Risale-i Nur ve Felsefe

dundarmete

New member
Öncelikle herkese hayırlı günler diliyorum.

Bulunduğun düşünce noktası başkaları gibi belli bir merkezde midir yada kaç kişi dünyaya benim gibi bakıyordur bilmiyorum. Çoklarınızla ortak noktam müslüman oluşum ve bunun yanında Risale okuyor olmamdır. Yaklaşık 2 seneyi bulan okuamalarımda (ki halen bitiremedim) risalelerin özündeki büyüyü anlamaya çalışıyorum. Birçok nedeni olabilir bu büyünün, ama bence Bediüzzaman'ın felsefeye bakış açısı ve onu insanın işine yarar bir hale getirmiş olmasının bunda büyük payı vardır. Ara ara feylesofları eleştirmenin yanında kendisi de adeta eleştirdiklerine aksi istikamette bu iş böyle yapılır diyor. Bu konuyla ilgili yazılarıma devam edeceğim elbette. Yazdıklarım yazacaklarıma ser-levha olur ümidindeyim.

Bir insanın bu kitapları okumadan ve anlayamadan ölmesi karşısında üzülmemek elde değil.

Herşeyin en doğrusunu Allah bilir
 

dundarmete

New member
Felsefe meseleleri sürekli olarak kendi oluşturduğu evrende yada diğer bir tabirle kendi paradigması etrafında cevaplandırmaya çalışır ve yetersiz kaldığı çoğu noktada tıkanır ve yeni bir çözüm üretmek yerine sorunun oluştuğu minval üzere yeni bir düşünce akımı oluşur. Felsefenin elbette insan aklının çalışma dinamiğine pozitif yönde bir etkisi vardır ama bunun dışında çok da işe yaradığını söylemek mümkün değildir. Örnek vermek gerekirse varoluşçuluk felsefeni ele alabiliriz. Ben daha çok Sartre tabanlı yaklaşayım. Mesela insanın herşeyden sorumlu olmasının yanında bunu hayata bir anlam katmak için yapıyor olması söylemini dillendirir. Önce varoluruz ama nasıl varolunduğunun hiçbir önemi yoktur. Fakat hayat varlığa değil öze muhtaçtır. Bu öze doğuda sanırım cevher de diyorlar. Varolma bilincinden sonra bir öze tabi oluruz ve hiçbir anlamı olmayan hayata bir anlam yükleme çabasıyla savrulur dururuz. Bu nedenle intihar bir çözümdür. Dikkat edelim arkadaşlar; aslında doğru söylemlerle işe başlıyor ama herhangi bir ahiret inancı yada en ufak bir metafizik inancı olmadan intiharı bir çözüm olarak görüyor. İşte felsefe budur. Soru ortaya atma sanatı. Ama çözüm üretildiği pek görülmez.
Şimdi tekrar başa dönmek gerekirse felsefe bir yardımcı kaynak ile irtibatlanma gereği duymadığı için sürekli bir kısır döngü içinde dönüp duruyor. Peki üstad felsefe yapmıyor mu? Elbette yapıyor. Hem de nasıl! Örneklendirme ve insan aklı ile mutabık ve üzerine soru gerektirmeyecek biçimde müthiş bir objeler dünyası kuruyor insanın aklında. Filozoflar kurulan dünyanın içerisine sorularu atıyorlar. Uyarsa diye. Hurmacının mahkemesinde nalburu yargılıyorlar. Ama üstad öyle yapmıyor. Önce soruyu alıyor. Onu derinlemesine irdeledikten sonra o soruya özgü bir dünya yada tabir-i diğerle bir paradigma oluşturuyor. Herşey denk düştüğü için de okuyan hemen hemen herkes hayranlık duyuyor.

Devam edecek...
 
Üst