evlilik oncesi dini nikah

tetik

Active member
EVLİLİK ÖNCESİ DİNÎ NİKÂH
Quran-Bg.jpg
100059.jpg

Bir zamanlar, çok iyi niyetlerle, "Nişanlılık döneminde günaha girmeyelim" diye başlayan dinî nikâh kıydırma âdeti, giderek bir sürü suistimallere kapı açtı. Artık öylesine istismar ediliyor ki, "Sakın resmî nikâhtan önce dinî nikâh kıydırmayın" der hâle geldik.
Meğer insanlarda imanın zayıf olması, sorumluluk şuurunun gelişmemesi, Allah ve ahiret korkusunun yetersizliği, ne büyük yaralar açıyor. Bunu yapan sözde Müslüman, hatta dindar olsa bile...
İsterseniz, konuyu yaşanmış bir olayla örneklendirelim.
Günlük yazı yazdığım yıllarda şahsen tanıdığım bir okuyucumdan aldığım bir mektubu, ağlayarak okudum. Mektup, birçok yönden olduğu gibi dinî nikâh bakımından da ibretlerle dolu:
"Geçenlerde 'Vazgeçilmez Bir Görev' başlıklı yazınızda yer verdiğiniz bağrı yanık bir kardeşimizin mektubunu okuyunca, yüreğim derinden derine sızladı ve ister istemez kaleme sarıldım. Çok doldum ve ağlayarak yazmaya başladım. O mektubu okuyunca, aslında bu mektubun çok gecikmiş olduğunu düşündüm. Sizi gereksiz meşgul etmek ve bizlerin sıkıntılarıyla hayal kırıklığına uğratmak istemezdim; ama...
"Bundan yaklaşık 8 sene önce üniversiteyi bitirmek üzereyken, içinde bulunduğum dinî cemaate mensup bir genç geldi yanıma. Benimle bir husus konuşmak istediğini söyledi. Kendisini bir hafta kadar önce bir kermeste görmüştüm. Her ne kadar kapalı yaptıysa da, açık ve net bir teklifte bulundu. Benim de en büyük arzumdu dindar bir gençle evlenmek. Üstelik ailesi de aynı cemaattendi. Benim babam o zamanlar bir türlü dinî sohbetlere gitmiyordu. O yüzden ailesinin durumu benim için çok önemliydi. Bana bir lütuftu âdeta. Üstelik fiziği de güzeldi. Kabul etmemem için bir sebep yoktu. Ailem benim fikirlerime saygılı olduğu için daha ilk söylediğimde kabullendiler onu. İki-üç haftalık bir arkadaşlık döneminden sonra okulu bitti ve memleketine gitti. Ben Karadeniz'de bir şehirde oturuyordum, o ise İç Anadolu'da idi.
Bir bahaneyle işi bitirdi
"Bu arkadaşlık döneminde çabucak kaynaşmıştık birbirimize. O da ailesini alıp gelecekti. Ailesini ikna etmesi biraz zor olmuş ve bir ay kadar sonra geldiler. Benim ailemin hiçbir şartı ve isteği olmadı. Onları tanıyan dindar çevre referans olunca araştırma gereği bile duymadık. Ailesi en çok uzaklığı problem yapmış. Yaklaşık sekiz-on saatlik yoldu. Tabiî fakir oldukları için değil. Tam tersi benim babam çok fakirdi. Onun babası, 'Bir nişanda, bir düğünde geliriz' dedi, hiç kimse sesini çıkarmadı.
"Benim fakir babam, ah gönlü zengin babam, daha ilk fırsatta bizi, onlara iade-i ziyarete götürdü. Nişanlım, kendisine güzel bir iş buldu. Bir sene nişanlı kaldık. O zamanlar dindarlarda yaygın kanaat, nişanlı olanların dinî nikâhlı olması yönündeydi. Biz de dinî nikâhımızı yaptık. Bir sene sonra ne olduysa, 'fıtraten uyuşmadığımız' gibi bir bahaneyle bu işi bitirmek istediğini söyledi. Babam şehir dışında bir iş yapıyordu. Bir ay her gün ölmek gibi her gün ayrılık acısı yaşadım. Acaba neden böyle yaptı, şimdi ne olacak, diye.
"Bizim durumumuz, çevremizin dikkatini çekiyordu. Bazen dedikodulara maruz kalıyordum. Çevremden güvendiğim, samimî bulduğum insanlardan yediğim darbe, bu ayrılık acısını ikiye katlıyordu. İnanın, kimsenin ettiği kimseye kalmadı. Üstelik o yaralı kalbimle, ona, ailesine ve dedikodu edenlere dua ettiğim halde... Şimdi o insanların hayatlarında yaşadıklarına bakıyorum da... Sadece acıyorum. Cahillik ne kadar kötü. Allah yardımcıları olsun. Onlara darılmak, kırılmak bile istemedim. Mademki, mü'min kardeşim dedim, varsın nefsim yansın, nefsim ağlasın.
"İstemiyorsan kızımı ezdirmem"
"Bazı şeyleri okumak, anlatmak güzel de yaşamak ne kadar zormuş ağabey? Bu olaydan önce ben yine eski nişanlımın tabiriyle, 'elleri ayakları uçuşan, fıldır fıldır dönen, son derece güler yüzlü, şevkli, gayretli' birisiydim. Yolda yürürken âdeta koşuyordum. Bütün hayalim, gayem, dinime hizmetti, o aşk heyecanında bile. İnsan gençlikte ne kadar delikanlı, hayalperest oluyormuş be ağabey! Ailesine, ailemden daha fazla verdiğim değer, benim ailemin onu kendi evlâtları gibi görmesi, hepsi bir anda kayboluverdi. O değer verdiğim aile, bir kez dahi, 'Ne oldu kızım, neden böyle oldu?' diye aramadı.
"Bu arada, babam konuşmak üzere eski nişanlımı çağırdı. Bize değil de, bir başka tanıdığımın evine geldi ve bizi ayağına çağırdı. O gün babamın dediklerini asla unutamam. 'Oğlum, ben sevginizi bölmeye gelmedim. Eğer arkanda ailenin desteği yoksa ben sonuna kadar destek olurum. Ama istemiyorsan da kızımı ezdirmem' demişti canım babam. Babam ailesinde, çevresinde, kim bilir yıkılmak üzere olan kaç yuvayı kurtarmıştı? Ama, kendi kızı için bir şey yapamamanın acizliğini, ıstırabını yaşıyordu. Eski nişanlım, getirdikleri her şeyi ve bu ayrılığın vebalini sırtına yüklenip gitti. Gitti ama, benden de birçok şeyi alıp götürerek gitti. Fatih Kısaparmak'ın, 'Gitti ah' şarkısı herhalde böyle bir durumda yazılmış olsa gerek.
"Ben, eski ben değildim artık. Sık sık kendime, kişisel gelişim kitaplarında tavsiye edilen, 'Dik durmalısın, yıkılmamalısın' desem de, içimden bir şeyler kopmuştu artık. Yıkılan ben olmadım sadece. O olaydan sonra annem damatlarını oğlu gibi sevemiyor. Ben şimdiki eşimin ailesine aynı derecede sevgi gösteremiyorum.



