Bediüzzaman'ın uyku kültürü
01 Aralık 2010 / 07:58
Bediüzzaman Hazretleri, talebesi Refet Beyin sorusu üzerine uykunun üç çeşidinden bahseder. Bunlar...
Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Hazretleri, talebesi Refet Beyin sorusu üzerine uykunun üç çeşidinden bahseder. Bunlar; gaylûle, feylule ve kayluledir.
Gaylule; fecirden yani tan vaktinden, tan ağarmaya başladıktan sonra kerahet vakti bitinceye kadar olan bir zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu vakit rızık için çalışmaya başlamaya en uygun ve çok verimli bir vakittir. Güneş yükselmeye başlayıp ortalık ısınmaya başlayınca insana çökecek olan rehavet rızka zarar vereceğinden ve bereketsizliğe de sebep olacağından bu vakitteki uyku sünnete de aykırıdır. “Evinden erken çıkanın işi bereketli olur” (Bezzar) hadis-i şerifi bunlardan bir tanesidir. Atalarımız da bununla ilgili olarak; “erken kalkan yol alır” ifadesini kültürümüze kazandırmışlardır. İnsanın zihnen ve bedenen en dinç olduğu çok değerli bir vakti uyuyarak geçirmesi elbette doğru olmayacaktır. Bu vakitte ders çalışan bir öğrenci çok başarılı olacak, işine başlayan bir kimsenin de rızkı bereketlenecektir. Bunu herkesin tecrübe ederek görmesi mümkündür.
Feylûle; ikindi namazından sonra, güneş batana kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku insanı sersemleştirir, o günkü ömrü maddi yönden kısaltır, ayrıca da maddî ve mânevî olarak o günün kazançları çoğunlukla ikindiden sonra görüldüğünden, o vakti uykuyla geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçer, güya o gün yaşanmamış gibi olur. Sabahtan işe başlayan bir kimsenin ikindi vakti tam da paydos ve ücret alma vaktidir. Ücret almaktan geri kalmayı, rızkı ve ömrü noksanlaştırmayı elbette kimse arzu etmez.
Kaylûle ise; kuşluk vaktinden başlayarak öğleden biraz sonraya kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku, gece teheccüt namazı kılmak için kalkmaya sebebiyet verdiğinden sünnettir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı artırır. Çünkü bu uykunun yarım saati, iki saat gece uykusuna bedeldir. Yani günde insanın ömrüne bir buçuk saat ilâve etmektedir. (Lem'alar, Sayfa 269 - Müşkilü'l-Âsâr, Tahavî, 2/13) Arap Yarımadasında gündüzleri güneş çok tesirli olduğundan sıcak olan öğle vakitlerinde uyumak âdet edinilmiştir. Arapların Endülüs Emevi devletini (756-1492) kurdukları İspanya’da da aynı âdetin kaim olduğu ve adına da “siesta” dendiğini bilinmektedir.
Bediüzzaman’ın uyku düzenini de yakın talebesi Bayram Yüksel’den dinleyelim:
"Üstadımız, bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yer ve az uyurdu. Bize de derdi ki: 'Fıtrî uyku beş saattir.' Geceleri sabaha kadar dua, niyaz ve ibadette bulunurdu. Yaz ve kış âdetini hiç değiştirmez, teheccüd namazını devamlı kılar, münacaat ve evradlarını asla terk etmezlerdi. Hem Isparta'da, hem Barla'da, hem Emirdağ'da, komşuları bizlere, 'Ne zaman Üstadın evine geceleri baksak, Üstadın odasında ışık yandığını görür, hazin edasıyla dua ettiğini duyardık' derlerdi. Üstadımız her zaman abdestli olurdu. Üstad duhâ namazını da hiç geçirmezdi. Bu namazı güneş doğduktan 45 dakika sonra kılardı.” (Son Şahitler, 3. Cild, s. 31)
01 Aralık 2010 / 07:58
Bediüzzaman Hazretleri, talebesi Refet Beyin sorusu üzerine uykunun üç çeşidinden bahseder. Bunlar...
Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Hazretleri, talebesi Refet Beyin sorusu üzerine uykunun üç çeşidinden bahseder. Bunlar; gaylûle, feylule ve kayluledir.
Gaylule; fecirden yani tan vaktinden, tan ağarmaya başladıktan sonra kerahet vakti bitinceye kadar olan bir zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu vakit rızık için çalışmaya başlamaya en uygun ve çok verimli bir vakittir. Güneş yükselmeye başlayıp ortalık ısınmaya başlayınca insana çökecek olan rehavet rızka zarar vereceğinden ve bereketsizliğe de sebep olacağından bu vakitteki uyku sünnete de aykırıdır. “Evinden erken çıkanın işi bereketli olur” (Bezzar) hadis-i şerifi bunlardan bir tanesidir. Atalarımız da bununla ilgili olarak; “erken kalkan yol alır” ifadesini kültürümüze kazandırmışlardır. İnsanın zihnen ve bedenen en dinç olduğu çok değerli bir vakti uyuyarak geçirmesi elbette doğru olmayacaktır. Bu vakitte ders çalışan bir öğrenci çok başarılı olacak, işine başlayan bir kimsenin de rızkı bereketlenecektir. Bunu herkesin tecrübe ederek görmesi mümkündür.
Feylûle; ikindi namazından sonra, güneş batana kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku insanı sersemleştirir, o günkü ömrü maddi yönden kısaltır, ayrıca da maddî ve mânevî olarak o günün kazançları çoğunlukla ikindiden sonra görüldüğünden, o vakti uykuyla geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçer, güya o gün yaşanmamış gibi olur. Sabahtan işe başlayan bir kimsenin ikindi vakti tam da paydos ve ücret alma vaktidir. Ücret almaktan geri kalmayı, rızkı ve ömrü noksanlaştırmayı elbette kimse arzu etmez.
Kaylûle ise; kuşluk vaktinden başlayarak öğleden biraz sonraya kadar olan zaman dilimini ihtiva etmektedir. Bu uyku, gece teheccüt namazı kılmak için kalkmaya sebebiyet verdiğinden sünnettir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı artırır. Çünkü bu uykunun yarım saati, iki saat gece uykusuna bedeldir. Yani günde insanın ömrüne bir buçuk saat ilâve etmektedir. (Lem'alar, Sayfa 269 - Müşkilü'l-Âsâr, Tahavî, 2/13) Arap Yarımadasında gündüzleri güneş çok tesirli olduğundan sıcak olan öğle vakitlerinde uyumak âdet edinilmiştir. Arapların Endülüs Emevi devletini (756-1492) kurdukları İspanya’da da aynı âdetin kaim olduğu ve adına da “siesta” dendiğini bilinmektedir.
Bediüzzaman’ın uyku düzenini de yakın talebesi Bayram Yüksel’den dinleyelim:
"Üstadımız, bir insana kâfi gelmeyecek kadar az yer ve az uyurdu. Bize de derdi ki: 'Fıtrî uyku beş saattir.' Geceleri sabaha kadar dua, niyaz ve ibadette bulunurdu. Yaz ve kış âdetini hiç değiştirmez, teheccüd namazını devamlı kılar, münacaat ve evradlarını asla terk etmezlerdi. Hem Isparta'da, hem Barla'da, hem Emirdağ'da, komşuları bizlere, 'Ne zaman Üstadın evine geceleri baksak, Üstadın odasında ışık yandığını görür, hazin edasıyla dua ettiğini duyardık' derlerdi. Üstadımız her zaman abdestli olurdu. Üstad duhâ namazını da hiç geçirmezdi. Bu namazı güneş doğduktan 45 dakika sonra kılardı.” (Son Şahitler, 3. Cild, s. 31)