M.Fethullah Gulen hocaefendi:Risalei Nur sadeleştirilemez

mozbursa

Active member
M.Fethullah Gulen hocaefendi:Risalei Nur sadeleştirilemez

M.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bazı talebelere Risale-i Nur'u anlamak üzere ve sadeleştirme hakkında sohbetinde, talebelerin kaydettiği bazı beyan ve ifadeleri:

Arapça'da 62.000 kelimenin Türkçe karşılığı yoktur. Siz isteseniz de tam tercüme yapamazsınız. Mesela Rububiyet, Uluhiyet..., gibi. Bu kelimelerin karşılğı yoktur. Arapça'dan tercüme kesinlikle orjinal olmaz ve mana bozulur. En az verim de maalesef Türkçe tercümede olmaktadır. Risaleleri anlamak için sadece dilde ısrar etmemelidir. Biraz sabır, azıcık gayret ve dikkat inşallah hedefe ulaştırır.

Kitap sadeleştirme speküle bir meseledir, mevzudur. Tercüme edilen eserler bir bakıma incil akibeti gibidir. Her sadeleştirmede bir çok tavizler verilir. Ve açılan kapı kapanamaz. Risalelerin en ağır yerleri ya Medrese-i Yusufiye'de ya da 10-12 hastalığın insanın üzerinde abandığı dönemlerde katip usulü yazılmıştır. (Katip usulü demekle; Hocaefendi Nurların tamamen ihtiyarı haricinde mahza İlham-ı İlahî olduğunu beyan etmektedir.) Yazılışında dahi bir hikmet vardır. İslam'a doymuş ve dolmuş insanlar olmak için bu kitapları mukayeseli olarak en az 5 (beş) defa okumak gereklidir. Bir ara 3 (üç) defa okunsa da olur demiştim ki Üstadım beni rüyada iken ikaz etti tekrar bu sayıyı beşe çıkardım. Kitapları iyi bilen ağabeyleri ve kardeşleri bulmaya çalışın ve mütalaa edin. Risale-i Nurlar çok kıskançtır ve kendine aşık olmayana yüzündeki peçeyi sıyırmaz. Müellifi Muhteremin neşredilmemiş kitaplarından tutun da; Lenin'e, Freud'a, Marks'a kadar hepsini okudum. Dedim ki; onların yollarını taktiklerini de öğreneyim. Ama şimdi diyorum ki; bu kitapları (Risale-i Nurları ) en az beş defa okuyun, başka bir şey istemez!... Risaleleri şu zamanda iyice anlamadan başka şeylere tevessül ederseniz; bir yerde mutlaka mantık hatası yaparsınız. Eğer siz İstanbul'da üçlerin, Urfa'da ikilerin elle sayıldığı bir dönemi idrak etseydiniz, şimdiki şu halde şükreder ve vefa ne demek o zaman anlardınız. Risaleler okyanus gibidir... Bazı yerleri sahil kıyısı gibidir. Bazı yerleri 25-30 metre gibidir, -ihtisas ister. Bazı yerler vardır ki bir kaç yüz metredir ve kalp ve ruhun derece-i hayatına çıkmayan orada yüzemez. Bazı yerler bir kaç bin metre derinlikteki yerlere benzerler. Kalbi nefsine, cesedi midesine galebe edemeyenler oralarda yüzemezler. En büyük transatlantikler dahi Guamm çukurundaki merkezkaç kuvveti riskini göze almazlar. Bazı yerler Allah'ın kainata va'zettiği mizana ayna olarak Everest tepesinin zıddı. Guamm çukuru gibi derindir ki (11.000m.) orada yüzmek için Vekil-i Müceddit-i Elf-i Salis-i Aşr olmak; öyle bir dalgıç olmak lazımdır.
 