Yol boyunca ağladım
"Evet, her şeyde bir hayır vardır. Bundan sonra bir başka şehirde işe başladım. Kendimi dinî hizmetlere verdim. Akademik kariyerimi yükseltmeye çalıştım. Bu meselede, olgun davranmakla, metin olmaya çalışmakla, kendimi hizmete vermeye çalışarak biraz olsun kaybettiklerimi telâfi etmeye çalıştığıma inanıyorum.
"İşe başladıktan sonra kendi memleketime geliyordum. Birden birini aramak geldi aklıma. Karşıma, aynı yerde çalışan bir arkadaşı çıktı. Kendi düğününe, evlenmeye gittiğini öğrendim. O yolculuğu hayatım boyunca unutamam. Yol boyunca o bir senenin filmini, otobüsün camından ağlayarak seyrettim. Sonradan öğrendim ki, kendi çalıştığı iş yerindeki bir elemanla evlenmiş. Türk toplumunun yapısı işte.
"Artık yaşadığım bu olay, yeniden evlenmem konusunda bir engel teşkil etti. Olayı bilenlerden talibim olmadı. Olanlar da nişanı bahane etti. Ancak yıllar sonra birisiyle evlenebildim."
Bozulan nişanlarda, yarım kalan nikâhlarda sadece kalpler kırılmıyor, hatıralar mahvolmuyor; aynı zamanda bundan sonraki evlilik teşebbüsleri de darbe alıyor. Bozulan dinî nikâhtan bilhassa kız tarafı büyük mağduriyet yaşıyor. Bu ve başka sebepler için resmî nikâha çok zaman kala kıyılan dinî nikâhı hiç tavsiye etmiyoruz.
Bazı gençler, aşk ilişkisinin ilk günlerinde, günaha girmemek gibi saf bir düşünceyle dinî nikâh yapıyorlar. Diyelim ki, aynı okulda okuyorlar, aynı iş yerinde çalışıyorlar. Bilhassa ailesinden uzak bir şehirde okuyan gençleri takip etmek bile mümkün değil. Tabir yerindeyse "iki hödük" kafa kafaya verip dinî nikâhla sözde evleniyorlar.

Dinî nikâh çocuk oyuncağı değil
Niye "sözde" diyorum? Çünkü, dinî nikâh çocuk oyuncağı değil, ciddî bir olay. Bunu yapan artık karı koca demektir. Birbirlerine helâl oldukları gibi, kocalığın ve karılığın görev ve sorumluluklarını da yerine getirmek zorundadırlar. Söyler misiniz, hangi genç bu sorumluluğun bilincinde?
Ve evlendiklerine göre, artık dinen gerçek bir sebep olmadan boşanamazlar. Dinî nikâhtan sonra ne yapıyorlar?
Bir kısmı, dinî sınırların şuurunda. Nikâhı sadece görüşüp konuşmaları günah olmasın diye kıydırmış. Daha ileriye gitmiyor. Bir kısmı ise, sanki normal karı kocaymış gibi son derece serbest davranıyor.
Yine bu serbest davrananlar da iki kısım: Bazıları işin şuurunda ve kesinlikle birbiriyle evleniyorlar. Hiçbir engel, tehdit, baskı dinlemeden birlikte olmayı başarıyorlar. Bir kısmı ise sanki birkaç aylık veya birkaç yıllık nikâh yapıyormuş gibi, "Boşandık" deyip çıkıyor işin içinden. Bu şekilde bana gelen yığınla sorun var. İki genç ailelerinden izinsiz dinî nikâh yapmışlar. Yıllarca çok serbest hareket etmişler. Erkek vazgeçmiş. Kim taşıyacak bunun vebalini?
Bunun İslâm'la, insanlıkla ilgisi var mı? Özellikle üniversite öğrencileri arasında bu tür olaylar oluyor. Nikâhı çok hafife alıyorlar, sanki flörte "dinî nikâh" kılıfı uyduruyorlar. Oysa isimlerin değişmesiyle gerçek değişmez. Eğer bir müddet sonra boşanmak düşüncesiyle yapıyorlarsa, bu geçici nikâh olan "mut'a"dır ki, dinimizde kesinlikle yeri yoktur. Artık ne yaparlarsa, günahtır, haramdır ve zina hükmüne geçer.
Aceleye gerek yok
Gençler! Dünyada vicdan azabı çekmemek, göz yaşı dökmemek ve pişmanlık yaşamamak istiyorsanız, bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olun. Ahiretteki azabınız ise apayrı bir dert…
Gelelim nişanlılık dönemindeki dinî nikâha. Bazıları nişanı yaptığı gün dinî nikâhı da kıyıyor. Oysa nişan gençlerin birbirlerini daha iyi tanıması için. Aceleye gerek yok. Nasıl olsa yakında evleneceksiniz. Eğer ayrılık olursa, dinî nikâh büyük bir sorun oluyor.
Şayet aileler çok köklü ve evlâtları üzerinde ağırlığı büyükse, gençler dinî şuur ve evliliğin sorumluluğunu biliyorsa, evlilik öncesi dinî nikâh yapılabilir. Fakat bu durumda da resmî nikâhı ve düğünü geciktirmemek en iyisi. Ayrıca aile büyükleri de kefil olmalı, bu dinî nikâhın korunmasında bütün ağırlıklarını göstermelidirler.
RX13102.jpg

Kaynak: Cemil Tokpınar, Gençlik ve Aşk, Nesil Yayınları.
68. Sayı - Ağustos 2006

CEMİL TOKPINAR
Kaynak: Cemil Tokpınar, Gençlik ve Aşk, Nesil Yayınları.
68. Sayı - Ağustos 2006

CEMİL TOKPINAR
 

tetik

Active member
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Nişanlılık döneminde dini nikah yapıp, daha sonra ayrılma durumu olduğunda, erkek hanımı boşamazsa ne olur? Nişanlılık döneminde dini nikah kıymak doğru mudur?[/FONT]


yuzuklerr.jpg

Bir bayan, nikahlandığı kimsenin dinen eşi konumunda olduğundan, kocası kendisini boşamadıkça bir başka erkekle evlenemez.

