Zübeyir Gündüzalp’in Demirel’e cevabı 18 Ekim 2010 / 23:55 Zübeyir Gündüza

harp

Well-known member
Zübeyir Gündüzalp’in Demirel’e cevabı 18 Ekim 2010 / 23:55 Zübeyir Gündüza

Zübeyir Gündüzalp’in Demirel’e cevabı
18 Ekim 2010 / 23:55
Zübeyir Gündüzalp ile yıllarca beraber hizmet eden Eyüp Ekmekçi röportajının ikinci bölümü

Röportaj: Abdurrahman Iraz-Risale Haber

II. BÖLÜM:

ÜSTAD NEŞRİYAT HİZMETLERİ İLE DE ALAKADAR OLUYOR

1968-69’larda Türkiye’deki siyasi dalgalanmalar, Bugün gazetesi, meşrep ve meslekte Nur talebelerinde sapmalara karşı Zübeyir ağabeyin gayretleri, bu arada bir gazete çıkması ve arkasından devam eden hususlar... Bunlarda Zübeyir ağabeyin rolü, yeri ve istikameti ne idi?

Üstad hazretleri Lahikalarda ‘Sebilürreşad ve doğu mecmuasına yapılan taarruzlar beni endişelendirdi’ buyuruyor. Demek ki Üstad hazretleri neşriyat hizmetleri ile de alakadar oluyor. Fakat kendi has dairesinde iştigal ettiği hizmet, cihad-ı manevi dediği tarzı bizzat Risale-i Nurla. Nurların okunması, intişarı, dershane-i nuriyeler, tevafuklu Kur’an’ın tabı, lahika mektuplarının neşriyle o çekirdek hizmetinin devam etmesi. Yani diğer dairelere de ayrıca nazar ediyor. Onlarda da Üstadımızın himmeti var derecelerine göre.

O şahs-ı maneviyi geniş dairede içine alıyor. Kendi ifadesi ile ‘Benim gibi bir aciz bu üç vazifeyi birden yapamaz. Ancak o ahir zamanda gelen zatın şahs-ı manevisinde toplanabilir’ diyor. O şahs-ı manevi de şimdi toplanmıştır. İman hizmeti de devam ediyor, Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyede de devam ediyor, siyaset hayatında da tahakkuk ettiğini görüyoruz.

eyup_ekmekci1.jpg
O sıkıntılı dönem Zübeyir ağabeyi en çok ızdıraba sokan meseleydi. Dördüncü mesele, meseleyi hallediyor adeta. Üstad hazretleri en mühim olay olan İkinci Cihan Harbinden haber almayacak derecede iman hizmeti ile iştigal ediyor. Fakat bir de afakî hadisat doğrudan doğruya has dairede Nur Talebelerini ilgilendirmiyor. Birinci derecede medar-ı nazar iman hizmeti. Çünkü hepsinin muharriki orada, diğer dairelere ehemmiyetine göre nazar atfetmiş. Onlar zaman içerisinde şartlara göre inkişaf ediyor.

Zübeyir ağabeyin oradaki endişesi, meslek ve meşrebin tehlikeye düşmesi ihtimali olduğu, yanlış algılamalara sebebiyet verecek bir takım hadiselerin Müslümanlar arasında, Türkiye kamuoyunda belirmeye başlaması mıydı?

Evet. Üstadımızın Dershane-i Nuriye’sinde verdiği ders ile dış İslami daireler arasında bakış açısı farkı var.
Mesela; bir siyasi lider, bir parti başkanı Van’da o zamanlar Risale-i Nur Talebelerini kandıracak bir taktik yapmış. Zübeyir ağabey ‘ben bunu Bekir Bey’e gittim malumat verdim. Onu burada konuşsak yıkılırız’ diyor ama bunu has dairedeki kardeşlere bir ölçü olarak söylüyor. Yani afakî meselelerle iştigal bizi yolumuzdan alıkoyar. Nur Talebesi eğer içerideki ölçüyü elde ettiyse, dış hadiselere baktığında yanılmaz. Ölçüyü elde edemezse, dış daire cazibedardır, orada iştigal eder ve sapmalar başlar. Bütün meslekler bizzat içinde bulunulmakla, ihtisasını yapmakla elde edilir.
Siyaset hadisatı ise dışında bulunup objektif bakarak daha iyi anlaşılır. Sıcak temasa girince sapmalar başlar.Sıcak temasa girince siyasetçinin hatırını aşamıyor adam. Organik bağ ile bağlanmış sanki.

