Ibadette Riya olurmu?

GuLSerbeti

Well-known member
Ustad Riya konusunda Nediyor?


Aziz, sıddık, halis, muhlis kardeşlerim ve hizmet-i Kur'aniyede ciddi, hakikî arkadaşlarım,

Bu yakında hem Isparta'da, hem bu havalide Risale-i Nur'un İhlâs Lem'aları intişara başladığı münasebetiyle ve bir iki küçük hadise cihetiyle şiddetli bir ihtar kalbe geldi. Riyaya dair Üç Nokta yazılacak.

Birincisi: Farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslamiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer, gayet za'f-ı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola. Belki, şeâir-i İslamiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, Hüccetü'l-İslam İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve halistir.

İkinci nokta: Riyaya insanları sevk eden esbabın,

Birincisi: Za'f-ı imandır. Allah'ı düşünmeyen, esbaba perestiş eder, halklara hodfuruşlukla riyakârâne vaziyet alır. Risale-i Nur şakirtleri, Risale-i Nur'dan aldıkları kuvvetli iman-ı tahkiki dersiyle esbaba ve nâsa ubudiyet noktasında bir kıymet, bir ehemmiyet vermiyor ki, ubudiyetlerinde onlara gösterişle riya etsinler.

İkinci sebep: Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor.
Risale-i Nur'un şakirtleri, iktisat ve kanaat ve tevekkül ve kısmetine rıza gibi, Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye, inşaallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfuruşluktan men eder.

Üçüncü sebep: Hırs-ı şöhret, hubb-u cah, makam sahibi olmak, emsaline tefevvuk etmek gibi hisler ve insanlara iyi görünmek, tasannukârâne (haddinden fazla kendine ehemmiyet verdirmek) ve tekellüfkârâne (lâyık olmadığı yüksek makamlarda görünmek) tarzını takınmakla riya eder.

Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, Risale-i Nur dairesinin şahs-ı manevisinin hesabına çalışması, ben yerine biz demeleri ve ehl-i tarikatın fenâ fi'ş-şeyh, fenâ fi'r-resul ve nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de fenâ fi'l-ihvan, yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı maneviyesi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah, ehl-i hakikatin riyadan kurtulmaları gibi, bu sırla onlar da kurtulurlar.

Üçüncü nokta: Vazife-i diniye itibarıyla nâsa hüsn-ü kabul ettirmek, o makamın iktiza ettiği yüksek tavırlar ve vaziyetler, hodfuruşluk ve riya sayılmaz ve sayılmamalı-meğer o adam, o vazifeyi, kendi enaniyetine tabi edip istimal ede.

Evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. Fakat vazife haricinde o tesbihatları âşikâre halklara işittirmeye riya girebildiği için, gizlisi daha sevaplıdır.

(Kastamonu Lahikası, 140-141)




===========



Evet, ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. (Lem'alar, 16)


===========


Aziz kardeşlerim,
Bu gece evrad ile meşgul olurken nöbetçiler ve başkalar işitiyorlardı. Kalbime geldi ki: "Acaba bu izhar, sevabını noksan etmiyor mu?" diye telâş ettim. Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâli'nin meşhur bir sözü hatıra geldi. O demiş:
"Bazan izhar, çok defa ihfâdan daha ziyade efdal olur."
Yani âşikâre yapmakta başkalar, ya istifade veya taklit etmek veya gafletten uyanmak veya dalâlette ve sefahette muannid ise, karşısında şeâir-i İslâmiye nev'inde izhar etmek, izzet-i diniyeyi göstermek gibi çok cihetle, hususan bu zamanda ve ihlâs dersini tam alanlarda değil riya, belki gizliden tasannu karışmamak şartıyla çok ziyade sevaplı olabilir diye bir teselli buldum.

13.şua


===========


Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittibâ-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvâlarında, Kur'an hesabına vazifedar sayılırlar. İnşaallah riya olmaz. Meğer ki, Risale-i Nur'a, başka bir maksad-ı dünyeviye için girmiş ola. (Kastamonu Lahikası, 142)






.
 