Bu durumda yapılacak şey, ya bir şekilde erkeğin boşamasını sağlamak, ya da hakemler kanalıyla aralarını tefrik etmektir.

Böyle bir durumda erkeğin, sırf kadına zarar vermek amacıyla kadını boşamamakta ısrar etmesi dinen doğru değildir. (Bakara, 2/231).

Dolayısıyla söz konusu olayda öncelikle sözü dinlenir ilim ve fazilet sahibi bir aracı, erkeğe giderek kendisine hiç de yarar sağlamayan böyle bir nikaha son vermesi gerektiğini, dini nikahın karşı tarafa zarar vermek amacıyla nefsi bir tatmin aracı yapılamayacağını, bunun İslâm'ın ruhuna aykırı olduğunu anlatmalı ve erkeğin boşamasını sağlamalıdır.

Erkek boşamamakta ısrar ederse, resmi nikah bulunmadığı için mahkemeye de başvurulmayacağına göre, kadın ve erkeğin aileleri bu konuda bir sonuca varmak üzere birer hakem seçerler. Ailelerden biri direnir, hakem seçmezse karşı taraf onun yerine adil ve tarafsız bir hakem seçebilir.

Seçilen hakemler öncelikle arabuluculuk yaparlar. Lüzûm ve zarûret bulunduğunda eşlerin rızası olmasa bile bu kişileri boşamaya da karar verebilirler.
Böyle bir boşama gerçekleştikten ve boşanan kadın iddetini bitirdikten sonra nikah kıyarak yeni bir evlilik yapabilir.

Bu tür olayların yaşanmaması için yapılan akitlerin mutlaka kayıt altına alınıp hukuki güvenceye kavuşturulması elzemdir. Çünkü dindar olduğunu söyleyen gençler ve/veya aileleri resmen tescilin olmadığı durumlarda aralarında akdedildiği ifade edilen akitleri inkar etmekte ve taraflardan biri ve genellikle kız tarafı mağdur duruma düşmektedir.

Böylece, dinimizin nikahtan gözettiği ulvi gaye gerçekleşmek şöyle dursun, insanlar din adına birbirlerine zulmeder hale gelmektedirler.
Nişanlılık dönemi tarafların biribirlerini tanıma dönemidir. Böyle tanışma döneminde işi hemen sonuca götürüp de dinî nikah yapılmaz. Halbuki nişanlılık, dönülmesi mümkün olan bir devre olmalı; bu dönemi taraflar tanışma süreci olarak yaşamalılar.

Bir kadın ve erkek şahitler huzurunda nikahlansalar karı koca sayılacaklarından erkek boşamadan kadın başkasıyla evlenemez. Bu açıdan çok tehlikelidir. Nitekim bize bu konuda onlarca soru geliyor. "Ben bir erkekle dini nikah kıydırmıştım. O beni boşamıyor ne yapayım" " Ben dini nikahtan boşanmadan başkasıyla evlendim. Zina sayılır mı" gibi tüyler ürperten pek çok problemle karşılaşıyoruz. Bu açıdan her ne kadar gizli olarak şahitler huzurunda nikahlanmak caiz ise de sonunda telafisi imkansız olaylar olabiliyor. Bu nedenle resmi nikah olmadan dini nikah yapılmasını asla doğru bulmuyoruz. sorularlaislamiyet
 

mihrimah

Well-known member
EVLİLİK ÖNCESİ DİNÎ NİKÂH
Quran-Bg.jpg
100059.jpg


Bir zamanlar, çok iyi niyetlerle, "Nişanlılık döneminde günaha girmeyelim" diye başlayan dinî nikâh kıydırma âdeti, giderek bir sürü suistimallere kapı açtı. Artık öylesine istismar ediliyor ki, "Sakın resmî nikâhtan önce dinî nikâh kıydırmayın" der hâle geldik.

