Mevlana ve Eserlerindeki Mustehcen Beyitler

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Mesnevi’de müstehcen beyitler, aslında Rumi’nin muhaliflerine karşı yaptığı bir tür eleştiri tarzıdır. Diğer taraftan nefis ve şeytanın tuzaklarını anlatmak ve onlara karşı tedbir almak için anlatılmıştır.

İnsan için en yüksek erdem Hakikat sevgisidir. Mevlana büyük bir zattır, ama İslam sadece ondan ibaret değildir. İrfan, ilim, sanat ve tefekkür tarihimizin yüzlerce Mevlana’sı vardır. Hem İslam sadece Mesnevi okunarak da anlaşılamaz, o bir veçhesini anlatmaya çalışır. Tarih boyunca ve bugün binlerce alim, fakih, muhaddis, müfessir, kelamcı, sufi ve mütefekkir İslam’ın gür, berrak ve bereketli nehrini beslemiş, şu anda da beslemeye devam etmektedir. Hepsinden önemlisi kaynağın başında Allah’ın Elçisi (sas) vardır. “Ben Kur’an’ın kölesiyim, Muhammet Mustafa’nın ayak tozuyum” diyen de Mevlana’dır.

Yaşayan Mesnevi sarihlerinden Şefik Çan'ın bu husustaki görüşleri şöyledir: "Mevlana'nın anlattığı hikâyeler arasında bazı güldürücü, bazı müstehcen olanları da vardır. Mesnevi'ye aldığı hikâyelerin kaynakları bir taraftan Hind, bir taraftan Yunan ve Roma edebiyatına uzanmaktadır. Bu hikâyelerden Kelile ve Dimne'den hayvanlara ait efsaneler aldığı gibi Latin şairi Apolla'dan da, eşeğe gönlünü kaptıran bir kadının hikâyesini almaktadır. Çünkü Mevlana çok sevdiği büyük Peygamberin yolundadır. Çünkü büyük Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'hikmet mü'minin yitik malıdır' buyurmuşlardır. Onu nerede bulursa alır. Mevlana mü'minleri hakikatten haberdar etmek için uygun bulduğu yerlerden hikâyeler almıştır.

Bu hikâyeleri güldürmek, eğlendirmek için değil, ibret ve hikmet almak için iktibas etmiştir. Nitekim Hazreti Mevlana, Mesnevi'de bulunan bir iki açık saçık hikâyeyi kastederek:

"Benim beytim beyt değildir, iklimdir
Benim hezelim (şaka), hezel değil,
ibret öğretmek için söylenmiştir."

Bazen Kur'an'da, şeytanın iğvalarını bize Rabbimiz'in diliyle anlatılır ki, insanoğlu apaçık düşmanı olan şeytanın hilelerini ve tuzaklarını tanısın ve bilsin. Ancak bunların ifrat ve tefrit hali vardır. Bazen saf zihinleri idlal edebilir ve insanların gözlerini açabilir. Bazılarının sureti hakdan görünerek okullarda cinsellik dersleri konulmasını istemesi gibi. Bu takdirde, İlmini yapan pratiğini uygulamak isteyecektir.

Zaman zaman şeytan ve nefsin desiselerini, oyunlarını ve tuzakların anlatmak için de böyle hikayeler anlatmıştır. Esasen bunların veriliş nedeni araştırldığında büyük hikmetler saklı olduğu görülecektir.

Dolayısıyla, Mevlana'yı inkâr eden varsa; anlamadığından ve makamı yetişmediğindendir. İstismarcılarının maksadı ise, bambaşkadır. Mevlana'yı çözenler ancak kalp yoluyla çözebilirler, ona ulaşmak isteyenler, ancak aşk tarikiyle ulaşabilirler.

Mesnevi’yi baştan sona okuyan bir kişi altı ciltlik eser içerisinde yaklaşık on-on beş kadar müstehcen içerikli hikayenin yer aldığını görür. Mevlâna bu hikayeleri vermek istediği mesajı daha iyi ifade etmek için kullanmıştır.

Örneğin: “Dünyada yüzbinlerce tuzak ve dane vardır. Biz ise, aç ve harîs kuşlar gibiyiz” (Mevlana, I, 256.) diyen Mevlana Hazretleri nefsin işlediği günahlardan kurtulması için günahları değil nefsi öldürmesi gerektiğini anlatmak ister. Çünkü her kötülüğn kaynağı nefistir:

Nefis, bütün kötülüklerin anasıdır. Mevlâna, bunu şöyle bir temsille anlatır:
“Biri annesini öldürür. ‘Niye anneni öldürdün?’ derler. ‘Zina yapıyordu’ cevabını verir. ‘Anneni öldüreceğine adamı öldürseydin’ dediklerinde şöyle der: ‘Her gün bir adam mı öldürmeliydim?’

Burada, kötülüklerin önünün kesilmesi için nefsin öldürülmesi yeterlidir, demek için böyle bir örnek verilmiştir.

Bu bağlamda diyebiliriz ki Mesnevi bir tefsirdir. Mesnevi aynı zamanda bir terbiye kitabıdır.O, anlattığı hikayeler ve vardığı sonuçlarla insan nefsinin en çirkin tuzaklarını ortaya çıkarır. Bir anlamda insan nefsini deşifre eder. Mesnevi bir tasavvuf kitabıdır. İnsanın nasıl Hakk’a yakın olacağını anlatır. Mesnevi bir aşk kitabıdır. İlahi aşkın namelerini terennüm eder...

Aslında Mevlâna’nın söz konusu hikayelerinde anlattığı olaylar her devirde az veya çok karşılaşılan türden olaylardır. Günümüzde hemen her gün televizyonlarda hatta sokaklarda iğrenerek karşılayıp hemen geçtiğimiz böylesi onlarca olay mevcuttur. Öte yandan siyasi ve sosyal çalkantı içerisinde olan o dönemin Anadolu’sunda bu tür çirkinliklerin artmış olması da pekala mümkündür. Sonuç olarak bunları abartmak yersizdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 
Üst