GuLSerbeti

Well-known member
İmam-ı Rabbani mektubattan:
Nafile ibadetleri gizli yapmak lazımdır. Böylece, riya ve gösteriş tehlikesi olmaz. Cemaat ile kılmak böyle değildir. Farzları açıkça yapmak, herkese göstermek lazımdır. Çünkü farzlarda gösteriş lekesi olmaz. Bunları cemaat ile kılmak, bunun için uygundur. (1/288)

Nafile ibadetlerde ise, gösteriş çok olur. Farzlar yapılırken araya riya, gösteriş karışmaz. Bunun içindir ki, zekâtı, aşikâre vermek gerekir. Bu suretle insan, iftiradan kurtulur. (2/82)
 

GuLSerbeti

Well-known member
Riya Konusunda ibret dolu bir kissa;


"Müridlerden birisi gece boyu camide yalnız bir şekilde namaz kılmak istemiş ve başlamış..Aradan az bir miktar geçtikten sonra, arkasında birisinin geldiğini hissetmiş ve gelenin nefesini duymuş,gelen kişinin çok yakınına geldiğini hissetmiş,içinden "kesin şeyhim geldi,beni izliyor. Namazımı daha iyi kılmalıyım" diye düşünmüş..Sabaha kadar, hiç ara vermeden namazını kılmış..Tabi yorgunluktan ölüp bitmiş, ama şeyhinin de orada olduğunu biliyormuş.."Tamam artık yeter,sabah oldu" deyip, arkasını döndüğü zaman, karşısında bir köpek ona bakıyormuş..Köpek, gece soğuk olduğu için camiye sığınmış..Meğer,şeyhi zannettiği gelen, bir köpekmiş..Mürid büyük bir ders almış:"Ey ahmak nefsim, bir köpek için bütün gece namaz kılıp, yorulmayı göze aldın,bir köpeğe yaranmak için neler yaptığına bak..Halbuki Allahü tealanın her an seni görüp bildiğini unuttun..," demiş..
 

Tarihci

Marmara Tarih
Riya Konusunda ibret dolu bir kissa;


"Müridlerden birisi gece boyu camide yalnız bir şekilde namaz kılmak istemiş ve başlamış..Aradan az bir miktar geçtikten sonra, arkasında birisinin geldiğini hissetmiş ve gelenin nefesini duymuş,gelen kişinin çok yakınına geldiğini hissetmiş,içinden "kesin şeyhim geldi,beni izliyor. Namazımı daha iyi kılmalıyım" diye düşünmüş..Sabaha kadar, hiç ara vermeden namazını kılmış..Tabi yorgunluktan ölüp bitmiş, ama şeyhinin de orada olduğunu biliyormuş.."Tamam artık yeter,sabah oldu" deyip, arkasını döndüğü zaman, karşısında bir köpek ona bakıyormuş..Köpek, gece soğuk olduğu için camiye sığınmış..Meğer,şeyhi zannettiği gelen, bir köpekmiş..Mürid büyük bir ders almış:"Ey ahmak nefsim, bir köpek için bütün gece namaz kılıp, yorulmayı göze aldın,bir köpeğe yaranmak için neler yaptığına bak..Halbuki Allahü tealanın her an seni görüp bildiğini unuttun..," demiş..



Perfeckt
 

yolcu

Active member
Tarihçi ve Gülşerbeti arkadaşlarım nafile ibadetlerin gizli daha doğrusu gösteriş amaclı yapılmamasını anlatan bu açıklamaları okudum ve birşey geldi aklıma (bir soru) Burada sormak uygun geldi bana. Cezbe ve ağlama hususlarında ne düşünüyorsunuz. Bu konuda bazı arkadaşlarımla olan konuşmalarda ihtilaf da yaşadık sizin görüşleriniz nasıldır.
 

GuLSerbeti

Well-known member
Tarihçi ve Gülşerbeti arkadaşlarım nafile ibadetlerin gizli daha doğrusu gösteriş amaclı yapılmamasını anlatan bu açıklamaları okudum ve birşey geldi aklıma (bir soru) Burada sormak uygun geldi bana. Cezbe ve ağlama hususlarında ne düşünüyorsunuz. Bu konuda bazı arkadaşlarımla olan konuşmalarda ihtilaf da yaşadık sizin görüşleriniz nasıldır.

yolcu kardesim, yazdiklarim alintilardi sadece, kisisel gorusumuzu sormussunuz, haddimiz degil ama... fikrimi paylasayim istedim...

cezbe, ve aglama konusu gizli olsa herhalde takvaya daha yakindir diye dusunuyorum ben, bilmeyen bir insan, ne oldugunu anlamaz, belki telasa kapilir, urker, yanlis anlamalar, meydana gelebilir belki....
Nefse ve amele guvenilmezde, suphelere yol acmamak en iyi care gibi geldi bana...

tabii bu aglamak hissi tabiidir, elde olmadan olabilir... yinede gozden irak olmak efdaldir diyorum ben... insanlarin yaninda aglamamak, zanlara sebeb olmamak icin daha hostur...