Meğer insanlarda imanın zayıf olması, sorumluluk şuurunun gelişmemesi, Allah ve ahiret korkusunun yetersizliği, ne büyük yaralar açıyor. Bunu yapan sözde Müslüman, hatta dindar olsa bile...
İsterseniz, konuyu yaşanmış bir olayla örneklendirelim.
Günlük yazı yazdığım yıllarda şahsen tanıdığım bir okuyucumdan aldığım bir mektubu, ağlayarak okudum. Mektup, birçok yönden olduğu gibi dinî nikâh bakımından da ibretlerle dolu:
"Geçenlerde 'Vazgeçilmez Bir Görev' başlıklı yazınızda yer verdiğiniz bağrı yanık bir kardeşimizin mektubunu okuyunca, yüreğim derinden derine sızladı ve ister istemez kaleme sarıldım. Çok doldum ve ağlayarak yazmaya başladım. O mektubu okuyunca, aslında bu mektubun çok gecikmiş olduğunu düşündüm. Sizi gereksiz meşgul etmek ve bizlerin sıkıntılarıyla hayal kırıklığına uğratmak istemezdim; ama...
"Bundan yaklaşık 8 sene önce üniversiteyi bitirmek üzereyken, içinde bulunduğum dinî cemaate mensup bir genç geldi yanıma. Benimle bir husus konuşmak istediğini söyledi. Kendisini bir hafta kadar önce bir kermeste görmüştüm. Her ne kadar kapalı yaptıysa da, açık ve net bir teklifte bulundu. Benim de en büyük arzumdu dindar bir gençle evlenmek. Üstelik ailesi de aynı cemaattendi. Benim babam o zamanlar bir türlü dinî sohbetlere gitmiyordu. O yüzden ailesinin durumu benim için çok önemliydi. Bana bir lütuftu âdeta. Üstelik fiziği de güzeldi. Kabul etmemem için bir sebep yoktu. Ailem benim fikirlerime saygılı olduğu için daha ilk söylediğimde kabullendiler onu. İki-üç haftalık bir arkadaşlık döneminden sonra okulu bitti ve memleketine gitti. Ben Karadeniz'de bir şehirde oturuyordum, o ise İç Anadolu'da idi.
Bir bahaneyle işi bitirdi
"Bu arkadaşlık döneminde çabucak kaynaşmıştık birbirimize. O da ailesini alıp gelecekti. Ailesini ikna etmesi biraz zor olmuş ve bir ay kadar sonra geldiler. Benim ailemin hiçbir şartı ve isteği olmadı. Onları tanıyan dindar çevre referans olunca araştırma gereği bile duymadık. Ailesi en çok uzaklığı problem yapmış. Yaklaşık sekiz-on saatlik yoldu. Tabiî fakir oldukları için değil. Tam tersi benim babam çok fakirdi. Onun babası, 'Bir nişanda, bir düğünde geliriz' dedi, hiç kimse sesini çıkarmadı.
"Benim fakir babam, ah gönlü zengin babam, daha ilk fırsatta bizi, onlara iade-i ziyarete götürdü. Nişanlım, kendisine güzel bir iş buldu. Bir sene nişanlı kaldık. O zamanlar dindarlarda yaygın kanaat, nişanlı olanların dinî nikâhlı olması yönündeydi. Biz de dinî nikâhımızı yaptık. Bir sene sonra ne olduysa, 'fıtraten uyuşmadığımız' gibi bir bahaneyle bu işi bitirmek istediğini söyledi. Babam şehir dışında bir iş yapıyordu. Bir ay her gün ölmek gibi her gün ayrılık acısı yaşadım. Acaba neden böyle yaptı, şimdi ne olacak, diye.
"Bizim durumumuz, çevremizin dikkatini çekiyordu. Bazen dedikodulara maruz kalıyordum. Çevremden güvendiğim, samimî bulduğum insanlardan yediğim darbe, bu ayrılık acısını ikiye katlıyordu. İnanın, kimsenin ettiği kimseye kalmadı. Üstelik o yaralı kalbimle, ona, ailesine ve dedikodu edenlere dua ettiğim halde... Şimdi o insanların hayatlarında yaşadıklarına bakıyorum da... Sadece acıyorum. Cahillik ne kadar kötü. Allah yardımcıları olsun. Onlara darılmak, kırılmak bile istemedim. Mademki, mü'min kardeşim dedim, varsın nefsim yansın, nefsim ağlasın.
"İstemiyorsan kızımı ezdirmem"
"Bazı şeyleri okumak, anlatmak güzel de yaşamak ne kadar zormuş ağabey? Bu olaydan önce ben yine eski nişanlımın tabiriyle, 'elleri ayakları uçuşan, fıldır fıldır dönen, son derece güler yüzlü, şevkli, gayretli' birisiydim. Yolda yürürken âdeta koşuyordum. Bütün hayalim, gayem, dinime hizmetti, o aşk heyecanında bile. İnsan gençlikte ne kadar delikanlı, hayalperest oluyormuş be ağabey! Ailesine, ailemden daha fazla verdiğim değer, benim ailemin onu kendi evlâtları gibi görmesi, hepsi bir anda kayboluverdi. O değer verdiğim aile, bir kez dahi, 'Ne oldu kızım, neden böyle oldu?' diye aramadı.
"Bu arada, babam konuşmak üzere eski nişanlımı çağırdı. Bize değil de, bir başka tanıdığımın evine geldi ve bizi ayağına çağırdı. O gün babamın dediklerini asla unutamam. 'Oğlum, ben sevginizi bölmeye gelmedim. Eğer arkanda ailenin desteği yoksa ben sonuna kadar destek olurum. Ama istemiyorsan da kızımı ezdirmem' demişti canım babam. Babam ailesinde, çevresinde, kim bilir yıkılmak üzere olan kaç yuvayı kurtarmıştı? Ama, kendi kızı için bir şey yapamamanın acizliğini, ıstırabını yaşıyordu. Eski nişanlım, getirdikleri her şeyi ve bu ayrılığın vebalini sırtına yüklenip gitti. Gitti ama, benden de birçok şeyi alıp götürerek gitti. Fatih Kısaparmak'ın, 'Gitti ah' şarkısı herhalde böyle bir durumda yazılmış olsa gerek.
"Ben, eski ben değildim artık. Sık sık kendime, kişisel gelişim kitaplarında tavsiye edilen, 'Dik durmalısın, yıkılmamalısın' desem de, içimden bir şeyler kopmuştu artık. Yıkılan ben olmadım sadece. O olaydan sonra annem damatlarını oğlu gibi sevemiyor. Ben şimdiki eşimin ailesine aynı derecede sevgi gösteremiyorum.



