âdem (a.s.)

faris

Well-known member
Allah, Âdem’i (a.s.) yarattıktan sonra, meleklere, secde etmelerini emretti. Bu secde, ibadet anlamındaki secde değil, saygıyı ve biatı ifade eden bir özelliğe sahipti. İlâhî emre bütün melekler itirazsız uydukları halde, İblis karşı çıktı. Kendisinin ateşten, Âdem’in (a.s.) ise topraktan yaratıldığını, dolayısıyla kendisinin daha üstün olduğunu iddia ederek emre uymadı. Bu hareketi, lânetlenmesine ve Allah’ın rahmetinden uzaklaşmasına sebep oldu.
Âdem’den (a.s.) dolayı, İlâhî rahmetten uzaklaştırılan İblis, Âdem (a.s.) ve neslinden intikam alarak onları doğru yoldan ayırmak maksadıyla kıyamete kadar mühlet istedi ve Allah ona izin verdi. Bu, aynı zamanda bir müsabaka meydanı olan dünya hayatının hikmetinin gereğiydi. Bu müsabaka sonunda elmas gibi değerli insanlar ile kömür gibi değersiz ve alçak insanlar birbirinden ayrılacaktı.

Âdem peygambere (a.s.) verilen en önemli özelliklerden birisi Allah tarafından kendisine isimlerin öğretilmesiydi. Bu aynı zamanda kendisine ihsan edilen ilk ve en büyük mucizesi idi. Meleklerin bilmediği şeyler hakkında, ilk peygamber bilgilendirilmişti. İnsanı melekten üstün kılan bilginin ve ilmin önemi ortaya çıktı.

Hz. Âdem’e bir eş ve hayat arkadaşı olarak Hz. Havva yaratıldı. Daha sonra çift, İlâhî bir lütufla Cennete kondu.

Cennetin bütün nimetlerinden faydalanmalarına izin verilen çifte, sadece bir ağaca yaklaşmaları yasak edildi. Bu İlâhî yasağa uydukları sürece Cennette kalacaklar, uymadıkları takdirde Cennet nimetinden mahrum kalacaklardı. Aslında, onların Cennete konmaları ebediyen değil, geçici bir süre içindi. Bir hikmete binaen, her şey serbest bırakıldığı halde sadece bir ağaçtan istifade etmeleri yasak edilmişti. İblis, onları kandırmak için, “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı” (A’raf Sûresi, 20) telkininde bulundu. İblis, onları kandırmak için ısrarla telkinde bulunmaya devam etti. Hz. Âdem ile Hz. Havva’yı gaflete düşürdü. İblis’in ebedî düşmanları olduğunu unutarak, yasak ağaçtan yediler. “Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara; ‘Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?’ diye nida etti.” (A’raf Sûresi, 22)
İblis’in gayesi, onları ebediyyen Allah’ın rahmetinden mahrum bırakmaktı. Ancak, büyük bir hatâ yaptıklarını anlayan çift, hemen tövbe ettiler. Samimî bir şekilde yapılan tövbe, İblis’in plânını bozdu. Çünkü o, böyle bir şey beklemiyordu.

Daha sonra Cennetten çıkarılan çift yeryüzüne gönderildi. Artık şeytan ile insan arasındaki büyük mücâdele dünyada başlamış oldu. Cennetten çıkarılma hadisesi, ebediyen mahrum bırakma değil, imtihan sırrına binaen, insanoğluna yüklenen büyük vazifenin gereğiydi. Yasak ağaçtan yeme olayı tesadüfî olmayıp, Allah’ın takdiri ve kaderin bir hükmüydü. Bu olay aynı zamanda, insanoğlunun ezelî düşmanı olan şeytanın nelere sebep olabileceğine dair büyük bir ikazdı.

Bediüzzaman, Mektubat isimli eserinde Hz. Âdem’in Cennetten çıkarılması ve bir kısım insanların Cehenneme girmelerinin hikmeti olarak “tavzif” yani insanların kullukla görevlendirilmesi ve neticede imtihan edilmesini sebep olarak gösterir. İnsan öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki, bu yolla insanların manevî açıdan yükselmeleri, içlerinde gizli olan yeteneklerinin ortaya çıkarılması ve genişletilmesi, insanın mahiyetinde bulunan temel özelliklerin birer ayna olmasıyla İlâhî isimleri yansıtma özelliğini elde etmesi bu vazifenin neticeleri arasında yer alır. Eğer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı ve içinde gizli olan bu istidatlar gelişmez, ortaya çıkmazdı.

Cenâb-ı Hak, Âdem’e (a.s.) insanlığa baba olma lütfunda bulunduğu gibi, kendi nesline ilk peygamber olmayı da nasib etti. Bu vazifeyi vefatına kadar devam ettirdi. Kendisine on sahife indirildi. Rivayetlere göre bin yıl gibi uzun hayat sürdü. Oğulları tarafından Ebu Kubeys Dağına defnedildi. İki sene sonra Havva annemiz de vefat etti. Hazret-i Âdem’in yanına defnedildi.
 
Üst