YILDIZNAME

Well-known member
Bencede sadeleştirilmemeli. İlk tanıştığımda benimde hiç bir bilgim yoktu okudukça anlamaya ,geniş bakmaya,derin düşünmeye başladığımı fark ettim bütün hayatımı değiştirdi hiç zorlanmadım sadakatle okumak, tekrar tekrar okumak gerekiyor gün geliyor öğrenmiş oluyorsunuz.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
bu açıklmaya göre biz biliyoruz ki tercume hiç bir zaman orjinaligini korumaz muhakkak eksiklikleri yansıtır..örnegin orjinali arapça olan bir eser farklı dillere çevrilse tam olarak çevirisi yapılmış olmaz..bu butun eserler için aynıdır...çeviri yapanın iki dile hakim olması ise hataları yok etmez en aza indirir...
ama ben risalelerin farklı bir çok dile tercume edildigini biliyorum..bu yoruma göre tercume edilmesi hatalı degil mi? sadeleştieilmesi yapılmaması söylenen bir kitabın farklı dillere tercume edilmesinde çelişki yok mu..?
ben bu yazıyı bu yuzden anlamadım...

Kardes bu soylediginiz sey sadece Risale-i Nur kulliyati icin degil Kuran-i Kerim içinde gecerlidir.

Bir eserin cevirisi hic bir zaman orijinalinin yerini tutmaz.

Ama bu demek degildir ki Kurani Kerim sadece arapca olup diger dillere cevirilmeyecek. Bugun gunumuzde Kurani Kerim'in yüzden fazla türkçe meali mevcut. Mealler orijinali yansitmiyor deyip, meali okumamak buyuk bir kayiptir. Tefsirlerde okunmalidir lakin Kurani Azimussanda ne yazdigini anlamak icin meal okumak sarttir.(veya arapca ogrenmek)

Risale-i Nurlara gelince,
Risaleler ustadin doneminde de yabanci dillere cevirilmeye baslanmisti, ve ustad memnuniyetini dile getirmistir.

Muhakkak orijinalin verdigi hazzi vermeyecektir ama risalelerin nesri icin, daha cok insana ulastirilabilmesi icin yabanci dile cevirilmesi sarttir.


Yurt disinda ikamet eden biri olarak sunu diyebilirim:

bi cok yabanci arkadasimiz risale i nurlarla tanistiginda (yabanci dile cevirilmis risaleleri okuduklarinda), iclerinden bazilari, bu eserlerin ehemmiyetini cok kisa zamanda kavrayip, türkoloji bölümlerine yazildilar. Suan turkce ogrenip, risaleleri orijinal dilde okuma cabasindalar.

Fakat diger bir kismi ise, cevirilerden okumaya devam ediyor ve bundan buyuk bir haz duyuyor.
Ama, risaleleri orijinal dilinde okuma sansi bulmus biri olarak, yabanci dile cevrilen eserleri okudugumda, ben sahsen ayni zevki almiyorum.

Bu nedenle, elbetteki orijinal eserin yerini ceviri tutamaz, mumkunati oldugu surece orijinalinden okunmali, lakin daha fazla insana ulasabilme adina ceviriler devam etmelidir.
 

Enver1

Well-known member
işte ben de tam bu konuya degilmek istiyordum
ben ne kadar arapça ögrensemde kuranı okuyup anlayacak seviyeye gelemiyorum..çunku anlamak için sadece dil gerekmiyor..tarihi bilgi o dönemin şartları, psikolojik etkenler vs vs bir suru etken var bilmem gereken bu yuzden meale ve tefsire başvuruyorum herkes gibi..,

risalelerde böyle degil midir..?
neden risalelerde sadeleştirilmeye gidilmiyor.?
bunu anlamıyorum..
bu bir eleştiri degil
sadece anlayış kıtlıgı...

yok est ne demek olur mu hiç..
risalelerin şerhleri oluyor anlatan izah eden kitaplar var onlardan faydalanılabilir,bende bazen onları okuyorum malesef çoğu yerini bende anlamakta güçlük çekiyorum..
veya bilen bu konuda yetişmiş kişilerle mütalaa edilebilir..keşke bu tip izah eden açıklayan kitaplar daha çok çıksa...
 

faris

Well-known member
risalelerde böyle degil midir..?
neden risalelerde sadeleştirilmeye gidilmiyor.?
bunu anlamıyorum..
bu bir eleştiri degil
sadece anlayış kıtlıgı...

değerli kardeşim;

Öncelikle sözlerinize hiç dikkat ettiniz mi ?