Yol boyunca ağladım
"Evet, her şeyde bir hayır vardır. Bundan sonra bir başka şehirde işe başladım. Kendimi dinî hizmetlere verdim. Akademik kariyerimi yükseltmeye çalıştım. Bu meselede, olgun davranmakla, metin olmaya çalışmakla, kendimi hizmete vermeye çalışarak biraz olsun kaybettiklerimi telâfi etmeye çalıştığıma inanıyorum.
"İşe başladıktan sonra kendi memleketime geliyordum. Birden birini aramak geldi aklıma. Karşıma, aynı yerde çalışan bir arkadaşı çıktı. Kendi düğününe, evlenmeye gittiğini öğrendim. O yolculuğu hayatım boyunca unutamam. Yol boyunca o bir senenin filmini, otobüsün camından ağlayarak seyrettim. Sonradan öğrendim ki, kendi çalıştığı iş yerindeki bir elemanla evlenmiş. Türk toplumunun yapısı işte.
"Artık yaşadığım bu olay, yeniden evlenmem konusunda bir engel teşkil etti. Olayı bilenlerden talibim olmadı. Olanlar da nişanı bahane etti. Ancak yıllar sonra birisiyle evlenebildim."
Bozulan nişanlarda, yarım kalan nikâhlarda sadece kalpler kırılmıyor, hatıralar mahvolmuyor; aynı zamanda bundan sonraki evlilik teşebbüsleri de darbe alıyor. Bozulan dinî nikâhtan bilhassa kız tarafı büyük mağduriyet yaşıyor. Bu ve başka sebepler için resmî nikâha çok zaman kala kıyılan dinî nikâhı hiç tavsiye etmiyoruz.
Bazı gençler, aşk ilişkisinin ilk günlerinde, günaha girmemek gibi saf bir düşünceyle dinî nikâh yapıyorlar. Diyelim ki, aynı okulda okuyorlar, aynı iş yerinde çalışıyorlar. Bilhassa ailesinden uzak bir şehirde okuyan gençleri takip etmek bile mümkün değil. Tabir yerindeyse "iki hödük" kafa kafaya verip dinî nikâhla sözde evleniyorlar.

Dinî nikâh çocuk oyuncağı değil
Niye "sözde" diyorum? Çünkü, dinî nikâh çocuk oyuncağı değil, ciddî bir olay. Bunu yapan artık karı koca demektir. Birbirlerine helâl oldukları gibi, kocalığın ve karılığın görev ve sorumluluklarını da yerine getirmek zorundadırlar. Söyler misiniz, hangi genç bu sorumluluğun bilincinde?
Ve evlendiklerine göre, artık dinen gerçek bir sebep olmadan boşanamazlar. Dinî nikâhtan sonra ne yapıyorlar?
Bir kısmı, dinî sınırların şuurunda. Nikâhı sadece görüşüp konuşmaları günah olmasın diye kıydırmış. Daha ileriye gitmiyor. Bir kısmı ise, sanki normal karı kocaymış gibi son derece serbest davranıyor.
Yine bu serbest davrananlar da iki kısım: Bazıları işin şuurunda ve kesinlikle birbiriyle evleniyorlar. Hiçbir engel, tehdit, baskı dinlemeden birlikte olmayı başarıyorlar. Bir kısmı ise sanki birkaç aylık veya birkaç yıllık nikâh yapıyormuş gibi, "Boşandık" deyip çıkıyor işin içinden. Bu şekilde bana gelen yığınla sorun var. İki genç ailelerinden izinsiz dinî nikâh yapmışlar. Yıllarca çok serbest hareket etmişler. Erkek vazgeçmiş. Kim taşıyacak bunun vebalini?
Bunun İslâm'la, insanlıkla ilgisi var mı? Özellikle üniversite öğrencileri arasında bu tür olaylar oluyor. Nikâhı çok hafife alıyorlar, sanki flörte "dinî nikâh" kılıfı uyduruyorlar. Oysa isimlerin değişmesiyle gerçek değişmez. Eğer bir müddet sonra boşanmak düşüncesiyle yapıyorlarsa, bu geçici nikâh olan "mut'a"dır ki, dinimizde kesinlikle yeri yoktur. Artık ne yaparlarsa, günahtır, haramdır ve zina hükmüne geçer.
Aceleye gerek yok
Gençler! Dünyada vicdan azabı çekmemek, göz yaşı dökmemek ve pişmanlık yaşamamak istiyorsanız, bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olun. Ahiretteki azabınız ise apayrı bir dert…
Gelelim nişanlılık dönemindeki dinî nikâha. Bazıları nişanı yaptığı gün dinî nikâhı da kıyıyor. Oysa nişan gençlerin birbirlerini daha iyi tanıması için. Aceleye gerek yok. Nasıl olsa yakında evleneceksiniz. Eğer ayrılık olursa, dinî nikâh büyük bir sorun oluyor.
Şayet aileler çok köklü ve evlâtları üzerinde ağırlığı büyükse, gençler dinî şuur ve evliliğin sorumluluğunu biliyorsa, evlilik öncesi dinî nikâh yapılabilir. Fakat bu durumda da resmî nikâhı ve düğünü geciktirmemek en iyisi. Ayrıca aile büyükleri de kefil olmalı, bu dinî nikâhın korunmasında bütün ağırlıklarını göstermelidirler.
RX13102.jpg

Kaynak: Cemil Tokpınar, Gençlik ve Aşk, Nesil Yayınları.
68. Sayı - Ağustos 2006

CEMİL TOKPINAR
Kaynak: Cemil Tokpınar, Gençlik ve Aşk, Nesil Yayınları.
68. Sayı - Ağustos 2006

CEMİL TOKPINAR

Sana güzellikten her ne ulaşırsa bilki Allah'tandır, kötülükten de başına her ne gelirse anla ki sendendir. [(Nisa 79)(Elmalılı Hamdi Yazır)]

İnsan iradi bir varlıktır ve iradesinin hakkını vermesini bilmeli!!!....
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
hocam tum yazi boyunca evlilik oncesi nikahin olmamasi gerektigini vurgulamis lakin sonunda

"Şayet aileler çok köklü ve evlâtları üzerinde ağırlığı büyükse, gençler dinî şuur ve evliliğin sorumluluğunu biliyorsa, evlilik öncesi dinî nikâh yapılabilir."
deyip acik bi kapi birakmis:)

Guzel bi yazi Allah razi olsun.
ikinci yazi renk tonu cok acik oldugundan okunmuyor.duzeltirseniz seviniriz :)
 

Tarihci

Marmara Tarih
Tabir yerindeyse "iki hödük" kafa kafaya verip dinî nikâhla sözde evleniyorlar.


