Marifetullah İlmi

akna

Well-known member
ÖNCE İLİM

İlim en üstün amel, ilmi araştırma ise en büyük cihad olarak vasıflandırılmıştır. İlimden ayrı kalmak da manen ölmek şeklinde tarif ediliyor.

“Amellerin hangisi daha üstündür?” şeklindeki bir suale, Resulullah Efendimiz (asm) şu cevabı verir: “Allah’ın isim ve sıfatlarını bildiren ilim her şeyden üstündür.”
Suali soran kişi: “Ey Allah’ın yüce peygamberi, biz ilmin faziletini sormadık, emellerin en üstününü sorduk. Siz ise ilim diye cevap verdiniz” deyince, Peygamberimiz (asm) şöyle devam etti: “Allah’ı bildiren ilimle birlikte olan amel, ne kadar az olursa olsun insana fayda verir. Allah’ı tanımadan işlenmiş ameller ise insana fayda sağlamaz” 1

Bu hadis-i şerif, aynı zamanda, insanın bu dünyaya gönderiliş gayesine de ışık tutmaktadır. İnsan, dünyaya, ayet-i kerimede de beyan buyrulduğu gibi, ancak Allah’a iman ve ibadet etmek için gönderilmiştir.2 Allah’a inanmak ve ibadet etmek ise, ancak ilimle mümkün olur. İnançsızlığa ve dinsizliğe sapmak için bilgiye hiç ihtiyaç yoktur. Fakat inanmak için mutlaka bilgi gerekir. İnsan, kendisini yaratan ve ihtimamla besleyip büyüten Yüce Rabbi’nin (cc) sıfatlarını ve isimlerini bilmeli, öğrenmelidir ki, O’na inanç ve muhabbetle bağlanıp ibadet edebilsin. Nitekim, Ayetü’l Kübra’nın Mukaddimesinde Allah’a imanın ve marifetullahın (Allah’ı tanımanın) insanın yaradılış gayesi olduğu belirtildikten sonra, şöyle devam edilmektedir:

“Evet, fıtraten (yaradılış itibariyle) daimi bir hayat ve ebedi yaşamak isteyen ve hadsiz emelleri ve nihayetsiz elemleri bulunan biçare insana, elbette o hayat-ı ebediyenin üssü’l-esası (temeli) ve anahtarı olan iman-ı billah ve marifetullah ve vesilelerinden başka olan şeyler ve kemalatlar, o insana nisbeten aşağıdadır. Belki çoğunun kıymetleri yoktur. ” 3

Aslında, hangi ilim olursa olsun, bir cihette “marifetullahın vesilesi” olarak telakki edilebilir. Bilhassa fen ilimleri, Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tecellileri demek olan kainat kanunlarını inceledikleri için, bu kanunları öğrenmek, aynı zamanda allah’ın sanatını öğrenmek ve bu sanatın sahibini tanımak manasına gelebilir. Yeter ki, bu ilimleri okuyan kimse, elde ettiği bilgilere bu gözle baksın..

İşte insanın asıl ihtiyacı, bu bakış açısını kazanabilmektir. Böyle bir bakış açısı, bütün Esma-i Hüsna’nın bu âlemdeki tecellilerini açıklayan, iman ve Tevhid hakikatlerini ders veren, tahkiki iman usullerini öğreten eserlerle kazanılır ve onları devamlı okumak suretiyle muhafaza edilip geliştirilir. Böyle bir ilmi meşguliyet, kâinattaki bütün meselelerden daha üstün ve ulvi bir vazifedir. Hele bu mevzuda araştırmalar yaparak insanlığa faydalı ve iki cihan saadetini netice veren hakikatlerin neşrine vesile olmak, dince en mukaddes sayılan bir hizmettir ki, Hz. Muaz bin Cebel’in (ra) “İlmi araştırma yapmak en büyük cihaddır” 4 sözü, bu hakikate işaret etmektedir. Bilhassa günümüzde “i-layı kelimetullah” (Allah’ın sözünü yüceltmek) vazifesinin en birinci vasıtası, böyle çalışmalar olsa gerektir.

Marifetullah ile, iman ilimleri ile meşgul olmak aslında manevi hayatımız için vazgeçilmez bir faaliyettir. Mademki Cenab-ı Hakk insanın yaradılışının gayesi olarak iman ve marifetullahı koymuştur; o halde marifetullah, insanın manevi hayatı için en başta gelen gıda hükmündedir. Maddi hayatımızın devamı maddi gıdaların devamlı olarak alınmasına bağlı ise, manevi hayatımız da, manevi gıdaların devamlı olarak alınmasını gerektirir. Maneviyat büyüklerinden Fetih bin Said el-Musuli, bu hususa şöyle işaret etmiştir: “Hasta yemek, içmek ve tedavi edilmekten men edilirse ölür. İşte kalb aynen bir hasta gibidir; Üç gün üst üste ilim ve hikmeti almaktan alıkonursa manen ölür.”

Manevi büyüğünün bu ikazı , bize marifetullahı esas alan ve tahkiki imanı ders veren eserlerle devamlı olarak, her gün haşir neşir olmamız gerektiğini göstermektedir. Yaradılış gayemize ancak bu şekilde erişebileceğimiz gibi, manevi hayatımızı da ancak böylece besleyip muhafaza etmiş oluruz.