Tercüme etmek ile sadeleştirmek arasındaki farkı ben mi yanlış biliyorum yoksa türkcede anlamdaş kelimeler mi bunlar?

Zati aslı türkçe olan bir eseri hangi dile tercüme edeceksiniz veyahut hangi dile cevrilmesini istiyorsunuz ? veya sadeleştirilmesini ?

Zamanın eskittiği bir dile dönen türkçemizde bazı kelimeler yenilenmiş (eskitilmiş) bazı kelimeler sırf arapca olduğu için değiştirilip yerine avrupa dillerinin homojeninde kelimeler getirilimiş..

Birini seversiniz sevdiğiniz kişiyi daha iyi anlayabilmek için yanınız da bir danışmanmı tutarsınız size sevdiğinizi anlatsın diye? Yoksa sevdiğiniz le vakit geçirerek onu daha iyi anlamaya mı çalışırsınız ?

Bir çok ilişkide böyle son bulmamış mıdır? İki genç birbirini sever sonrasında dünya meseleleri yüzünden birbirlerine zaman ayırmazlar sonunda iş kavgalara ayrılığa gelir nedeni basit değil mi?

Hem çok istiyorsanız alın elinize sözlüğü sadeleştirin elma yerine biber koyun sonra ben elma yemek istedim biber çıktı deyin...

Sadece vakit ayırın.. Ve yazarı müellifinin istemediği bir hususu yazarının hürmetine hiç olmasa müellifinin hatrına dile getirmeseniz ? Bunun yerine müellifi ustad bediüzzaman said nursinin tavsiyerlerine talebelerinin tavsiyelerine uysanız en hayırlı yol bu olmaz mı? Onlar bizden daha akıllı ve daha iyi bilmiyor lar mıydı? Hangi yolun hayırlı olduğunu biz mi ÇOK BİLİYORUZ?
 

Huseyni

Müdavim
dogru aamaa tercumeyle sadeleştirmeyi tek karıştıran ben olmasam gerek örnegin;

M.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bazı talebelere Risale-i Nur'u anlamak üzere ve sadeleştirme hakkında sohbetinde, talebelerin kaydettiği bazı beyan ve ifadeleri:

Arapça'da 62.000 kelimenin Türkçe karşılığı yoktur. Siz isteseniz de tam tercüme yapamazsınız. Mesela Rububiyet, Uluhiyet..., gibi. Bu kelimelerin karşılğı yoktur. Arapça'dan tercüme kesinlikle orjinal olmaz ve mana bozulur. En az verim de maalesef Türkçe tercümede olmaktadır. Risaleleri anlamak için sadece dilde ısrar etmemelidir. Biraz sabır, azıcık gayret ve dikkat inşallah hedefe ulaştırır.

kitap okumadan maksat onu anlamaktır.ki kitap yazarlarıda muhakkak ki eserlerinin anlaşılması insanların ondan faaydalanmasını murad eder..faraza
ben 50 yaşında bir ev hanımıyım ilkokul mezunuyum ve risaleyi anlamak istiyorum. malum herkes medresede egitimde almıyor..okuyorum fakat egitimimden sebep anlayamıyorum.
kılavuzla kitap okumak kolay bir iş mi?
ya da bu kelimeleri anlamak...
ki biz risalelerde kelimeyi anlamaya çalışırken hakikati, ifade etmek isteneni kaçırıyoruz ki benim bunu yapmaya becerim yok..ve egitimimde buna musait degil.
ne diyeceksiniz bana,
ABLA SEN RİSALE OKUYAMAZSIN MI?
SÜREKLİ ANLAAYANLARIN PEŞİNDEN Mİ KOŞMALIYIM..NE KADAR ANLATABİLİR Kİ BANA..BİR SAYFA İKİ SAYFA NE KADAR...
.sadeleştirilmiş yayınlar sunsanız biz gibi insanlara çok mu? heran birilerine mi muhtaç olalım...
AMAAA siz yine de sadeleştirme yapamayız diyorsanız bizde risale okumayız vebalini siz ödeyin..
saygılar...