tabir hiç de yerinde olmamış.. o iki hödük denilen insanlar, akıl baliğ reşit insanlar.. Allah onları muhattab almış onlara bazı şeyleri yapabilmek için bazı şartlar sunmuş, bu iki hödük(!) de Allah ın emrlerini ciddiye almayan istediğini istediği zaman istediği yerde özgürce yapan iğrencler gibi davranmayıp, Allah ın emirlerini yerine getirmeyi görev bilmişler ve nikah emrini yerine getirmişler. yerine getirmişler diyorum ve bu, "sözde evlenme" de olmaz.. anamızın babamızın nikahı nasıl sahih ise bu da öyle sahihtir fıkhen.. bir bayan bir erkeğe beni zevceliğe kabul ediyor musun dese, erkek de ediyorum dese işte bu nikahtır ancak fasık nikahtır çünkü şahitsizdir..
nikah için anne baba rızası şart değildir, insanlar buna karar verir ve şahitleri bulduğu anda da yaptırabilir bu şahitler yedi yabancı sokaktan gecen insanlar da olabilir. buraya kadar hepsi meşru ve fıkhi kurallara uygun.. peki sorun ne? ya erkek resmi nikaha gelmeden vazgecerse...?? işte o zaman kızın hali nice olur??

burda sorunun adı yanlış konulmuş, sorun resmi nikah öncesi yapılan dini nikah değil..

sorun, kızın veya kız tarafının aklı selimle düşünüp kesin ve net bir karar verememesi.. yani tabiri diğerle,, adamını tanıma meselesi..

kız, tanımadan bilmeden anlamadan bilhassa erkeğin güvenilirliğini anlamadan nikah a evet desin sonra erkek tarafı sorun çıkarınca aamaaaa biz nikahlıydıkya ne olacak şimdi desin...

erkeğinde hatalı olduğu mesele, kızı tanımadan bilmeden kızın güvenilirliğini anlamadan kesin ve net bir şekilde bu kızın doğru kız olduğuna kanaat etmeden nikah yaptırması daha sonra da uyuşmadığından veya başka bir sebebten ayrılmak istemesi..

burda sorun tarafların aklı selimle iyi düşünmeden verdikleri karardır, dini nikahın düğünden önce yapılması değildir.

şimdi kendinizi düşünün siz bir kızla(veya erkekle) birbirinizi seviyorsunuz.. biraz zaman gecti artık iş ailelerinde bildiği ciddi bir iş halini aldı zaten niyetiniz de başladığından beri ciddi.. ve bir gün diyorsunuzki sevdiğinize dini nikahımızı yaptıralım.. eş adayınız bir an düşünüp yutkunuyor ve yaptırmak istemiyor pek gönüllü değil.. işte o anda gördüğünüz şey güvensizliktir, ya size ya kendine.. peki size veya kendine güveni olmayan kesin bir kararı olmayan biriyle nasıl evleneceksiniz.. zaten o iş orda bitmeli..

şayet ben desem haydi nikah yaptıralım, karşımdaki dese ya yok düğünde olsun, benim kafama soru işareti düşer.. ya benden ya kendinden emin değil diye düşünürüm.. haksız mıyım yahu bir şey de siz söyleyin :)
 

mihrimah

Well-known member
hocam tum yazi boyunca evlilik oncesi nikahin olmamasi gerektigini vurgulamis lakin sonunda

"Şayet aileler çok köklü ve evlâtları üzerinde ağırlığı büyükse, gençler dinî şuur ve evliliğin sorumluluğunu biliyorsa, evlilik öncesi dinî nikâh yapılabilir."
deyip acik bi kapi birakmis:)

Allah razı olsun...

Tamam bunu da sineye çektik diyelim, anlam veremediğim hanım kardeşimizin reddedilmesi neden yazarı bu kadar üzdü ve hıçkırıklara boğuldu..Yazısında da belirtmiş nişanlılık tarafların birbirini tanıma dönemidir. Demek ki damat adayı anlaşamayacakları kanaatine varmış..Ayrıca hanım kardeşimizin derdi dini nikahtan çok sevdiğini kaybetmesi gibime geldi kanatimce....

Eğer çiçekçide satılan gül fidanı isen, tomurcukta olsan asla ve kat-a satın alanın bahçesine dikilmeden yapraklarını açma. Belki o bahçeye girmeden solarsın. Yedi veren gül de olsan, ne değerin kalır nedeee yapraklarının rengini merak eden sahibin..

Ayrıca böylesi dönemlerde öz güven kazanmak için okunan kişisel gelişim kitapları ciddi manada zarar verebiliyor. Bu tarz kitapların okunmasından ziyade psikologların önerileri; acılar yaşanması gerekiyorsa yaşayın ve kendi içinizde öldürün yoksa düşünerek ancak beyninizde büyütür ve çıkmazlara yönelirsiniz. Hafizan Allah kendime geleyim derken enaniyet ön plana çıkabiliyor...Kısmet değilmiş demek, teslim olmamak bu kadar zor mu?

Şunu da önemle belirtmek istiyorum çünkü bu gibi vakalarla çok karşılaşıyoruz...

KESİNLİKLE!!! kişinin hatası bağlı bulunduğu, kuruma, merciye, makama, hizmete, dine, vs. vs. mal EDİLEMEZ!!!
 

tetik

Active member
şimdi kendinizi düşünün siz bir kızla(veya erkekle) birbirinizi seviyorsunuz.. biraz zaman gecti artık iş ailelerinde bildiği ciddi bir iş halini aldı zaten niyetiniz de başladığından beri ciddi.. ve bir gün diyorsunuzki sevdiğinize dini nikahımızı yaptıralım.. eş adayınız bir an düşünüp yutkunuyor ve yaptırmak istemiyor pek gönüllü değil.. işte o anda gördüğünüz şey güvensizliktir, ya size ya kendine.. peki size veya kendine güveni olmayan kesin bir kararı olmayan biriyle nasıl evleneceksiniz.. zaten o iş orda bitmeli..

