İbret Alacak kadar yaşıyoruz....

mihrimah

Well-known member
Haddizatında, buluğ çağına erdikten sonra ölen her insan için, ibret alacak kadar yaşama süresi gerçekleşmiş demektir.Bir insan yirmi, otuz, kırk , elli....yaşında da ölse, artık o "düşünüp gerçeği görebileceği kadar ömür vermedikmi?" itabının muhatabı sayılır. Çünkü, şuurluca bir saat bile yaşamak Yüce yaratıcı'nın varlığına ve hilkatin esasına uyanmak için yeterlidir; dolayısıyla, şuurlu bir saat geçiren bir insanın bilhassa küfür mevzuunda hiçbir mazereti kalmamıştır. Halbuki Allah Teala insanların çoğuna buluğdan sonra uzun süre yaşama imkanı vermektedir. Halık-ı kainat, bazı canlıları sadece bir saat, hatta çok daha kısa süre yaşatmakta, onları bir anlığa bir kısım isimlerinin tecellilerine mazhar etmekte ve sonra hayatlarına son vermektedir. Ömrü bir hafta, bir ay yada bir yıl...olan canlılar vardır. Fakat, Cenab-ı Hak, insanı sadece bir saatliğine halketmemiştir; ona normal şartlarda altmış senelik bir ömür bağışlamıştır.
Bu açıdan etrafını duyacak, hissedecek ve değerlendirecek şekilde, şuurlu olarak bir saat bile yaşasa özellikle inkar ve şirk hususunda bir mazaret hakkı kalmayacak olan insanın, vasati ömür sayılan altmış seneyi tamamladığında Cenab-ı Allah'ın emir ve yasaklarına tabi olma konusunda hiçbir mazeret hakkına sahip olamayacağı aşikardır.Büluğ çağına eren bir gencin artık mesul sayılacağı ve onun küfür, şirk ve masiyet üzere yaşama mevzuunda herhangi bir bahanesinin geçerli olamayacağı düşünülürse , vasati ömrü geride bırakan bir insanın da evleviyetle ve mazeret hakkını kaybetmiş olacağı açıktır. Şu halde büluğa idrak ettikten sonra ölen herkes, düşünüp ne yapacağına karar verecek zamanı bulmuş sayılır.
*Evet, onca sene eğitimini, istikbalini, evini barkını,çoluk çocuğunu ve iaşesini düşünen; yaşamanın kazanmanın, rahat etmenin,caka yapmanın ve çalımın ne olduğunu bilen;dünyevi menfaatleriyle alakalı iyiyi kötüyü ayırt edebilen ve kafasına koyduğu bir meseleyi senelerce takip edip onu sona erdirebilen; yani yüzlerce, binlerce, milyonlardca hususu düşünüp onlarla ilgili kararlar verebilen bir insanın uluhiyet hakikatini ve ahiretini de düşünmüş olması gerekmez mi?Dahası, bu kimse, İnsanlığın İftihar tablosu'nu duymuşsa, Kur'an'dan haberdar olmuşsa,ölümün keşif kolları sayılan hastalıklarla tanışmışsa ve ihtiyarlık pek çok dilde kendisine "yolcusun" demişse,artık onun bütün ahirete teveccüh etmiş,eksiklerini gidermiş ve öteler için zad ü zahire hazırlamış olması lazım gelmez mi?İşte, bu hakikata karşı kapalı yaşayan ve ömrünü gafletle tüketen bir insanın acı akıbetle karşılaşınca pişmanlık duyması, yeniden dünyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunması ve dünya hayatındaki hataları için mazeretler döktürmesi ona hiçbirşey kazandırmayacaktır......

VUSLAT MUŞTUSU

M.Fethullah GÜLEN
 

nurhadimi

üye Sorumlusu
Evet, onca sene eğitimini, istikbalini, evini barkını,çoluk çocuğunu ve iaşesini düşünen; yaşamanın kazanmanın, rahat etmenin,caka yapmanın ve çalımın ne olduğunu bilen;dünyevi menfaatleriyle alakalı iyiyi kötüyü ayırt edebilen ve kafasına koyduğu bir meseleyi senelerce takip edip onu sona erdirebilen; yani yüzlerce, binlerce, milyonlardca hususu düşünüp onlarla ilgili kararlar verebilen bir insanın uluhiyet hakikatini ve ahiretini de düşünmüş olması gerekmez mi?Dahası, bu kimse, İnsanlığın İftihar tablosu'nu duymuşsa, Kur'an'dan haberdar olmuşsa,ölümün keşif kolları sayılan hastalıklarla tanışmışsa ve ihtiyarlık pek çok dilde kendisine "yolcusun" demişse,artık onun bütün ahirete teveccüh etmiş,eksiklerini gidermiş ve öteler için zad ü zahire hazırlamış olması lazım gelmez mi?İşte, bu hakikata karşı kapalı yaşayan ve ömrünü gafletle tüketen bir insanın acı akıbetle karşılaşınca pişmanlık duyması, yeniden dünyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunması ve dünya hayatındaki hataları için mazeretler döktürmesi ona hiçbirşey kazandırmayacaktır......
 
Üst