ZÜBEYİR AĞABEY ‘BİZ ADALET PARTİLİYİZ’ DEDİ Mİ?

Madem siyasete girdik soralım o zaman. Siz Zübeyir ağabey ile beraber iken o zaman Adalet Partisi vardı. Bu parti cemaat tarafından destekleniyordu. Zübeyir ağabeyden ‘Biz Adalet Partiliyiz’ diye bir söz duydunuz mu?

Hayır. Hâşâ ve kella. Öyle bir ifade asla yok. “Ahrar içinde bulunan Nur Talebeleri”, diyor Üstad. “Demokrat Nur Talebeleri” tabirini de o zamanki hükümete mesaj vermek için kullanıyor. İktidar kimi nazara alır? Emirdağı’nda kimi nazara alır? Oradaki ilçe idare heyetini... O ilçe idare heyeti adına, biz bu zatın halini yakından görüyoruz, muhaliflerin ifşa ettikleri gibi değil. Demokrat Parti iktidarına Emirdağ ilçe heyeti ile hitap etmiştir Üstad.

ZÜBEYİR GÜNDÜZALP’İN DEMİREL’E CEVABI

Peki, Zübeyir ağabey ile Adalet Partisi ya da Demirel arasında bir ilişki hatırlıyor musunuz?

zubeyir_gunduzalp.jpg
Hayır. Şahsi olarak yok. Ölçü teşkil edecek bir iki ifadesini söyleyeyim. Biliyorsunuz ihtilalden sonra Demokrat Parti kitlesi Üstadımızın ahrar buyurduğu iki parti arasında taksim oldu, Genç Türkiye Partisi ile Adalet Partisi arasında. Başa geçmeden önce Süleyman Demirel Bekir Berk ağabeyi çağırıyor. ‘Bekir Bey, biz kitleyi toplamak istiyoruz, sizin arkadaşlardan da 15 kişilik bir kadro ayarladık, mebus olmak isteyen arkadaşların isimlerini bize verin’ yani sizin hayalleriniz var ya gelin parti içinde kadronuzu kurun demek istiyor. Cazip bir teklif...

Bekir Bey, ‘Ben kafadan iş yapamam arkadaşlar ile istişare etmem lazım’ diyor ve gelip Zübeyir ağabeye soruyor. Zübeyir ağabey de cevaben ‘Bizim makamatı ele geçirip dünya cihetinde tahakkuk etmek istediğimiz bir gaye yok. Üstadımız ne isterse ben de onu istiyorum.
1. Komünistlerin karşısında sağlam dursunlar.
2. Kur’an’a hizmet eden Nur Talebelerine ilişmesinler.
3. Ayasofya’yı ibadete açsınlar’ diyor.