Okumaktaki tek gaye anlamak olsaydı bu ablamıza hak verirdik. Üstad risaleler sadece akla hitap etmez diyor. Ve insanında sadece akıldan ibaret bir varlık olmadığını söylüyor. Anlamasa da kalben, ruhen vs. hissedar oalcağını söylüyor. Ve bir insan sabırla ve samimiyetle bu risaleleri bir süre okusun, anlamaması yani en azından hiç anlamaması mümkün değil. İlim fedakarlık ister. Sadeleştirme 2.3. şahısların anladıklarıdır. Kaynaktan kendi hisseni almak varken neden başkalarının anladıklarıyla yetinilsinki ? Hem piyasada o kadar yardımcı kaynak var risaleler hakkında onlardan da faydalanılabilir eğer illede anlamaksa mesele. İllaki birilerinin hocalık yapmasına gerek yok.
 

mihrimah

Well-known member
Risaleler roman, benzeri veya şiir gibi değil ki sadeleşirme, tercüme yapılsın. Anlatılmak istenen tema bir değildir. Herkes kendi ihtiyacına binaen bişeyler anlar. Şunuda ifade etmek isterim anlamak sabırla okumak ister.
Mesela; ben de sizin gibi okurum, eşimle bir mevzuyu mütalaa yapmak istesem onun çıkardığı manalar daha orjinal ve yerinde gelir. Bana bunu anlamam için yardımcı olur musun dediğim de hayır sabırla oku, risale kendini sana açsın anlatılmayla biryere varamazsın diyor.
Sizi tenzih ederim; bazen hazıra konmak isteriz, bilgiye daha çabuk sahip olmak isteriz, zahmetsizce... oysa, zahmette rahmet vardır.
Bazı şeyler belli zamanda yapılır, biz o zamanı büzüp daha kısa dilimde yapamayız. Aynı durum risaleleri anlamak içinde geçerlidir.
 

YILDIZNAME

Well-known member
Okullarda anlam ve önemini bilemediğimiz halde bir çok kelime,terim, tanım ve formül öğrenmek için kafa yorduk ezberledik niye sınıf geçmek için çoğunu günlük hayatta kullanmadan unuttuk. Cennet ucuz değil ebedi bir hayatı kazandıracak iman hakikatlerini okuyup ,anlamak ve kafa yormak zor gelmemeli hem latin kökenli türkçedeki kelime sayısıda o değerli eseri sadeleştirmeye yeterli değil ,az bir kelimeyle sadeleştirerek anlam derinliğine inmeden okuyup geçmek yerine neden yazıldığı haliyle okuyup kelime hazinemizi zenginleştirip fikrimizi,ufkumuzu,anlayışımızı ve bilgilerimizi de genişleterek kendimize kalite getirmiyoruz.İngilizce bilirsek artımız oluyor bir lisan bir insan diyoruz arapça ve farsçadan oluşan osmanlıcayı da öğrenmeye ve anlamaya çalışalım ne eksiğimiz olur ?Güneşe şems,aya kamer ,tohuma habbe desek, denildiğini öğrensek ne kaybederiz?
Ben risaleyi nurları okudukça her geçen gün artan kelime sayımla karşılaştığımda boş gözlerle bakmayacak kadar hadisi şerifleri de ayeti kerimeleri de anlamaya başladım.Hem Allah için öğrenirken zorlanmak çok kıymetli ibadet hükmünde hemde inanın Rabbim kolaylaştırıyor.
 

