âd kavmi

faris

Well-known member
Kaynaklara göre Âd kavmi Arabu’l-Âribe denilen Arabistan Yarımadasına ilk yerleşen kavimlerdendir. Âd kavminin yaşadığı beldenin ismi Ahkâf’tır. Müfessirler Yemen ile Umman arasındaki geniş bir beldenin, bu isimle anıldığını kaydederler.

Bu dönemde Âd kavminin lideri olan Şeddâd’ın temel hedefi, yeryüzündeki bütün insanları kendisine boyun eğdirmekti. Kendi heykellerine tapılmasını istiyor, emirlerine uymayanlara her türlü zorbalığı ve zulmü revâ görüyordu (Şuarâ Sûresi, 130; Hûd Sûresi, 59).

Şeddâd ve kavmine peygamber olarak Hz. Hûd (a.s.) gönderildi. Fakat gerek kendisi, gerekse kavmi bu davete karşı koydu. Bu gelişmeler Kur’ân-ı Kerimde şöyle zikredilir:
“Hani kardeşleri Hûd onlara ‘Allah’tan korkmaz mısınız?’ demişti. ‘Şüphesiz ben size gönderilmiş, emin bir peygamberim. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Sizden buna karşılık hiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbinden başkasına ait değildir. Siz her yüksek yerde bir âlâmet (saray, kule) bina edip, eğlenir misiniz? Tutup yakaladığınız vakit, zorbalar gibi yakalar mısınız? Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Size bilip durduğunuz şeylerden (nimetlerden) yardım eden, size davarlar, oğullar, bağlar, ırmaklar ihsan eden Allah’tan sakının. Ben cidden üstünüze gelecek büyük bir günün azâbından korkuyorum.” (Şuarâ, 124-135)

Âd kavminin isyanı ve Hz. Hûd’a (a.s.) karşı takındıkları tavırlar şu âyet meallerinde özet olarak aktarılmıştır:
“Âd kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat; ‘Biz seni muhakkak bir beyinsizlik içinde görüyoruz. Seni muhakkak yalancılardan sayıyoruz’ dedi. Bunun üzerine Hûd ‘Ey kavmim’ dedi. Bende hiç beyinsizlik yoktur. Fakat ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum. Ben sizin hayrınızı isteyen emin bir kişiyim. Size o korkunç âkıbeti haber vermek için içinizden bir kimse vasıtasıyla Rabbinizden size bir ihtar gelmesi tuhafınıza mı gitti? Düşünün ki o, sizi Nûh kavminden sonra hükümdarlar yaptı, size yaratılışta onlardan ziyâde boy-pos ve kuvvet verdi. O halde Allah’ın nimetlerini unutmayıp hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” (A’raf Sûresi, 7/66-69).
“İşte Âd kavmi! Onlar Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. Böylece başları (liderleri) olan her zorbanın emrine uyup gittiler. Onlar bu dünyada da, kıyâmet gününde de lânet cezasına tâbi tutuldular.” (Hûd Sûresi, 59-60)

Âd kavminin isyanı üzerine, Allah Teâla onlardan üç yıl yağmuru kesti. Ama bunu da bir uyarı olarak görmediler ve isyanlarına devam ettiler. Hattâ Hz. Hûd’un (a.s.) hatırlatmalarına rağmen bu gelenin azap değil, yağmur bulutu olduğunu söylediler. “Artık onu (azâbı) vâdilerine doğru gelen bir bulut halinde görmüşlerdi. ‘Bu bize yağmur verici bir buluttur’ dediler. (Hûd onlara) ‘Hayır, bu çarçabucak gelmesini talep ettiğiniz şeydir. Bir rüzgârdır ki, onda elem verici bir azâb vardır. O rüzgâr Rabbimin emriyle her şeyi helâk edecektir’ dedi.” (Ahkâf Sûresi, 24-28)

Âd kavminin başına gelenler Kamer Sûresinin 18-20. âyetlerinde şöyle bildirilir:
“Âd kavmi (Hûd’u) yalanladı. İşte benim azâbım ve tehditlerim nice imiş düşünün. Çünkü biz haklarında uğursuz ve uğursuzluğu sürekli bir günde onların üstüne çok gürültülü bir fırtına gönderdik. Öyle bir fırtına ki, insanları, sanki onlar köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imiş gibi tâ temelinden koparıp, helâk ediyordu.”

Buna karşılık Hz. Hûd’a iman edip onun yanında yer alan mü’minler ise bu azaptan kurtuldular. (Âraf Sûresi, 22)

Meyve Risalesinin Yedinci Meselesinde Bediüzzaman, ‘Hakîm, Hakem, Adl ve Âdil’ isimlerinin tecellilerini tasvir ederken Âd kavminin durumunu örnek olarak verir: “Âsi milletlere tokat vuran ve en küçük bir zîhayatın hakkını muhafaza eden” ifadesini kullanır.
 
Üst