İNÖNÜ’NÜN ‘BENİ NURCULAR MAĞLUP ETTİ’ DEMESİNE SEBEP OLDU

Tabi böyle bir teklifle gidince ve siyasetlerine de müdahale olmayınca o altmışlı yıllarda -Zübeyir ağabeyin tabiri ile- Demirel, demir gibi konuşuyordu ve İnönü, Bayar, Türkeş karşısında idi. 1967 seçimlerinde de bu üçünü birden mağlup etmişti. İnönü’nün ‘Nurculuk tarihin en organize irtica cereyanıdır, beni Nurcular mağlup etti’ demesine sebep oldu.
Zübeyir ağabey, bu Ispartalı zatın mevzu bahis olduğu her sohbetin sonunda ‘bunlar siyasidir, sonu doğru çıkmaz’ diye bitiriyordu. Anarşistlere takındığı tavırdan ötürü ilk çıktığı zaman Zübeyir ağabey ‘Bu simada mücadeleci tavrı yok’ dedi. Zübeyir ağabey, ‘Siyaset için mesleğimizdeki yeri yüzde 1, Nur talebeleri dört yılda bir birkaç günde o meseleyi halleder’ derdi. Seçimler yaklaştığı zaman Üstadın geniş dairedeki mektupları okunduktan sonra fikirler toparlanıyor zaten.

Bizim şu anki vazifemiz hiç kimseyi karalamak, konuşmak değil onu yapmayacağız da.

Evet, Risale-i Nur’un hakikati, Risale-i Nur’un meslek ve meşrebi hiçbir şekilde şunu yükseltmek bunu tezyif etmekle bağdaşmaz. Risale-i Nur’un kıymetini anlayan bir kimse böyle garazlara zaten giremez.

“ZÜBEYRİ ÇİZGİ” NASIL BİR ÇİZGİDİR?

Zaman zaman “Zübeyri çizgi” ifadesi kullanılır. Zübeyri çizgiden ne anlayacağız? Nasıl bir çizgidir?

ekmekci_iraz2.jpg
Üstadımızın ‘Senin lisan-ı halin lisan-ı kal’inden daha ziyade ders verecektir ve ben Zübeyir’i tercih ettim’ cümlesi ile ben Zübeyiri çizgiyi anlarım. Bundan maksat biraz önceki hatıramızda ifade ettiğimiz gibi ‘Evet kardeşim Üstad gazeteyi bana okutuyordu, fakat ben Risale-i Nur okuduktan sonra bir tek yazı, makale istifade niyeti ile okumamışım’ hissiyatı ile okuyordu, meseleye derinlemesine girmiyor. Tamamen Risale-i Nur nazarı ile meseleye bakıyor. ‘Nerede Risale-i Nur aleyhine bir iğne, bir çuvaldız, bir taarruz var onu anlamak için okurum’ diyor.
Zübeyir ağabey geniş daire hadiselerine tamamen dıştan bakıyor. Ve Üstadımızın cihad-i manevi diye tabir ettiği has daire, bütün hayatında yüzde 99 dediğimiz esas olmuştur. İman-Kuran hizmeti esas olmuştur, diğerlerine Üstadımızın verdiği ölçü dairesinde bakmıştır.

‘KARDEŞİM PARADAN KAZANIRIZ, İHLÂSTAN KAYBEDERİZ’

Gazete fikri Zübeyir ağabeye ilk defa nasıl getirildi? Nasıl kuruldu? Neler oldu? Zübeyir ağabeyin tavrı ne oldu?

Hizmetimiz devam ederken neşriyatta da bir takım hadiseler oluyor. İslami gazeteler çıkıyor, muhalifler var, Risale-i Nur hakkında da 163. maddeden ötürü tevkifler, takipler devam ediyor. Bu arada İslami gazeteler içinde Risale-i Nur’un haberlerini doğru neşredecek gazetelere de ihtiyacımız var.
Said Özdemir ağabeyin Üstadımıza getirdiği teklifle ben bu meseleye başlayayım. Said ağabey Üstad hazretlerine diyor ki, ‘Üstadım, bu matbaacılara biz kucak kucak para veriyoruz. Bir matbaamız olsa hem paramız bizde kalır hem bir gazete çıkarır davamızı âleme ilan ederiz.’ Üstadımız ‘Kardeşim paradan kazanırız, ihlâstan kaybederiz’ diyerek sualinizin cevabını veriyor. Evvela para mevzuunu esas olarak daire içine sokmuyor.

‘GAZETECİLER NURCU OLACAK’

Bu sözlerinizin belgesi var mı?

