Biz İnsaflı mıyız?!...

mihrimah

Well-known member
Bazen başka din ve felsefelerin müntesipleri hakkında "keşke bu insanlar biraz insaflı olsalar da, Kur'an-ı Kerim'e ve Rasulü Ekrem Efendimiz (sav)'inmesajına da bir baksalar! İnsaf onların da gözlerini açabilir ve farklı yorumlara ulaşmalarına vesile olabilir. Keşke, ön yargılarından bir an kurtulsalar da İslam'ı insafla ele alsalar!" şeklinde bir kısım mülahazalara dalıyor ve muhataplarımızı insafa çağırıyoruz. Fakat, onları insaflı olmaya davet ederken acaba insafın bize düşen kısmını hesaba katıyor muyuz? Acaba biz Hakkı ve Hakikati onlara ne seviyede götürebildik? İnandırıcı ve emniyet telkin edici bir tavır sergileyebildik mi? Onlarda ki insaf duygusunu harekete geçirecek keyfiyette bir temsil ortaya koyabildik mi?
Müslümanlar olarak belki dünyanın pek çok ülkesine gittik; bazı yerlerde hatırı sayılır bir nufusa da ulaştık. Fakat, o nufusa denk bir nufuza sahip olamadık. Çünkü, ekseriyetle dünyevi maksatlara bağlı olarak,bazılarının kapılarında halayık gibi çalıştık. Efendilerin kapı kullarını dinlemedikleri gibi, onlarda bizim sözlerimize kulak vermediler. Müsslümanları genellikle birer köle gibi kullandılr ve işleri bitincede halayıklarını kapı dışarı etmenin yollarını araştırdılar. Bu itibarla da, Müslümanlar pek çok beldeye gitmiş olsa bile, İslam'ın mesajı o beldenin insanlarına ulaşmış sayılmaz. Hele metaryalizm ve naturalizmin hakim olduğu bir dönemde, eşya ve hadiselere maddeci bir nazarla bakmaya alışmış insanların Din-i Mübin ve Kur'an mantığı ile tanışmış olduğu söylenemez.Dolayısıyla, bugün (yeryüzünü kana bulayan ve mazlumlara kan kusturanzalimler guruhu istisna edilecek olursa) insaf beklediğimiz kimselerin çoğu bir yönüyle fetret devrinin insanları gibidirler.
Öyleyse, önce biz insaf etmeli değil miyiz? Dünyanın dört bir yanına doğru dürüst gidemediğimiz, inandırıcı bir hal, tavır ve keyfiyet sergileyemediğimiz ve nazari yönüyle çok güzel olan Kur'an hakikatlerini aynı güzellikte temsil edemediğimiz için evvela kendimizi sorgulamamız gerekmez mi? Şayet muhataplarımız "Anlatılanlar çok güzel, fakat o hakikatleri hayata hayat kılan bir cemaat göremedik. O ahlak-ı aliye ile mütehallik insanlara şahit olamadık. Kılı kırk yararcasına yaşayan fazilet abidelerine rastlayamadık. Nerede günaha sonuna kadar kapalı ve kapanmaya da hahişkar insanlar? Hani mü'mince yaşamanın canlı mümessileri? Böylelerini görmeden biz inanamayız!.."diyorlarsa ve ötede bu mazeretlerini dile getirirlerse, Allah huzurunda biz ne yaparız? Bu açıdan, "insaf" diyerek başkalarını hakperest olmaya çağırırken, karşı tarafta o insaf duygusunu tetikleyecek bir görüntüye ihtiyacımız olduğu da unutulmamalıdır.

Vuslat Müştusu
M. Fethullah GÜLEN
 
Üst