Ney`in Hikayesi..

Kýrýk Testi

Well-known member
“Dinle neyden nasıl hikâyet eder


Ayrılıklardan şikâyet eder.”


Mevlana

Bu beyitte geçen “Dinle neyden…” sözüyle “Bu mübarek aleti dinleyin, neye kulak verin.” demek istemiştir. Zira neyin sesi her bir sazın sesinden daha yakıcıdır. Dinleyenin kalbine rikkat verir. Aşk ehlini vecde getirir. Bu sebeple bildiğimiz ney Hak âşıklarının ruhlarına kelimesiz ve sözsüz olarak ama çok etkileyici biçimde hitaplarda bulunmuş olur.
O sade, o basit aletten bu derece yakıcı etkileyici sesler nasıl çıkıyor? Ney’de sadece notalar seslendirilmiyor. Sanki ona neyzenin ruhu ve kalbinin ritmi de aksediyor. Neyi dinlerken geçmiş zamanlardan süzülüp gelen sufiyâne bir hassasiyet hissederiz. Onun sesiyle “Elest bezmi”nin neşvesini yeniden hatırlayanlara hak vermemek mümkün müdür?
Neyin oluşmasıyla ilgili hoş bir efsane vardır. Rivayete göre Miraç Gecesi’nde Yüce Allah habibi, sevgili Peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v) Hazretlerine bir hayli sır veya doksan bin kelime söylemiş. Hz. Peygamber de bunların otuz binini halka ayan, otuz binini seçkinlere beyan, otuz binini de saklı tutmuştur. Bu arada Allah’ın aslanı Hz. Ali’ye de hayli sır ifşa buyurmuş ve bu sırları kimseye zinhar faş etmemesini tavsiye ve emir buyurmuştur. Fakat Hz. Ali bu sırra tahammül edemeyerek nihayet içi boş bir kuyuya varıp sırrını ona söylemek mecburiyetinde kalır.
Bir müddet sonra bu tesirle kuyu su ile dolmaya başlar, taşar ve yanında bir ney (kamış) biter. Bunu bir çoban keserek kaval yapar ve çalmaya başlar. Kavalı duyan Hz. Peygamber “Ya Ali niçin sırları ifşa ettin?” diye sorar. Hz. Ali’de “Ya Resulullah halktan hiç kimseye ağzımı açmadım.” cevabını verir. Resulullah: “Ya bu sır nedir, o sır değil midir?” buyurur. Hz. Ali dinler, görür ki o sırdır. Hemen özür dileyip “Ya Resulullah daha fazla tahammül edemediğim için kırda boş bir kuyuda söylemiştim.” der. Bunun üzerine Allah Resulü “İşte bu ney bu sırları kıyamete kadar söyler.” buyururlar.
Beytimizin ikinci mısrasında neyin “ayrılıklardan şikâyet ettiği veya ayrılık derdini anlattığı” ifade edilir. Bu ne demektir?
İnsan ezelde, bezm-i eletse Rabbinin huzurunda ve O’nunla birlikte idi. Bu dünyaya gönderilmek, hele beden kalıbı içine girmek bir nevi ayrılıktır. Asıl vatandan uzak düşen kimse ayrılık acısı ve elem duyar. Eski vatanda mutluluk ve ferahlık içinde idiyse üzüntüsü daha da artar. Cenab-ı Hakk’ın huzurunda bulunmak, O’nun hitabına mazhar olmak elbette büyük mutluluktur. Gönül ehline göre gerçek vatan orasıdır. Uyanık insan nefsin tuzağı ve dünyanın aldatıcılığından kurtulup kemale ererek, tekrar aslı vatanına dönmedikçe, yani saadetler içinde Rabbine kavuşmadıkça feryat ve figan dinmez. Ona göre burası gurbet diyarıdır.
Ney de böyledir. O da sulu ırmaklarda genişlemekte, sürur içinde cana can katan rüzgârlarla sallanmakta ve kendi dilince zikr ü tesbihde idi. Bir gün ansızın kader kılıcıyla yerinden koparıldı. Nice zaman ayrılık ateşinde kurudu, bağrı delik deşik edildi, bunca riyazet ve mücadeleden sonra kâmil bir üstada erişti. Onun nefesiyle birleşip onun sırrına mazhar oldu, dilsizken ses çıkarır hale geldi. İç hallerinden, geçmiş macerasından ve gizli sırlarından haber vermeye başladı. Vatanından ve dostlarından ayrı ve uzak oluşunun hüznüyle içinin derinliklerinden anlatmaya, hikâye etmeye koyuldu.

Prof. Dr. Mehmet Demirci
“Mevlana ve Mesnevi’den Hikayeler” kitabından…

ney__in_aradigi_1250380415.jpg
 
Üst