.

Ahmed Hamdi Akseki, bir taraftan öğrenim hayatına devam ederken, diğer taraftan da yazılar yazmaya başladı. Bir süre Sebilürreşad’ın Bulgaristan ve Romanya muhabirliğini de yaptı. Bu esnada Bulgaristan’ı dolaşarak buradaki insanların dini açıdan aydınlanmalarına katkı sağlamaya çalıştı. İzlenimlerini “Bulgaristan Mektupları” adı altında kaleme aldı ve bir dergide neşretti. Heybeliada’da bulunan bir mektepte, din felsefesi ve ahlâk derslerinde hocalık vazifesinde bulundu. 1916-18 yıllarında İstanbul’da muhtelif camilerde kürsü şeyhliklerinde bulundu. Daha sonra iki ayrı medreseye önce Tarih Felsefesi, daha sonra İlm-i Nefs Müderrisi olarak tayin edildi.

Ahmed Hamdi Akseki, Millî Mücâdele boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerini dolaştı. Vaaz ve konferanslarıyla Kuvâ-yı Milliye hareketini destekledi. Rıfat Börekçi’nin teklifi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Müşâvere Heyetine üye olarak tayin edildi. Tarikat-ı Salâhiyye Cemiyetine üye olduğu iddiasıyla 1925 yılında Ankara İstiklâl Mahkemesinde yargılandı. Mahkemede suçsuz bulunarak beraat etti. 1939 yılında Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına atandı. Bu görevini sürdürürken 1947 yılında Şerafettin Yaltkaya’nın vefatı üzerine de başkanlığa getirildi.

Ahmed Hamdi Akseki, dört yıl sürdürdüğü Diyanet İşleni Başkanlığı görevi devam ederken 9 Ocak 1951 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Ahmed Hamdi Akseki’nin eserlerinden bazıları şunlardır:
Ruh ve Bekâ-yı Ruh: İslâm öncesi ve sonrasında filozoflar tarafından ileri sürülen görüş ve düşüncelerin karşılaştırmalı tenkitleri yer almaktadır. Tenkitler yapılırken ayrıca çağdaş filozof ve materyalistlerin ileri sürdükleri iddialara karşılık, yazarın görüşleri de yer almaktadır.
İslâm Dini: El kitabı şeklinde hazırlanmış olup Türkiye’de en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır.
Mezahibin Telfiki ve İslâmın Bir Noktaya Cem’i: Talebeliği sırasında Reşid Rıza’dan tercüme ederek yayınladığı eserdir. Bu eser daha sonra İslâm’da Birlik ve Fıkıh Mezhebleri adıyla tekrar neşredilmiştir.
Bunların dışında çok sayıda eser kaleme almıştır. İslâm Dini Fıtrîdir, Ahlâk Dersleri, Askere Din Kitabı, Yavrularımıza Din Dersleri, Düşmana Karşı, Yeni Hutbelerim yayınlanmış eserlerinden bazılarıdır. Bunların dışında kaleme almış olduğu, ancak, yayınlanmamış eserleri de vardır.

Ahmed Hamdi Akseki, üç devri yaşamış olmakla beraber, hizmetlerini daha çok Cumhuriyet döneminde gerçekleştirdi. Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe ibadet adı altında yapılmak istenen tahribatlara karşı çıktı. Kur’ân-ı Kerimin Türkçe tercümesi ile namaz kılınması yönündeki talepleri reddetti. Müşâvere Heyeti azâlığı sırasında cereyan eden bu tartışmalar karşısında taviz vermedi.

Ahmed Hamdi Akseki ile Bediüzzaman Said Nursî arasında samimî ve dostane bir münasebet vardı; özellikle 1947 yılından itibaren yakınlıkları daha da artmıştı. Gerek Bediüzzaman’a gerekse Risale-i Nur’a yakın alâka gösteren Akseki, Başkanlığı döneminde çeşitli defalar Risale-i Nur’un kendisine gönderilmesini istemişti.

Üstad Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur (bk. Mustafa Sungur maddesi), Ankara’da (1950) bulunduğu sırada Diyanet Riyasetine (Başkanlığına) uğrayarak Ahmed Hamdi Akseki ile görüştü. Bu görüşmede hürmet ve övgülerini dile getiren Akseki, Bediüzzaman’a selam söyledi. Bu görüşmeden sonra Ankara’dan ayrılıp Emirdağ’a gelen Mustafa Sungur, iki takım külliyatı, biri Ahmed Hamdi Akseki’ye, diğeri de Müşavere Kuruluna verilmek üzere Ankara’ya götürdü.
 
Üst