İbâdet Nedir?
İbâdet, bizi ve bütün mevcûdâtı yoktan var eden, her an varlıkda durduran, görünür ve görünmez kazâlardan, belâlardan koruyan ve her an çeşitli ni'metler, iyilikler vererek yetiştiren Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, yerine getirmektir. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmuş olan Peygamberlere, Evliyâya, âlimlere özenmektir, uymakdır.
İnsanın, kendisine sayısız ni'metleri gönderen Allahü teâlâya, gücü yettiği kadar şükür etmesi, insanlık vazîfesidir. Aklın emrettiği bir vazife, bir borçtur. Fakat insanlar, kendi kusurlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükür etmeye, saygı göstermeye yarayan vazîfeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.
İşte, insanların Allahü teâlâya karşı kalb, dil ve beden ile yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazîfelerine "İslâmiyyet" denir. Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez, beğenmez. Çünkü insanların iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslâmiyyet, bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir.
Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek, ibâdet yapmak için Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır.
Muhammed aleyhisselâma uyan kimse müslümândır. Allahü teâlâya şükretmeye, ya'nî Muhammed aleyhisselâma uymaya da, "ibâdet etmek" denir. İslâmiyyet iki kısımdır:
1- Kalb ile i'tikâd edilmesi, inanılması lâzım olanlar.
2- Beden ve kalb ile yapılacak ibâdetler.
Beden ile yapılan ibâdetlerin en üstünü namazdır. Mükellef olan her müslümânın, günde beş vakit namaz kılması farzdır.
Mükellef Kime Denir?
Akıllı olan ve bülûğ çağına giren erkek ve kadınlara "Mükellef" denir. Mükellef olan kimseler, Allahü teâlânın emir ve yasaklarından mes'ûldürler. Dînimizde, mükellef olan kimseye, önce îmân etmek ve sonra da ibâdet yapmak emrolunmuştur. Ayrıca, yapılması yasak edilen harâmlardan ve mekrûh işlerden de kaçınmaları lâzımdır.
Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. Akıl bir ölçü âleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sâdece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terkedendir. Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez.
Bülûğ çağı, erginlik yaşı demektir. Erkek çocukların bülûğ çağına girmeleri, oniki yaşını bitirince başlar. Erkek çocuğun bülûğ çağına girdiğini gösteren alâmetler vardır. Bu alâmetler görünmezse, onbeş yaşına gelince, dinde bülûğ çağına girdiğine hükmedilir.
Kız çocuklarının bülûğa ermesi ise, dokuz yaşını doldurunca başlar. Dokuz yaşındaki kız çocuğunun bülûğa erdiğinin alâmetlerinin hiçbiri görünmezse onbeş yaş tamam olunca, bülûğ çağına girdiğine hükmolunur.
Ef'âl-i mükellefin (Ahkâm-ı İslâmiyye):
İslâm dîninin bildirdiği emirlere ve yasaklara "Ahkâm-ı şer'ıyye" veyâ "Ahkâm-ı islâmiyye" denir. Bunlara "Ef'âl-i mükellefin" de denilmektedir. Ef'âl-i mükellefin sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mübah, harâm, mekrûh ve müfsîd.
İbâdet, bizi ve bütün mevcûdâtı yoktan var eden, her an varlıkda durduran, görünür ve görünmez kazâlardan, belâlardan koruyan ve her an çeşitli ni'metler, iyilikler vererek yetiştiren Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, yerine getirmektir. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmuş olan Peygamberlere, Evliyâya, âlimlere özenmektir, uymakdır.
İnsanın, kendisine sayısız ni'metleri gönderen Allahü teâlâya, gücü yettiği kadar şükür etmesi, insanlık vazîfesidir. Aklın emrettiği bir vazife, bir borçtur. Fakat insanlar, kendi kusurlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükür etmeye, saygı göstermeye yarayan vazîfeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.
İşte, insanların Allahü teâlâya karşı kalb, dil ve beden ile yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazîfelerine "İslâmiyyet" denir. Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez, beğenmez. Çünkü insanların iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslâmiyyet, bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir.
Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek, ibâdet yapmak için Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır.
Muhammed aleyhisselâma uyan kimse müslümândır. Allahü teâlâya şükretmeye, ya'nî Muhammed aleyhisselâma uymaya da, "ibâdet etmek" denir. İslâmiyyet iki kısımdır:
1- Kalb ile i'tikâd edilmesi, inanılması lâzım olanlar.
2- Beden ve kalb ile yapılacak ibâdetler.
Beden ile yapılan ibâdetlerin en üstünü namazdır. Mükellef olan her müslümânın, günde beş vakit namaz kılması farzdır.
Mükellef Kime Denir?
Akıllı olan ve bülûğ çağına giren erkek ve kadınlara "Mükellef" denir. Mükellef olan kimseler, Allahü teâlânın emir ve yasaklarından mes'ûldürler. Dînimizde, mükellef olan kimseye, önce îmân etmek ve sonra da ibâdet yapmak emrolunmuştur. Ayrıca, yapılması yasak edilen harâmlardan ve mekrûh işlerden de kaçınmaları lâzımdır.
Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. Akıl bir ölçü âleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sâdece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terkedendir. Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez.
Bülûğ çağı, erginlik yaşı demektir. Erkek çocukların bülûğ çağına girmeleri, oniki yaşını bitirince başlar. Erkek çocuğun bülûğ çağına girdiğini gösteren alâmetler vardır. Bu alâmetler görünmezse, onbeş yaşına gelince, dinde bülûğ çağına girdiğine hükmedilir.
Kız çocuklarının bülûğa ermesi ise, dokuz yaşını doldurunca başlar. Dokuz yaşındaki kız çocuğunun bülûğa erdiğinin alâmetlerinin hiçbiri görünmezse onbeş yaş tamam olunca, bülûğ çağına girdiğine hükmolunur.
Ef'âl-i mükellefin (Ahkâm-ı İslâmiyye):
İslâm dîninin bildirdiği emirlere ve yasaklara "Ahkâm-ı şer'ıyye" veyâ "Ahkâm-ı islâmiyye" denir. Bunlara "Ef'âl-i mükellefin" de denilmektedir. Ef'âl-i mükellefin sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mübah, harâm, mekrûh ve müfsîd.