iyinesil

Well-known member
"Risale-i Nurlar çok kıskançtır ve kendine aşık olmayana yüzündeki peçeyi sıyırmaz."
Risale-i Nurları yazarken üstadımız,Kurani metodu almış.Devrimiz tembelliğin, tenperestliğin,samimiyetsizliğin...saltanatının sürüldüğü bir dönem yazık ki...Oysa Kuran ve onun tefsiri hükmündeki eserler -özellikle risale-i nur-layıkıyla okunmak ve hayatımıza rehber edinmek içindir...Samimiyetle okunmaya devam edilmeli...Nikabını açacaktır...Rabbim yaşayanlardan eylesin...
 

faris

Well-known member
değerli kardeşim min-el aşk;

sözlerime olan cevabınızda sadece girişde kullanmış olduğum vurgulamayı ele almışsınız.. devamında iddamı ispata dönüştürmeye çalışmıştım, ispatlarıma mukabele yerine hocaefendinin tavsiyesini buyurmuşsunuz; Hocaefendinin düşüncesine saygılı olduğum gibi sizlerin arzu ve isteklerinize saygılıyım,

Ancak risale-i nurların sadeleştirilip neşredilmesini bir kolaylık bir ilim bir çalışma olarak değerlendirmek mümkün değildir. Lakin öyle bir şey söz konusu olsaydı cephe de insanlık için risaleyi neşredenler böyle zor şartlarda bile insanlar için bunları yazmışlar okunsun, bilinsin diye hatta matbayı kullanmışlar, hatta başka dillerde neşretmişler... Bütün bu gayret ve çaba insanlar öğrensin diye yapılmışken onlar bilmiyorlar mıydı risale-i nurları yalınlaştırmayı ... Bu hususta bana başta Risale-i Nur da olmak üzere ustad bediüüzaman ve talebelerine ait sadeleştirilmeli yönünde bir tavsiye bir sevk bir işaret gösteriniz, bende sizin gibi sadeleştirilmesini taleb ve dava edeyim..

İslamiyette cemaat esastır. Başta Kuranı Hakikatte ve Sünetti Seniyye de gördüğümüz üzere cemaatin önemi vurgulanmakta. Cemaat olmak bu kadar önemli hatta bu zamanda bu kadar elzem iken biz asla cemaatleşmeyi başkalarına muhtac olmak olarak nitelendirmemeliyiz.. Siz birilerine islamın bir harfini öğretmeyi hizmeti kuraniye olarak görmezmisiniz ? Büyük bir ihtimal görürsünüz işte ölede islam cemaati islamın bir harfini öğretmek için canını malını bu uğurda feda etmeye hazırdır..
 

akna

Well-known member
biz risalelerde kelimeyi anlamaya çalışırken hakikati, ifade etmek isteneni kaçırıyoruz ki benim bunu yapmaya becerim yok..ve egitimimde buna musait degil.
ne diyeceksiniz bana,
ABLA SEN RİSALE OKUYAMAZSIN MI?
SÜREKLİ ANLAAYANLARIN PEŞİNDEN Mİ KOŞMALIYIM..NE KADAR ANLATABİLİR Kİ BANA..BİR SAYFA İKİ SAYFA NE KADAR...
.sadeleştirilmiş yayınlar sunsanız biz gibi insanlara çok mu? heran birilerine mi muhtaç olalım...
AMAAA siz yine de sadeleştirme yapamayız diyorsanız bizde risale okumayız vebalini siz ödeyin..
saygılar...

yukarıdaki cümleleriniz üzerine kendimi sorumlu hissettim ve bende müsaadenizle acizane fikrimi söyleme ihtiyacı duydum;

