Doğru ile yalan arasındaki mesafe kısaldı

müdavim

Üye Sorumlusu
Bismillahirrahmanirrahim

Eğer desen: Sahâbeler de insandırlar; hatadan, hilâftan hâli olmazlar. Halbuki, içtihadâtın ve ahkâm-ı şeriatin medarı, Sahâbelerin adaleti ve sıdkıdır ki, hattâ ümmet “Sahâbeler umumen âdildirler, doğru söylerler” diye ittifak etmişler.

Elcevap: Evet, Sahâbeler ekseriyet-i mutlaka itibarıyla hakka âşık, sıdka müştak, adalete hâhişgerdirler. Çünkü yalanın ve kizbin çirkinliği, bütün çirkinliğiyle ve sıdkın ve doğruluğun güzelliği, bütün güzelliğiyle o asırda öyle bir tarzda gösterilmiş ki, ortalarındaki mesafe, Arştan ferşe kadar açılmış, esfel-i sâfilîndeki Müseylime-i Kezzâb’ın derekesinden, âlâ-yı illiyyînde olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın derece-i sıdkı kadar bir ayrılık görülmüştür.

Evet, Müseylime’yi esfel-i sâfilîne düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü’l-Emin Aleyhissalâtü Vesselâmı âlâ-yı illiyyîne çıkaran sıdktır ve doğruluktur. İşte, hissiyât-ı ulviyeyi taşıyan ve mehâsin-i ahlâkiyeye perestiş eden ve şems-i Nübüvvetin ziya-yı sohbetiyle nurlanan Sahâbeler, o derece çirkin ve sukuta sebep ve Müseylime’nin maskara-âlûd muzahrafat dükkânındaki kizbe, ihtiyarıyla ellerini uzatmamak; ve küfürden çekindikleri gibi, küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri; ve o derece güzel ve medar-ı fahr ve mübahat ve mirac-ı suud ve terakki ve Fahr-i Risaletin hazine-i âliyesinden en revaçlı bulunan ve şâşaa-i cemâliyle içtimaât-ı insaniyeyi nurlandıran sıdka ve doğruluğa ve hakka ve bilhassa ahkâm-ı şer’iye rivâyetinde ve tebliğinde elbette ellerinden geldiği kadar talip ve muvafık ve âşık olmaları kat’îdir, zarurîdir, şüphesizdir.

Halbuki, şu zamanda, kizb ve sıdkın ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, adeta omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana geçmek, pek kolay gidiliyor. Hattâ, siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor. İşte, en çirkin şey, en güzel şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiyatla satılsa, elbette pek âli olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası, o dükkâncının marifetine ve sözüne itimad edip körü körüne alınmaz. (Sözler 27. söz)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:
Ahkâm-I Şer’iye : Şeriatın Hükümleri, Esasları
Âlâ-Yı İlliyyîn : Yücelerin En Yücesi
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın Salât Ve Selâmı Onun Üzerine Olsun
Âli : Yüce
Arş : Göğün En Yüksek Katı; Allah’ın Büyüklüğünün Ve Yüceliğinin Tecelli Ettiği Yer
Bilhassa : Özellikle
Cevher : Kıymetli Taş; Asıl, Öz
Derece-İ Sıdk : Doğruluk Derecesi
Dereke : Aşağı Seviye
Ekseriyet-İ Mutlaka : Tam Ve Kesin Çoğunluk
Esfel-İ Sâfilîn : Aşağıların En Aşağısı
Fahr-İ Risalet : Peygamberliğin Övünç Kaynağı Olan Peygamberimiz (A.S.M.)
Ferş : Yer
Hâhişger : Arzulu, İstekli
Hak : Doğru, Gerçek
Hakikat : Gerçek
Hazine-İ Âliye : Yüce Hazine
Hissiyât-I Ulviye : Yüce Duygular
İçtimaât-I İnsaniye : İnsanlığın Sosyal Hayatları
İhtiyar : Tercih, Seçme Gücü
İtimad Etmek : Güvenmek
Kat’î : Kesin
Kizb : Yalan
Küfür : İnkâr, İnançsızlık
Marifet : Bilgi
Maskara-Âlûd : Gülünç Duruma Düşmüş
Medar-I Fahr : Övünme Sebebi
Mehâsin-İ Ahlâkiye : Ahlâk Ve Huy Güzelliği
Mirac-I Suud : Yükselme Merdiveni
Muhammedü’l-Emin : Güvenilir Muhammed
Muvafık : Uygun
Muzahrafat : Süslü Yalan Sözler
Mübahat : İftihar Edici Bir Güzellik
Müştak : Çok İstekli, Aşık
Perestiş : Aşırı Derecede Değer Veren
Revaç : Değer, Kıymet
Rivâyet : Nakletme
Sahâbe : Hz. Peygamber’i (A.S.M.) Dünya Gözüyle Gören Ve Onun Yolundan Giden Müslümanlar
Sıdk : Doğruluk
Sukut : Düşüş, Alçalış
Şâşaa-İ Cemâl : Gösterişli Güzellik
Şems-İ Nübüvvet : Peygamberlik Güneşi
Talip : İstekli
Tebliğ : Bildirme
Terakki : İlerleme, Yükselme
Zarurî : Zorunlu, Mecburi
Ziya-yı Sohbet : Sohbet Işığı
 
Üst