Su-i zanna sebep olmak hususunda soyle bir hadisi serif vardi.. buradan okuyabilirsin;
http://www.tevhid.gen.tr/peygamberimizin_sunneti/879-su-i_zanna_gecit_yok/

bunlar sahsi kanaatim...
Fikihta yeri nasildir, Riya kavramina girermi, onu arastirmak lazim...

Nefsinin hosuna gidiyor, kendine bu hayirli amelden bir Pay cikarmak istiyorsa... ki nefis bu ister... Nasr suresinde buyuruluyor;

110-NASR:

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]1 - Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde,[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]2 - Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde,[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]3 - Rabbini öğerek tesbih et, O'ndan bağışlanmanı dile, çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. [/FONT]

Bu bagislanma dilegi ve istigfar ; "Hayir bir amelden sonra kalbe gelecek bir riya yahut gurur meselesine Sed cekmek, ve acziyetini Tesbih ile bilmek" olarak dinlemistim bir sohbette..

Bediuzzaman hazretleri talebeleriyle yaptigi bir sohbetten sonra, tovbe istigfar cekmesini bu ayetlerle aciklamis... Allah ondan razi olsun.
iyilikleri Rabbimizden, kotulukleri Nefsimizden bilirsek kurtuluruz ins.

az biraz istifadeli olmustur ins.. nákis fehimimizle bu kadar oldu...
arastirip buldugum baska konularida ekliycem insAllah..
Allah'a emanet olun..
 

GuLSerbeti

Well-known member
Riya Nedir?

Riya konusu hakkinda arastirmalari paylasmak istedim...
istifadeli olmasi temennisiyle...

RİYA

İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma. Bu davranışta bulunan kimseye riyakâr veya müraî denir.

Riya, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapılır. Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır. İnsan şeref ve haysiyetine hakarettir.

Riyakâr kişinin söz ve davranışlarındaki samimiyetsizlikleri, diğer insanlar tarafından kısa zamanda anlaşılır. Bunlara kimse güvenmez.

Riyanın her çeşidi ahlaksızlık olduğu halde, ibadetlerde riyakâr olmak çok daha büyük bir ahlâksızlıktır. Rasûlüllah Efendimiz; Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır, " (Tirmizi, Hudut, 24) buyurmuştur. İbadet, Allah için yapılır. Allah'ın rızası dışında bir amaçla; gösteriş olarak ibadet yapmak, Allah rızasını ortadan kaldırır. Gösteriş için ve bir çıkar düşüncesiyle Kur'ân okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, sadaka vermek, ibadetleri boşa çıkarır. Allah Teâlâ;

"Ey iman edenler! Sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hâli, üzerinde az bir toprak bulunan bir kaya parçasının hâline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır" (el-Bakara, 2/264) buyurmuştur. Şu halde, Allah'ın emrini ve rızasını düşünerek değil de, dindar görünmek için ibadet etmek, âlim ve bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, cömert tanınmak için zekât ve sadaka vermek, riyadan ibaret kötü bir davranışın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:

"Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" (Müslim, Zühd, 38); "Şüphesiz riya şirktir" (İbn Mace, Fiten, 16). ,

Dünyevî menfaat söz konusu olunca ameller boşa çıkar. Yine Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurur: "Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah'a şirk koşmuştur" (et-Tergib ve'r-Terhib, I, 32). Hadis-i Kudsî'de de Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "Ben ortakların ortaklığından en müstağnî olanıyım. Her kim bir iş yapar da, onda, benden başkasını ortak kılarsa onu da, o ortaklığını da terk ederim" (Müslim, Zühd, 46).

Riya çok değişik şekillerde yapılmakla birlikte, bunlarda ortak özellik, dindarlık veya dürüstlük görüntüsü altında, insanlar arasında çıkar sağlamak, şan ve şöhrete ulaşmak arzusudur. Sevmedikleri kişileri seviyormuş gibi görünen, onlara yağ çeken, öven ve böylece menfaat sağlamaya çalışan riyakârlara da bol bol rastlanır.