Bizzat Said Özdemir ağabeye sorulabilir. İkinci olarakta ‘Gazeteciler Nurcu olacak’ buyuruyor Üstad. Bir de Üstadımız insan psikolojisini fevkalade takip ediyordu. Bazılarının bir meseleye mutaassıbane sahip çıkması, başkalarını tenfir eder ya öyle bir şeye Üstad müsaade etmek istemiyor. Herkes derecesine göre sahip çıksın diye arzu ediyor.

Abdullah Yeğin ağabeyden şunu duydum. ‘Taraf olsak ihlâsımıza zarar gelir, muhalif olsak hizmetimize zarar gelir.’

Gazete meselesinde başından itibaren sorun şuydu. Mustafa Polat ağabeyi Zübeyir ağabey çok severdi. Mustafa Polat, hakperest bir zattı.

“KARDEŞİM POLAT’IN TARZI HOŞUMA GİDİYOR”

Ama gazetenin kurulması Mustafa Polat ile değil ki. Ben şunu biliyorum, gazete kurulduktan sonra Mustafa Polat Erzurum’dan getirtiliyor. Mustafa Polat’tan önce gazeteye karar veriliyor.

eyup_ekmekci5.jpg
Mustafa Nezihi Polat ile başladı gazetecilik. Zübeyir ağabeyin Polat ağabeye itimadı ve muhabbeti vardı. Gazete ile alakası da o noktadan oluyordu. ‘Kardeşim Polat’ın tarzı hoşuma gidiyor, hangi mevzuyu alsa Üstada ve Risale-i Nur’a bağlıyor’ diyordu.
Polat ağabey de hakikaten gazete için yetişmiş bir Nur Talebesi. Aynı zamanda sadakat ehli bir zat, istismar etmek fıtratında yok. Zübeyir ağabeyin Polat ağabeye itibarı ile gazeteye itimadı meydana gelmiştir.
Hatta Polat ağabeyin şahadeti esnasında ben yarım saat yolda düşünerek geldim. ‘Gazeteyi çıkaran Polat ağabeydi, şimdi gazete ne olacak’ diye düşündüm. Kocamustafapaşa’da dershaneden içeri girdim, Zübeyir ağabey karşıladı. Ben bir şey demeden, ‘Kardeşim, benim gazete mazete düşündüğüm yok. Ben Polat’ı düşünüyorum’ dedi. Polat ağabeyden sonra gazete, ehl-i hizmet olan bazı zatların sahip çıkmaya başlamasıyla, hizmet ile gazete ve siyaset meseleleri iç içe girme tehlikesi baş gösterince Zübeyir ağabeyin çok şiddetli ifadeleri zuhur etmeğe başladı.

Tamamen siyaset safhasına girdikten sonra çizgi gidiyor. Aksini düşünsek, Zübeyir ağabeyin söyledikleri tam tutulsa idi, hizmetle gazete meseleleri birbirine karıştırılmasa idi… Risale-i Nur, gazete ve siyasete alet edilmese ve gazete de siyasete angaje olmasa, hepsi kendi dairesinde hizmete fıtri şekilde devam etseydi başka gazetelerin çıkmasına ihtiyaç olmazdı.

Zübeyir ağabey endişelerini dile getirirken neler söylerdi?

Polat ağabey Zübeyir ağabeyin yanına gelince beraberinde Fırıncı ve Kutlular da gelirdi. Zübeyir ağabey her seferinde ağaya kalkıyor ‘Kardeşim ben gazeteci değilim ha! Soruyorsunuz cevap veriyorum’ diyordu. Zübeyir ağabey nezaketin zirvesinde bir insan, Polat ağabeyi de çok sever ama bu cümleyi niye kullanıyor acaba, derdim. Meğer bu arkadan olacak iltibaslara cevapmış. Zübeyir ağabey doğrudan doğruya Üstaddan aldığı dersi aynen tatbik eden bir zat. Sıddıkiyet hassasına sahip. Hatta dışarıdan bir zat Zübeyir ağabeye geliyor, ‘Sen gazeteyi anlayarak okuyorsun, benim bu camid kafa anlamaz’ diyerek Zübeyir ağabeye veriyor.