şayet ben desem haydi nikah yaptıralım, karşımdaki dese ya yok düğünde olsun, benim kafama soru işareti düşer.. ya benden ya kendinden emin değil diye düşünürüm.. haksız mıyım yahu bir şey de siz söyleyin :)

:p

kardes bunun guvenle alakasi yok bence nisanlilik donemi tanima evresi degilmidir ?nikah olmadan resmi cercevede surdurulmesi daha yerinde olur diyor alimlerin bir kaci nedenini ise soyle acikliyor
iliskilerin bicimi ayarlanamaz.

o yuzden siz nisanlilik doneminde makul olculerde gidis yaparsiniz hem boyle olunca zaten harama girecek isler yapmazsiniz kaldiki hic bir genc ( tabiri caiz ise ) sehvani his
yani bu gibi hislerin olmadigini sanmak veya iddiada bulunmak zannimca kendini aldatmak olur
Hem nisanlilik suresinde esler birbirini hakkiyla taniyamiyor ki bu bilimsel de bir gercek.
Kimse o devrelerde gercek yuzunu gostermek istemez cunku hep iyi yanlariyla tanitir kendisini bu sebeple de hersey yerinde ve zamaninda olmalidir .
Sizin de yapacaginiz en guel is kisa zamanda evlilignizi cemiyete de duyurup bu isi nihayetlendirmenizdir
 

Tarihci

Marmara Tarih
hic bir genc ( tabiri caiz ise ) sehvani his
yani bu gibi hislerin olmadigini sanmak veya iddiada bulunmak zannimca kendini aldatmak olur

evet elbette bu hisler vardır ve karşınızdaki de maddi manevi sevdiğiniz veya sevdiğinizi iddia ettiğiniz bir kimsedir ona bu hisleri beslemeniz de gayet normaldir.

şimdi kız biliyor ki nikah olursa eş adayı bu hisleri doğrultusunda biraz daha rahat davranacak bu kaçınılmaz bir şey,, işte kız burda şunu düşünüyor: nikah olursa bu benden bazı tavizler alacak peki ya sonra beni almazsa..?? işte kızın aklına düşen bu soru karşısındakine olan güvensizliğinden kaynaklanıyor.. yoksa kız bilseki iki dünya bir araya da gelse bu çocukla evlenecek o zaman nikahıda gönül rahatlığıyla yaptırırdı.. bu dediğim gibi tamamen güven meselesidir...
 

tetik

Active member
hic bir genc ( tabiri caiz ise ) sehvani his
yani bu gibi hislerin olmadigini sanmak veya iddiada bulunmak zannimca kendini aldatmak olur

evet elbette bu hisler vardır ve karşınızdaki de maddi manevi sevdiğiniz veya sevdiğinizi iddia ettiğiniz bir kimsedir ona bu hisleri beslemeniz de gayet normaldir.

şimdi kız biliyor ki nikah olursa eş adayı bu hisleri doğrultusunda biraz daha rahat davranacak bu kaçınılmaz bir şey,, işte kız burda şunu düşünüyor: nikah olursa bu benden bazı tavizler alacak peki ya sonra beni almazsa..?? işte kızın aklına düşen bu soru karşısındakine olan güvensizliğinden kaynaklanıyor.. yoksa kız bilseki iki dünya bir araya da gelse bu çocukla evlenecek o zaman nikahıda gönül rahatlığıyla yaptırırdı.. bu dediğim gibi tamamen güven meselesidir...
o zaman nisana ve nikaha ne gerek var guven meselesi ise :rolleyes: guvendikten sonra ben hic konusmadanda yaparim dugunumu pesine nikahimi hemde gozum kapali aileler bildikten sonra 2, 3 kisiyle yada toplu ortamlarda yaparsin konusmani daha sonra dugunle birlikte yaparsin imam nikahini ,,,yok ya tanimak amacli nisanlancam konusucam anliyacam vs vs zaten anlayan da pek azdir bu devirde o halde uzatmanin anlami ne sunuda dersin simdi ya oyle deme tanimadan olmaz eskilerden ornek vericem o cagda degiliz yada o cagin genc kizlari yok bu cagda v.s v.s uzar gider :p israrla guvenle alakasi yok diyorum peki bu sozler uzerine sen ne diyorsun tarihci kardes :p:D

erzincanli ;kardesimiz evlenmeden once izlenilmesi gerekenler diye konu gondermis onu okumanizi siddetle tavsiye ederim;)
 

Tarihci

Marmara Tarih
"o zaman nisana ve nikaha ne gerek var guven meselesi ise"

ben elmalardan bahsediyorum siz armutlarla karıştırdınız işi.. nikah fıkhi bir zorunluluktur, nikah yapılmasına karar verme işi de güven meselesidir, çok güvenmek demek nikaha luzum yok demek değildir. bunu ima edecek bir lafım da yoktur.. siz anlamak istediğiniz gibi anlıyorsunuz.. tasavvur edebileceğinizden çok okumuşluğum vardır.. teşekkür ederim..

"guvendikten sonra ben hic konusmadanda yaparim dugunumu pesine nikahimi hemde gozum kapali aileler bildikten sonra 2, 3 kisiyle yada toplu ortamlarda yaparsin konusmani daha sonra dugunle birlikte yaparsin imam nikahini"

konuşmadan, anlamadan nasıl güven tesis edeceksiniz çok merak ettim..
 

tetik

Active member
dedigin gibi olmus yani elma-armut
sanki ben nikah luzumsuz dedim ,,,yada konusmadan evlenme taraftariyim o kadar yazdiklarimdan bunu anladiysan uzulurum neyse seni okuduklarinla basbasa birakayim selam ve dua ile
 

Tarihci

Marmara Tarih
dedigin gibi olmus yani elma-armut
sanki ben nikah luzumsuz dedim ,,,yada konusmadan evlenme taraftariyim o kadar yazdiklarimdan bunu anladiysan uzulurum neyse seni okuduklarinla basbasa birakayim selam ve dua ile


"o zaman nisana ve nikaha ne gerek var guven meselesi ise"

bu cümlenizi tersinden okuduğumuzda güven meselesi ise, nişana ve nikaha gerek yok demişsiniz, bu manayı çıkarabilmek çok zor olmasa gerek..

"guvendikten sonra ben hic konusmadanda yaparim"

bunu diyen de sizsiniz, madem buna taraftar değilsiniz neden böyle beyanlarınız var.. ya kendinizle çelişiyorsunuz ya da bunları yazarken gayri ciddi idiniz..
 