Allah'a ve insanlara karşı samimi davranarak riyadan uzak durmak mümkün olduğu kadar ibadetleri gizli yapmak, Allah rızasını insanların övgüsü, isteği, yergisi, korkusu ve çıkar düşüncesine tercih etmek müslümanın prensibidir.

Şâmil İA
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=1760
 

GuLSerbeti

Well-known member
Riya nedir, riyadan nasıl kurtuluruz? Teveccüh-ü nas...


“İnsanların medih ve senaları, yönelmeleri,Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer.” Lema’lar

Teveccüh-ü nâs, kulların sevgisine, alkışına, takdirine kapılıp, dünyaya geliş gayesinden sapma hastalığı...

Teveccüh-ü nâs, kendi gibi zavallı bir başka insandan medet bekleme gafleti...

Teveccüh-ü nâs, riyanın davetçisi, rızaya giden yolun en büyük engeli.

Riya, rüyetten geliyor. Yaptığı iyilikleri olabildiğince çok insanın görmesini istemek, gösteriş yapmak, başkaları beğensinler diye bir takım yapmacık hareketlerde bulunmak.

Bir asır sonra gelecek insanları düşünelim. Henüz yokluk karanlıklarında bulunan, kim olduklarını bilmediğimiz bu dünya misafirleri, kader ile tayin edilen vakitleri geldiğinde bir İlâhî lütuf olarak hayat nimetine kavuşacaklar ve yer küresine ayak basacaklar. Yolculuklarının ilk durağı olan ana rahminde dokuz ay terbiye görecek ve bu kâinattaki sonsuz nimet ve ihsanlardan en güzel şekilde istifade etmeleri için nelere muhtaçlarsa onlarla donatılacaklar. Derken yeryüzüne annelerinin kucağında ayak basacak, o şefkâtli sineden akıtılan lâtif sütü, kana kana içecekler.

Derken, büyüyecek, genç olacaklar. Bir iş tutacak, toplum hayatına karışacaklar.

Ve bunlardan büyük bir kısmı, kalabalıklara kapılıp kendilerini unutacaklar; kul olduklarını, misafir olduklarını, yolcu olduklarını hatırlamayacaklar bile. Ve başka rahimlerde beslenmiş ve kendileri gibi âciz, kendileri kadar fâni olan diğer insanların sevgisini kazanmaya can atacaklar.

Toplumun esiri olacak, onların ayıplamasını günahtan önde tutacak, onların beğenmesini rızaya tercih edecekler.

Yolculuğun kabirden sonraki safhalarını düşünmeyecekler. Herkesin kendi derdini tek olarak çektiği kabir âlemini, kimsenin kimseye dönüp bakamayacağı mahşer meydanını ve Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği hesap gününü hatırlamayacaklar bile. Bütün bu safhalarda “desinler”in yahut “demesinler”in beş para etmediğini akıllarına getirmeyecek, his dünyalarından uzak tutacaklar.

İşte kendini unutan ve ebediyet yurdunun azap diyarına doğru âdeta koşar adımlarla giden bu kalabalıkların karşısına peygamberler çıkıyorlar, âlimler, arifler çıkıyorlar ve onlara yanlış yolda olduklarını, bütün gayret ve himmetleriyle anlatıyor ve onları hidayete doğru yönlendirmeye çalışıyorlar.

Kur'an-ı Kerim’de, kavimlerine tebliğ görevi yapan peygamberlerin dilinden dökülen şu hikmetli cümleye birkaç kez yer verilir: “Benim ecrim sadece Allah’a aittir.” Yani, ben sizleri hidayete davet ederken Allah’ın rızasını gözetiyorum ve ücretimi ancak ondan bekliyorum. Ben Allah’ın kulu ve resûlüyüm. Kul olduğum için O’na kullukta azamî hassasiyet gösteririm, resûl olduğum için de Hakk’ın kullarına hakikati tebliğ ederim. Onlar beni dinlemeseler “resûller üzerine, tebliğden başkası yoktur” fermanına yönelir, hidayetin ancak Allah’tan olduğunun idraki içinde gönlümü hoş tutarım. Kulların benden yüz çevirmelerine aldırmam; zira ben kalbimi ancak Allah’a çevirmişimdir. Ben, O’nun rahmetini temsil ederim; benden yüz çevirenler azaba yönelmiş olurlar.

