Allah'i Insanlara şikayet Etmenin Manasi Ne

ARİF

Well-known member
Bir Hatıra
Aziz Hocamız ağrılarla kıvrandığı bir anda, hastalıkların Cenab-ı Hakk'ı daha derinden duymaya vesile olduğundan bahsederken şu hatırasını anlattı:
Çok ehl-i ızdırap gördüm. Fakat, hiç unutamayacağım bir enfes insanı Manisa'da vazife yaparken tanıdım.
Bir gün arkadaşlarım dediler ki; "Burada eskiden camide müezzinlik yapan biri vardı; onbeş senedir felç, yatağa mahkum yaşıyor."
"Haydi, onu ziyaret edelim." dedim; kalkıp daha önce hiç görmediğim o zatın evine gittim. Yetmişli yıllarda, altmış-yetmiş yaşlarında bir insandı. Pırıl pırıl bir yüzü ve kısa bir sakalı vardı. Öyle nuranî idi ki, sarılıp elinden ayağından öpesi geliyordu insanın.
Birinin yardımı olmadan yatakta o yana bu yana dönemeyecek durumdaydı. Bir de o sıralarda fıtık gibi bir rahatsızlık da her zamanki hastalığına inzimam etmişti. Katlanılması güç sancılarının olduğundan bahsetti, çok acı çektiğini anlattı; fakat, halini rapor ederken tebessüm ediyordu, hatta gülüyordu. Allah'tan gelene razı olduğu her kelimesinden belliydi. Konuşurken içinin sesini dile getirdiği anlaşılıyordu. Sözlerinin ses tellerinden değil, kalbinden geldiğini hissediyordunuz onu dinlerken.
Ağrı, sızı ve ızdıraplarından bahsederken bir aralık şöyle dedi:
"Hocam, o sancı bir tutunca bazen dayanılmaz gibi oluyor. İşte, tam o esnada Cenab-ı Hakk'ın mevcudiyetini ve beni görüyor, duyuyor, biliyor olduğunu öyle derinden hissediyor ve O'na öyle derin bir iştiyak duyuyorum ki burnumun kemikleri sızlıyor."
Izdırap demir pençesine alıp kıvrandırdığı zaman bile vuslat iştiyakıyla burnunun kemiklerinin sızlaması, gözlerinin dolması ve O'na iştiyak.. ne müthiş bir şey!..
Ben hayatımda öyle adam hiç görmedim desem hilaf-ı vaki beyanda bulunmuş olmam. Unutmam o zatı hiç... Bakın içimde bir imrenme var ona karşı. O duruma Allah maruz bırakmasın; fakat, onun gibi olmak maruz kalınan musibetlere katlanmaktan ve halinden hiç şikayetçi olmamaktan geçiyor.
Demek, dert rampasına çıkıp ızdırap kanadıyla dikey olarak Allah'a yükselen ne insanlar var. İsmail Hakkı beyin pederi Emin Efendi de, çok mübarek bir zattı. O da kanserdi; zor oturup kalkıyordu. Bir akşam namazı sonrası evine gittiğimiz zaman evvabîn kılarken bulduk onu. Hasta ve ayağa kalkamaz bir vaziyette olduğu halde evvabinini bile aksatmıyordu.
Sorma, hiç sorma; Hakk'a yakın ne kullar var, hiç sorma!...
Ötede o salih kullarla beraber olmayı istiyorsan, haline razı ol; her hadise karşısında feryad koparma.
"Dertliyim dersen belâ-yı dertten âh eyleme,
Âh edip ağyarı âhından âgâh eyleme! ..."
El-âleme ne diye dert yanıyorsun? Allah'ı insanlara şikayet etmenin manası ne? O'nun verdiğini defetmeye kimin gücü yeter?(F.GÜLEN HOCAEFENDİNİN BİR HATIRASI)
 
Üst