Meslek ve meşreb noktasında neler yaptı?

Sultanahmet’te bir mesele var biliyorsunuz. Sonra sahilde bir talim terbiye meselesi var. Zübeyir ağabeyin onlara bilfiil müdahalesi var. Hatta Rüştü Efendi’nin koluna girerek Sultanahmet’e geldiğinde Abdulvahit Efendi’yi de orada görüyor ‘ben karışmıyorum’ demesine karşılık ‘Koca gövdenle buradasın’ demiş Zübeyir ağabey.
Çok nazik bir devre, 163. madde var, Nur Talebeleri zaten takipte ve Nurcular ne zaman sokağa çıkacak diye fırsatını bekledikleri bir zaman. Nurculuk, geniş daireye açılacak diye ehl-i dünya bir beklenti içinde. Orada o hadisede sanki bir temayül gösterir gibi nümayişe iştirak meselesi var.
Zübeyir ağabey oraya bizzat müdahale ediyor. ‘Üstadımın hizmetkârı olarak müdahale vazifemi yaptım’ diyor. ‘Polis, anarşist bunlar, bunları yakalayın’ diye dershaneden gelen talebeleri gösteriyor Zübeyir ağabey. ‘Ben oraya gelen masumları demedim, onları oraya getiren canileri söyledim’ diyor. Yani dershanedeki talebeleri gazeteye götürenlere kızıyordu. Çok şiddetli ifadeleri de var.
Üstad hazretleri sebilürreşad ve doğu matbaası için endişe duyuyor. Zübeyir ağabey de aynı şekilde vazifesini yapıyor, fakat has daire ile iltibasını istemiyor. Polat ağabey, Zübeyir ağabey ne demişse virgülüne kadar riayet eden bir zat...

ZÜBEYİR AĞABEY POLAT AĞABEYE BİR İŞARET VERİYOR

Mehmet Kırkıncı hoca anlatmıştı: “Papa gelmiş o zaman İstanbul’a. Ben Bekir ağabeyin yazıhanesindeyim ama bütün kamuoyu ‘Go Home’, ‘Defol!’ ‘Papa Müslüman ülkesinde işin ne?’ diyor. Sağ-sol hep onun aleyhinde. Ben de aynı haletteyim. Bu arada Polat ağabey geldi. ‘Papanın gelişi ile ilgili bir yazı yazacağım, ne yazayım?’ diye konuşurken ‘tabi ki defol diyeceksin’ dedik. ‘Yok, ben Zübeyir ağabeye sormadan yazı yazamam. Gideyim ona sorayım’ dedi. Gitmiş, Zübeyir ağabey demiş ki ‘Hoşamedidir diyeceksin’ demiş. Sonra bazı milletvekilleri de “ne işi var derken” Demirel de ‘nezaket göstermek lazım’ demiş. Demek ki Zübeyir ağabeyin ufku kuşatıcı bir ufuk olduğunu anladım.”

Evet benzeri bir mesel, Fransız Reisi buraya geleceği zaman da bütün sağ-sol matbaa leyhte yazıyordu. Zübeyir ağabey Polat ağabeye bir işaret veriyor, evvela gazete aleyhine geçiyor, sonra sağ basın aleyhine geçiyor, sonra herkes aleyhine geçiyor. Meğer adam İslam dünyasında iktisadi bir hegemonya yapmak için Türkiye’de kendisine şaşaalı bir kabul yaptırıyor.

Rahmetli Polat ağabeyden hemen sonra ne oldu?

Zübeyir ağabey tedbirlere başladı. Hizmetle gazete meselesinin iltibas olmaması için gayret gösterdi. O şartnamenin maddeleri çok mühim. Neden? Bir kere gazetenin hizmetle iltibas etmemesi için.

