Bediüzzaman hz Nurların koruma altına alınmasını istedimi?

memluk

Hatim Sorumlusu
Sual: Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur’un neşri ve muhafazası için vazifedar kıldığı kişiler var mıdır? Yoksa Risale-i Nur miri malı gibi herkesin tasarruf edebileceği bir durumda mıdır?
Cevap: 1990 yılında bu tarz teşebbüste bulunan bir zata (Zaman Gazetesi’nden Şemsettin Nuri) verilen cevap bu soruya açıklık getirebilir. Şöyle ki:
“Risaleler miri malıdır. Hiç kimsenin hatta müellifinin dahi bu eserleri sahiplenmeye hakkı yoktur’’diyerek Nurları yağma yapılabilir sahipsiz bir mal şeklinde gösteren ve çok acib bir fevza kapısını açan iddiası da var.
Anlaşılıyor ki, bu iddia sahibi Hazret-i Üstadın mükerrer vasiyetlerinde ve eserlerinin çok yerlerinde “sahibler” diye vasıflandırdığı ve Nur’un haslar dairesini teşkil eden “varisler” ve iman hizmeti fedakarlarını adeta hiçe sayıyor. Sözü uzun etmemek için vasiyetnameleri ve haslar dairesinin fedakarlarına dair pek çok beyanlarını Külliyat-ı Nur’a havale ile birkaç parçayı nakletmekle iktifa ediyoruz. Şöyle ki:
«Risale-i Nur'a sizin gibi pek ciddî sahib ve muhâfız ve vâris ve hakikatbîn ve kıymetşinas zatların benim yerimde benden daha kuvvetli, ihlâslı olarak vazife-i Kur'âniye ve îmaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemal-i ferah ve sürur ve itminan ve istirahat-ı kalb ile ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum.» (Kastamonu Lahikası sh:5)
Aşağıdaki mektubu da Hazret-i Üstad; Afyon hapsinden tahliyesi zamanında kendi mübarek hattıyla yazmış ve Risale-i Nur’u mahkemede hararetle müdafaa eden ve sadakat gösteren talebelerine, mektubun başına isimlerini yazarak göndermiştir:
«Aziz, sıddık kardeşlerim!
Bayram tebrikiyle beraber herbirinizi derecesine göre birer Said ve birer vârisim ve benim yerimde Nurların birer bekçi muhafızı olarak, manevî bir hatıraya binaen kabul ettiğimi haber verdiğim gibi şimdi de size beyan ediyorum. Madem haddimden çok ziyade hüsn-ü zannınızla bana ulûm-u imaniye ve hizmet-i Kur'aniyede bir üstadlık vermişsiniz. Ben de herbirinize derecesine nisbeten eski zaman üstadlarının icazet almaya lâyık olan talebelerine icazet-i ilmiyeyi verdikleri misillü icazet veriyorum. Ve bütün kanaatımla ve ruh u canımla sizi tebrik ediyorum.
İnşâallah şimdiye kadar sadakat ve ihlas dairesinde fevkalâde neşr-i envâr ettiğiniz gibi daha parlak devam edip bu âciz, zaîf, mütekaid Said bedeline binler muktedir, kuvvetli vazifeperver Said'ler olursunuz.» (Emirdağ Lahikası-ll sh: 6)

İttihad İlmi araştırma heyeti
 
Üst