Geçenlerde bu konuyu kardeşlerle tartışmıştık
yeni başlayan bir kardeş anlayamadığını söylüyor ve bunu tahsiline bağlıyordu
Erzurumlu bir kardeşimin anlattığını paylaşmak istiyorum:
Diyanet İşleri Başkanlığına mensup bir profesör katıldığı televizyon programında izleyicilerin sorularını yanıtlarken bir bayan bağlanmış ve şu soruyu sormuş: "Hocam iyi hoş, güzel anlatıyorsunuz, elhamdülillah namazımızıda kılıyoruz ama neden günde 5 vakit kılıyoruz ben çok merak ediyorum, yani bu vakitlerin bir ehemmiyeti var mı?" profesör biraz düşünüp, kekeledikten sonra "Allah'ın her işi hikmetlidir, muhakkak ki nedenleri vardır" deyip, reklama bağlamışlar. Bunu anlatan büyüğümün yorumu ise aynen şu: "Bu soruyu ilkokul mezunu dahi olsa, bir Risale-i Nur talebesine sorsalardı, muhakkak cevap verirdi, direk cevap veremese 9. Söz'ü açar dilinin döndüğünce anlatırdı."

Etrafımdaki insanlara sorduğumda
"Neden namaz kılıyorsun?" dediğimde, aldığım cevaplar hep aynı
Farz olduğu için, Efendimiz asm kıldığı için, anne babamızdan öyle gördüğümüz için .. vs

Çok rica ediyorum Risale-i Nur'da Üstad Hz. leri namazı nasil ifade etmiş açın bir okuyun:
Namaz kılan bir insan az bir işle ne kadar büyük kar elde eder,
İnsanın hem ruhu, hem aklı, hem kalbi, nasıl huzur bulur,
Gününün 1 saatini namaza ayıran insan ebedi saadet yolculuğuna nasıl bilet almış olur,
Bu vesile ile diğer dünyevi amelleride nasıl ibadet hükmüne geçer,
Hatta namaz kılan insanın bağından çalınan üzüm bile nasıl sadaka hükmüne geçebilir...

Belki ağır bir tabir olacak ama kendimi esas alarak şu cümleyi kurmak istiyorum:
Risale-i Nur okuyan ve teslimiyet gösteren bir müslüman ile
Risale-i Nur okumayan bir müslüman arasında dağlar kadar fark vardır

Risale-i Nur bize; şunu yaparsanız çok sevap, bunu yaparsanız günah .. vs demez
Risale-i Nur bize kulluğumuz gereği yapmamız gereken ibadetlerin ehemmiyetini anlatır ve delillerle ispat eder.
Risale-i Nur bize nasıl bir Zatın (cc) kulu ve hizmetkarı olduğumuzu, O Zat'a (cc) nasıl kulluk etmemiz gerektiğini öğretir.
Risale-i Nur her işi hikmetle olan, ilmi sınırsız ve sonsuz olan Allah (cc)'nun, şu noksan aklımızla idrak edemediğimiz sayısız işlerini aklımıza yakınlaştırır,
Risale-i Nur herkese kabiliyeti nisbetinde marifetullah ilmi verir, o marifetullah bizi Allah (cc)'yu sevmeye götürür, o sevgide bizi her işimizi Allah (cc) rızası için yapmaya götürür


Kısacası insanların düşünmemesi için türlü türlü binlerce dolap döndürülen şu ahir zamanda, Risale-i Nur bize düşünmeyi öğretir.

Lütfen ama lütfen
anlamadığınızı düşünsenizde okuyun
kelimelere takılmayın
dümdüz okuyun geçin
ama düzenli okuyun
her gün 5-10 sayfa okumak çok vakit almaz
bakın görün Rabbim cc nasıl ikramda bulunuyor..