Garib

Well-known member
yha cok güldüm size nikahi yhok tanıcakmıs yhok bilmem ne deil bea hani damat eve yemege felan gelio ee herkese haram nasıl yemek yicek oturmaya gelcek ,iste ondan yapıolar şne gesmesi tanıması anneler babalar zate tanımadığı kisiye vermeski hey allam :D
 

ARİF

Well-known member
ŞAKASI OLMAYAN ÜÇ ŞEY:
NİKÂH,TALÂK VE KÜFÜR

Âlemlerin Rabbi olan ’a hamd olsun. Salât ve selâm efendimiz Muhammed aleyhisselâmın üzerine olsun.
Üç şeyin şakası olmaz dedi Resulullah:
1)Nikâh
2)Talâk (boşama)
3)Ridde (Küfür)


Nikâh:
Nikâh kadın ve erkeğin, iki Müslüman erkek şahidin huzurunda:”Ben seni hanımım (karım) olarak kabul ettim “karşı tarafında ”Ben seni beyim (kocam) olarak kabul ettim” demeleridir.Bunu şakayla demiş olsalar bile, nikâhlı olurlar. Cinsel manada beraber olsalar günaha girmezler.Yani, nikâhın şakası yoktur.
Boşama:Boşama yetkisi:
Bir bayan nikâhı kıyılırken, boşama yetkisini eşinden isteyebilir.Erkek eğer izin verirse, kadında da boşama yetkisi olabilir.Boşama yetkisi olan kadın veya erkek şakayla bile olsa “Ben seni boşadım” derler ise, boş olurlar. Toplumun hukuku için boşanan kadın yakınlarına haber verdiğinde boşayan eş bunu doğrular ise, o zaman o yakınlar boşanmayla ilgili hukuki işlemleri başlatabilirler.
-“Boşadım” ile “boşuyorum” veya “boşayacağım” bir değildir.”Ben seni boşadım” dendiği zaman boş olunur.Veya “boş ol” cümlesi halk arasında “boşadım” ile aynı anlamda kullanılıyor ise “boş ol” diyerek de boş olunur.Bir tâlak gider.
Talâk:Bir insan eşini üç talâk ile bir daha geri dönmeksizin boşayabilir.Birinci boşamadan sonra tekrar nikâhlanabilirler.İkinci kez boşarsa, yine nikâhlanabilirler.Fakat üçüncü talâktan sonra o eşiyle bir daha evlenemez.
Tek şart (Hulle) gerçekleşir ise boşanan eşlerin tekrar nikâhlanması mümkün olur.Bu da boşadığı hanımı başka bir erkekle kendi rızaları ile evlenir ve evlendiği erkek onu yine kendi rızası ile boşarsa, kadın tekrar ilk eşi ile nikâhlanabilir.

Batıl Hulle:Boşanmak şartı ile ikinci eş ile evlenip tekrar ilk eş ile nikâhlanmaya denir. Bu nikâh geçerli değildir.
Küfür:
Alimler dediler ki:”Küfür üç çeşittir:
1)İtikâdi (inanç ile)küfür
2)Lafzi (söz ile) küfür
3)Fiili (hareket ile)küfür

konuyu bu çerçeveden ele alarak düşünürsek nikah ciddi bir mesele ve evlilik nikahla başladığına göre nişanlılık dönemi nikahı diye birşeye tenezzül etmesin insanlar çünkü tanıma ve tanışma dönemi olan nişanlılığın bununda değişik kural ve kaidleri var ki dikkat ederek sağlam evliliklerin temelini atalım inş.
 

tetik

Active member
demi inşallah.ama doru yha gezilmes Allah korusun yha nisan bozulursa gesdigiyle kalır ole sade yemege gelince haramlık kalksın die nikah yapılır

buraya kadar ok benim fikrimde budur bunu sen ,ben yaparim islami olcusu budur dersin ama ya yapamayanlar ? aileler arasinda yemekle kalinsa
gunumuzde cok ornekleri var

imam nikahini yaptirip nisanlisi ile gezen hatta aileler arasinda ve kendi aralarinda guveni saglamis olup imam nikahi yaptirmayanlarda var ki nikahi yaptiranlardan daha fazla ozguvenli ;) imam nikahi karsiti degilim imam nikahini kotuye kullananlara karsiyim ...

birde ornekle bitiriyem nikahlisin nisanlini sevemedin nikahlanmadan onceki hal ve hareketleri degisti ayrildin ama nisanlin seni hala istiyor nikahini vermiyor ne yapacaksin ?

benim acik bir arkadasim gibi 6 ay bekleyip biz 6 ay ayri kaldik nikah bayatladi tazenlenmesi gekekirmis o yuzden bos sayilirmisim diye baskasiylami evleneceksiniz :rolleyes:
arkadasima o kadar anlattik bu nikah ekmekmi bayatlasin bir bilene sor oyle karar ver diye hurafe nefsine daha uygun geldigi icin simdi bir baskasi ile evlendi

neyse benim acizane goruslerim bunlar her seyin en iyisini yuce yaradan bilir ...rabbim hayirli kisiyle karsilastirsin
 

Garib

Well-known member
buraya kadar ok benim fikrimde budur bunu sen ,ben yaparim islami olcusu budur dersin ama ya yapamayanlar ? aileler arasinda yemekle kalinsa
gunumuzde cok ornekleri var

imam nikahini yaptirip nisanlisi ile gezen hatta aileler arasinda ve kendi aralarinda guveni saglamis olup imam nikahi yaptirmayanlarda var ki nikahi yaptiranlardan daha fazla ozguvenli ;) imam nikahi karsiti degilim imam nikahini kotuye kullananlara karsiyim ...

birde ornekle bitiriyem nikahlisin nisanlini sevemedin nikahlanmadan onceki hal ve hareketleri degisti ayrildin ama nisanlin seni hala istiyor nikahini vermiyor ne yapacaksin ?

benim acik bir arkadasim gibi 6 ay bekleyip biz 6 ay ayri kaldik nikah bayatladi tazenlenmesi gekekirmis o yuzden bos sayilirmisim diye baskasiylami evleneceksiniz :rolleyes:
arkadasima o kadar anlattik bu nikah ekmekmi bayatlasin bir bilene sor oyle karar ver diye hurafe nefsine daha uygun geldigi icin simdi bir baskasi ile evlendi

neyse benim acizane goruslerim bunlar her seyin en iyisini yuce yaradan bilir ...rabbim hayirli kisiyle karsilastirsin
yha allahım ben kendim icinmi dedim yha ole oluo die dedim banane neyaparsanıs yapın ne karısıomki zaten .özürlü hüsrev iste :p
 
Üst