Insanlari Hidayete Nasil davet edecegiz ?

FaKiR

Meþveret Bþk.
Hidayete davet etme yolunda Uslubun Rolu:


“Rabbinin Yoluna Hikmetle Davet Et!”



Kur’ân-ı Kerim’de “
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ


İnsanları Rabbinin yoluna hikmet ve mev’ize-i hasene ile davet et!” (Nahl Sûresi, 16/25) ifadeleriyle beyan buyrulan hakikat, hikmetin bu yönüne bakıyor gibidir. Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerimeyle; doğru yola davet, hak ve hakikate çağırma gibi çok önemli ve kutsî bir vazifenin en başta hikmetle ve hikmet çerçevesi içinde hareket etmek suretiyle ifa edilmesini emir buyurmaktadır.



Diyelim ki siz, bir insana hak ve hakikati anlatacaksınız.



Evvela bu çok ehemmiyetli iş için uygun bir zeminin oluşturulması, ortamın hazır hâle getirilmesi gerekir.


Mesela yüreğinizdeki sevginin, samimiyet ve içtenliğin ifadesi olarak öncelikle o kişiyi bir yerde yemek yemeye, çay içmeye davet edebilirsiniz.


Davete icabet edildiğinde ilk buluşma anında içten tebessümlerle elini sıkıp dostluk ve sıcaklığınızı ortaya koyabilir;


görüşme esnasında da muhatabınızı kendi konumunda kabul edip düşüncelerine hep saygılı davranarak kendi mülâyemetinizi sergileyebilirsiniz.


İşte yaptığınız bu iyi niyetli davranışların her biriyle muhatabınıza doğru bir adım atmış olacak, onun size bir adım atmasını sağlayacak ve neticede bütün bu hususlar, ifade etmek istediğiniz çok önemli hakikatler mevzuunda sözlerinizi dinlenilir hâle getirecektir.



Evet, siz gönülden tebessüm eder, muhatabınıza hep güzel muamelede bulunursanız, onun da size karşı güzel muamelede bulunmasının, güzel söz söylemesinin ve sizin güzel sözlerinizi hüsnükabulle karşılamasının önünü açmış olursunuz.



Davranışlarda olduğu gibi, aynı zamanda kullanılacak üslûpta da hikmeti yakalama çok önemlidir.



“Doğru”, bizatihi çok kıymetli olduğundan elbette bizim her söylediğimiz mutlak ve muhakkak surette doğru olmalıdır. Fakat doğruyu sunarken şartları, zamanı, ahvâli, insanların hissiyatını hesaba katmamız gerekir.


Doğruyu söylüyorum diye, insanların başına âdeta balyozla vuruyor veya tokmakla iniyor gibi bir üslûpla meseleleri takdim ederseniz, değer verdiğiniz hakikatlere bizzat kendiniz, kendi elinizle saygısızlıkta bulunmuş, dolayısıyla muhataplarınızı da saygısızlığa etmiş olursunuz. Bu durum, üslûpta hikmeti muhafaza edememenin hazin bir neticesidir.

.
 
Üst