üstadin münakasa ve munazara hakkindaki sozleri su sekildir:
“Eğirdir'de bir münâkaşa -i ilmiye işittim. O Münâkaşa, hususan şu zamanda yanlıştır…
Bu çeşit mesâili münâkaşa etmenin birinci şartı,
insafla, hakkı bulmak niyetiyle,
inatsız bir surette,
ehil olanların mabeyninde,
sû-i telâkkiye sebep olmadan müzâkeresi câiz olabilir.
O müzâkere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muârızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun.
Çünkü bilmediği şeyi öğrendi.
Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla birşey öğrenmedi; belki gurura düşmek ihtimali var.
…Avâm içinde müşkülât-ı hadisiyeyi münâkaşa etmek, izhâr-ı fazl suretinde, avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enâniyetini hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak câiz değildir. ” Mektubat
Gunumuz tabiriyle munakasa agiz kavgasidir, kendini hakli gosterme çabasi içerisinde olaraktan, karsi tarafi yenik dusurme sevdasi , ve enenin devreye girip kabarmasi soz konusudur.
Zira Resulu Zisan efendimiz de buyuruyorki:
"Enes bin Malik hazretleri bildiriyor: Biz bir gün dini bir konuda tartışırken, Resulullah efendimiz yanımıza geldi. Bize öyle öfkelenmişti ki, hiç böylesini görmemiştik. Buyurdu ki:
(Bırakın tartışmayı! Sizden öncekiler sırf bunun yüzünden helak oldu. Tartışmanın faydası yoktur, tartışma zararlıdır. Mümin münakaşa etmez. Münakaşa edene şefaat etmem.) [Taberani]
İmam-ı Şafi de "münakaşa câiz değildir," diyor.