Ya Rabbim (cc) vermiş olduğun Risale-i Nur nimeti için, yarattığın mevcudatın zerrelerinin katlarının, birbirleri ile çarpımları sayısınca hamd olsun.. amin
 

Ahuzar

Yeni Üye
Dikkatle incelendiği zaman, Risale-i Nur'un dilinin ağır ve zor anlaşılır olduğunu dile getirenlerin iki farklı grupta olduğu görülür. *Bir kısmı, saf avam, okuma alışkanlığı olmadığı, kelime haznesi dar ve tembel zihinli oldukları için gerçekten de okuduklarını anlamıyorlar. Okudukları onlara sanki yabancı dilde bir metinmiş gibi geliyor. Bu grup insanların sadeleştirme talebi safiyane ve art niyetsiz bir istektir. İtirazları kendi yetersizliklerinden ve bilgi-kültür kapasitelerinin sınırlı oluşundan kaynaklanmaktadır.

Risale-i Nur'un dilinin ağır olduğunu dile getiren ikinci grup ise,* art niyetli ve propaganda amacıyla bu iddiayı dillendirmektedir. Burada, Risale-i Nur'u anlaşılmaz kitaplar olarak lanse edip, insanları bu eserlerden uzak tutma, dikkat ve nazarları başka yönlere çevirme amacı vardır.

* “Okusan da, anlayamazsın” kanaati verilerek, Risale-i Nur'un okunmasını engelleme ve Eserler hakkındaki ilgi ve merakı başka yerlere kanalize etme yaklaşımı sergilenmektedir.
Aynı şekilde Risale-i Nur'un sadeleştirilmesini savunanları da niyetlerine göre iki gruba ayırmak mümkün. Bazıları sadeleştirme teşebbüsü ile, Eserlerin tahrip edilerek anlam ve tesir orijinalliğinin bozulacağını hesap etmeden, safiyane bir yaklaşımla eserlerden daha çok istifade edinilebilmesi amacıyla sadeleştirmeyi talep etmektedir. Bazıları ise tamamen art niyetli olarak hem eserlerin mana ve tesir orijinalliğini tahrip etmek, hem de ilim ve kültür hayatımızın temel direği olan “dil”imizi yok etmek amacıyla Risale-i Nur'un sadeleştirilmesini savunmaktadır.

Peki, Risale-i Nur'un dilinin ağır olduğu ve zor anlaşıldığı gerçekten doğru mu; yoksa mesnetsiz kuru birer iddia mı? Benim kanaatim; Risale-i Nur'un dilinin ağır olduğu iddiası doğrudur ve gerçekten zor anlaşılmaktadır. Bu iddialar, safiyane söylenmiş de olsa, art niyetli olarak dile getirilmiş de olsa doğrudur. Zira bizi öyle bir hale getirdiler ki, lügatımızı kısırlaştırdılar, dilimizi yok ettiler. Sosyal hayatta kullanılan kelime sayısı 250-300e kadar düşmüş durumda. Arık insanlar 200-300 kelime ile anlaşıp, toplumsal hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.
Oysa uzmanların yaptığı istatistik çalışmalarına göre Risale-i Nur'da yaklaşık 125.000 adet kelime, kavram, deyim ve tamlama mevcuttur. 300-500 kelimelik lügat haznesi olan insanların 125 bin kelimeye haiz bir eseri anlayabilmesi elbette mümkün değil.
O halde ne yapmak gerekiyor? Önümüzde üç seçenek bulunmaktadır.
1-“ İlim benim neyime gerek” deyip, eserlerden uzak duracağız. Cehaletimize razı olup, bir nevi hayvani bir hayat süreceğiz.
2- Tembelli edip o yüksek (125.000 kelimelik) eserleri, kendi alçak (300-500 kelimelik) seviyemize indirmeye, eseri eser olmaktan çıkarmaya çalışacağız, kuşa döndürülmüş halinden gereğince istifade edebileceğimizi sanacağız.
3- Kendi düşük (300-500 kelimelik) seviyemizden, kendimizi geliştirerek yükselip, eserlerin yüksek (125.000 kelimelik) seviyesine çıkarak azami şekilde istifade ve istifaza etmeye, ilim tahsil ederek insaniyetimizi geliştirmeye, mükemmelleşmeye çalışacağız.
 
Üst