1-İhya-i Ulum 1:92
2-Zariyat Suresi 56
3-Ayetü’l Kübra s.10
4-İhya-i Ulum 1:117
 

akna

Well-known member
PEYGAMBER MİRASI


Peygamberlerin bıraktığı miras ilimdir. İlim arayan kimseye Allah cc cennet yolunu kolaylaştırır. İlim için bir araya gelen topluluk kalb huzuruna ve Allah’ın rahmetine erer.
Peygamber Efendimiz (asm) Müslümanları daima ilme teşvik etmiş, birçok hadislerinde ilmin ehemmiyetine dair beyanlarda bulunmuştur.
Bu hadislerden birinde Peygamberimiz (asm), ilmin bir peygamber mirası olduğunu şöylece ifade buyuruyor: “Peygamberler mal ve para miras bırakmazlar. Onların bıraktığı miras ilimdir. Kim ilmi elde ederse, büyük bir nasibe, yüksek bir dereceye ulaşmıştır.” 1


Cenab-ı Hakk da, Resul-ü Ekrem’ine, ilmi fazlasıyla istemeyi emir buyurmuştur. Bir ayet-i kerimede: “De ki: ‘Ya Rabbi ilmimi arttır’”2 şeklinde buyrulmuştur. İbni Mes’ud (ra) bu ayeti okuduğu zaman “Allah’ım ilmimi, imanımı ve yakinimi arttır” şeklinde duada bulunuyormuş.


İlimlerinde en faziletlisinin, Allah’ın sıfatlarını iyi bildiren ilim olduğunu, önceki bölümde bir hadisi şeriften naklen zikretmiştik. Bu hakikat, Kur’an’ın ve peygamberimizin ilme teşvikleriyle birlikte dikkate alındığında, bilhassa günümüz Müslümanlarının tahkiki iman ilimleri ile meşgul olmasındaki fazilet ve ehemmiyet daha iyi anlaşılır. Bu ilimleri elde etmek için bir araya gelen toplulukların kalb huzuruna ve rahmete ereceklerini ve Allah cc nezdinde hayırla zikredileceklerini ise, Peygamberimiz (asm) şu hadis-i şeriflerinde müjdelemektedir: “İlim aramak için bir tarafa yönelen kimseye Allah cc cennet yolunu kolaylaştırır, Allah’ın kitabını okumak ve birlikte onu incelemek için, Allah evlerinden birinde veya başka bir yerde bir araya gelen topluluğa, Allah muhakkak kalb huzuru verir, onları rahmet ve lütfuna gark eder. Onların etrafını melekler sarar ve Allah, onları mele-i alada, indinde bulunanlara hayırla zikreder. ”3


Ebu Derda’nın rivayet ettiği bir başka hadis-i şerif de aynı istikamette müjdeler taşımakta ve ilim tahsil edenin, meleklerin himayesine mazhar olacağını bildirmektedir: “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah ona cennet yolunu kolaylaştırır. Meleklerde ilim tahsil eden kimseye kanatlarını yayarlar.”4


Bir başka rivayette ise, ilim tahsil etmenin geçmiş günahlara kefaret teşkil edeceği bildirilmekte ve “Muhakkak Allah, melekler, yer ve gökte bulunanlar, hatta sudak balıklar bile insanlara hayrı öğreten kimse için istiğfar ve dua ederler ” buyrulmaktadır.5

İlmin nereden ve kimden geldiğine bakılmaz. Mühim olan, ilmin insanı hayra ve hakikate ulaştırmasıdır. Peygamberimiz, “Hikmet mü’minin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa onu almaya herkesten daha layıktır” buyurmaktadır.6


İlmin insanı hayra ve hakikate ulaştırıp ulaştırmadığı ise, insanın kalbindeki Allah korkusundan belli olur. İlim, eğer insanı Rabbini daha çok tanımaya sevk ediyorsa, o takdirde insanın, kainatı kudret elinde tutan Rabbinden daha çok korkması ve hareketlerine daha dikkatli bir şekilde çeki düzen vermesi gerekir. Nitekim ayet-i kerimede: “Allah’ın kulları içinde, Allah’tan korkanlar ancak âlimlerdir” buyrulmuştur.7

Müfessirler bu ayetin tefsirinde şöyle diyorlar:
“Kâinata ibret nazarıyla bakarlar. Varlıkların yaradılışındaki harikaları ve hikmetleri tefekkür ederler. Bu tefekkürlerinde Cenab-ı Hakk’ın kudret ve azametini müşahede ederler. Bundan da kalblerinde manevi bir zevk ve lezzetli, İlahi bir korku husule gelir. Ve Cenab-ı Hakk’ın bütün noksanlardan münezzeh olduğunu müşahede ederler. ”

İşte, Kur’an’ın ve hadisin bu ikaz ve teşvikleri, bize Allah cc sevgisi ve korkusunu kazandırarak önümüzde iki dünya saadetinin kapılarını açacak olan yolu, ilim olarak göstermektedir. Allah’ın verdiği akıl ve kabiliyetleri, O’nun ve Resulünün bu teşviklerine uyarak kullanabilenlere ne mutlu!



1- Ebu Davud, İlim:1
2- Taha Suresi:114
3- İbni Mace. Mukaddime:17
4- A.g.e.
5- A.g.e. Mukaddime:20
6- Kesfü’l-Hafa, 1:1159
7- Fatır Suresi :28



alıntı​
 
Üst