BEDİÜZZAMAN’IN BÜTÜN SIRLARI ZÜBEYİRDE

Bir madde de var çok önemli. Eğer bu maddelere uymadığı takdirde kapatılır, diyor.

eyup_ekmekci3.jpg
“Bu meşveret heyeti onun kapatılmasına karar verecek. Hatta gazeteniz nurcuların bir organıdır diye şayi olursa güdük kalır” diye bir ifadesi de var. Sungur ağabey, Zübeyir ağabeyin vefatından sonra Süleymaniye’ye geldi ve ‘Eğer iki sene daha yaşasaydı bu meseleyi de hallederdi’ dedi. Endişesi büyüktü.
Tahiri ağabey, Zübeyir ağabeyin önünde diz çöküp dersini öyle dinlerdi. Tahiri ağabey bir hatırasını şöyle anlattı: “Ben yaşlı olduğum için erken kalkardım. Zübeyir akşamdan bir kibrit çakmakla yanacak şekilde sobayı ayarlardı. Üstadımız kalkar, kibrit çakar, sobayı yakar, kapıyı açar, ben girer bir ibrikle abdest aldırırdım. Ben çıkarken Zübeyir girer artık ondan sonra yirmi dört saat Zübeyir ağabey ile Üstad beraberdir. Onun için bütün sır ondadır. Zübeyir ağabeyin bütün söylediklerini not edin. Bana da bir nüsha da verin” derdi.
Zübeyir ağabeyde işlere müdahale edebilme tavrı vardı. Diğer ağabeyler de merkezdeydi ama onlarda bu tür işlere müdahale etme yoktu. Yani Zübeyir ağabey hem merkezi idare ediyor hem de arıza olacak işlere müdahale etme yetkisi vardı.

Mustafa Polat hakikaten itimada şayan bir zattı. Zübeyir ağabeyi hem sever hem itimat ederdi. İzmir’de Said ağabeyin gazetesine bir iki defa yazı yazdık. Oraya bir başkasının virgülüne bile karışmasına tahammülüm yoktu. Mustafa Polat geliyor, makaleyi Zübeyir ağabeye soruyordu. “İsterseniz basılsın, ister tashih edin, ister iptal edin” diye meşveret heyetinin önüne koyuyordu. Gazetede iki tane husus var. Birisi hizmetle iltibas edilmemesi, diğeri siyasete karışmaması…

Siz kaç yılında Zübeyir ağabey ile beraber kalmaya başladınız?

1962’de başladım vefatına kadar kaldım.

Sizinle beraber başka kim vardı?

Abdulvahit ağabey oradaydı. Birinci ağabey de kalırdı. Fırıncı da arada gider gelirdi.

Ahmet Emin Dernekli?

Onlar en son üç sene Kocamustafapaşa’da Zübeyir ağabeyle beraber kaldılar.

Siz de beraber miydiniz?

Evet. Hatta Zübeyir ağabey, ‘Topla eşyanı gidiyoruz’ dedi. Burada gazete meselesindeki meslek, meşrepteki iltibaslardan ötürü tavrını değiştirdi Zübeyir ağabey. Zübeyir ağabey hizmetinde yeniden hamle yapmak için Kocamustafapaşa’ya gitti. O has daire tatbikatının yeniden hamlesini yaptı. Buradaki gidişatı beğenmediği için yaptı.

Zübeyir ağabey derse gelenlere ‘Yakalarının altına bakın, Selamet rozeti varsa, tekme vurun, atın’ diyor muydu?

Hâşâ. Yakasının altına değil, üstüne koyup gelenlere, ‘Kardeşim Risale-i Nur imani bir derstir, evinizde de okuyabilirsiniz’ derdi.

I. BÖLÜM:
Zübeyir Gündüzalp’in Bediüzzaman’dan ilk hatırası
Bediüzzaman’ın en yakın talebelerinden Zübeyir Gündüzalp ile yıllarca beraber hizmet eden Eyüp Ekmekçi Risale Haber’e konuştu
 
Üst