“Allah, mü’minlerden nefislerini ve mallarını Cennet mukabili satın aldı” âyet-i kerimesi insanlık âleminin nazarını Cennete çevirmiş ve o lütûf beldesinin ancak mü’minler için hazırlandığını haber vermiştir. Mü’min olan insan, Cennet mukabili satın alınmıştır. O halde, geliniz başkalarının teveccühüne can atan nefsimizin kulağına bir fısıltı halinde şunu soralım:

İnsanların kendi yaptıkları bir başka cennetleri mi var? O cennet daha mı güzel, daha mı muhteşem? Mahlûka satılmak en azından ayıp değil mi?

Doğum kanunu kimin elinde ise, bizi bu dünyaya O getirdi ve ölüm kanunuyla da bizi ukbâya o göçürecek. Bu kısa dünya yolculuğunda yolcularla oyalanmak, onların takdirlerini kazanmak bize ne fayda verebilir!?..

Sırayla ayrılacağız bu dünyadan ve geride bıraktıklarımız bizi kısa bir süre sonra unutacaklar. Tarihe bu gözle bakabilsek ne kadar ibret sahneleri görürüz! Nerede bir asır öncesinin alkış toplayanları ve onları alkışlayanlar? Nerede o hükümdarlar ve onlar için kasideler yazan, övgüler yağdıran şairler? Nerede o büyük zenginler ve onların eline bakan fakirler?

Bir asır sonra da biz mâzi olacağız ve bir sonraki nesil aynı soruları kendi asırlarının insanlarına soracaklar. Ve derken bir gün, her nefis gibi dünya da ölümü tadacak. Arkasından mahşer ve hesap meydanı. Kişinin en sevdiğinin bile yüzüne bakamadığı o dehşetli meydanda kimden medet beklenilecekse, bugün O’nun dergâhına sığınmak gerek.

Şu var ki, “Allah için sevmek” gibi, “Allah için sevilmek” de meşru ve güzel. İsteriz ki, Allah’ın mü’min kulları bizi sevsinler, O’nun has bendeleri bize yâr olsunlar. O’nun katında şefaati makbûl olanlar bize teveccüh etsinler.

Bu arzu nefsanî değil rahmanîdir.

Toplum hayatı sürecek bir istidat üzere yaratılan insanların, imanlı ve temiz bir toplum meydana getirmeleri ve bu temiz toplumun temiz insanlarının birbirini sevmeleri ne kadar güzeldir!

Prof. Dr. Alaaddin Başar

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=5840

selamlar...
 

hknco

Well-known member
evet bakınız kafamdan ceavb yazmıyorum :)


Efendimiz sallahualeyhi vesellem hakkında iki şeyden kolay olanı yapardı diyorlar. şimdi İnsaları rahatlatmak lazım yani insanları bıktırmak yanlış. Evet kesin ve net farz ibadetlerde riya olmaz. Nasıl olsun Şimdi mesela

Evvela , riya oluyor başkaları beni görüyor diye cemaatimi terketsin ?

saniyen , aman riya olur farzları gayet kısa kılayım mı desin ?

salisen , aman riya olur herkes gibi kılayım mı desin ?


bunlara gerek yok. Allah cc emretmiş bende kılıyorum. Zaten bu bana farz her müslüman kılıyor. Herkes gibi bende kılıyorum. Rabbimi anıp ona hamd ediyorum. der rahat eder yoksa şeytan bir yakalar sağ taraftan künde üstüne künde ...

Önce der hakan camiye en son git riya olmasın imamın arkasında durma tevazu göster ... en arka saflarda dur ... göze batma ... kimse farkına varmasın ... hemen selam verir vermez camiden çık ... aman hakan dikkat et ... birde şirke düşersen cemaatin hoşuna gitsin diye namaz kılıyorsan ... sen tek kıl daha hayırlı ... hakan sen evde de kılma gece kıl kimse görmesin ...,

ee kimse dini galebe edemez en sonun da o adam namazı bırakır. Kişi kılacak Farzlarda riya olmaz . Hatta buna sünnetleri de soksam desem öyledir. haddimi aşmış olurum ama onlarda da olmaz ... hele şu devirde millet namaz kılanı oruç tutanı ayıplıyor :S nasıl riya olsun. Öyle memleketler avr namaz kılmaya gidemiyor kişi utanıyor ayıplanırmıyım diye .....
 
Üst